“PAINTelling Projesi, Dijital Mediumları Kullanarak Yeni Bir Tiyatral Etki Yaratmayı Hedefliyor”

Neslihan Ekim

Metamodernizmin dijital entegrasyon süreçlerinde Türkiye’de pandemi ile başlayan deneysel çalışmalarla karşılaşmış fakat içerik bakımından (whatsapp tiyatrosu, zoom tiyatro, instagram içerikleri vb) çok tatmin edici ve işlevsel bulmamıştım. Sürdürülebilirliği de gerçekleşmemişti. Şule Ateş’in başında olduğu disiplinlerarası “Dijitallab” projesi, dijital dramaturgi ve dijital teknolojilerin sahne sanatlarındaki kullanım biçimleri ve imkanlarını araştırmak üzere kurulmuş bir yapı olarak metamodern olmaya en yakın dinamiğe sahipti. Daha sonra karşıma bir web sitesinde (http://paintelling.org) konuşan tablolar çıktı. Bir sergiye gittiğimizde tablo ile kurduğumuz zihinsel yaratım sürecimize, söz gelimi kurgularımıza / hikayelerimize benzer bir yaratım! Hoşgeldiniz metamodernizmin sarkacına… Geçmişin bir dinamiği olan radyo tiyatrosu, şimdinin dijital dünyasına entegre olmuş ve geleceğe doğru bir salınım yaratıyordu. Heyecan verici bu projenin yürütücüleri Mehmet Can Engün ve İlker Ergün ile buluşup sizin için konuştum… 

Neslihan Ekim: PAINTelling fikri nasıl ortaya çıktı?

Mehmet Can Engün: Pandemi döneminin başında Artizan bünyesinde bir grup tiyatrocu, dansçı ve müzisyen olarak dijital sanatın olanaklarının araştırılması hedefiyle bir eğitim – araştırma çalışması başlatmıştık. “Gösteri Sanatlarında Dijital” başlıklı bu çalışmada ağırlıklı olarak geçtiğimiz yirmi – yirmi beş yıl boyunca gösteri sanatları ile dijitali birleştiren ne tür çalışmalar yapıldığına, bu çalışmaların dramaturjilerine ve kamusallaştırılma biçimlerine odaklandık. Birçok farklı ülkeden ve dönemden örnekler inceledik: sinema ve tiyatro sanatlarını birlikte düşünen hibrit işler, VR (Virtual Reality) kullanılarak kurgulanan oyunlar, yazılımın işin içine dahil olduğu interaktif çalışmalar, çeşitli audio drama örnekleri… Bu süreç haliyle bizlerde dijital tiyatroya dair sanatsal bir merak ve iştah oluşturdu. Pandemi koşulları altında tiyatro yapmaya nasıl devam edeceğimizin ve tiyatro sanatının fiziksel mekan ile kurduğu ilişkiyi çeşitlemenin ve yalnızca dijital bir mekanda sunulan bir üretimin nasıl bir tiyatral etki oluşturacağı üzerine düşünmeye başladık. Bu noktada resmin iki boyutlu ve statik yapısına teatral bir öge ile ekstra bir boyut kazandırma fikri üzerine çalışabileceğimize karar verdik. Resim ve ses tiyatrosunu bir arada düşünen PAINTelling formu da böyle bir süreçte ortaya çıktı. Web sitemizi ziyaret eden seyirci, bir yandan resme bakarken bir yandan da resmin üzerindeki karakterlere tıklayıp, hikayeyi onların gözünden ele alan kısa oyunları dinleyebilir.  

Neslihan Ekim: Ekibiniz kimlerden oluşuyor ve nasıl bir motivasyonla bir araya geldiniz?

İlker Ergün: PAINTelling projesinin sanat ekibi Ben, Mehmet Can Engül ve Rubar Dindar’dan oluşuyor. Mehmet Can ve benim sorumluluğu tabloların seçilmesi, hikâyelerine karar verilmesi ve üretilen oyunların metin ve reji süreçlerinde yürütücü olmak iken Rubar ses tasarımını gerçekleştiriyor ve oyunlarda kullanılan müzikleri besteliyor. Ayrıca projenin genel koordinasyon ve tanıtımını Beyza İyitütüncü yürütüyor ve yazılım alanında çalışan Meltem Keniş de web sitesi tasarımı ve uygulamasını yapıyor. 

Untitled 1997 Siobh?n Hapaska born 1963 Purchased 1998 http://www.tate.org.uk/art/work/P78082

Mehmet Can Engün: Bizler BÜO (Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları), BÜFK (Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü) ve BÜKAK (Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü) gibi Boğaziçi Üniversitesi’nde faaliyet gösteren öğrenci kulüplerinde çalışmalarımıza başladık ve uzun yıllardır birçok farklı üretime birlikte dahil olduk.

İlker Ergün: Hem bu projenin oluşmasının hem de bu grubun bir araya gelişinin altında birkaç farklı motivasyon olduğunu söyleyebiliriz. Proje fikrini oluştururken belki de içinde yetiştiğimiz geleneğin de etkisiyle interdisipliner bir çalışma kurmak istedik. Resim ve tiyatro sanatı tarih boyunca birbirlerini oldukça etkilemişler. Resim sanatı modern öncesi dönemde dramatik olandan oldukça yararlanmış. Örneğin Shakespeare oyunlarından sahnelerin resmedilmesinden oluşan geniş bir resim geleneği var. Ya da tam tersi yönde, resimlerden yola çıkarak oyunlar, monologlar yazılmış. Bu iki sanat türünün gerçekten birlikte olduğu bir form denemesine girişmek bizim için oldukça heyecan vericiydi. Bir diğer motivasyonumuz da bu form denemesini olabildiğince çok insana ulaştırabilmekti. Bu yüzden seyircinin üretimleri ücretsiz olarak deneyimleyebileceği bir platform kurmak istedik. Erişilebilirlik bir diğer önem verdiğimiz konu. Bu nedenle görme ve duyma engellilerin PAINTelling’lere ulaşabilmesi için GETEM (Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Merkezi) ile birlikte çalışıyoruz.

Neslihan Ekim: Üretim süreciniz ne kadar sürdü? Biraz anlatır mısınız o süreci?

Mehmet Can Engün: Üzerine çalıştığımız her tablonun çalışma süreleri kendi içinde farklılaştı. İlk PAINTelling olan “Sessiz” yaklaşık iki buçuk aylık bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıktı. Diğer PAINTelling “Ben… Ölüm!” ise içerik süresi daha kısa olduğu ve tek oyuncu ile çalışıldığı için daha hızlı bir şekilde tamamlandı. Son hâlini alması yaklaşık bir buçuk ay sürdü. Buradaki belirleyici faktörün kurduğumuz dramatik çatının karmaşıklık seviyesi olduğunu söyleyebiliriz. Nasıl bir dünya tasarlandığı üretim sürecini tahmin edebileceğiniz üzere bir hayli etkiliyor. Genel olarak bir PAINTelling’i oluştururken üç temel aşamamız oluyor. Birincisi resmi ve genel dramatik çatıyı belirlemek. Burada sinopsis olarak resimde yer alan karakterlerin gözünden oluşturulacak oyunların taslak akışları oluşturuluyor. Fikir bütünüyle tutarlı olacak şekilde kurgulanıyor. İkinci aşama, metin yazımı ve oyuncularla çalışma süreci. Bu sürecin içerisinde metin sürekli değişiyor ve gelişiyor. Metin son hâlini aldıktan sonra ise son aşama olan kayıt ve ses tasarımı süreci başlıyor. Tabii bu aşamalar her seferinde birbirinden keskin bir şekilde ayrışmıyor. Tasarlanan dünyanın oluşması adına oyuncularla çalışırken ses tasarımına dair denemeler genelde başlamış oluyor ya da bazen ses tasarımının ardından metinde güncelleme ve yeni kayıt alma ihtiyacı oluşuyor. Ürün tam olarak içimize sinene kadar bazen defalarca denemeler yapılabiliyor. Bu noktada şunu söylemekte fayda var, bu proje sanatsal olarak Artizan Kültür-Sanat Çevresi tarafından destekleniyor. Yani üretim sürecinde düzenli dönüş alarak ürünleri test etme ve geliştirme fırsatı buluyoruz.

Mehmet Can Engün

Neslihan Ekim: Bu süreçte karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

İlker Ergün: Tabii ki. Öncelikle ses tiyatrosu formunda oyunlar üretmek bizim daha önce deneyimimizin olmadığı bir alandı. Bu yüzden başlarda görsel imgelere sırtımızı yaslamadan, sadece ses tiyatrosu formu ile anlaşılır kılınacak metinler oluşturmak biraz zorlayıcı oldu. Her alanda olduğu gibi bu alanda da birçok deneme yaparak bu sorunun üstesinden gelmeye çalıştık, hâlen de bu konu üzerine çalışmaya devam ediyoruz. Öte yandan çevremizde ses tiyatrosu alanında deneyim elde etmiş kişilerle süreç içerisinde iletişim halinde olmak birçok açıdan bizlere yardımcı oldu.

Mehmet Can Engün: İşin bir diğer zor yanı, hem resimde görülen sahnenin hem de resimde yer alan tüm karakterler için yazılan oyunların bir tutarlılık içinde sunulması meselesi. Ortak hikâyenin kahramanlarının her birinin gözünden bir anlatı oluştururken bazen çakışmalar ya da tekrar sorunları oluşabiliyor. Bunun üstesinden gelmek zorlayıcı fakat bir yandan da geliştirici oluyor. (Gülüşmeler)

Neslihan Ekim: Projenin asıl amacı nedir? Nasıl bir hedef kitleye ulaşmayı hedeflediniz? Bu bağlamda süreç istediğiniz gibi ilerledi mi?

İlker Ergün: Projemizin asıl amacı daha önce de bahsettiğimiz gibi dijital mediumları kullanarak yeni bir tiyatral etki yaratmaktı. Tiyatroya var olabileceği daha çok mekan yaratmak ve içinde yaşadığımız dijital çağın olanaklarının tiyatroya ne tür yeni deneyim fırsatları sunduğunu araştırmaktı. Hedef kitlemiz konusunda da aslında temel olarak projenin sosyal medya ve internet teknolojilerini aktif olarak kullanan genç bir kitleye ulaşmasını hedefledik. Aynı zamanda ulaşmak istediğimiz seyirci kitlesinin önemli bir bölümünü de tiyatro ve resim sanatlarıyla ilgilenen kişiler oluşturuyor. Ürünleri yayımladıkça, projenin yaşça üst kuşakların da ilgisini çektiğini fark ettik. Eskilerin radyo tiyatrosu deneyimine benzeterek proje ile farklı bir bağ kurduklarını dile getirenler oldu.

Tabii halen PAINTelling projesinin çok fazla insana ulaştığını ya da büyük bir ilgi çektiğini söylemeyiz. Fakat yavaş yavaş da olsa her gün artan bir takipçi kitlesi oluşuyor. Türkiye’de genel anlamda dijital sanat oldukça yeni bir alan olduğu için proje de kendi seyircisi kitlesini adım adım oluşturacak gibi duruyor.

Neslihan Ekim: Peki ne tür geri dönüşler oldu?

Mehmet Can Engün: İlk üretimimiz “Sessiz” 19 Mart’ta, İkinci üretimimiz “Ben… Ölüm!” 12 Mayıs’ta yayımlandı. Hem proje fikri hem de üretimler seyircilerden oldukça pozitif dönüşler aldı. Bazı seyirciler daha önce de söylediğimiz gibi PAINTelling’i radyo tiyatrosu deneyimine benzeterek daha nostaljik bir yerden projeyle bağ kurdular. Aynı hikâyenin farklı taraflardan dinleniyor olması seyircide bir heyecan ve merak uyandırıyor. Kurduğumuz formatın oyunsu yapısı ilgi çekiyor. Hatta bazı seyirciler sınırların daha da zorlanabileceğini ifade ediyorlar. Resme bir dinamizm, bir hareket katarak deneyimin daha da derinleşebileceğini konuşuyoruz.

Olumsuz dönüş olarak da belki şunu söyleyebiliriz: bazı seyirciler ilk tablo özelinde toplam 34 dakika süreyi biraz uzun bulduklarını söylediler. Bunun biz de farkındaydık o sebeple ikinci tablo için üretilen oyunların 20 dakikayı geçmemesine özen gösterdik. Şimdi üçüncü tablomuz da web sitemizde yayına girecek. Adı: “Üç Dakika”. Bu tablonun üretim süreci diğerlerine nazaran daha deneyseldi. Bir portreyi merkeze alarak dudak, göz, kulak ve zihin için oyunlar ürettik, o sebeple dönüşleri şimdiden oldukça merak ediyoruz.

İlker Ergün

Neslihan Ekim: Sizce, dijital dünyaya entegre sürecince tiyatro nasıl bir yol izlemeli? Dijitalleşme süreciyle ilgili hedefiniz var mı?

İlker Ergün: Öncelikle tiyatro sanatının dijital ile kurduğu ilişkiden korkmuyoruz. Korkulmaması da gerektiğini düşünüyoruz. Pandemi hayatın birçok alanında olduğu gibi tiyatroda da belli yargıları, kanıları sorgulamamıza sebebiyet verdi ve tiyatronun önümüzdeki yıllarda konularından ve kamusallaşma alanlarından önemli bir tanesinin dijital alan olduğu kanısındayız. Bir yandan da tiyatro bundan yıllar sonra sadece dijitalde var olabilecek bir sanat formu da olmak zorunda değil. Açıkcası şu an hibrit sahneleme modelleri oldukça ilgimizi çekmekte ve bu alanda Türkiye’deki örnekler ne yazık ki bir elin parmağını geçmiyor. Türkiye’de bu alanda sınırları zorlamak, mevcut yaklaşımların ötesine geçmek istiyorsak eğitim araştırma çalışmaları yürütmek ve sahnelemeye dönük cesur denemeler yapmak gerektiğini düşünüyoruz.

Neslihan Ekim: Yakın gelecekte bu projeyle ilgili neler planlıyorsunuz?

İlker Ergün: Öncelikle, az önce de bahsettiğimiz gibi şimdi sırada yayınlanmak üzere olan üçüncü üretimimiz var: “Üç Dakika”. 30 Haziran’da seyirciyle buluşacak. Önümüzdeki yılla birlikte paintelling.org’u içerisinde onlarca PAINTelling olan bir dijital tiyatro platformuna dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bunun yanı sıra şu anda tabloları sabit bir şekilde kullanıyoruz. Fakat belli teknolojileri kullanarak tabloların iki boyutlu halini kırıp üç boyutlu bir deneyiminin nasıl kurulacağının yollarını araştırıyoruz. Ayrıca hibrit bir yapı kurarak mekana özel belli tasarımlar gerçekleştirme fikri de oldukça ilgimizi çekiyor.

Neslihan Ekim: Sizinle iş birliği yapmak isteyen, üretiminize katkı sağlamak isteyenler size nasıl ulaşabilir?

Mehmet Can Engün: Bize birçok yerden ulaşabilirsiniz. Instagram sayfamız “paintellingproject” üzerinden mesaj atabilirsiniz, orayı sürekli kontrol ediyoruz. Ayrıca web sitemizdeki iletişim sekmesine yazabilir ya da paintellingproject@gmail.com’a email atabilirsiniz.

Wright of Derby, Joseph; The Old Man and Death; Walker Art Gallery; http://www.artuk.org/artworks/the-old-man-and-death-98978 (Wright of Derby, Joseph; The Old Man and Death; Walker Art Gallery; http://www.artuk.org/artworks/the-old-man-and-death-9897

Neslihan Ekim: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Bu ve benzeri projelerle ilgilenenlere vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?

Mehmet Can Engün: Öncelikle söyleşi için size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederiz. Oldukça keyifli bir buluşma oldu. Bu söyleşiyi okuyacakları son olarak web sitemizi ziyaret etmeye, yaptığımız üretimleri dinlemeye davet edebiliriz. 

İlker Ergün: Bu tarz deneysel çalışmalarda bir kişinin bile ilgisi, desteği projenin daha çok kişiye ulaşması adına oldukça önemli. Aklında benzer fikirleri, projeleri olan kişiler için de şunu söyleyebiliriz: denemeler yapmaktan, bunları kamusallaştırmak için cesur hamleler almaktan geri durulmaması gerekiyor

NESLİHAN EKİM
0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku