Kübra Yeter yazdı: “Filistin’in Sadece Hastanelere Değil Kültür Merkezlerine, Tiyatro Binalarına Da İhtiyacı Var”

editor
182 Okunma
Kübra Yeter’in Yeni E Dergisi’nin Şubat-Mart 2024 (78) sayısında yayınlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz:

TAKS Tiyatro Okulu (TAQS Theatre School), 27 Temmuz 2022’den beri Ramallah’ta faaliyet yürütüyor ve çocukların hikâyelerini yine çocuklarla birlikte sahneye taşıyor. İşgal karşısında birçok zorlukla mücadele eden, sayısız travmanın izlerini akıllarında ve kalplerinde taşıyan çocukların yaralarını bir nebze de olsa sanatla sarmaya çalışıyor. Ekibin, tiyatronun iyileştirici gücüne olan inancı tam. TAKS Tiyatro Okulu’nun kurucusu ve hocası olan Petra Barghouti ve Eid Aziz’le Filistinli çocukların hikâyelerini, tiyatro okulunun faaliyetlerini ve karşılaştıkları problemleri konuştuk.

Eid, bildiğimiz kadarıyla bilgisayar mühendisliği mezunusun. Seni mühendislikten tiyatroya çeken nedenlerle başlamak istiyorum. Ve ardından Petra, neden tiyatro?

Eid: Tiyatroya başlamak benim için bir tesadüftü. Çocukluğumdan beri tiyatroya ilgi duyuyordum ama burada tiyatro alanında mesleki anlamda bir şey yapılamıyor. Çünkü üniversite düzeyinde bir eğitim yok. 2000 yılında Batı Şeria’da işgalle yeni yerleşim alanları genişletildi ve bu durumdan kaynaklı da kapanmalar yaşandı. Her şey durmuştu. Mesleğimin dışında başka bir arayış içerisine girdim. Şam’a gittim ve Kültür Bakanlığı’na bağlı Tiyatro Enstitüsü’ne kaydoldum. Tiyatroyu seviyordum ve onu seçtim. Bu kişisel bir seçimdi.

Petra: Bana göre tiyatro, insanların sorunlarından kurtulabilmesi için en güçlü yol. Ben bu yaklaşımla tiyatroya başladım. İşgal altındaki Filistin’de bir iyileşmeye ihtiyaç vardı. Tiyatronun bu gibi sorunları aşmada bize yardımcı olacağını düşündüm. Bu yüzden bu sanatı iki farklı boyutta yapıyorum. Birincisi okulda eğitmen olarak görev alıyorum. Drama öğretiyorum. İkincisi ise terapi kısmı. Tiyatroyu bu yüzden seçtim ve Londra’ya giderek sanat terapi ve tiyatro üzerine eğitim aldım. Uzun bir süredir de çocuklarla çalışıyorum. Yaşanan travmalara karşı tiyatroyu iyileştirici bir güç olarak kullanıyorum.

Anlattığınız bu zorlu koşullara rağmen bir de tiyatro okulu açmak istemişsiniz. Kaç yaş grubuyla çalışıyorsunuz?

Eid: Okulumuz Ramallah’ta. 6 yaş ve üzeri çocuklarla çalışıyoruz. İlkokul, ortaokul öğrencileri dahil. Tiyatro eğitimlerimiz onlara yönelik.

Peki işgal koşullarını düşündüğümüzde küçük yaş gruplarıyla çalışmanın zorlukları neler? Çocuklara dair gözlemlerinizi merak ediyorum…

Eid: Filistin’deki faaliyetlerimizin iki temel sorunu var. Bunlardan birincisi; hepimizce bilinen işgal altında olmanın yarattığı zorluklar. İşgal devleti her an sınırları kapatabiliyor. Ülke içinde hareket etmeyi yahut farklı şehirlere gitmeyi engelliyor. Şehre giriyor ve hayatı durduruyor. Her şeyi, her yeri kapatabiliyor. O anlarda ne tiyatro yapılabiliyor ne okullar açık oluyor. Sosyal hayat tamamen sekteye uğruyor. Bu bizler için en büyük zorluk. İkincisi; insanların yaşadığı ekonomik zorluklarla ilgili kısım. Çocuklar her gün birçok kötülükle yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Korkuyla baş etmeye çalışıyorlar. Şahit oldukları olayların, şiddetin ve hatta tutuklamaların yarattığı korku. Hayatları çok zor. Doğal bir hayat yaşamıyorlar. Hayatlarının temeli korku üzerine kurulu. İşgal devletinin insanlara yaptığı muamele gözlerinin önünde. Bütün bunlar kişinin kendisinin istikrarlı bir şekilde büyümesinin önündeki en büyük engel. Tiyatro okuluna dönecek olursak, burada hayatın akışında, doğal gelişim seyri gösteren bir çocukla çalışmıyorsunuz. Maruz kaldıkları nedeniyle psikolojisi bozulmuş, ruh durumu değişkenlik gösteren çokça çocukla karşı karşıya geliyorsunuz. Ve onlarla çalışmak da hâliyle birçok zorluk barındırıyor.

Petra: Fakat böylesi bir durumda bile tiyatro yapmanın bizler için başka bir manası var. Biz Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde tiyatro yaptık, gördük. Filistin’de tiyatronun daha derin, daha büyük bir anlamı ve de yüksek hedefleri var. Ayakta kalmak, devam edebilmek için, çocukları umutlandırabilmek için tiyatroyu önemsiyoruz.

Okuldaki eğitiminizde nelere dikkat ediyorsunuz, önceliğiniz, yönteminiz nedir? Çocuklara yansıması nasıl?

Eid: Burada tiyatronun en önemli hedefi ve işlevi, çocukların nelerle karşı karşıya kaldıklarını tanımlamaları ve tüm bunlarla başa çıkabilmenin yöntemlerini öğrenmeleri. Bu yüzden tiyatro, onlara yaşadıkları hayatları yeniden gözlemlemeleri ve o gözlemleri daha iyi ifade etmeleri için büyük bir alan yaratıyor.

Petra: Çocuklar bize iki saikle geliyor. Birincisi, kendilerine has toplumsal ihtiyaçları için.  İkincisi ise genel siyasi atmosferin üzerlerindeki etkilerinden kaynaklı. Bu iki saikten dolayı farklı tiyatral araçlar kullanıyoruz. Ama okuldaki temel eğitimlerimizden bahsedecek olursak oyunculuk prensiplerinden beden dili egzersizlerine kadar, hareket ve ses çalışmalarından metin yazarlığı ve görsel sanatlara kadar ilgili branş eğitmenleriyle beraber çalışıyoruz.

Filistinli ailelerin yaklaşımları nedir? Her çocuk tiyatroya eşit bir şekilde ulaşabiliyor mu? Gazze’de ya da İsrail saldırısının daha yoğun olduğu yerlerde çocuklarla tiyatro arasındaki bağ nasıl?

Eid: Normal şartlarda bütün Filistinliler her yerde tiyatroya kolayca ulaşabilir. Çocuklar için tiyatroya ulaşmak ve orada çalışmak kolay. Çocuklar tiyatroyu da tiyatro yapmayı çok seviyor. Burada tek engelleyici faktör işgal devleti. En büyük sıkıntıyı işgalden dolayı çekiyoruz ve çocuklarla aramızdaki en büyük engel bu. Gazze ile Batı Şeria arasındaki fark şu: Gazze’de bir iki tane tiyatro okulu varken Batı Şeria’da yirmi tane var. Ayrıca Gazze ve Batı Şeria’da farklı yönetimler var ve buna bağlı olarak tiyatroya da farklı bir yaklaşım mevcut.

Üzerinizdeki baskıya rağmen okulu nasıl ayakta tutuyorsunuz?

Petra: Filistin’de tiyatrolar Avrupa’dan veya Amerika’dan fonlanıyor. Ancak bu ülkeler maddi destek verdiklerinde kimi şartlar koşuyor ve oyunların içeriğine direkt müdahale ediyorlar. Bu yüzden bazı tiyatroların sergiledikleri metinler istemeseler de değişime uğruyor. Destek sunan ülkeler onlardan farklı hikâyeler istiyor. Filistin tiyatrosunun esas aldığı hikâyeler tam da bu nedenle değişime uğruyor. Biz TAKS Tiyatro Okulu olarak eğitim verdiğimiz çocuklardan çok cüzi bir ücret alıyoruz. Bu ücretler de sadece yaşamımızı idame ettirmek ve okulun ihtiyaçlarını karşılamak için alınıyor. Öğretmenlerimizin maaşları da bu şekilde ödeniyor ve kendi kendimize ayakta kalmaya çalışıyoruz. Bence bu bizim için büyük bir kazanım. Böylelikle istediğimiz tiyatroyu yapabiliyor, istediğimiz hikâyeyi yazabiliyor ve oynayabiliyoruz. Bu bize, diğer tiyatrolara nazaran büyük bir özgürlük alanı açıyor.

Çocuklar sizden neler öğreniyor?

Petra: İşgal devletinin istediği şey her yönden zayıf, başarısız, kendi ayakları üzerinde duramayan, mağlup insanların olması. Tiyatro çocuklara kendilerine güvenmeleri ve güçlü hissetmeleri için büyük bir alan açtı. İşte tam da bu noktada tiyatroyu daha çok önemsedik. Başta da belirttiğim gibi, Filistinliler için tiyatronun manası başka. Çocuklar burada kendilerini ifade edebilmeyi ve en önemlisi kendi ayakları üzerinde durabilmeyi öğreniyorlar. Özgüveni keşfediyorlar.

İsrail bu süreçte Gazze’de özellikle çocukları hedef alan katliamlar gerçekleştirdi, gerçekleştirmeye devam ediyor. Bu yüzden çocuklar kendilerini tarifi imkânsız bir korku içinde hissediyorlar. Oyun oynamak çocuklar için çok önemli. Burada onu başarmaya çalışıyoruz. Oyunlar onlara yaşadıkları travmalarla yüzleşmeleri ve yeniden kendilerine güvenmeleri için büyük bir alan açıyor. Asla “hiçbir şey yok, her şey yolunda, hayat doğal akışında devam ediyor” demiyoruz. Onlara yalan söylemiyoruz. Yok saymıyoruz. Tabii ki bir katliamla karşı karşıyayız ama bir yandan çocukların daha iyi yetişmeleri, kendilerine güvenmeleri için de çaba gösteriyoruz.

Filistin’de işgal saldırıları sürerken Asthar Tiyatrosu’nun 29 Kasım’da Gazze Monologları adlı oyunun dünya çapında oynanması / okunması üzerine yaptığı çağrısını duyduk. Sonrasında Özgürlük Tiyatrosu (The Freedom Theater) oyuncularının tutuklandığını öğrendik. Sizin diğer ekiplerle iletişiminiz ne durumda? Bir dayanışma kurabiliyor musunuz?

Eid: TAKS Tiyatro Okulu Ramallah’ta. Özgürlük Tiyatrosu ise Cenin’de faaliyet yürütüyor. Biz tüm tiyatro ekipleriyle çok iyi ilişkilere sahibiz ve beraber çalışıyoruz. İmkân oldukça biz Cenin’de, onlar da Ramallah’ta çalışıyor. Bazen sanatçılar olarak Ramallah’ta buluşur, ileriye yönelik planlamalar yapar ve fikir alışverişinde bulunuruz. Filistinli sanatçılar arasındaki diyalog ve ilişkiler çok iyi.

Petra: Tiyatro gruplarıyla fırsat buldukça beraber çalışıyoruz. Mesela ben Siyonist işgalin 2002’deki saldırısından sonra Cenin’de çalıştım ve orada çok sayıda çocuk yetiştirdim. Çalıştırdığım çocukların bir kısmı da tiyatrocu oldular ve Özgürlük Tiyatrosu’nda faaliyet yürütmeye başladılar. Bizim üslubumuz biraz farklı. Biz oyunlarımızda sosyal ve toplumsal ilişkileri işlerken, onlar daha çok siyasi mesajlar veren, siyasi söylem geliştiren bir üslubu benimsemiş durumdalar. Bu önemli değil. Yöneldiğimiz alanlar farklı olabilir, bu ortak hareket etmemiz ve ortak işler yapmamız önünde engel değil.

Nasıl bir tiyatro düşlüyorsunuz?

Eid: Dünyadaki herhangi bir ülke nasıl tiyatro yapıyorsa biz de aynı o şekilde, hiçbir fark olmadan tiyatro yapabilmenin hayalini taşıyoruz. İşgal altında olmadan, özgür tiyatro yapmak istiyoruz. Filistin’de şartlarımızı az çok söylemiştik. Toplumsal sıkıntılardan ziyade bizler için en büyük tehdit ve hayatımızı zorlaştıran mesele işgal. Bu durumda en fazla özgür bir biçimde tiyatro yapmayı düşleyebiliriz. Durumumuz bu.

Petra: Bizim diğer ülkelerden önemli bir farkımız var. Bizler rahatlıkla başka ülkelere gidip gelemiyoruz. Başka bir Arap ülkesinde ya da herhangi bir ülkede çalışmamıza, tiyatro yapmamıza izin verilmiyor. Hadi izni bir şekilde aldık diyelim, bu sefer gideceğimiz ülke zorluk çıkarıyor. Çok büyük bir kuşatma altındayız. Bu hem insanın hem de tiyatronun gelişmesinin önünde büyük bir engel. Mesela bizde tiyatro alanında üniversite düzeyinde yükseköğrenim veren bir kurum yok. Olsaydı bile, bu alanda yükseköğrenim görüp mezun olan biri işgal nedeniyle işini yapamayacak zaten. Okuyan biri için de bu büyük bir risk. Ne yazık ki tiyatro eğitimlerinin düzeyi ilkokul ve ortaokul seviyesini geçemiyor. Açılan okullar hep bu yaş grubuna özel. Yükseköğrenim mezunu olup burada ders veren, tiyatroyu icra eden tiyatrocuların hiçbiri diplomalarını Filistin’den almadı. Hepsi dışarıda okudular. Geri döndüklerinde ise tiyatro dışında birçok işi yapıyorlar çünkü başka türlü geçimlerini sağlayamazlar, hayatlarını sadece tiyatroyla kazanmaları mümkün değil.

Sanat alanında okulda ya da kişisel olarak yapmayı hedeflediğiniz neler var veya bu zamana kadar bu anlamda hedeflerinizin ne kadarını hayata geçirebildiniz?

Eid: Biz sanatçılar 10 yıldır Filistin tiyatrosu, televizyon dizileri ve sinemasını oluşturmaya çalışıyoruz. Her şey maddi gerekçelere bağlanıyor ve bu desteği bulmamız çok zor. Bu nedenle bir adım bile ilerleyebilmiş değiliz. Maddi destek sağlayanlar kendini dayatmasa belki başka bir şey konuşabiliriz ama bu ısrar karşısında ortaya çıkan Filistin sanatı değil başka bir şey oluyor maalesef.

Türkiye’nin kendi toplumsal ve sosyal durumunu anlatan tiyatrosu, televizyon dizileri ve sineması var. Biz uzaktan takip etmeye ve öğrenmeye çalışıyoruz. Filistin’de de bunu oluşturmak için alanlarımızda çok çaba harcadık ama ne yazık ki henüz başarılı olamadık.

Bugüne kadar Türkiye’den herhangi bir tiyatroyla veya kurumla ilişki kurabildiniz mi? Ya da Türkiye’den herhangi bir yazarın oyunuyla tanışma fırsatınız oldu mu?

Eid: Dünya genelinde çok fazla tiyatrocu arkadaşımız var. Türkiye’yle ise var olan siyasi atmosfer nedeniyle daha önce herhangi bir diyaloğumuz olmadı.  Biz Türkiye’ye gidemiyoruz, Türkiyeliler de nasıl buraya gelsin?.. Bir fırsat olur da herhangi bir proje üzerinde beraber çalışırsak ilişkilerin gelişmesi hususunda adım atılabilir. Genellikle Filistin tiyatrosuyla ilişki kurulması diğer ülkelerden Filistin’e doğru bir çabayla oluyor.  Biz ülke dışına çıkamıyoruz. Türkiye’den de şu ana kadar bu çaba içerisine giren olmadı. Böyle bir girişim olursa çok iyi olur, biz de çok memnun oluruz. Çünkü Türkiye’nin kültürel birikimi oldukça zengin, tecrübesi fazla. Böylesi bir birikimden faydalanmayı çok isteriz. Ortak çalışma bizleri çok memnun eder.

Oyunlarınızı sahneleme imkânı bulduğunuz zamanları düşünürsek sahneye kimleri taşıyorsunuz, hangi hikâyelere yer veriyorsunuz?

Eid: Daha çok dünya edebiyatına bakıyoruz ve o üretimleri Filistin’e uyarlıyoruz. Mesela Sophokles’in Antigone’sinden bir bölüm aldık ve onu Filistin’e uyarladık. Bir başka örnek Edward Albee. Yazarın Hayvanat Bahçesi Öyküsü (The Zoo Story) metnini yorumlayarak kendi hikâyemizi anlattığımız bir şekle büründürdük. Neden dışarıda başka kahramanlar arayalım ki? Zaten bizim birçok küçük kahramanımız var. Çocuklarımız gibi veya geçtiğimiz günlerde Gazze saldırılarında tüm aile üyelerini kaybeden gazeteci Vail Dahduh gibi. Kültürümüz kahramanlar bakımından çok zengin.

Petra: Bazen ise hiçbir metin olmadan yalnızca kendi hikâyelerimizi oynuyoruz. Biliyorsunuz, doğaçlama dünyada da kullanılan bir üslup. Bir süredir biz de bundan faydalanıyoruz.

Evet biliyorum, hatta YouTube kanalınızda çocuklarla sahnelediğiniz çalışmaları izlemiştim. Arapça bilmiyorum ama sanırım bir tanesi ormanda yaşayan canlıların onları ezenlere karşı harekete geçmesini konu alıyordu. Hatta oyunu da Petra yazmış…

Petra: Evet, bahsettiğiniz bu oyunu geçen sene çocuklarla birlikte sahnelemiştik. Oyun, adını Filistin’de yetişen özel bir bitkiden alıyor. Hilyûn[1] bitkisi. Oyunun esas konusu şöyle, aynı ortamda yaşayan hayvanlar, güçlünün zayıfı ezmemesi ve hatta yememesi için birlikte hareket etmeye karar veriyorlar. Adaletin sağlanması için de hepsi vejetaryen oluyor. Oyun vejetaryenlikle ilgili değil tabii, esasında güçlünün zayıfa karşı saldırganlığının bitmesi üzerine.

Eid: Bizim çocuklarla çalışmalarımız hep bu minvalde. Zor ve kapsamlı metinleri oynamıyoruz. Yaklaşımımız bu kadar basit. Eğer hikâyelerin özü anlaşılabilirse aslında tiyatro (oyun) bizlere çok şey anlatır.

Petra: TAKS Tiyatro Okulu’nun önemli bir sloganı var: Çocuklar kendi hikâyelerinin kahramanıdır. İşte bu slogan bizim yaptığımız tiyatronun temel yaklaşımını özetliyor. Bizim okulumuza tiyatro için gelen her çocuk kahramandır ve kendi hikâyesini özgürce anlatabilir.

Son olarak Türkiyeli tiyatroculara söylemek istediğiniz bir şey var mı? Bu vesileyle mesajınızı hem okurlarımıza hem de tiyatroculara iletmiş olalım.

Eid: Bizim için Türkiyeli tiyatrocu ve sanatçıların Filistin’i takip etmesi, Filistin’e gelmesi çok önemli. Çünkü bu aramızda bir yol inşa eder. Mesela, TAKS Tiyatro Okulu’ndan çocuklar Türkiye’ye gider ve oyunlarını oynarlarsa bu fırsat onların Filistin’i daha iyi anlamasına yol açar. Biz de kendimizi daha iyi ifade etmiş oluruz. Karşılıklı gidiş gelişin olması aynı zamanda beraber çalışmanın koşullarını ortaya çıkarır. Tıpkı burada sizinle yaptığımız söyleşide olduğu gibi. Biz sizden çok şey öğrendik ve aynı zamanda kendimizi ifade etme şansı bulduk.

Türkiye devlet olarak burada yalnızca hastane ve sosyal yardım merkezleri inşa ediyor. Türkiyeli tiyatrocular ve sanatçılar Filistin’de çalışmak istiyorlarsa hükümete bu anlamda baskı yapabilirler. Filistin’in sadece hastanelere, yardım merkezlerine ihtiyacı yok. Aynı zamanda kültür merkezlerine, tiyatro binalarına da ihtiyacı var.  Bu mümkün olursa aramızda yeni bir kültürel alışveriş zemini ortaya çıkar. Filistinli sanatçılar ve tiyatrocular olarak Türkiyeli dostlarımızı tiyatro, televizyon dizileri ve sinema alanında ortak etkinlik yapmak için buraya davet ediyoruz. Böylece bizim üzerimizdeki kültürel ablukayı da elbirliğiyle yıkmış oluruz.  Bize kendimizi ifade etme fırsatı sunduğunuz için sizlere ayrıca teşekkür ederiz. Umarız bu röportaj aramızda yeni bir alan açar.

KÜBRA YETER

 

Arapçadan çevirenler: Ali Karadaş, Kays Abbas


[1] Hilyûn, ülkemizde kuşkonmaz adıyla bilinen bir bitki türüdür.

Kaynak: https://yenie.net/filistinin-sadece-hastanelere-degil-kultur-merkezlerine-tiyatro-binalarina-da-ihtiyaci-var/

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku