Birileri “Asla Olmaz” mı Dedi?

Ayçe Özyiğit

Ayçe Özyiğit

Kapıların her zaman kapalı olduğunu/olacağını da kim söylemiş? Size “Asla olmaz, imkânsız, yapılamaz, aşılamaz” diyenlere tıkayın kulaklarınızı. Asıl, onlara inandığınızda elinizde hiçbir şey kalmaz. O, uzakta bizi bekleyen kapı daima açıktır. Önemli olan ona ulaşabileceğimiz doğru yolu bulabilmek. Zaten umutlar da bu noktada devreye girmiyor mu?

“Kader Arkadaşım” diyor ki bize: “Umudunuzu bırakmayın! Vazgeçmeyin!” Nereden ne çıkacağı hiç belli olmaz. Hayat dediğimiz şey de bir nevi bu umulmadık döngüler, tesadüfler, ‘imkânsız diye bir şey yoktur’a inanmak değil midir zaten?

Sahnede iki kadın var. Birisi, hayattan artık pek bir beklentisi kalmamış bir suçlu. Üzerine yüklenen her şeyi kabullenmiş, hayatından çoktan vazgeçmiş bu kadını ünlü ses sanatçımız Kamuran Akkor canlandırıyor. Diğer karakterimiz ise meslek aşkıyla yanıp tutuşan bir avukat. Daha önce hiçbir davaya girmemiş, her şeyi eline yüzüne bulaştırması an meselesi olan bu avukatı ise oyuncu Özden Çiftçi oynamakta. Hayatlarını kaçırmış bu iki kadın, suçlu-savunan noktasında buluşuyor. İşte tam bu noktada ikisinin de aslında uzun zamandır birbirini beklediği gerçeği ortaya çıkıyor.

John Mortimer’in yazdığı Zeynep Küpeli’nin çevirdiği oyunun “The Dock Brief” ismiyle Peter Sellers ve Richard Attenborough tarafından oynanan sinema versiyonu bulunmakta. Filmdeki karakterler erkek olsa da Onur Şenay bu oyunu iki kadın oyuncu ile sahneye koyarak da aynı etkileyiciliği yakalayabileceğini düşünmüş. Nitekim öyle de olmuş. Kendi adıma konuşacak olursam “Kader Arkadaşım” seyrettiğim en samimi oyunlardan birisiydi. Bunda senaryosunun samimiyetinin payı var elbet, ama Kamuran Akkor ile Özden Çiftçi’nin başarılı oyunculuğunu ve uyumlu kimyasını da göz ardı etmemek gerekir. Kamuran Hanım’ın hayatında ilk kez tiyatro sahnesine çıktığını da varsayarsak ortaya koymuş olduğu oyunculuk gerçekten de yürekten alkışı hak ediyor diyebilirim.

Oyunun bu denli başarılı olmasının ardında yatan diğer bir isim de oyunun yönetmeni Onur Şenay. Aynı zamanda Kats Sahne’nin kurucularından olan Onur Bey, bu tatlı oyunu seçen, yöneten ve Kamuran Hanım’a sahne deneyimi kazandırabilmek adına eğitim veren başarılı ve alkışlanası ismimiz. “Aslında Kamuran’ı böyle bir rolün altına atmak büyük tehlikeydi.”diye itiraf ediyor kendisi. “Ama o kendi sahne güdüsüyle bunu çok iyi rendelemeyi becerdi. Bambaşka bir dünya haline getirdi. Kamuran Hanım oynamaya çalışmadığı için durumu izah etmeyi çok iyi becerdi ve o yüzden de oyun kendi ifadesini ve de kadınların zorluğunu çok iyi anlatabilen bir oyun haline geldi.”

Hepimizin hayatına dokunan insanlar olmuştur. Bu insanlar ister iyi, ister kötü, ister beceriksiz olsunlar bir şekilde farklı bakış açıları kazanmamıza vesile olurlar. Yaptıkları, yapmadıkları ya da oyundaki gibi yapmaya çalışıp da bambaşka bir şey ortaya çıkardıkları olaylarla. Bu insanlar hep vardır. Özden Çiftçi ve Kamuran Akkorda bize eğlenceli zamanlar vaat eden bu insanlardan ikisi. Bu sene 2. sezonunu tamamlayan oyun Onur Şenay’a göre misyonunu tamamlamış vaziyette ve ilerleyen zamanlarda tekrar sahnelenebilir açıklığıyla sezon sonunda ara vermeye hazırlanıyor. Henüz fırsatınız varken bu oyunu kaçırmayın derim. Çünkü kendisi izlenilmesi gereken ve bol alkışı hak eden sayılı oyunlardan…

Kats Sahne Üzerine…
2015 Aralık’ta Kamuran Akkor ve Onur Şenay’ın kuruculuğunda açılan Kats Sahne günümüze kadar, “Kader Arkadaşım”, “Aşk Listesi” ve “Patron” olmak üzere 3 oyun sahneye çıkardı. Yeni projeleri arasında ise yine bir komedi oyunu ve de kabare bulunmakta.

Kurucularının bir özgürlük ve kültür-sanat alanı olarak tanımladıkları Kats Sahne’nin kendi ekibi, oyuncuları, öğrencileri ve korosu var. Farklı birçok etkinliği içinde barındıran bir mozaik diyebiliriz. Farklı birçok projenin bir arada olması/yürümesi bazılarına göre risk olarak gözükse de Onur Bey: “Ben ne kadar mutlu olursam o kadar iyi” diyor. Sahnelediği oyun sayısının artması da Onur Bey’in mutlu olmasıyla o kadar doğru orantılı. Repertuar tiyatrosu olmak, gençleri yetiştirmek, yeni ekipler üretmek istiyorlar. Ürken oyuncu olmak, tutar mı, tutmaz mı diye düşünmek onlara göre değil. Onlar da bir nevi kendi limitlerini zorluyorlar. Amaçladıkları şey; sanatsever insanları bir araya getirerek onlara farklı günlerde farklı şeyler izlettirebilmek. İnsanlar Kats Sahne’ye geldikleri zaman, karşılarında oranın boş bir gününü bulmaktansa farklı birçok etkinliği bir arada bulabilecekleri, oyunlar izleyebilecekleri bir kültür sanat merkezi ile karşılaşmalılar. Kendilerini repertuar tiyatrosu olarak tanımlasalar da belli bir tarz adı altında tutunmak istemiyorlar. “Bir tarzınızın olmaması da biraz riskli değil mi?” diye soruyorum Onur Şenay’a. “Niye belirgin bir tarz tutayım ki?” diyor. “Herkesin beklentisi birbirinden farklıdır. Ben tiyatro adamıyım. Vodvil, müzikal veya in your face de oynayabilirim. Ya da oynamam da ses tesisatının başında dururum, ses ve ışığı da yaparım. Şu zamanda her şey risklidir. Hep aynı oyun stilini oynayan ekip aynı seyirciyi bulabiliyor mu? Benim için tarz değil de tekstin çekiciliği önemli. Teksti beğenirsem onun üzerine giderim. Halkın nabzı ya da ticari nabız diye bir şeyin peşinden koşmaktansa daha çok beğendiğim işlerin üzerine gidiyorum. Önemli olan farklı frekansları bir araya getirebilmek. Çok komik oyun yapabiliriz, insanları çok da güldürebiliriz, ama bu benim için yeterli mi, değil. Çünkü bizim şu an için derdimiz ne olursa olsun insanların mutlu olmasını sağlamak ve bunu tek bir şeyin içerisinde yapamam. Ya oyuncu arkadaşlarımızın gücü olacak, gelecekler buraya korkmadan oynayabilecekler ya da hepsini ben üreteceğim. Şu anda ben üretiyorum, ama zamanı geldiğinde dostlarımızda buraya gelecek. Sahnemizin kapıları salon bulamayan tüm sanatçı dostlarımıza her zaman açıktır.”

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku