Tiyatrocular, “Tiyatro Yapmak” Tabirini Tartışıyor – I

Pınar Arabacı

Türkiye’de son yıllarda kamuoyunda, özellikle de siyasetçilerin demeçlerinde “tiyatro yapmak” tabiri, sahtekarlık, düzenbazlık, ahlaksızlık gibi kötücül ve olumsuz tutumları tanımlamak için kullanılıyor. Son günlerde yeniden tartışılmaya başlanan bu olgu üzerinden hem kamuoyunda hem tiyatrocular arasında bir saflaşma yaşandığı görülüyor: Bir tarafta “tiyatro yapmak” tabirinin olumsuz içerikle kullanılmasının tiyatro sanatını itibarsızlaştıran bir dil ve algı yarattığına vurgu yaparak bu duruma itiraz edenler var. Diğer tarafta ise, “tiyatro yapmak” tabirinin olumsuz bir anlam yüklenerek kullanılmasına karşı gösterilen hassasiyetin abartılı, hatta gereksiz olduğunu; farklı bilim, meslek ya da sanat dallarıyla ilgili benzer tabirlerin kullanıldığını (felsefe yapma, caz yapma, edebiyat yapma vb.) ve başka dillerde de benzer durumlar yaşandığını ileri sürerek bu itirazı anlamsız bulanlar var.

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi olarak, tiyatro insanlarının görüşlerini alarak kamuoyu ile paylaşmak istedik ve onlara bu konuda ne düşündüklerini sorduk. Bugünden itibaren, dergimize gelen yanıtları bölümler halinde okurlarımızla paylaşacağız.

 

Veda Yurtsever

Veda Yurtsever (İstanbul Devlet Tiyatrosu): “Tiyatro algısını değiştiremiyorsak, bu süreci kabullenmek zorunda kalabiliriz.”

“İlk zamanlar ben de bu kullanıma büyük reaksiyonlar gösteriyordum. ‘Tüm derdi evrensel doğruları anlatmak, tartışmaya sunmak olan bir ana sanat dalı, nasıl oluyor da hile, desise, kurgu gibi kavramlarla karıştırılıp itibarsızlaştırılıyor’ diyordum. Bugün yine aynı şeyi düşünüyorum elbette, ama artık tepki vermiyorum. Toplumsal dezenformasyonun ve dilin ‘bildiğini okuma’ serüvenine yenik düştüm. Yıllardır bu konuda ciddi kavgalar etmemize rağmen hâlâ bunun önüne geçememişsek, tiyatro algısını da değiştiremiyorsak, bu süreci kabullenmek zorunda kalabiliriz. Bale ve operayı kollayacağımız günleri görmeyelim bari…”

 

Kemal Aydoğan (Moda Sahnesi): “Hassasiyeti doğuran şeyin tiyatro sanatının değerinin bilinmemesinden kaynaklandığını düşünüyorum.”

Hassasiyeti doğuran şeyin tiyatro sanatının değerinin bilinmemesinden kaynaklandığını düşünüyorum. İnsanı bu hoyratlık deli ediyor. Hiç tiyatroya gitmemiş siyasetçiler, olumsuz bir örnek verirken bu yola başvurduğunda canımız sıkılıyor. Onları savunanların da bu sanatla işleri olmadığı açık. Bir anket yapılsa, en son ne zaman tiyatroya gittikleri araştırılsa, çıkan sonuçlar hepimizi çok üzer. Tabi bir de tiyatro diye bildikleri şeyin ne olduğuna bakılması gerek. Bu konuda da sınıfta kalırlar. Düşünce tembelliğinin had safhada olduğu bir toplumun bireylerinin hoyratlığı tabi ki tepkimizi doğuruyor. Öyle olmasa gülüp geçebiliriz. Ama toplumun bu durumu nedeniyle gülmek ve geçmek mümkün olmuyor.”

 

Ilgın Sönmez (Koma Sahnesi) : “Tiyatronun onuru günlük sözlükte değil anayasada yüceltilmeli.”

“Tiyatronun itibarının zedelenmesinin halk tarafından günlük dile yerleştirilip değersizleşmesi ile değil de, bizzat tiyatro yapanların halkın karşısına çırılçıplak çıkan zaafları, cehaleti, hata ve yetersizlikleriyle gerçekleştiğini düşünen biriyim. Ayrıca diller kültürü diye bir kavram var. Oralara doğru baktığımızda Latince ve batı dillerinde ‘staged’ ve ‘theater’ kelimelerinin yüzyıllardır belli bir ‘numaracılık’ potansiyelini ifade etmek için kullanıldığını, sahte ve uydurma meseleleri dillendirmek gerektiğinde başvurulan yerleşmiş bir kalıp olduğunu görürüz. 

Bu nedenle biri çıkıp ne tiyatro dönüyor burada dediğinde, bir kez olsun bu kelimeyi telaffuz ettiği için o gün mutlu olurum ben. Hatta indirgenmiş bir kanaldan da olsa sanatın yayılımına hizmet ettiğini düşünürüm. Tiyatroda ‘-mış gibi’ yaptığımızın bilincinde birtakım insanlar merak edip ulaşacak bu işin gerçeğine diye düşünürüm. Tiyatro, bugün bu ülkede son derece acınası koşullarla kendini gerçekleştirmeye çalışan bir hikayecilik, bir dil biçimi. Çocukların bu sözcüğü duymasını ve anlamaya çalışırken kimilerinin manalı, derinlikli ve dönüştürücü olan tiyatroya ulaşabilmesini isterim. Bırakın dil büyüsün. Tiyatronun onuru günlük sözlükte değil anayasada yüceltilmeli.”

 

Orhan Aydın (Nâzım Oyuncuları) : “Bu Dili Şiddetle Reddediyoruz”

“Tiyatro insanlık tarihinin en eski ve en saygın sanat, yaratı alanıdır. 21. Yüzyılın cehaleti, tiyatro düşmanlığına yaşadığı bütün pisliklerin adını koyarak düzen çarklarındaki bütün kötülüklerin, bütün katliamların, cinayetlerin, tacirliklerin adını tiyatro koyuyor. Bunu şiddetle reddediyoruz.”

 

Helen İpek Taşdan (Duende Tiyatro) : “Kınamak kısa. Karşılaşmak uzun bir kelime.”

“Bu tartışma her ortaya çıktığında, ‘tiratlarını atan’, ‘rollere girip-çıkan’, oyunculuğu ‘mış gibi yapma’ sanatı olarak gören; sanatıyla kendilik bilgisi üzerinden ilişki kuramamış, oyunculuk ve etiği yan yana hiç düşünmemiş, sanatında gelişmekle ilgili bir derdi olmayan oyuncular geliyor aklıma. Liyakat ve niyet, politikacı da arandığı gibi tiyatro sanatçısında da aranıyor elbette. İnsanlıkla ve sanatla ilgili niyetlerini kaybetmiş, kendi küçük çıkarları tek hedefi haline gelmiş, kendisinin içinde bulunmadığı insansız cümleleri havaya savuran oyuncular gördüğümde, ‘politikacı’ gibi diyorum ben de. Bundan sonra ‘kötü politikacı’ demeye karar verdim. 

Oyunculuk, yaşamını ele geçirmiş yürekli bir araştırma değil de, seyirci görünce yapılan bir şey olunca, pek anlamlı ve sahici bir edim olamıyor maalesef. 

Esasında bu çok eskilerde kökleri bulunan, katman katman bir tartışma. Fakat şimdi ne zemin müsait ne de zaman. Kınamak kısa. Karşılaşmak uzun bir kelime.”

 

3

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku