Yaşar Ersoy: “Bir Sanatsal Direniş Eylemi Olarak ‘Sokak Tiyatrosu’ ile Sokaktayız!”

Yavuz Pak

Kıbrıs’ın duayen tiyatro insanı Yaşar Ersoy, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından “Bir sanatsal direniş eylemi olarak “SOKAK TİYATROSU” ile yakında sokaktayız. Koltuklar işbirlikçi yalakalarınsa sokaklar bizimdir!” açıklaması yaptı. 

1975’de başlayan tiyatro yolculuğunda, Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu’ndan 12 Eylül darbesi sonrası atılmasının ardından Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nu kurarak uzun yıllar sanat yönetmenliğini ve genel sanat koordinatörlüğünü yürüten, tiyatro üzerine kitaplar, makaleler kaleme alan yazar, oyuncu, yönetmen Yaşar Ersoy ile sokak tiyatrosu yapma kararı ve hazırladıkları “Delirenler” oyunu üzerine konuştuk. 

Yavuz Pak: Yaşar Bey, öncelikle sizi sokak tiyatrosu yapmaya yönelten nedenleri öğrenebilir miyiz? 

Yaşar Ersoy: Bizi sokak tiyatrosu yapmaya yönelten politik, ekonomik, kültürel ve elbette sanatsal pek çok neden var. Aralarında diyalektik bir bütünsellik bulunan bu nedenleri kısaca aktarmaya çalışayım.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de neoliberalizmin sonucu  olan ekonomik, sosyal ve siyasal kriz, pandemiyle birlikte katmerlenerek ve daha da  vahşileşerek arttı. 

Dünyada olduğu gibi pandemi koşullarında, zenginler daha zenginleşirken, servetlerine servet katarken, emekçiler, işçiler, çalışanlar daha da yoksullaştırıldı. Kısaca pandeminin faturası sadece çalışanlara, küçük esnafa, dar gelirli halka ödetilir oldu. Bu kapitalist neoliberal düzenin iki ayağı var; birincisi servet sahipleri, ikincisi onların seçtiği ve seçtirdiği hükümetler. 

K.K.T.C. denilen ceberut yapıda ise üçüncü önemli bir ayak daha var; K.K.T.C.’nin Üst Yönetimi diye tanımlanan Türkiye’deki AKP- MHP siyasi iktidar. Bu üç ayağın işbirliği ile toplum, derinin derini dibe vurmuş durumdadır. Ekonomik, sosyal, siyasal krizler yaşanmaktadır. Elbette Türkiye’de olduğu gibi bu krizlerin kaynağında, Ankara iktidarlarının faşizan müdahaleleri ve toplumun iradesinin çiğnenmesi vardır. 

Ancak unutulmamalıdır ki, bir işgalcinin başarılı olabilmesi için mutlaka işbirlikçilere ihtiyacı vardır. AKP- MHP ceberut iktidarının işbirlikçileri ise KKTC’deki UBP, YDP, DP koalisyon hükümetidir. Böylece işgalci ile işbirlikçileri KKTC’yi, Türkiye’nin bir arka bahçesine, “Kalın Barsak” durumuna dönüştürmüşlerdir.

Sonuç; toplum olarak çok zor günler yaşıyoruz. Tiyatro sanatçıları olarak dün olduğu gibi bu zor günlere dair de “BİŞEY YAPMALIYIZ!” diye düşündük. Çünkü sanatçı sorumluluğumuz bunu gerektirir. 

Yaşar Ersoy

Yavuz Pak: Tüm dünyada olduğu gibi K.K.T.C.’de de hayatı ve sanatı durduran bir salgın yaşanıyor. Pandemi koşullarında sanatsal faaliyetler durdu ve elbette tiyatro yapılamaz oldu. Siz bu olağanüstü koşullarda nasıl bir sanatsal eyleyiş gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz? 

Yaşar Ersoy: Tiyatro elimizde kullanabileceğimiz ve halka ulaşabileceğimiz en etkin toplumsal bir sanattır… Daha önce bu anlamda çok işler yaptık. Şimdi bu zor günlerde, pandemi koşullarında da yapmalıyız. 

Pandemi tüm sektörleri olumsuz yönde etkilerken elbette sanatı, tiyatroyu da etkiledi. Tiyatrolar kapandı, ödenekli tiyatrolarda çalışan sanatçılar ve tiyatro emekçileri hariç diğer tiyatro çalışanları işsiz, aşsız kaldı. Birçok özel tiyatro, yaşamını sürdürebilmek için, tiyatronun doğasına ters olan dijital ortamda oyun sunmaya çalıştı. Hepimizin bildiği gibi, tiyatro canlı organizmaların can cana, göz göze, akıl akıla, yürek yüreğe buluşmasıyla gerçekleşen bir sanattır. Pandemi koşullarında bu buluşma salonlarda gerçekleşemezdi. 

Ancak mevsim koşullarının yaza evrilmesiyle ve alınacak tedbirlerle sokakta tiyatro yapılabilirdi. Doğal olarak sokakta yapılacak tiyatro da “Sokak Tiyatrosu” formunda olmalıydı.

Sokakları oyun sahnesine, sokaktaki insanları da seyirciye dönüştürmeliydik.

Seyirciye; “Siz Tiyatroya Gelemezseniz, Biz Tiyatroyu Size Getiririz” deyip, halkla tiyatroyu, doğasına uygun canlı capcanlı yeniden buluşturabilirdik.

Ve bunun yanında “Bizim Bir Derdimiz Var Onun İçin Çıkıyoruz Sokağa” demeliydik… “Bir Derdimiz Var Ki Anlatmaya Geldik Buraya. Bu Dert Sizin Bizim Hepimizin, Halkın Derdidir.”

Davul zurna ile çağırmalıyız halkı sokağa; bir şenlik havasında diye düşündük.

Böylece kamusal alanlarımız olan; sokaklarımız, parklarımız, meydanlarımız anlam kazanacak, hayat kazanacaktı… Ve sokak hepimizi özgürleştirecekti. İzleyiciye moral motivasyon gelecekti. Oyunun anlattıklarıyla sokaktaki insanlarımız hem eğlenecek hem düşünüp sorgulayacaktı… Ayrıca genel anlamda topluma politik, toplumsal bir mesaj iletilmiş de olacaktık. 

Yavuz Pak: Tarihsel/toplumsal bağlamda oldukça önemli bir yere sahip olan sokak tiyatrosunun sizce bugünkü karşılığı nedir?

Yaşar Ersoy: Bildiğiniz gibi, “Sokak Tiyatrosu”, politik ve toplumsal amaçla sokakta yapılan tiyatrodur. Bir sahne sanatları eylemi olarak da tanımlanan tiyatro, bu kez bir sokak eylemi olarak halkla buluşur.

Ortaçağ dinsel tiyatrosunda görülen sokak tiyatrosu, günümüzde toplumsal, ekonomik, siyasal sorunlara, savaşlara, sömürüye, adaletsizliğe, çevrenin ve doğanın katledilmesine karşı halkı uyarma, bilinçlendirme ve harekete geçirme amacıyla yapılır.

Bunun yanında tiyatroyu, halkın içine sokma amacı da vardır…

Dönüp baktığımızda pandemiden önce de neoliberal postmodern anlayış, tiyatroyu giderek insansızlaştırıyordu. Bu anlayış pandemiyle daha da yerleşti. İşte, bu anlayışa karşı bir harekettir de sokağa çıkmamız aynı zamanda.

İşte tüm bunları düşünerek ve tasarlayarak yaptık sokak tiyatrosu biçiminde “DELİRENLER” oyununu.

Yavuz Pak: “Delirenler” tam da bahsettiğiniz etkenlerin ve süreçlerin sizi sürüklediği noktayı ifade etmesi bakımından oldukça manidar bir isim. Oyunun hazırlıklarından ve içeriğinden biraz bahsedebilir misiniz?

Yaşar Ersoy: Sokak Tiyatrosu, sıradan bir protesto ya da eylem değil sanatsal bir protesto ve eylemdir.

“DELİRENLER” sokak tiyatrosu, yurdumuza ve insanımıza yapılan tüm kötülüklere karşı sanatsal bir direniş eylemidir.

Muhalif tüm siyasi partilerin, sendikaların, birlik ve derneklerin oluşturduğu “Bu Memleket Bizim Platformu”nun organizasyonuyla, oyunu, gidebileceğimiz sokaklarda, meydanlarda ve parklarda insanlarla buluşturmaya çalışacağız.

Halkın, sokaktaki insanın dertleri, sokak tiyatrosunun da derdidir. Bu nedenle “DELİRENLER” oyunu sokaktaki insanın yakıcı, can alıcı sorunlarını anlatıyor. Gazete haberlerinden yola çıkarak, o haberleri, toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla sokaktaki insanlara yansıtıyor. 

Bunu da ironi, taşlama, gülünçleştirme, alay gibi unsurlarla yapıyor… Müzik, şarkı, şiir, parodi gibi özelliklerden de etkin bir şekilde yararlanılıyor oyunda.  

Yavuz Pak: “Delirenler”i sokağa taşıyan ekipte kimler yer alıyor? 

Yaşar Ersoy: “DELİRENLER” oyununu, sokak tiyatrosu  biçiminde, gazete haberlerinden ve toplumumuzun sevgili öğretmeni Hatice Teralı İncirli’nin sosyal medya paylaşımlarından yola çıkarak ben kaleme aldım. 

Oyunun dramaturjik yapısı içinde, Nazım Hikmet’in, Faize Özdemirciler’in,  Neşe Yaşın’nın ve Şener Levet’in şiirlerinden alıntılar da yaparak oyunu kurguladım.

Oyunun müzik uyarlamasını Barış Refikoğlu, afişini Umut Ersoy yaptı. Afiş fotoğrafını ise Yıltan Taşçı çekti. 

Oyunda Özgür Oktay, Barış Refikoğlu, Döndü Özata, Yaşar Ersoy, Erol Refikoğlu ve Umut Ersoy rol alıyor.  

Yavuz Pak: Son olarak, oyununuz ne zaman ve nerede izlenebilecek?

Yaşar Ersoy: “DELİRENLER” oyunu, ilk olarak 28 Temmuz 2021 Çarşamba saat 19.00’da Lefkoşa Belediyesi’nin “Merkez Lefkoşa” açık alanında halka ücretsiz sunulacak. Ardından Kıbrıs’ın farklı şehirlerinde oyunumuzu halkımızla buluşturmayı hedefliyoruz.

Yavuz Pak: Yaşar Bey, çok teşekkür ediyor ve “Delirenler’in yolu açık olsun” diyoruz.

Yaşar Ersoy: Ben de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne teşekkür ederim.

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku