Sınırsız, Özgür Sanat: Sanat Yasaklanamaz, Engellenemez

editor
“Sanatta işlenebilecek bir suç yoktur. Sanat hayattır, hayat sanatın üretimleriyle dönüşür, estetiğiyle güzelleşir.”

Evrensel gazetesinden Mesut Kara’nın haberini aktarıyoruz:

İktidarın festival, müzik-konser yasaklamaları sürüyor. Son günlerde yasaklarla karşı karşıya kalan Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman’a Niyazi Koyuncu ve Apolas Lermi de eklendi.

Unutmayalım 12 Eylül darbecileri de sanatı tümden yasaklamıştı. Anımsayalım; filmler, tiyatro oyunları yasaklandı, sanatçılar tutuklandı. 39 ton kitap, dergi, gazete yakıldı, imha edildi, 937 sinema filmi sakıncalı bulunarak yasaklandı.

Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman Kürtçe, Zazaca şarkı söylüyorlarmış! Kocaeli’deki konseri AKP’li belediye başkanı tarafından yasaklanan Aynur Doğan’ı geçen hafta İzmir Atatürk Açıkhava Tiyatrosu’nda binlerce İzmirli coşkuyla dinledi, izledi ve ÜLKE BÖLÜNMEDİ, kargaşa çıkmadı, iç savaş olmadı.

Aynur Doğan, ’İzmir’den sonra Ankara’da da konser verdi. Antalya, İstanbul, Adana ve Bursa’da da konserler verecek. Metin-Kemal Kahraman da yıllardır bu ülkenin her yerinde, televizyonlarda konserler veriyor, Türkçe, Kürtçe, Zazaca şarkılar, türküler söylüyor ve ÜLKE BÖLÜNMÜYOR, iç savaş, kargaşa çıkmıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu AKP+MHP iktidarına “Şarkılardan neden korkuyorsunuz?” diye soruyor, iktidarın dilleri lal, kulakları sağır. Yasaklamaktan, engellemekten geri de durmuyorlar.

Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman konserlerinin belediye ve kaymakamlık tarafından engellenmesinin ardından iki sanatçının daha konseri engellendi. Niyazi Koyuncu, konserinin AKP’li Pendik Belediyesi’nce engellendiğini duyurmuştu. Ardından ise Karadenizli sanatçı Apolas Lermi de iki konserinin iptal edildiğini açıkladı.

AKP’li Pendik Belediyesi’nin 24 Mayıs’ta vereceği konserini ‘engellediğini’ duyuran Kazım Koyuncu’nun kardeşi müzisyen Niyazi Koyuncu, iptal gerekçesi olarak belediyenin “değer yargılarını ve görüşlerini” paylaşmayan bir müzisyenin, Pendik meydanlarında konser yapmasına müsaade edilemeyeceğini’ sunduğunu belirtti.

Apolas Lermi de Twitter’dan şu açıklamayı yaptı:

“Malum kişinin beni hedef gösteren açıklamaları ve paylaşımları sonucu 29 Mayıs Denizli konserimiz Pamukkale Belediyesi tarafından, 11 Haziran Bostancı konserimiz organizasyon tarafından iptal edilmiştir. Son günlerde hakkımda çıkan yalan haberlerle ilgili bir açıklama yapacağım.”

SANAT VE YASAKLAR

Sinemasıyla, tiyatrosuyla, müziğiyle bütün sanat dalları yaygın, geniş yığınları sarmalayıp etkileyebilen yapısıyla önemli bir toplumsal iletişim alanı olduğu gibi her türden iktidar ve muhalefetin mücadele ettiği alanlardır da aynı zamanda. Sanatın ekonomik, ideolojik ve estetik olarak üç temel işlevi düşünüldüğünde bu işlevlerin egemen ya da muhalif olanın yapısını belirlediğini söyleyebiliriz. Statükocu teoriler iktidarın, eleştirel kuramlar da muhalefetin yol göstericiliğini yapar.

Sanat alanı gerçeklikten/hayattan etkilenir ve onu etkiler. Sanat insanların duruşunu, düşüncelerini değiştirebilmekte, kamuoyu oluşturabilmekte ve modalar yaratabilmektedir. Estetiğin diliyle yaratıcılığın ve hayal gücünün vücut bulduğu sanat hayata dair ve dâhildir. Bu nedenle egemen ideolojinin aktarılma aracı olduğu kadar, muhalif olanın da kendini ifade ettiği önemli bir alandır.

“Sözcüklerle aktarılan düşünceleri anlama ve kendi düşüncelerini başkalarına aktarabilme yeteneği olmasaydı insanın hayvandan farkı olmazdı.” der Tolstoy. Marks’a göre de yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır. Sanat, yaşamı insanileştiren bir olgudur. Toplumsal hayat içinde sanatın biricik amacının yalnızca kendisi olduğunu, başka bir amacının olmadığını, olmaması gerektiğini söylemek hayatın diyalektiğine aykırıdır; hayatı insanileştiren olguları kavrayamamak anlamına gelir.

Neyin suç olduğunu egemenleri temsilen/onların adına “kanun koyucu”lar belirliyor ve bunu kanunlarla düzenliyor. Varlığını meşru ve sürekli kılmak isteyen iktidarlar için hayatı dönüştürebilecek, güzelleştirip daha yaşanılır kılacak ‘her şey’ suç sayılabiliyor. Bu, olağan dışı dönemlerde sanatın suç unsuruna, sanatçının suçluya dönüşmesine yol açabiliyor. Geçici sanılan/varsayılan bu durum iktidarın olağan uygulamasına dönüşerek kalıcılaşabiliyor. Bu bizde hep böyle oldu, 12 Eylül sabahından günümüze dek en acımasız örneklerini verdi.

Sanat alanında ana akım ürünler desteklenerek eleştirel/muhalif ürünlerin önü kesildi; muhalif olan suçlu sayıldı. Toplumsal bilinci oluşturan temel, toplumsal bellektir. İktidarlar varlıklarının meşruiyetini, sürekliliğini sağlamak için geçmişin algılarını, belleğini unutturma, yok etme yolunu seçerler; muhalif güçlere düşense bu unutturmayı reddedip toplumsal bilinci ve belleği diri tutmaya yönelmektir.

Sinema, tiyatro, müzik gibi yaygın/etkili sanat alanları egemen ve muhalif ideolojiler açısından toplumsal yaşamda önemli bir yere sahiptir. Muhalif sanat dünyayı, içinde yaşadığı toplumu ve her türden iktidarı sorgular. Yalnızca sorgulamakla yetinmeyip dönüştürmeyi de önerir.

SANATLA İŞLENEBİLECEK SUÇ YOKTUR

Sanatın siyasetle, toplumsal olanla ilişkisi ortaya çıkışıyla başlar. Siyaset hayatın her alanına içkin olduğundan sanata da içkindir. Yaşayarak oluşturduğumuz kültür, ahlâk gibi değer sistemleri hep siyasal olanla ilişkili olmuştur. Bu durum sanat alanı için de geçerlidir. Egemen ideolojinin kitleleri yönlendirme işlevi gören egemen/ana akım sanat ürünü bunu fark ettirmeden yapmayı seçtiğinden, siyasetle ilişkisi de dolaylı gibi durur.

Muhalif sanatın egemen olanı dönüştürme seçimi, çabası iktidarı rahatsız eder. Devletin, “olağan dışı dönemler”de, her alanda her türden uyguladığı ‘egemen güç şiddeti’ devletin olağanına dönüştüğünden, basılmamış kitaplar, sahnelenmemiş oyunlar, çekilmemiş filmler suç unsuru sayılır. ‘Olası suçları oluşmadan önleyecek’ kanunlar, yöntemler, geliştirilir, uygulamaya konulur. Varlığını tehdit ettiğini varsaydığı sanat ürünü suç unsuru, sanatçı da suçludur egemen güçler ve onların devletince.

Hayatın her alanında olduğu gibi sanat alanında da bugün yaşadığımız, yaşatılmak istenen budur. Sanat hayatı dönüştürme, güzelleştirme aracıysa bu alanda gerçekleştirilen yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşimini sağlar yaşamı insanileştirir, insanı yaşamın estetiğini çoğaltan güzellik emekçisine dönüştürür.

Tüm bunlardan dolayı sanatta işlenebilecek bir suç yoktur. Sanat hayattır, hayat sanatın üretimleriyle dönüşür, estetiğiyle güzelleşir.

Kaynak: https://www.evrensel.net/haber/462276/sinirsiz-ozgur-sanat-sanat-yasaklanamaz-engellenemez

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku