Yerin Altında Korkutucu Fısıltılar Var…

Ayçe Özyiğit

Ayçe Özyiğit

Oradalar… Tam yerin altında… Bizlerle veya gördüğümüz tüm diğer nesne ya da kişilerle uzaktan yakından ilgileri yok. Onlar acımasızlar. Umursamazlar. Onlar çok sinir bozucular. Bu oyun oldukça rahatsız edici.

İzleyici olarak bizlere alışkın olduğumuzun dışında seyir vaat eden bir oyunla karşı karşıyayız: “Şatonun Altında” İki tuhaf yaratık çamaşırcı kadın, karşılıyor bizleri. Oldukça karanlık olan bu figürler perdelerin arasında bir kaybolup bir gözükerek bizlerle acımasızca oynuyorlar. Onlardan tiksinebilirsiniz. Onlara kızabilirsiniz. Hatta bir ihtimal onları sevebilirsiniz de. Macbeth’in ölümünden sonra başlayan oyun,Macbeth’in hikâyesini bu iki tuhaf çamaşırcı kadının gözünden anlatıyor.  Hiçbir şeye inanmayan ve her şeyle dalga geçen, zamanın ötesinden gelmiş bu iki kadının anlatımıyla bizlerde yavaş yavaş hikâyeye dâhil olmaya başlıyoruz.

Clown, fiziksel hikâye anlatıcılığı, grotesk oyunculuk, bufon gibi farklı oyunculuk stillerini beraber betimleyen ekip, alışılmadık, karanlık ve ürkütücü bir oyun atmosferi yaratıyorlar.

Seyircinin bu farklı biçime alışkın olup olmaması risk olarak görebileceğimiz bir unsur. Öte yandan kendi adıma risk olarak düşündüğüm diğer bir unsur da bu tarz oyunlarda temponun yüksek tutulması zorunluluğu.Bu noktada Güray Dinçol’u tebriklere boğsak yeridir diyebilirim. Hiç düşmeyen temposuyla bizlere sıkılmadan izleyebileceğimiz eğlenceli bir oyun sunuyor. Soruyorum Güray Bey’e: “Bizim risk olarak gördüğümüz tüm bu zorlukları siz nasıl tanımlardınız?” Oyuncular için de oldukça yeni ve heyecanlı bir deneyim olduğunu dile getiren Güray Bey: “Seyircinin, oyunun diline, dünyasına alışması; bu rahatsız edici ama komik iki figüre nereden bakacağını anlaması belli bir zaman alıyor.” diyor. “Rahatsız ediyorlar, ama izleme ve izlenme arzusu yaratıyorlar. Bizim için de yepyeni bir keşif alanıydı ve oynadıkça, seyirci ile buluştukça şekillenmeye, değişmeye devam etti. Hala da gelişiyor. Sanırım bu oyunun açık biçimi ve değişime, doğaçlamaya çok kolay ayak uyduran yapısı tüm bu riskleri bir nebze aşmamızı sağladı, ama hala bizim için keşfedecek çok yön var oyunda.”

William Shakespeare’in hikâyesinden Pınar Akkuzu ve Gülden Arsal’ın uyarladığı oyunda çamaşırcı kadın rolünde yine bu iki ismi izliyoruz. İki oyuncu da rollerinde o denli başarılı ki belki bizim onlara karşı hislerimizin muallâkta kalmasının bir nedeni de bu.

Oyunun süre açısından da çok iyi kotarıldığını söyleyebilirim. Sürecin dinamiklerinin süreyi belirlediğini söylüyor Güray Bey. Zorlu bir fiziksel performans, yazılı bir metin ve doğaçlamalarla birleşerek bir saatlik bir performans süresi yaratmış. Bu da hikâyeyi ve oyunun temposunu göz önüne alacak olursak oldukça yeterli bir süre. Oyun bizleri bunaltmıyor ve bizlerde yarıda bırakılmışlık hissi de yaratmıyor. Karşımızda her bir öğesiyle uyumlu hem eğlendiren hem de sinir bozan (!) oldukça renkli ve bir o kadar da karanlık bir oyun bulunmakta. Güray Dinçol’un takdire şayan rejisi, Pınar Akkuzu ile Gülden Arsal’ın başarılı oyunculuğuyla harmanlanan ve yeraltından bizlere uzanan, duymak istemeyeceğiniz, duymaktan hoşlanmayacağınız fısıltılarla bezeli bu oyunun sesine mutlaka kulak vermenizi öneririm.

Fiziksel Tiyatro Araştırmaları Üzerine…
2016 yılında bir araya gelen FTA,bu yıl üçüncü mezunlarını verecek olan Fiziksel Tiyatro ve Komedi Okulu’nun bir oluşumu. Oyunda kullanılan stiller ve JacquesLecoqbazlı birçok oyunculuk stilinin öğretildiği okulun ilk mezunları, oyunda da karşımıza çıkan Pınar Akkuzu ve Gülden Arsal. Güray Dinçolda okulun kurucu eğitmenlerinden. FTA için: “Bizler adına bir deneme alanı. Üstüne çalıştığımız stilleri araştırdığımız ve seyirciyle buluşturduğumuz bir yapı.” diye bahsediyor Güray Bey. “Nereye gider tam bilmiyoruz ama klasikleri fiziksel tiyatro teknikleriyle yeniden okuyup hatta tersyüz edip bunu kadın bakış açısıyla sahneye taşıyacağımız, basit,işlevsel  ve oyuna hizmet eden sahne plastiklerinin araştırıldığı; araştırmacı, risk alan, çok sayıda seyirciye ulaşmayı amaçlayan, bağımsız ve dinamik bir mecra şu an.”

“Şatonun Altında” Nisan Ayı Programı
12-19 Nisan / Taşra Kabare
29 Nisan / İkinci Kat

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku