Mehmet Esen: “Sanata yatırım insana yatırımdır.”

editor

En güzel ödülün seyirciden karşılık bulmak olduğunu belirten Mehmet Esen, “Her zaman derim; benim üç üniversitem oldu: Erkan Yücel, Münir Özkul, Genco Erkal.. Ben ustalarımdan yalnızca oyuncu olmasını değil, insan olmayı öğrendim” diyor.

Birgün Gazetesi’nden Kadir İncesu’nun Mehmet Esen ile yaptığı söyleşiyi okurlarımızla paylaşıyoruz:

Mehmet Esen,  Geleneksel Türk Tiyatrosunun vazgeçilmez öğesi olan meddah sanatını yaşatmak için ülkemizde ve yurtdışında oyunlar sahneliyor. Ataşehir Belediyesi’nin bu yıl onuncusunu gerçekleştirdiği tiyatro festivalinde de tiyatroseverlerle buluşan Mehmet Esen ile tiyatro üzerine söyleştik.

1958 yılında kozmopolit toplulukların yaşadığı Cihangir’de doğan Mehmet Esen çocukluğunda en yakın arkadaşı babannesidir. Babaannesini ziyarete gelen arkadaşlarının taklitlerini yapınca, babaannesi torununa “Meddah” diye seslenmeye başlar. İlk üniversite mezunlarından olan babaannesinin yakın arkadaşlarından Mustafa Kemal Atatürk’ün eşi Latife Hanımı da tanıma ve elini öpme olanağı bulur. Babannesinin kendisine okuduğu kitaplar ve anlattıklarıyla kendisini geliştirir. Babaanne, öğüt vermekten çok yaşamıyla örnek olur Mehmet Esen’e…

“MÜNİR ÖZKUL’U ÖRNEK ALACAĞIM”

Cihangir İlkokulu 4. sınıftayken öğretmeninin hazırladığ  tek kişilik bir oyun ile ilk tecrübesini yaşar sınıfın karşısında… Anne babasıyla gittikleri, Münir Özkul’un oynadığı Haldun Taner’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyunu gelecekle ilgili kararını vermesini sağlar.

Ailesi, büyükelçi olmasını istese de o sahnede gördüğü, heyecanına tanık olduğu Münir Özkul gibi tiyatrocu olmaya karar vermiştir.

Kararı ailede hoş karşılanmaz, sinema ve tiyatroya gitmesi yasaklanır. O gün ve sonrasında ise annesi her zaman destekçisi olacaktır. İlerleyen zamanda başarılı işler yapınca babası da beğenisini hissettirmiştir. Yaşadığı ilginç bir olayı da güşlümseyerek anlatıyor: “İlk tek kişilik oyunum 1980 yılında Münir Özkul’un rejisinde Erol Toy’un “Düş ve Gerçek” oyunuydu. 23 değişik tipi canlandırmıştım. Oyunun sonunda oyuncu düşüp ölüyor. Bunu gören ve beni seyretmeye gelen babam yerinden fırlamış, bana bir şey olmuş diye…Bu arada ben de kalkıp, ‘Oyuncu öldü Meddah yaşıyor!’ diyorum da babam rahatlayarak yerine oturuyor. Babam da yanındakilere, ‘Düştüğü yerde halı filan var mı diye baktım’ demiş.”

İSTANBUL’DAN ANKARA’YA KAÇIŞ

Oyuncu olmayı kafasına koyan Mehmet Esen para biriktirerek trenle Ankara’ya amcasının yanına kaçar. Evde kıyametler kopar. Düşüncesinin arkasında durunca,  Ankara Erkek Lisesi’ne yatılı olarak kaydı yaptırılır. Çeşitli şehirlerinden gelen arkadaşları aracılığıyla bütün Anadolu’yu tanır; kendi deyişiyle “Hayatın farkına varır,” kısa zamanda… Okula yakın olan Ankara Sanat Tiyatrosu’nda neredeyse bütün oyunları seyreder. Tiyatro tutkusu gittikçe alevlenmektedir.

İLK ROL KARIN TOKLUĞUNA

Ankara Deneme Sahnesi’nde Prof. Nurhan Karadağ’ın köy seyirlik oyunlarında oynamak için lise 1 öğrencisiyken müracaat eder. Sahneye ilk kez  “Bozkır Dilliği” isimli bir oyunla adım atar.

Çok mutlu olan Esen, o günleri “Ağaç rolündeydik. Keçiler bizi yiyor, biz şarkılar söylüyoruz. Para alamadık ama yemeklerimizi veriyorlardı. En büyük mutluluk sahneye çıkmak ve alkışlanmaktı,” şeklinde anlatıyor. Ankara Sanat Tiyatrosu’ndaki  kurslara katılır, kendisini geliştirir.

Devrimci Ankara SanatTiyatrosu’nu kuran Ustası Erkan Yücel’in ardından İstanbul’a gelir. Küçük Sahne’ye ziyarete gittiği gün “Toprak” adlı bir oyun için yapılan seçmelere katılır ve kazanır: “Ben arkada otururken, beni de çağırdı Erkan Yücel…

İki kağıt var, birisinde ölüm odası, birisinde yaşam odası yazıyor. Ölüm odası çıkanlar üzülüyor, yaşam odası çıkanlar seviniyor. Ona göre davranıyor. Bana yaşam odası çıktı, ben tam tersine üzülerek gittim. Erkan Yücel bana diğer tarafa gideceğimi söyleyince, Şartlar çok kötü ona üzülüyorum, o nedenle bu tarafa gidiyorum, dedim. Bu yanıtım çok hoşuna gitti. Öylece tiyatroya girdim. ‘Toprak’ oyununda oğlunu oynamamı istedi. Bu oyun ile 1977’de profesyonel oldum.”

Devrimci Ankara Sanat Tiyatrosu ile önce İstanbul’da daha sonrada Anadolu’da oyunlarda oynar.

“HEP HALKIN İÇİNDE OLDUK”

Erkan Yücel’in tam bir tiyatro aşığı olduğunu vurgulayan Esen o günleri de gözleri ışıl ışıl şöyle anlatıyor: “Yatılı okulda Anadolu insanlarını gördüm, tanıdım. Erkan Yücel ile de yaşadıkları yerleri, evlerini gördüm. Biz hiçbir zaman otelde kalmadık, çünkü paramız yoktu.

Oyunun sonunda Erkan Yücel, ‘Bizi evinde ağırlamak isteyenler kalsın,’ derdi. Birer ikişer evlere dağılırdık. Hep halkın içinde olduk. Anadolu insanını çok sevdim, onlara güvenimi hiç kaybetmedim. Herkesin karamsar olduğu dönemlerde bile ben inancımı kaybetmedim, çünkü onların hayata bakışını, sabrını, direncini gördüm.”

“MÜNİR’İN GENÇLİĞİ GİBİ”

Ankara Menekşe Sineması’nda oynadıkları “Eşeğin Gölgesi” oyununu izleyenler arasındaki bir kişi oyun sonrası kulise gider ve Mehmet Esen’i bulur. O kişi oyunun yazarı Haldun Taner’dir. Oyunda dört değişik kişiyi canlandıran ve ilk kez seyrettiği Esen’e

“Neden meddahlık yapmıyorsun?” der.

Haldun Taner, ErkanYücel’e de, “Bu çocuğu İstanbul’a gönder, onu Münir Özkul ile tanıştıracağım, onu yetiştirsin. Münir’in gençliği gibi…” demeyi de ihmal etmez.

“ÇIRAĞINIZ OLMAK İSTİYORUM”

İlkokul günlerinde sahnede seyretme olanağı bulduğu Münir Özkul’un öğrencisi olmak düşüncesi Esen’i çok heyecanlandırır. Kısa zamanda Haldun Taner ile Münir Özkul’un Kazancı Yokuşu’nun  dibindeki evine giderler. Haldun Taner, Münir Özkul’a Esen’i anlatır, “Bu çocuğu yetiştreceksin” der. Mehmet Esen, bir yıl boyunca bıkıp usanmadan Münir Özkul’un evine gidip gelir, izler, dinler.

Bir yılın sonunda Münir Usta’nın “Benden ne istiyorsun?” sorusunu “Beni size Haldun Taner getirdi, Ben sizin çırağınız olmak, beni yetiştirmenizi istiyorum,” demesi ustayı duygulandırır.

Özkul gözyaşlarını tutamaz, Esen de… Birbirlerine sarılarak ağlarlar…

USTALARIN DESTEĞİ…

Münir Özkul’un önerisiyle, Erkan Yücel’in 23 tipi oynadığı Erol Toy’un “Düş ve Gerçek” adlı oyununa çalışmaya başlarlar. İki büyük ustanın desteği güç verir genç Mehmet’e:

“Şimdi düşünüyorum da ne kadar şanslıymışım. Ülkemizin en önemli sanatçıları bana destek oluyor, bildiklerini öğretiyor. Şimdi olsam yanlarına gitmeye cesaret edemem.

Erkan Yücel henüz 19-20 yaşımdayken, ‘oynayabilirsin’ güvenini verdi. Münir Özkul bütün o tiplemeleri bana çalıştırdı. 1980 yılında ilk tek kişilik oyunumu Tünel Kültür Sanat Evi’nde oynamaya başladım. Çok güzel bir ilgi oldu. Cenan Akın’ın müzikleri de dikkat çekti.”

Her şey yolunda giderken 12 Eylül olur, gözaltına alınır. O gün yapılan suçlamayı da şöyle anlatıyor Mehmet Esen; “Bir gün sabaha karşı beni de aldılar. Bütün suçlama da şu: Oyunda, sanatçı Erol Toy’un ‘Düş ve Gerçek’ oyununu oynuyor, oyun sakıncalı bulunuyor. Hapse giriyor. Hapishanede Egeli, kabadayı, Kürt ve değişik tipler var. Bunların taklitlerini yapıyorum diye Kürtçülük propagandası nedeniyle 142/3’ten içeride kaldım 8 ay kadar. Sonra özür dilediler, bıraktılar, beraat ettim.”

“GÖSTERİMİ KAHVEHANELERDE YAPTIM”

İçeri girip çıkmasıyla sakıncalı olan Esen’e kimse iş vermez. Bu günlerde ustası Münir Özkul ile paylaştığı ve destek aldığı önemli bir projeyi hayata geçirir: “Tek kişilik oyunumu kahvehanelerde oynamayı düşündüm. Bu konuda Münir Abi de çok destek verdi. Normal hayatımda içe kapanık, utangaç birisiyim, sahnede farklıyım. Giriyordum kahveye, millet kağıt oynamayı bırakıyor beni seyrediyordu. Sonrasında şapkamı çıkartıyor para topluyordum. Kahvehanelerde çok oynadım, bir kere yanlış, olumsuz bir durumla karşılaşmadım. Bir dönem yaşamımı böyle sürdürdüm. Halk beni çok güzel ağırladı.”

SAĞLIĞINI USTALARININ VERDİĞİ MORALLE KAZANDI

Kalbimde doğuştan aort stenozu olan Esen Hacettepe Hastanesi’nde kalp cerrahı olan Prof. Dr. Aydın Aytaç tarafından ameliyat edilir. Çok riskli bir ameliyatı da atlatarak, tiyatro yapmasına engel olan bir sorundan kalıcı olark kurtulur. Ameliyat sonrası kendisini ziyarete gelen Münir Özkul, Nejat Uygur, Erkan Yücel ve dostlarının verdiği moralle aynı ameliyatı olanlar arasında en çabuk taburcu olan kişi olur.

SİNEMAYA MERHABA

Sonrasında bir sinema dönemi olur;  Ömer Kavur, Atıf Yılmaz, Yusuf  Kurçenli, Şerif Gören gibi değerli insanlarla çalışır;  Kırık Bir Aşk Hikayesi, Şalvar Davası, Katırcılar, Göl, Mine, Ve Recep Ve Zehra ve Ayşe gibi filmlerde oynar.

GENCO ERKAL İLE TANIŞMA

1983 yılında Ahmet Önel, Esen için bir meddah oyunu olan “Kaşif-i Eyvah Nadir Efendi”yi yazar. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın ilk defa düzenlediği Uluslararası Geleneksel Tiyatro Festivali’nde meddah olarak İstanbul, Ankara ve Bursa’da oynar. İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’ndeki oyunu seyreden Genco Erkal, Mehmet Esen’i kutlayarak Macit Koper, Zihni Küçümen, Mehmet Atay, Güler Ökten, Çetin İpekkaya, Şahika Tekand, Nejat Yavaşoğlulları, Ezel Akay  gibi isimlerin rol alacağı Brecht’in “Galileo Galilei” oyununda  oynamasını önerir. Heyecan verici bu teklifi hemen kabul eder.  Küçük Keşiş Fulgenzio rolündeki Esen, provalar sırasında birlikte oynayacağı ustaları pek memnun edemez. Başka bir oyuncu bulması önerilen Genco Erkal Mehmet Esen ile konuşur.

Esen, ustasına “Etrafımda o kadar usta var ki… Sesimi yükseltmeye çekiniyorum.  Bu kadar ustanın arasında konuşmaya utanıyorum” deyince iş değişir.

Yalnızca ikisinin olduğu bir prova yapılır. Her şey Genco Usta’nın düşündüğü gibi kusursuzdur. Usta, “Bütün sorumluluk bana ait, Mehmet seyirciyle oynayacak birisi,” diyerek konuya son noktayı koyar.

İlk oyun günü heyecan doruktadır. İlk bölümün sonundaki tiradıyla ayakta alkışlanan genç oyuncuyu, ustaları da oyun sonunda sarılarak kutlar.

Kendisinden çok memnun olan ustası Genco Erkal’ın önerisiyle  tek kişilik oyunu “Kaşif-i Eyvah Nadir Efendi”yi  Dostlar Tiyatrosu’nda oynamaya başlar. Ahmet Önel’in yazdığı oyunun müziklerini Cem İdiz yapar.

“BENİM ÜÇ ÜNİVERSİTEM OLDU”

Ankara Sanat Kurumu, 23 yaşında oyunculuk ödülünü verir. Sonraki süreçte aralarında

Avni Dilligil, Zihni Göktay Oyunculuk Ödülü, Erkan Yücel Oyunculuk Ödülü, ODTÜ Yılın Oyuncusu ödülüne de değer görülen Esen için en büyük ödül ise halkın sevgisi, ilgisi olur her zaman: “En güzel ödül ise seyirciden karşılık bulmak. Her zaman derim; benim üç üniversitem oldu: Erkan Yücel, Münir Özkul, Genco Erkal.. Ben ustalarımdan yalnızca oyuncu olmasını değil, insan olmayı öğrendim.”

PASAPORT YASAĞI

Kendisini geliştirmek için yurtdışına gitmeyi planlayan Mehmet Esen İngiltere, Fransa ve Norveç’ten dünyanın en genç tek kişilik oyuncusu olarak burs kazanır fakat pasaport yasağı nedeniyle gidemez.

Avni Dilligil  Oyunculuk Ödülü töreninde, Mehmet Esen’i izeyredip beğenen dönemin İstanbul Valisi Nevzat Ayaz’ın sayesinde pasaportuna kavuşur ve Berlin Kültür Senatosu’nun davetlisi olarak Berlin’e gider. Berlin’de, Mine filminde birlikte çalıştığı Kerim Afşar’ın Tiyatrom Tiyatrosu’nda  sahnelenecek olan “Suçsuzlar ve Suçlular” oyunu için yaptığı başrol teklifini kabul eder. Kerim Afşar ile aynı sahneyi paylaşır.

Bu arada meddah oyununu Avrupa’nın her ülkesinde de oynamaya devam eder. Bazı oyunlarda yabancıların da anlatılanları anlaması için oyunun bazı bölümleri o ülke diline çevrilerek  yazılı olarak dağıtılır.

METİNDEN DOĞAÇLAMAYA

1991 yılında Avusturya hükümeti tarafından Viyana’ya davet edilen Esen, Akzent Tiyatrosu’nda doğaçlamaya başlar. O günden sonra gösterilerini bir metne bağlı olmadan yapmaya başlar. Akzent Tiyatrosu’da ilk kez sahneye çıkacak olan Esen çok heyecanlıdır. Çok büyük olan salonu dolduramayacağını düşünür. Yanılır. Salon hınca hınç doludur. Seyirciler memnun, Esen ise mutludur.

Doğu Berlin Humboldt Üniversitesi’nden Türkolog  profesörlerin yaptığı bir davet oyunlarında bir değişikliğe daha gitmesini sağlar. Oyunda simultane çeviri yapılır.

Salonda bulunan 2 bin kişi de çok memnun kalır bu durumdan. Esen, o günden sonra yabancıların da geldiği oyunlarında simultane çeviri yaptırıyor.

O gün anlattığı bir olay da çok ilgi görür, alkış yağmuruna tutulur: “Berlin’e gittiğimde Berlin Duvarı vardı. Manteuffel Strasse’da kalıyorum. Her sabah yürüyüş yapıyorum, duvara gelince dönüyorum. Duvar yürüyüş yerimin sınırıydı. Bu olayı anlattım ve inanıyorum ki bir gün duvarın olduğu yere geldiğimde yürüyüşüme devam edeceğim, size geleceğim ve sarılacağım dedim. Nasıl bir alkış kıyamet… O zaman, bir şeyler olabilir dedim. Ama imkan vermiyorum. Pink Floyd bile dağılmış, ancak Berlin Duvarı yıkılırsa bir araya gelir konser veririz demişler. O kadar da eminler… Yıkılınca da bir araya gelip konser verdiler tabii…”

TUNCEL KURTİZ İLE LEMAN KÜLTÜR’DE

Viyana günlerinden sonra doğaçlamalar iyice artar. Berlin’de kendisini defalarca izlemeye gelen ki Tuncel Kurtiz de Esen’i teşvik edip, destek verir. 1993 yılında İstanbul’a geldiğinde Leman Kültür’de hikayelerini anlatanTuncel Kurtiz’in davetiyle 10 dakikalık bir gösteri yapar. Sonrasında Tuncel Kurtiz’in teklifiyle gösterilerini ikili olarak sürdürürler.

Esen 1992’de evlenir, bir çocuğu olur.

1997’de tekrar Berlin’e giden. Bu dönemde Meral Ülgen ile “Maskeliler” oyununda 2 yıl kapalı gişe oynarlar. 2000 yılında yeniden ülkesine döner.O günlerden beri tek kişilik gösterilerine, film ve dizi çalışmalarına devam ediyor.

Annesiyle birlikte Burgazada’da yaşayan Esen’in  öykü ve şiirlerden oluşan “Karıncanın Gözyaşı” ile konusu Almanya’da geçen “Aşk Hayattan Büyük” adlı bir romanı var. Esen’in son olarak “Sanatoryum” adlı şiiri de Feridun Düzağaç tarafından bestelendi. Klibi de çekilen şarkı müzikseverlerden yoğun ilgi görüyor.

“BENİ AİLEDEN BİRİSİ OLARAK GÖRÜYORLAR”

Halkın sevgisinin kendisi için çok önemli olduğunu özellikle vurgulayan Esen, gözleri ışıldayarak, biraz da mahçup anlatmaya devam ediyor: “Halkımız beni aileden birisi olarak görüyor. Beni evlerine, sofralarına davet ediyorlar.  Oynadığım rollerle onların dertlerini, sorunlarını anlattığım için beni kendilerinden birisi olarak görmüşler, öyle kabul etmişler… İnsanın ortalama 80 yıllık bir ömrü var. Sonu belli bir hayatta neden kötülükler yapıyor insanlar. Sevmek, sevilmek her şeyden önemli… Bir insanı gülümsetmek, bir şeyler hissettirebilmek ne kadar da anlamlı… Sen oyunda ne anlatıyorsun, seyirci ne anlıyor, diyorlar. Oyundan çıktıktan sonra yanında eşi varsa sarılsın, anası babası uzaktaysa hemen arasın, çocuğunu eve gittiğinde öpüp koklasın diyorum. Bu ülke sanatçılarla güzelleşecek..  ”

“SAHNEDE KENDİMİ ANLATIYORUM”

“Meddah” adını taşıyan gösterisinin temelini 1993 yılında atan Esen, her gösteride yeni olaylar, yaşanmışlıklar bir nevi radyolu günlerimizin “arkası yarın” tadında oyunlara imza atıyor. İçine kapalı birisi olduğunu tekrarlayan Esen, sahnede kendisini anlattığını ifade ederek “Sahneden birisine vurmak çok kolay… Önemli olan kendi hatalarını anlatabilmen. Bu durum insanlarla arandaki mesafeler kalkıyor,” tespitinde bulunuyor. “Meddah, yanlışa hayır diyen, kendi ışığını sakınmadan harcayan bir sanatçı… Osmanlı döneminde padişahın karşısında sandalyeye oturma hakkı olan tek kişi. Ancak fazla ileriye gittiğinde de kellesi giden bir kişi… Halk ile devlet arasında bir köprü.. Halkın derdini anlatan birisi… O günden bugüne bu durumun sıkıntılarını da çok çekiyoruz”, diyen Mehmet Esen ekliyor: “Geleneksel Türk  Tiyatrosuna değer verip beni destekleyen Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi  Genel sekreteri Buğra Gökçe, Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’açok teşekkür ederim.”

“SANATA YATIRIM İNSANA YATIRIMDIR”

Ataşehir Belediyesi’nin kuruluşunun 10. yılında 10. tiyatro festivali düzenlemesiyle ilgili de kısa bir değerlendirmede bulunan Esen, “Ataşehir Belediyesi’nin düzenlediği tiyatro festivalini çok önemsiyorum. Şu an bir karşılığı yok gibi… Geliyorlar, seyrediyorlar, alkışlıyorlar, gidiyorlar. Bugün Ataşehir’de atılan tohumlar 10 yıl sonra yeşermeye başlayacak. İnsanlar gelecekte meslek olarak sanatı seçmeseler bile, yaptıkları işte huzuru getirecek olan, bugün buradan sanat yoluyla aldıkları duygular olacaktır… Sanat çok güçlü… Sanat insanlara yeni ufuklar açıyor. Sanata yatırım insana yatırımdır,” diyerek sözlerini sonlandırıyor.

 

Haberin Linki: https://www.birgun.net/haber-detay/sanata-yatirim-insana-yatirimdir.html

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku