Mevlüt Özhan yazdı: Köy Tiyatroları Festivali

editor

Bir ulusun kalkınması, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmesinde sanata özellikle tiyatro sanatına büyük görev düşmektedir. Tiyatro, insanları eğlendirir, eğitir, eğitirken düşünmesini, yorumlamasını ve yargılamasını sağlar.  Bu anlamda uygarlıkta, bilimde, eğitimde ileri gitmiş ülkelerde tiyatro sanatının ne kadar gelişmiş ve halka ulaşmış olduğunu görürüz. Federico Garcia Lorca, Yerma adlı oyununun ilk gösteriminin sonunda sanatçılarla yaptığı konuşmada tiyatronun eğitimdeki rolünü şu sözlerle vurgular. “Tiyatro bir ülkenin eğitimi için en yararlı ve en etkin araçlardan biridir, onun yüceliğini ya da çöküşünü gösteren bir barometredir. (LORCA, Tiyatronun Sorumluluğu, Türk Dili Tiyatro Özel Sayısı, 1966, s.799).

Osmanlı döneminde Karagöz, kukla, ortaoyunu, meddahlık ile köylerde ritüel törenlerden kaynaklı dramatik gösteriler ve onlardan esinlenerek geliştirilen gösteri türleri vardı. Modern tiyatro ile tanışmamız 1835’lerden sonra Avrupa ülkelerinden gelip İstanbul’da gösteriler yapan tiyatro toplulukları sayesinde olmuştur. Başlarda yabancı ülkelerin görevlileri ve İstanbul’daki azınlıklar tarafından izlenen tiyatrolar zamanla dönemin aydınları tarafında da izlenmeye başlanmıştır. Modern tiyatro ile tanışan seyirci Karagöz, kukla, ortaoyunu ve meddah gösterilerine ilgisiz kalmaya başlamıştır. Ortaoyunu sanatçıları yabancı tiyatrolarla rekabet edebilme adına onlardan esinlenerek yaptıkları değişikliklerle Tuluat Tiyatrosunu oluşturmuşlar ama sonuçta önemli bir başarı sağlayamamışlar ve rekabet edememişlerdir. 

Cumhuriyet kurulduktan sonra toplumun aydınlatılması, sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmanın sağlanması amacıyla oluşturulan hedefler arasında kültür ve sanatın da geliştirilmesi yer almıştır. Halkı sanatla buluşturmak, kendi kültürünün farkındalığına varmasını sağlamak için 1932 yılında Halkevleri kuruldu. Halkevleri çalışmaları içerisinde; dil, tarih, edebiyat, ar (güzel sanatlar, gösteri (temsil, tiyatro), spor, sosyal yardım, halk dershaneleri, kütüphane ve yayın, köycülük, müze ve sergi gibi kollar oluşturulur. (KARADAĞ, Nurhan; Halkevleri Tiyatro Çalışmaları, s.74) Bu konularda yetkin kişilerce eğitimler verilmiş, halkın kültürüyle ilgili araştırmalar yapılmış, uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Halk ile aydınlar arasında kurulan bağ onların birbirlerini tanıyarak kaynaşmalarını, halkın kendine güvenini, kendini geliştirmesini sağlamıştır. Tiyatro Kolu çalışmaları çerçevesinde yetenekli genç erkek ve kadınlardan oluşan tiyatro grupları kurularak, kendi yöre oyunlarını, toplumun bilinçlenmesine katkı sağlayacak tiyatro metinlerini sahnelemeye başladılar. Gösterilerini Halkevleri salonlarında, meydanlarda yaptılar. Halkevleri çalışmalarından halkın daha çok yararlanabilmesi için 1940 yılında köylerde, ilçelerde ve mahallelerde Halkodaları açılmış, Halkevlerinin sayısı artırılmıştır. Her gün bir yenisi açılan Halkevleri ve Halkodaları halkın geniş şekilde yararlandığı ve aydınlandığı kültür merkezleri olmuştur. Aydınların öncülüğünde yukarıda belirttiğimiz amaçlar doğrultusunda yapılan çalışmalar halkın bilinçlenmesi, kültür ve sanat alanında gelişmesi yönünde çok önemli ilerleme sağlamıştır. Halkevleri Tiyatro gruplarında oyunculuk yeteneği üst düzeyde görülen gençlerin konservatuara gönderilerek tiyatro eğitimi almaları sağlanmıştır. Geleneksel Türk Tiyatrosu sanatçılarının Halkevleri ve Halkodaları salonlarında, açık alanlarda, pazar yerlerinde, köylerde gösteri yapmalarına, sanatlarını geliştirmelerine destek verilmiştir. Bu arada 16 Haziran 1949 yılında Devlet Tiyatroları kurulur.

Türkiye genelindeki başarılı çalışmalarıyla halkın gelişimine olağanüstü katkı sağlayan Halkevleri ve Halkodaları ne yazık ki 1951 yılında Demokrat Parti tarafından kapatılmıştır. Kapatıldığı dönemde ülke genelinde faaliyet gösteren Halkevleri sayısı 478 e, Halkodaları sayısı 4322 ye ulaşmıştı. (KARADAĞ, Nurhan; Halkevleri Tiyatro Çalışmaları, s,74) 

Halkevlerinin kapatılmasından sonra Türk Tiyatrosu’nun çağdaş anlamda oluşturulması, halk kitlelerine ulaşacak yeni bir tiyatro yapılanmasına gidilmesi konusu uzmanlar ve sanatçılar arasında tartışılmaya başlandı. Özellikle 1960 yıllardan sonra Devlet Tiyatroları’nın yaygınlaştırılması, Bölge Tiyatroları’nın kurulması gibi düşünceler ortaya atıldı.  Muhsin Ertuğrul, Halkın Tiyatrosu adlı yazısında; Bölge Tiyatroları için hazırlanan kanun yürürlüğe girse bile şimdilik ancak memleketin bir iki bölgesini besleyecek idealist eleman ve baş bulabileceğiz. Hatta hayalimizi zenginleştirip bütün bölgeleri çalıştırsak bile onların göreviyle (Halkın Tiyatrosu) nun hizmeti büsbütün birbirinden ayrıdır. Bölge tiyatrolarının amacı, tiyatro sanatını en iyi en olgun, en ucuz olarak halkın ayağına götürmektir. Halkın tiyatrosu ise halkın içinden çıkmış kişilerle, halkın konusunu halk gözüne serecek topluluktur. Başka memleketlerde her köyde değilse bile her kasabada aydınların önayak oldukları tiyatro toplulukları vardır. Bizim istediğimiz ve bizim toplu kalkınmamızda geniş etkisi olacak olan bu tiyatrodur görüşünü savunur. (ERTUĞRUL, Muhsin; Haklın Tiyatrosu, Türk Dili Tiyatro Özel Sayısı, 1966, s. 710) 

 Devlet Tiyatroları değişik illerde salonlar açtı, üniversitelerde Tiyatro bölümleri, Konservatuarlar, Belediyelerce Şehir Tiyatroları, Özel ve Amatör tiyatrolar açıldı. Ancak, Devlet Tiyatroları siyasi iktidarların denetimi ve baskısı altında repertuarlarını oluşturmak zorunda kaldı. Özel ve amatör tiyatroların gösterilerine yasaklar uygulandı, soruşturmalar açıldı.  Tiyatro Sanatı sürekli gelişen ve yenilenen bir sanat.  Demokratik ve özgür ortamlarda yeni düşünceler ışığında, yeni biçimler, yeni teknikler uygulanarak gelişir. Biz tiyatroyu, batıdan olduğu gibi alıp geleneksel tiyatromuz ve Köy Seyirlik Oyunlarından kaynak olarak yararlanıp geliştiremediğimiz ve dünyadaki gelişime ayak uyduramadığımız, uyduranları da engellediğimiz için toplumumuzun büyük kesimiyle tiyatroyu buluşturamadık. Eğer var olanı yok etmeye, engellemeye değil de geliştirmeye çalışsaydık eğitimi, sanatı, yaşam kalitesi üst düzeyde bir toplum olurduk. Bugün dahi tiyatromuzu nasıl geliştireceğimizi, halkla nasıl buluşturacağımızı, ödenekli tiyatroların devletin güdümünden, özel tiyatroları sansürün ve ekonomik sıkıntının pençesinden nasıl kurtaracağımızı tartışmazdık. Kültür Bakanlığının düzenlediği Tiyatro Kurultaylarında boş yere nefeslerimizi tüketmezdik.  

Son birkaç yıldır İzmir’de değişik bir tiyatro yapılanmasına tanık oluyoruz. Geçmiş çağlardan bu yana tiyatro sanatının filizlenip boy verdiği bu topraklarda yaşayanların çevredeki binlerce yıllık tiyatro yapılarını gören ve merak eden halkın tiyatroya ilgi duyması normaldi. Ülkemizde bilinen ilk köy tiyatrosu da Bademler köyünde 1933 yılında kurulmuş. Köye öğretmen olarak atanan Mustafa Anarat öğrencileri ve köy gençleriyle birlikte “Yarım Osman” oyununu hazırlayarak köy meydanında oynamışlar. O günden sonra köyün gençleri tiyatro çalışmalarını sürdürmüşler. Tiyatromuzun unutulmazlarından Yıldız ve Müşfik Kenter kardeşlerin maddi ve manevi desteği, köylülerin imece çalışmasıyla köyde bir tiyatro binası yapılır. Bademler Köy Tiyatrosu kurulduğu tarihten bu yana tiyatro çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir. (İzmir Büyükşehir Belediyesi, Köy Tiyatroları İki Yaşında broşürü) 

Tunç Soyer, Seferihisar Belediye başkanı olduktan sonra, tarımın desteklenmesi ve geliştirilmesi amacıyla köylerde başlattığı çalışmaların yanısıra halkı kültürel, sosyal olarak geliştirmek için köy tiyatroları oluşturulması projesini gündeme alır. İlk olarak 2014 yılında Ürkmez Kadın Tiyatrosu, 2017 yılında Ulamış Köy Tiyatrosu kurulur. Tunç Soyer İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçilince projeyi İzmir’ de devam ettirmek için 2022 yılında Kültür ve Sanat Dairesi Başkanlığı’na bağlı olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Köy Tiyatroları bölümünü oluşturur, koordinatörlüğüne de Vedat Murat Güzel getirilir. 

Ülkemizde tiyatro yapmanın, özellikle de köylerde, ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Her ne kadar Halkevleri ve Halkodaları döneminde başarılmış olsa da aradan geçen uzun yıllar içinde halkın sosyal, kültürel gelişimine katkı sağlayacak olumlu çalışmalar yapılamamıştır. Köyde tiyatro kurmanın zorluğunu bilen Güzel ve arkadaşları çalışmalarına öncelikle tiyatro topluluğunun kurulacağı köyleri belirleyerek köylülerle diyalog kurmaya başlıyorlar. Bu aşamada köylülerle tanışılıyor, köyün sorunları, kültür ve sanata bakışları, kendi kültürlerini tanıtarak seslerini duyurma yöntemleri konularında uzun sohbetler yapılıyor, dostluklar oluşturuluyor. Aynı anda köyün kültürü, müziği, halk oyunları, seyirlik oyunları, konuşma ve anlatım biçimleri üzerinde uzman kişiler çalışmalar yapıyor, kuracakları tiyatronun gösterilerinde kullanabilme seçeneklerini değerlendiriyorlar. Bu konuların tiyatro yoluyla daha iyi anlatılabileceği, köyün tanıtılabileceği konusunda köylüler ikna edildikten sonra tiyatroda oynamak isteyenlerin katılımıyla köy tiyatrosu oluşturuluyor. Kadınların çoğunlukta olduğu, hiç tiyatro görmemiş kişilerle, onların anlayabilecekleri, yapabilecekleri düzeyde eğitim çalışmalarına başlıyorlar. Öncelikle kısa, doğaçlama oyunlar köy meydanında sergilenerek köylüler tiyatro ile buluşturuluyor. Bu doğaçlamalarla deneyimlerini artırdıktan sonra birlikte oluşturdukları ya da grup üyelerinden birinin yazdığı oyunu çalışmaya başlıyorlar. Hazırlanan metinlerde köyün sorunlarını, köylülerin yaşam zorluklarını, üzüntülerini, sevinçlerini işleyen konular ele alınıyor, kendi dansları, müzikleri eşliğinde oyunlaştırılarak seyirciye sunuluyor. Bundan dolayı da oyuncular oyuna kolay adapte oluyorlar, içselleştiriyorlar, yapmacık bir tavra kaçmadan kendilerini oynuyorlar. Oyun hazır duruma gelince önce köylerinde sonra komşu köylerde, ilçe ve ilde oynanıyor. 

2022 yılında başlatılan çalışmalar sonucu bugüne kadar Çeşme Germiyan, Güzelbahçe Yelki, Ödemiş Konaklı, Bergama Kozak bucağı Yukarıbey, Foça Yenibağarası, Urla Barbaros, Tire Küçükkale, Buca Belenbaşı, Dikili Bademli Köy Tiyatroları kurulmuş. Kadınlar tiyatro çalışmaları için daha çok gönüllü olmuşlar. Tiyatroları oluşturan kişiler genellikle orta ve üzeri yaştaki kadınlar. Çok az sayıda erkek var. İçlerinde yetmiş yaşında, seksen yaşında olan oyuncu var. Grupları, tiyatro eğitimi olan kişiler çalıştırıyor, aynı zamanda oyunu da yönetiyorlar. Haftanın iki, üç günü çalıştırıyorlar, diğer günler grup kendi kendine çalışmalarını yürütüyor.  Oyunların kostümlerini, aksesuarlarını, dekorlarını kendileri hazırlıyor, müziğini, danslarını köylerinin dans ve müziklerinden yararlanarak düzenliyorlar.  Genel Koordinatör Vedat Murat Güzel çalışma yöntemlerini “Biz balık vermiyoruz, balık tutmayı öğretiyoruz,” diye açıklıyor. Amaçlarının, köy tiyatrosunun çekirdeğini oluşturup belirli bir yere kadar getirip sonra kendi dinamikleriyle devam etmelerini, ilerlemelerini, köyden ayrıldıklarında da kendilerinin sürdürmelerini sağlamak olduğunu belirtiyor. 

İzmir Büyükşehir Belediyesi Köy Tiyatroları toplam on bir Köy tiyatrosundan oluşuyor. Amaç bu sayıyı artırmak. Toplam 200 e yakın oyuncu var. Bu festivalden önce 110 gösteriyle 16.000 seyirciye ulaşılmış. Yurt içinde ve yurt dışında gösteriler yapmışlar, festivallere katılmışlar. Avrupa turnesine çıkıp on bir ülkede gösteriler yapmışlar. Bir de yılın en başarılı Anadolu Tiyatrosu ödülünü almışlar.

İlk 2013 yılında İzmir Köy Tiyatroları Festivalini düzenliyorlar. Festivalin ikincisi 5-10 Şubat 2024 tarihleri arasında İzmir Fuarı’ndaki Sanat Merkezinde düzenlendi. Festivale dokuz Köy Tiyatrosu katıldı. Festival, Köy Tiyatroları Sergisi’nin açılışıyla başladı. Ulamış Köy Tiyatrosu’nu konu alan Berkay Taşkan’ın yönetmenliğini yaptığı belgesel film gösterisinin ardından Ulamış Köy Tiyatrosu “Yolda Buldum Kendimi” oyununu sergiledi. Aysel Güzel’in yazıp yönettiği oyunda şehir ve köy arasında geçen yol hikayeleri konu ediliyordu. Sonra, Yelki Köy Tiyatrosu “Muhtarın Oyunu” ile sahne aldı.  

Festival süresince; Germiyan Köy Tiyatrosu “Sevda Başa Gelince”, Bademli Köy Tiyatrosu “İnsanlık Hali”, Ürkmez Kadın Tiyatrosu “Pişti”, Yenibağarası Köy Tiyatrosu “Hayatı Sorgulayan Kadınlar”, Kozak Yukarıbey Köy Tiyatrosu “Doğanın Gözyaşı”, Belenbaşı Yörük Köy Tiyatrosu “Hayırlı Bir İş”, Konaklı Köyü Kadın Tiyatrosu “Dünden Bugüne”, Bademler Köy Tiyatrosu “Gitme Aklım Sende Kalır” oyunlarını sergilediler. Çalıştırıcıların verdiği bilgiler dışında hiç tiyatro eğitimi almamış oyuncuların özelde kendi sorunlarıymış gibi sundukları oyunlar aslında ülkemizin genelini ilgilendiren sorunlardı.  Kadınların toplum içindeki yeri, aile ve köy ekonomisine katkıları, erkeklerin kadına bakış açıları, yardımlaşma, haksızlıklara karşı direnme, çevrenin kültürünü, doğal yapısını koruma, seçim zamanları verilen sözler, tutulmayan vaatlerin muhtar seçimi üzerinden hicvedilerek dile getirilmesi, günlük yaşamlarındaki ilginç hikayelerin anlatılması gibi konular kısa, net ve etkileyici cümlelerle aktarılıyordu seyirciye. Oyuncular doğal, gösterişsiz oyunculuklarıyla seyircinin beğenisini topladılar. Gülünecek yerlerde bazen kendilerini tutamayıp seyircilerle birlikte gülüp oyuna yeniden dönüyorlar. Dekorlar ayrıntıya girilmeden oyunun özünü yansıtan basit figürlerden oluşuyor. Kostümler yerel giysilerden veya oyuncuların konunun özelliğine göre kendilerinin hazırladıkları giysilerdi. Oyuncular makyajsız, doğal görünüşleriyle oynuyorlardı. Yalnızca erkek rolünü oynayan kadınlar makyajlıydı. 

Seyirciler genellikle festivali duyan ve ilgi gösteren kişilerden oluşuyordu. Tiyatronun olduğu köylerden gelenler de vardı. Gösterinin birinde köyden gelmiş yaşı ilerlemiş bir kadının yanına oturdum, nerden ve niçin geldiğini sordum. Köyünün adını ve kızının köyün tiyatrosunda oyuncu olduğunu, onu izlemek için geldiğini söyledi. Kızının tiyatroda olmasını nasıl bulduğunu sordum “iyi” dedi ardından “Sen demi onları seyretmek için geldin,” diye sordu. “Evet onları seyretmeye geldim,” yanıtını verince pek sevindi. Oyun sırasında iki oyuncunun desteğiyle topallayarak sahneye gelen kadını göstererek işte kızım, bir kaza sonucu sakat kaldı zor yürüyor” derken gözleri hem acıyı hem sevinci yansıtıyordu.  

Festivalde; Aysel Güzel’in “İçimdeki Oyuncu” konulu atölye çalışması, Vedat Murat Güzel’in “Sürdürülebilir Tiyatro; İzmir Büyükşehir Belediyesi Köy Tiyatroları” konulu semineri, dans, müzik, drama eğitmeni Özgür Adiloğlu’ nun “Ritmini Yakala” atölye çalışması da yer aldı. Yönlendirici Vedat Murat Güzel’in yaptığı “Köyde Yaşam ve Sanat” konulu açıkoturuma Neptün Soyer, Prof Dr. Kemal Kocabaş, Prof.Dr. Emine Onaran İncirlioğlu ve Doğa Rutkay konuşmacı olarak katıldılar, konuyla ilgili düşüncelerini paylaştılar. 

Festival başarılı geçti. Bu başarının sürdürülebilmesi için Köy Tiyatrolarının sayısının artırılması, festivalin bir salona sıkışıp kalmaması, değişik salonlarda özellikle de meydanlarda yapılması, duyurunun daha çok kişilere iletilecek şekilde organize edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Düzenleyenlerin de ilerisi için bunları düşündüğünden eminim çünkü bütün enerjileriyle konuya odaklandıklarını gördüm. Zaten Köy tiyatrolarının geliştirilmesi konusunda Vedat Murat Güzel “Sanata dokunan eller kir tutmaz” sloganıyla yola çıktıklarını, İzmir’in otuz ilçesinin en az bir köyünde tiyatro kurmayı, sonra da daha çok genişlemeyi hedeflediklerini, aynı zamanda ülkemize yayılacak bir kültürel atmosferin inşa edilmesine katkı sağlamak amacında olduklarını söylüyor. Umarım bu amaç gerçekleşir. Bu yolda kendisine ve ekibine başarılar diliyorum. Böylesine güzel bir çalışmayı başlattığı için Tunç Soyer’e, her olumsuzluğa karşı koyarak sahneye çıkan ve bize güzellikleri yaşatan tüm oyunculara, sanat ve teknik ekibe, emeği geçen herkese teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Diğer illerdeki belediyelerin de bu çalışmayı örnek almalarını gönülden istiyorum. 

MEVLÜT ÖZHAN                         

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku