Can Törtop İle Yeni Sahne Üzerine Söyleşi

Ayçe Özyiğit

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ndeki ilk röportajımı (basılı yayınımızın sonlarına doğru) Can Törtop’la yapmıştım. Ondan sebep Tiyatro Dünyası Oyuncuları’nın bende özel bir yeri var. Can Törtop ve Ümmühan Kıldiş bu sezon tiyatro camiasına Yeni Sahne’yi kazandırdılar. Hem kendi oyunlarını sahneleyebilmek hem de diğer tiyatro gruplarına da nefes olabilmek adına… 

Sahne sıkıntılarının – özellikle bu ekonomik ortamda had safhaya ulaştığını düşünürsek – eminim Yeni Sahne birçok tiyatroya ilaç gibi gelecek.   

Can Törtop ile Üsküdar Yeni Sahne‘nin faaliyetleri, oyunları ve günümüz komedi anlayışı üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik. 

Can Törtop ve Ayçe Özyiğit

Ayçe Özyiğit : Öncelikle Yeni Sahne’niz hayırlı olsun. Sahneden bahsetmeden önce pandemi dönemini sormak istiyorum. Pandeminin tiyatrolar içinse yıkıcı bir etkisi oldu. Siz de uzun süredir sahnelerden uzaktınız. Nasıl etkilendiniz bu süreçten? 

Can Törtop : Bu süreç bizi iki açıdan olumsuz etkiledi. Pandemi sürecinde hiç çalışamadık. Çünkü bizim tiyatrodan başka yaptığımız bir işimiz yok. Bundan sebep bizim adımıza her açıdan bir kapanış oldu. Bir defa sahneye çıkamıyorsun; kurs çalışmaları var, hiçbirisini yapamıyorsun. Biz öyle; ‘hadi online bir şeyler yapalım’ gibi inanmadığımız şeylerin de peşine düşemediğimiz için o süreci evde oturarak geçirdik. Tabii o da bizim için ekonomik bir felaket demekti. Hiç çalışmadan, krediler çekerek -sağ olsun o ara tüm bankalar ödeyip ödeyemeyeceğinize bakmadan çok kredi veriyordu-bir şeylerimizi satarak iki sene ayakta kalmaya çalıştık. Diğer taraftan bu süreç tiyatroyu da geriye götürdü. Çünkü hep bir adım ilerisini yapmaya çalışıyorsun. Daha iyi dekor yapayım, daha pahalı oyun yapayım, daha güzel imkânlar sunayım diyorken birden onların hepsini kaybettik. İşimize döndüğümüzde birkaç sene geriden başlamış olduk ama yine de mutluyuz. Yavaş yavaş kendimizi toparlamaya başladık. Bizim için biraz daha uzun sürdü bu süreç.  

Ayçe Özyiğit : Yine de siz sahnelerden çok uzak kalmadınız. Sahnelerin bir açılıp bir yasaklandığı, sahnelere seyirci sınırı getirildiği dönemde siz birebir kendiniz yer almasanız da öğrencileriniz için oyun çıkardınız. Hatta yeni bir sahne de açtınız. 

Can Törtop : Sahne sıkıntısı İstanbul’da çok konuşulmayan bir gerçek… İnsanlar sürekli ‘sahne açılıyor’ diye yazmayı, devlet de bunu söylemeyi seviyor, ama İstanbul hızlı bir şekilde sahne kaybediyor. Çok büyük sahneler arka arkaya kapanıyor ve onların yerine hep ufak, alternatif, deneme sahneleri yapılıyor. Ben alternatif tiyatroya karşı değilim kesinlikle, ama bana göre eğer alternatif, çoğunluğu kapsarsa o zaman o alternatiflikten çıkar. Bu sefer de tiyatroyu geri götüren bir yöne doğru ilerleriz. Çünkü insanlar ekonomik sebeplerden ötürü alternatif sahne açabiliyorlar. Bu yüzden de tiyatro oynamak zorlaşıyor. Biz de, o dönem öğrencilerimiz için en azından kendilerinin oynayabileceği bir sahne açmak istedik. Önce Kadıköy’de 5. kat sahneyi denedik. Açıkçası o kadar ilgi beklemiyorduk, ama oyunları çok ilgi gördü. Sonra Üsküdar’da Sahne Hane’yi kurduk. Orası en azından kendi hayal ettiğimiz oyunları güzelce yapabileceğimiz bir yer oldu. Sahnemizde süreç içinde hem bizim oyunlar yer aldı hem de sahnemize diğer tiyatrolar da ilgi gösterdi. Bir buçuk yıldır Sahne Hane devam ediyor. Bu sene de bir kardeş geldi Sahne Hane’ye.  Yeni Sahne’yi açtık. Hem koltuk düzeni olan hem de seyirci kapasitesi daha yüksek olan, bir taraftan profesyonel tiyatrolara da hizmet edebilecek bir yer açmak istedik. 

Ayçe Özyiğit : Sahne sıkıntılarının had safhaya çıktığı, sahne ücretlerinin inanılmaz artış gösterdiği şu dönemde Yeni Sahne eminim birçok gruba iyi gelecek. 

Can Törtop : Sahnemiz isteyen herkese açık. Zaten sahne açmamızın bir sebebi de bu… Birilerinin artık bu sahne krizine dur demesi gerekiyordu. Bir taraftan sahneler kapanıyor diğer taraftan da mevcut sahneler tiyatroların giremeyeceği şekle getiriliyordu. Öyle yüksek kiralara çıktı ki meblağlar, akıl alır gibi değil. Seyirci bilet fiyatlarından şikâyet ederken tiyatrolar da salon kiralarından şikâyet ediyor. Çünkü enflasyonun, hatta doların üstünde artan salon kiraları var. Çok ilginç bir hale geldi durum. Sadece prodüksiyon tiyatrolarının iş yapabileceği bir yere evirilmeye başladı tiyatro. Bu durum sanat için sağlıklı bir şey değil. Bu sahneyi yapmak için bu kadar uğraş vermemizin altında aslında nefes alacak bir yer arama nedeni de var. Hep deriz ya, ‘hükümet tiyatroya baskı yapıyor’, diye. Bir taraftan da tiyatroya en büyük baskıyı tiyatronun içindekiler yapıyor ve gerçekten tiyatro yapmak isteyene nefes alacak alan bırakmıyorlar. Onun için biz de kendi oyunlarımızı sahneleyebileceğimiz ve isteyen ekibin de gelip oynayabileceği, nefes alacak bir yer açmaya çalıştık. 

Ayçe Özyiğit: Bilet fiyatları demişken, hemen onu da sormak istiyorum. Siz bilet fiyatlarınızı özellikle çok düşük tutuyorsunuz. Peki, masraflarınızı karşılayabiliyor mu bu fiyatlar? 

Can Törtop: Karşılamıyor tabii, ama biz temelde halk tiyatrosuna inanıyoruz. Tiyatroyu kime yapıyorsun dersen halk için yapıyoruz derim. İzleyici kitlemiz belli olduğu için oyun sayımız da ona göre belirleniyor. Doğal olarak bilet fiyatımızı da o belirliyor. O yüzden bilet ücretini sokaktaki vatandaşın da tiyatro izleyebileceği fiyatlarda tutmaya çalışıyoruz. Bilet fiyatlarının artışını sahne giderlerinin yanı sıra orantısız oyuncu paraları da belirliyor. Neye göre oyun yaptığın, bilet fiyatını belirliyor aslında. Bizim yönümüz genelde seyirci olduğu için onları huzursuz etmeden bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Mesela bana bilet fiyatlarımız yüksek geliyor. Ama bundan da daha düşüğünü yapamıyoruz maalesef. Bana kalsa ben bilet fiyatını arttırmak yerine oyun sayısını arttırmayı tercih ederim. Çünkü zaten sahnede olmak istiyoruz. Bu yüzden bir gün fazla oynamak bana daha cazip geliyor. 

Ayçe Özyiğit : Telif ve dekor ekstra bir masrafa sebebiyet veriyor. Arz-talep  dengesinden baktığımızda genelde tam tersi söz konusu oluyor. 

Can Törtop : Bizim bakış açımız biraz farklı olabiliyor. Bize akıl veren kişiler; “çok fazla seyircin varsa bilet fiyatlarını arttır” diyorlar. Ben bunun tam tersine inanıyorum. Çok seyircin varsa bir gün fazla oyna, daha çok sahnede kal. Ben genelde sahne kirasını nasıl çıkarabiliriz hesabındayım. Ona göre bilet fiyatı belirliyoruz. Yeri geliyor ekip fedakârlık yapıyor. Yeri geliyor biz fedakârlık yapıyoruz. Şimdilik bu şekilde devam ediyoruz.  

Ayçe Özyiğit : Yeni Sahne’ye ilgi var mı peki? Seyirci ya da diğer tiyatro grupları açısından görünürlüğü ne durumda Yeni Sahne’nin? 

Can Törtop : Biz sahneyi 15 Ocak’ta açtık, ama 2 hafta sonra maalesef deprem oldu. Hepimizi çok üzdü, psikolojik olarak çok yıprattı, ama diğer yönden de gösteri sanatlarına büyük bir darbe vurdu. Şimdi de Ramazan geldi. Sonrasında Ramazan Bayramı derken yaz dönemine giriyoruz. Çok doğru tarihlerde yaptık biz bu açılışı. (Gülüşmeler) Ama çok şükür seyircimiz hala ilgi gösteriyor. Oyunlar devam ediyor. Yaz döneminde de sahne almaya devam edeceğiz. Daha da canlı olacaktır diye inanıyoruz.

Ayçe Özyiğit : Sahne açmak sizi birçok dertten kurtardı tahminimce. Peki, sahne açma sürecinde karşılaştığınız olumsuzluklar oldu mu? Bu işin dezavantajı var mı? 

Can Törtop : Tek dezavantajımız yoğunluk olması. Normalde hiç ilgilenmediğimiz şeylerle ilgilenmemiz gerekiyor. Tuvaletteki musluğun su kaçırmasından, salonun tadilatına kadar her şeyle senin ilgilenmen gerekiyor. Yeri geliyor izolasyonla ilgileniyorsun yeri geliyor çatıyla. Biz hep şuna alışmış insanlarız; gidersin dekorunu kurarsın, oyununu oynarsın biter. Şimdi normalde becerikli olmadığımız, belki evde olsa bu kadar umursamayacağımız birçok şeyle ilgilenir buluyoruz kendimizi. Çünkü seyirciye o konforu sunmamız lazım. Bu tür dezavantajlarını unutursak sahne sahibi olmak her tiyatrocunun hayalidir. En önemlisi prova yapmamız çok kolaylaştı. O çok istediğimiz kaliteli provayı yapma imkânını veriyor bize. Kendi dekorumuzu rahatça kuruyoruz, provaları dekorla beraber yapabiliyoruz. Düzenli oynayınca seyirci daha bir ilgi gösteriyor. O yüzden sahne sahibi olmak dezavantajlarını hiç düşünmeyecek kadar güzel bir şey. 

Ayçe Özyiğit : Yeni Sahne’nin seyirci kapasitesi ne kadar? Henüz çok yeni bir sahne. Seyirci ilgisi nasıl?  

Can Törtop : Burada kapasitemiz 137 kişi. Dolu dolu geçiyor oyunlar. Biz oynuyoruz, konuk oyunlar oynuyor, öğrencilerimizin bazı oyunları oynuyor. Şimdiye kadar güzel bir şekilde devam ettik. Henüz 3 aylık bir tiyatro, ama her akşam dolu.  Salon sahibi genelde diğer tiyatrolara güzel günü vermez. Ben de hep ondan şikâyetçiyimdir. Biz mesela şu an kendi oyunumuzu Cumartesi gününe koyamıyoruz bir türlü. Tüm Cuma ve Cumartesilerimiz dolu. Kendimiz matine 15.00 seansında oynuyoruz. Akşam başka tiyatro oynuyor. Bu bizi mutlu ediyor. Bir yandan da ‘sahnen var niye Cumartesi akşamı oynamıyorsun’, diye soruyorlar. Dolu, bize de dolu şu anda.  

Ayçe Özyiğit : Turneler devam edecek mi peki? 

Can Törtop: Şimdiye kadar Profilo AVM’de oynadık. Bu ay Kartal’a gidiyoruz. Tabii ki gideceğiz, ama eskiden düzenli oynadığımız yerlerde salon kiraları makul olmayan düzeylerde olduğundan onu da çok kabul etmek istemiyoruz artık. 

Ayçe Özyiğit : Günümüz seyircisinde –çoğunluk için olmasa da-, şöyle bir durum sezinledim. Herkes bir şeyleri minimum efor sarf ederek yapmak istiyor. Tiyatroya mı gidecek, yakında olsun, trafiğe girmeyeyim, bilindik yerlerde olsun, fazla zamanını almasın. Kimi izleyicilerde bu tür bir düşünce hakim. Bu durum seyirciyi salonlara çekmeyi zorlaştırmıyor mu? 

Can Törtop: İşte ondan çok emin değilim. Çünkü tiyatro minimum eforlu bir iş değil. Tiyatro bir kültürel aktivite… Tiyatro biletleri erkenden alınır, oyun öncesinde biriyle buluşursun. Belki bir yemek yersin, çıkışta bir yemek yersin. Tiyatroyu öyle minimum eforla izleme düşüncesini kabul etmiyorum. O şekilde izleyen seyirci de tiyatronun çok içine girmez. Bir tarafta ‘İlk kez oyun izledim, hayatım ve bakış açım değişti’, diyen seyirci var. Bu onları başka oyunları da izlemeye teşvik ediyor. Bir tarafta da minimum eforla bir şeyleri yapmak isteyen kitle var. Tiyatro öyle bir yer değil. Tiyatroya seyirci çekmek kolay mı, o oyunla alakalı bir şey. Oyunun ilgi çekerse seyircin her zaman vardır. Azalıyor-artıyor tartışmaları hala devam etse de seyirci var tiyatroda. 

Ayçe Özyiğit : Son birkaç senedir skeç tiyatroları artmış durumda. Tiyatroyla yeni tanışmış ya da hiç tanışmamış kesim komedi oyunlarını bu tarz skeçlerden ibaret zannediyor. Seyirci açısından düşünürsek, bu tür tiyatroların komediye katkısı ne durumda? 

Can Törtop : Bizim geleneğimizde kabare diye bir şey var. Haldun Taner’in Keşanlı Ali’sini, Devekuşu Kabarenin sanatsal bakışını düşünürsek bunların hepsi seyircilerini salonlara çekti. İyi oyun seyirci çeker ama o kuşaktan sonra, kabare türünü komple bitiren 90’lar kuşağı kabaresi geldi. Türk insanı kabare türünü seviyordu ama seyirciyi kabare izlemekten onlar soğuttular. Dönemlerinde çok ünlü oldular ama tiyatroyu özellikle de kabareyi mahvettiler. Şimdinin skeç tiyatroları da o dönemin en son halini oluşturuyor. 4 tane skeci arka arkaya koymanın adı kabare oldu. Elbette televizyonun da etkisi var ama tiyatronun altın çağını sona erdiren bu tarz komedi oyunları oldu. Aslında komedi oyunları tiyatroya daha çok seyirci kaybettiriyor. Söylemeye çalıştığım bu. Komedi, kolay bir iş değil. Çünkü seyircinin gülme seviyesinin üstünde bir şeyler yapman lazım ki seni yeniden izlemeye gelsin. Kaldı ki komedi oyunlarının çoğu da çok kötü yapılıyor günümüzde. Çok kötü yapıldığı için de çok seyirci kaybettiren şeylerden bir tanesi komedi oyunları oluyor. Benim düşünceme göre komedi oyunu seyirci çekmez. Çoğu kişiden farklı düşünüyorum bu noktada. 

Ayçe Özyiğit : Geçmişten günümüze komedi unsurlarında neler değişti sizce? 

Can Törtop: Komedinin şöyle bir zorluğu var. Komedi toplumsal zekâ ile beraber sürekli yenilenmesi gereken bir şey. Komedi unsurları aynı kalıyor ama insan o espriye alışınca, bir daha ona o espriyi yapamıyorsun. Artık onu komik bulmuyor. Ya da senden aldığı espri onun hoşuna gidiyor, onu günlük hayatında kullanıyor. O artık topluma yayıldığı için en fazla 10’ar yıllık periyotlarda espriyi değiştirmen gerekiyor. Onun için bir komedi tiyatrosunun öncelikle halkın neye güldüğünü anlaması, o espri kalıbını kendisine yerleştirmesi lazım. Özetle toplumsal zekâ bir espriyi kabul ediyor ve yayıyor, sonunda o espri komikliğini kaybediyor. Diğer türlerde bu kadar zorluk yok. Mesela bir dram türünde birisini kaybetmek her zaman acı bir durum ama komedi de yapılan espri her zaman komik değil. Eski esprileri kaybediyoruz ama biz oradan bakış açısını almayı seviyoruz. Mesela şimdi sahnelediğimiz oyun bir orta oyunu konseptinde. Aslında bir Ray Cooney farsı bu. O, şive komedisi –karmaşa komedisi yazmış. Biz Ray Cooney’in karmaşasını bu oyunda kendi kültürümüzde şivemizle birleştirdik. Orta oyununun kalıbı her zaman eğlenceli ama bu esprileri yeniden bulup yapman gerekiyor. Onu yapmaya çalıştık. İnsanların güleceği yeni şeyler bulmak lazım. Komedi oyuncusu öyle evde oturamaz. “Gençler neye gülüyor, sosyal medyada neler oluyor, kim neye güldü, kiminle dalga geçiyoruz artık, kimi eleştiriyoruz.” Komedyenin bütün bu gündemlerin içinde olması gerekiyor. Ben pek futbol sevmem mesela ama futbol sonuçlarını sürekli takip ediyorum. Çünkü bu bir toplumsal hava ve toplum ortak bir şeyi konuşuyor. Senin de onunla ilgili konuşman lazım.  

Ayçe Özyiğit : Günümüzdeki komedi oyunlarıyla ilgili düşünceniz neler? 

Can Törtop : İnsanla beraber komedi de, sanat da, tiyatro da var olacak ve gelecekte de varlığını sürdürmeye devam edecek. Biz onu ne kadar iyi yapabiliriz, onunla ilgili savaş vermeliyiz bence. Mizah hep arayışlarda… Tiyatro için söylemiyorum ama, tiyatronun içinden olmayan tiyatrocular sosyal medyada çeşitli kanallarda gördüğüm üzere bu yanlışa düşüyorlar. Mizah bir halka… Sen bir şeyi başarıyorsun, üstüne ben bir şey koyuyorum, üstüne başkası bir şey koyuyor. Mizah bu şekilde genişliyor, büyüyor. Sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla maalesef çoğu kişinin mizahı yeniden keşfetmeye çalıştıklarını görüyorum. Çünkü eski ustaların neler yaptığıyla ilgili bilgileri yok. Yabancılaşmayı bilmiyorlar, espri kalıplarına çok uzaklar. 40 sene önce gülünen espriyi ilk kez yapıyorlar sahnede. Bu nitelikli komedi izleyen bir insan için çok saçma ama cahil gençlik kesimi için çok komik gelebiliyor. O yüzden bunu öğrenmeleri, buna yatırım yapmaları lazım. Sıfırdan komediyi keşfetmeye çalışıyorlar. O da onların önüne 200 yıl koyar. 200 yılda ancak bizim ustaların, komedyenlerin gelebildikleri yere gelebilirler. Çünkü mizah kafadan uydurulan bir şey değil. Bir sanat, bir bilim ve bir tecrübeye dayanıyor. Bunu anlamaya yatırım yapmaları lazım. Bunu da ancak sahnede görebilirler, anılardan dinleyebilirler. Bazen eleştirilerde, tiyatrolarda da görüyorum ‘neler yapmış’, diyorlar. Şimdi sen Ferhan Şensoy oyunlarını izlememişsen sana o yapılan şey orijinal gelebilir ama onun ağa babasını Ferhan Şensoy zaten yaptıysa senin yaptığın biraz işin içinde olan birisini heyecanlandırmıyor. Hatta saçma geliyor. Bir yerden sonra onu beğenen kişi de çocukça gelmeye başlıyor.  

Ayçe Özyiğit : Sezon oyunlarınızdan söz edebilir misiniz? 

 Can Törtop : Boing Boing var şu anda sahnede. Marc Camoletti beyefendinin yazdığı bir Fransız Komedisi. Fransa’nın en çok oynanan oyunlarından bir tanesi…Bu sene onunla başladık. Şimdi de eski oyunlarımızdan birisi olan Bir Bu Eksikti oyununu yeniden güncelleyip uyarlamak istedik. Bu iki oyunla devam etmek istiyoruz. Bol bol da oynamak istiyoruz. Belki bir üçüncü oyun yapmak da kısmet olur. Bu ara telif ücretleri yordu bizi. Biraz toparlanırsak tekrar bir oyun yapmak istiyoruz. Aynı anda üç oyun olsun hayalimiz var. 

Can Törtop ve Ayçe Özyiğit

 Ayçe Özyiğit : Son olarak sizin eklemek veyahut söylemek istediğiniz bir şey var mı? 

 Can Törtop : Ben bağımsız olmayı seviyorum. Bu biraz karakterle de alakalı bir şey olabilir. Bir belediyeden –herhangi bir belediyeden- bir şey beklemiyorum. Üsküdar Belediyesi’nden de,-Kadıköy’de yıllardır tiyatro yapıyoruz- Kadıköy Belediyesi’nden de CHP’den, AKP’den ya da devletten de herhangi bir şey almıyoruz. Sadece hakkımız olana başvuruyoruz, onu da genelde vermiyorlar. Buna da artık isyan etmeyi çoktan bıraktık ama özel tiyatronun olmadığı bir yere, kapasitesi de uygun bir özel tiyatro kazandırdık. Tiyatro örgütleri, tiyatro dernekleri, büyük tiyatrocular, tiyatrocu dostlarımız, ustalar, sosyal medya ya da ‘yarın öleceğimi bilsem yine sahne açarım’, diyen bir kişi bile sahne açıldı diye destek vermedi, bunun güzel bir şey olduğunu paylaşmadı bile. Sadece çok yakın arkadaşlarımız, öğrencilerimiz ve seyircimizden destek gördük. Şimdiye kadar sizden başka ne bir tiyatro dergisi, ne tiyatro derneği ne de sendikalar ‘tiyatro varmış, haberini yapalım’, demedi. Size bu konuda gerçekten teşekkür etmek istiyorum. Çünkü, ben kafa olarak artık kişilerden bir şeyler beklemeyi bıraktım, ama insanlara şunu söylemek istiyorum. Tiyatro için mücadele verdiğini söyleyen pek çok kişinin söylediklerine artık inanmayın. Çünkü tiyatroyu böyle geri götürüyoruz. Herkes kendi örgütü içinde daha çok kazanacağı modele yatırım yapıyor. Çok negatif konuşmayı sevmiyorum ama bir tane bile tiyatro büyüğümüz de; ‘Can’cığım hayırlı olsun tiyatron’, demiş olsaydı… O hiç yaşanmadı mesela. Birisinin adamı olmayınca kesinlikle yardım gelmiyor. Demek ki odak noktamız bir tiyatro sahnesi açmak değil. Bunu nereye eklemlendireceğimiz.‘Sahne açıldı ama kime bağlıdır?’ Çoğu kişi o sorunun cevabını beklediği için kimse şu anda tebrik etmiyor bizi. Ne kadar ilginç değil mi? Burada bizi sadece seyirci ayakta tutuyor. Seyirci olmasa hiç bir şansımız yok yani. Bir şey yapıyoruz ama kendi kendimize ve seyirci ile deniyoruz. 

Ayçe Özyiğit : Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim. 

Can Törtop : Ben de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne gerçekten çok teşekkür ederim. 

 AYÇE ÖZYİĞİT

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku