Tiyatrocular, “Tiyatro Yapmak” Tabirini Tartışıyor – II

Pınar Arabacı

Türkiye’de son yıllarda kamuoyunda, özellikle de siyasetçilerin demeçlerinde “tiyatro yapmak” tabiri, sahtekarlık, düzenbazlık, ahlaksızlık gibi kötücül ve olumsuz tutumları tanımlamak için kullanılıyor. Son günlerde yeniden tartışılmaya başlanan bu olgu üzerinden hem kamuoyunda hem tiyatrocular arasında bir saflaşma yaşandığı görülüyor: Bir tarafta “tiyatro yapmak” tabirinin olumsuz içerikle kullanılmasının tiyatro sanatını itibarsızlaştıran bir dil ve algı yarattığına vurgu yaparak bu duruma itiraz edenler var. Diğer tarafta ise, “tiyatro yapmak” tabirinin olumsuz bir anlam yüklenerek kullanılmasına karşı gösterilen hassasiyetin abartılı, hatta gereksiz olduğunu; farklı bilim, meslek ya da sanat dallarıyla ilgili benzer tabirlerin kullanıldığını (felsefe yapma, caz yapma, edebiyat yapma vb.) ve başka dillerde de benzer durumlar yaşandığını ileri sürerek bu itirazı anlamsız bulanlar var.

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi olarak, tiyatro insanlarının görüşlerini alarak kamuoyu ile paylaşmak istedik ve onlara bu konuda ne düşündüklerini sorduk. Dergimize gelen yanıtları bölümler halinde okurlarımızla paylaşıyoruz.

Rüçhan Çalışkur

Rüçhan Çalışkur (Devlet Tiyatroları) : ”İtiraz etme gücümüz varsa, bunu önemli konuları gündeme taşımak için kullanmalıyız.”

“Yaşanan son örnek üzerinden gitmem gerekirse, sanırım Ekrem İmamoğlu son zamanlarda bu tabir sık kullanıldığı için ağzından kaçırdı. Fırat Tanış’ın tepkisinin ardından özür diledi. Özür dilemek siyasetçiler tarafından yirmi yıldır kullanılmadığı için, bunu bir hakaret olarak algılamamak gerekir. Bence sapla saman birbirine karıştı, her meslek için bir benzetme dünyası türetildi. Mesela ‘caz yapma’ denilmesi gibi. Ben, gündemde konuşulması gereken daha ivedi sorunlar olduğunu düşündüğüm için bu sözleri fazla ciddiye almıyorum. Eğer itiraz etme gücümüz varsa, bunu önemli konuları gündeme taşımak için kullanmalıyız. Şu anda, bu kadar büyük sorunların yaşandığı bir ülkede savunulması gereken başka olaylar var. Yapay gündemlere ve gerçek gündemi değiştirmek için yapılan her şeye karşıyım. Örneğin neden gece 12:00’den sonra müziğin yasaklandığını konuşalım. Gece 12:00’den sonra korona virüsü müzikten ilham alıp harekete geçmiyor sanırım. 

Uzun lafın kısası, sanat camiası olarak ‘gerçek’ sorunlara eğilmemiz gerekir. Kendi adıma, günlük konuşmaların çok daha ötesine geçmemiz gerektiğine inanıyorum.”

 

Damla Özen Kılıçoğlu

Damla Özen Kılıçoğlu (KarmaDrama Sahne):  “Büyütülen bir şey yok, her konuda olduğu gibi dilde de ‘liyakat’ talebi var; çünkü bizler vebanın yayılmasının ve dili koparmanın önündeki barikatlarız.”

“Biz kimiz ki yazılı tarihle 2550 yıllık bir sanat disiplinini kısacık ömürlerimizde kullandığımız kelimelerle itibarsızlaştıralım?

Ya da gelip geçiciliğimizin  bu kadar farkındayken, aslolanın nefes almak ve varolmak olduğunu bildiğimiz bu yaşamda bırakın mesleğimizi her hangi bir şeyi neden kutsallaştırma gafletine düşelim? Mesele bir bilim sanat ya da meslek olgusunu ‘karalamak ya da kutsamak’ değil. Mesele ‘liyakat’. Her lisan için geçerli olan yaşamak kavramı, dili kestirme kullanmak ve bireyi inşa eden kavramların içini boşaltmak suretiyle zamanla ölür. Dili öldürmek yaşamı öldürmektir. Dil koparsa, köprüler yıkılır, deyimler atasözleri boşa gider, anlaşılmaz olur, çatışma yaratır ve sonunda toplum çöker. Dilde, siyasette, sosyal medyada, meslek birliklerinde sokakta, bir haber yapılırken ve yaşamın her alanında nezakete en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardayız. Tiyatro Sanatının okulunda okumuşlar olarak öğretmenlerimizden öğrendiğimiz şu oldu; ‘yanlış söylendiğini duyduğunuz bir kelimeyi düzeltmek bile diplomanızın hakkını vermektir.’

Erasmus 650 yıl önce yaşadığı dönemin diktatörlüğü ve baskıcı rejimini kastederek şöyle söylemiştir: ’Bir hükümdar öyle bir konumdadır ki, doğruluktan azıcık bel verse bu büyük bir veba gibi yayılarak bütün halkı sarar.’

Her bir bilim, sanat, edebiyat, felsefe insanı gibi eğriye eğriyi doğruya doğruyu yüksek sesle söylemek boynumuzun borcudur. Bu güzel coğrafyanın güzel insanları olarak hakettiğimiz ‘medeniyet ve entelektüel seviyeye’ ulaşmayı temenni ediyoruz.

Böyle bir tartışmada taraflaşmanın içimizde cereyan etmesi, meslek topluluğunun daha çok birbiriyle tanışması ve konuşması gerekliliğine işaret etmektedir.

Uzun zamandır gerek basın gerek siyasi figürlerin dili kullanma konusunda çalışmaları bulunmaktadır. Bu konunun bu kadar ses getirmesi çok takipçili taraflar arasında geçmesi vesilesiyle oldu. İyi de oldu. Ne zamandır hasret kaldığımız bir diyalog gelişti. Bu örnek biçim için müteşekkiriz.

Sahtekarlık kelimesini tiyatro yapmak kavramıyla maskelersek gerçeklerle yüzleşemeyiz. Tiyatro Sanatının işlevi maskeleri düşürmektir.

Ez cümle ortada büyütülen bir şey yok, her konuda olduğu gibi dilde de ‘liyakat’ talebi var; çünkü bizler vebanın yayılmasının ve dili koparmanın önündeki barikatlarız.”

 

Tarık Günersel

Tarık Günersel (Oyuncu, dramaturg, yönetmen, yazar) : Tiyatro kavramını değersizleştirici her türlü söz ve davranış kötü.”

“Tiyatro kavramını değersizleştirici her türlü söz ve davranış kötü. Bir şeyin sıklığı doğruluğu anlamına gelmez.”

 

Yaşar Gündem

Yaşar Gündem (Samsun Sanat Tiyatrosu):  “Tiyatro yapmak tabiri ne tiyatro sanatının değerini azaltır ne de bu lafı kullananları negatif bir düzeye iter.”

“Çok hassasız bazı konularda. Keşke bu hassasiyeti yaşamsal alanlarda da gösterebilsek. Tiyatro yapmak tabiri ne tiyatro sanatının değerini azaltır ne de bu lafı kullananları negatif bir düzeye iter. Dansöz gibi kıvırma benzetmesini de bu konunun yanı başına koyalım. Sanırım bütün mesele derdini anlatabilme ve kelime hazinesidir. Hep beraber biraz daha fazla okuyalım ve gereksiz gündemlere kapılmayalım.”

 

Gizem Duman Şeşen

Gizem Duman Şeşen (Kuzguncuk Sanat): “Bu dil değişecek. Aşağılamaları, suçlamaları, hakaretleri kendi meslekleriniz üzerinden yapacaksınız.”

‘Tiyatro yapıyor.’

‘Bunlar hep tiyatro.’ 

‘Burası tiyatro değil.’

‘Git bunları tiyatro da söyle.’

‘Kötü bir tiyatro.’

‘Bu tiyatroya karnımız tok.’

Ve daha nicesi yazılabilir. Özellikle siyasilerin ‘sahtekarsın, yalancısın’ diyemedikleri zaman sığındıkları kalıplar.Bilhassa halkın yakından takip ettiği siyasi figürlerin fütursuzca kullanımı meslektaşlarımızı elbette rahatsız etmektedir. 

Zaman zaman twitter da  trend topic olur ‘tiyatro.’ Merakla bakarız paylaşımlara ve altından mutlaka bir ‘ihanet’, bir ‘ahlaksızlık’, bir ‘sahtekarlık’ çıkar. Siyasiler kadar gazetecilerin kullanımına da denk geldik defalarca. 

Bu dil değişecek. Öyle bir çırpıda suçlamaların işbirlikçisi olmayacak ‘Tiyatro’. Aşağılamaları, suçlamaları, hakaretleri kendi meslekleriniz üzerinden yapacaksınız.  Bu konuda bazı gazeteler ile görüşüp ‘etik anlaşması’ yapmak istediğimizi bildirdik. Üzünden bir yıldan fazla zaman geçti, hala cevap alamadık. Çünkü kimsenin umurunda değil.  

Geçtiğimiz hafta Fırat Tanış , Ekrem İmamoğlu’nun paylaşımına haklı bir yorum yaptı ve Ekrem İmamoğlu da haklı bir özür diledi. İyi ki gündeme geldi ve iyi ki böyle sonuçlandı. Bu herkese örnek olsun.”

İlgili haberimiz: https://tiyatrodergisi.com.tr/tiyatrocular-tiyatro-yapmak-tabirini-tartisiyor-i/

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku