Bir Dönemin Tanığı: “Menekşe Kız”

Mustafa Demirkanlı
Dergimiz yazarı ve sorumlu yazı işleri müdürümüz Mustafa Demirkanlı, oyuncu, yönetmen ve yazar Esen Özman ile yeni kitabı “Menekşe Kız” üzerine konuştu…

Mustafa Demirkanlı: Esen biz seni bir tiyatrocu olarak yazdığın iki özgün kitap ve oyun çevirilerinle de tanıyoruz. Ancak Mitos Boyut tarafından yayınlanan kitaplarının tümü tiyatro üzerine idi. Şimdi Artshop’dan yayınladığın ‘Menekşe Kız’ ile çıktın karşımıza. Neydi sebep seni bu kez daha farklı çalışmaya iten?

Esen Özman: Aslında özden kopmadım tabii. Çekirdekte elbette mesleğim tiyatro var. Ancak çekirdeğin etrafını olgunlaşmış meyve benzeri saran bir hayat da var. Büyüyoruz, şu veya bu biçimde yaşanmışlıklarla hamlığımızı atıyoruz. Burada olgunlaşmadan kasıt pişip bitip tamamlanmış olmak değil elbette.

Mustafa Demirkanlı: Tam da bunu diyecektim. Senin arayışların hep bitmez gibi görünür dışarıdan. Anılara geçmekte aceleci mi davrandın?

Sıcaklık oyunundan..

Esen Özman: Haklısın. Anı yazmak için hep biraz daha tamamlanmış olmak, biraz daha ileri yaşlara yol almak beklenir. Doğru. Böylesi bir düşüncedeyken bu kitabı yazmayı önceledim. Bunun ilk nedeni başımıza gelen şu pandemi. Gencecik dostlarımızı bile yitirdik şu pandemide. İkincisi, gizli gibi yürüyen bir dünya savaşının tam da içindeyiz. Bu savaş silahla birlikte sağlıklarımızı tehdit ederek büyüyecek gibi görünüyor. Üçüncüsü ise ileri yaşların affediciliğine ya da çarpıtmalarına bırakmadan şu yaşlarımın olabildiğince nesnel süzgecine teslim etmek istedim kaleme aldığım kitabı.

Mustafa Demirkanlı: Gerçi kitabını sadece anılarla sınırlayamayız. Belgesel bir nitelik de taşıyor kitabın. Zaman zaman edebiyat tadı duyumsattığın anlatı tarzıyla…

Esen Özman: Evet. Bu baştan planlanmış bir şey değildi elbette. Öyle aktı ve gelişti yazarken. Zaman zaman üçüncü şahıs olarak Menekşe Kız’ın gözünden bakmak istedim. Nesnel duruşu korumama yardımcı oldu Menekşe Kız. Çünkü otobiyografik anlatımlar okurun karşısında soyunmak gibidir adeta. Yazımda hız alırken içimin sesini Menekşe Kız frenledi. Yargı içeren sözler benim günlük hayatımda bile yer almaz. Ben bunca yıllık mesleğimden uğraşlarıma dek hep sorular çoğaltarak bakarım. Didaktik bir yaşam biçimi ve dolayısıyla yazın bana çok uzaktır. Ama gene de Menekşe Kız’ın varlığı didaktik hiçbir unsur kalmaması adına yardımcı oldu kitabın yazımında.

İlk Kadın oyunundan

Mustafa Demirkanlı: Kitabını tam da kronolojik ele almadığını gözlemliyoruz. Kendi kronolojinden yola çıkarak duraklar veriyorsun. Ve sürece dair değinmek istediğin konuları aralara serpiştiriyorsun. Hatta ilk konular kronoloji dışı. Bizi kendi özelliklerinle kitabın içine davet ediyorsun.

Esen Özman: Sevindim bu tespite. Elbette başlangıçta planlı değildi. Ancak beynim giderek bu kitabı bir döngü içine soktu. Tiyatro çalışmalarımda da benimsediğim, kitabın içinde de söz ettiğim bir biçem. Kendi yaşanmışlığım özelinde pek çok konu içeriyor bu kitap. Yerel toplumsallığımızdan, evrensel toplumsallığa, ülke kültürümüzden dünya kültürlerine, dönüşen dünya düzeninden ‘Yeni Türkiye’ye, değişkenlik gösteren dil meselelerinden çeviri sorunlarına, farklılaşan görece ahlak yapısından toplumsal hoyratlıklara, kurumsal inanışlardan daha sıra dışı arayışlara, yoga kültüründen robot zekâsına dek. Ancak,  kitapta döngüsel bir anlatım olduğu açık. Sona doğru gene başa dönüyoruz. Nasıl başlamıştı bu hayat? Okura nedensellik bağını kurabilmesi için bu spirale ihtiyacım vardı. Ben bunu ‘karmik döngü’ diye adlandırıyorum.

Mustafa Demirkanlı: Ama merkezde senin yaşantın özelinde tiyatro var. Sanatında öncüllerin ardılların… Tiyatro okullarına değgin konular…  Tiyatro serüveninin arkasından süregiden ve değişkenlik gösteren toplumsal yapı… Bir dönem tanıklığı diyebiliriz senin yaptığına.

Esen Özman: Tam da bu nedenle elimi çabuk tutmak istedim işte.  Genelde bu tür kitaplar daha ileri yaşlarda kaleme alınıyor. O durumda da okur da yaşını başını almış oluyor. Oysa bir minicik fayda sağlamaksa amacımız, bu mümkün olduğunca kuşakları genç yaşta yakalamayı hedeflemeli. Evet, benim yaşam dilimim içindeki tanıklıklarıma yaklaşmak isteyen varsa eğer neden ileri yaşı beklesin. Kuşaklar birbirini hiç sakınmadan beslemeli düşüncesindeyim.

Kafesten Bir Kuş Uçtu- Guguk Kuşu oyunundan

Mustafa Demirkanlı: Pekiyi Esen, kitabında dert edinip de ele aldığın konulardan hangilerinin en çok okura ileti olarak ulaşmasını dilersin?

Esen Özman: ‘Atatürk’ün Konservatuvarından, YÖK’ün Konservatuvarına’ diye önemsediğim bir bölüm var kitapta. Bu, Cumhuriyet’in ne denli çabuk söndüğünün ve uzun erimli öngörüler taşıyamadığının göstergesidir bana göre. Mesleğim tiyatro bağlamında tarihsel zeminimizin ne kadar kaygan olduğunun ipuçlarını gençlere sezdirmek anlamında çok önemli bir konudur bu benim için. 

Yabancı dil eğitimi görmeyen bir toplum olarak dünyaya kapalılığımız üzerine değinilerim de okura altını çizerek vermek istediklerim arasındadır.  Gençlik en ciddiye alınması gereken kuşak olduğuna göre yol yakınken zihinlerde ışık çakmayı bu kitabın yazarı görev edinmiştir. Yobaz kalmamak için okumaya hep açık olmak, eğitim kurumlarını eleştirebilmek için kültürel her araçtan yardım alarak donanmak, toplumsal ahlâkı unutmamak ancak bireysel ahlâkı itaat etmek ile karıştırmamak… Toplumda sağlam durabilme yolunun ancak çekirdek ailede erimeden direnmekte yattığının bilincine ulaşmak…  Zaman ve mekâna göre değişkenlik gösteren toplumsal yargının altında ezilmemek… İşte bu düşüncelerin çağrışımlarıyla genç okurun bu kitabı okuması sevindirirdi beni.

Mustafa Demirkanlı:  Kitabın yeni çıktı, ancak ufak tefek geri dönüşümler alıyorsundur okurlardan. Bunların arasında seni sevindiren, hayal kırıklığına uğratan ya da şaşırtan neler var?

Yaban Ördeği oyunundan

Esen Özman: Hayal kırıklığına uğratan bir şey olmadı şimdiye kadar. Ama şaşırtan ve sevindiren bir şey var: Cesaretim. Yakın ve uzak çevremden ilk gelen duyum bu oldu. Cesaret. Birincisi bu kitabı yazma cesaretim. Çünkü otobiyografi az önce dediğimiz gibi soyunmaktır. İkincisi tiyatroya ve en çok da aileye dair söylemimdeki cesaretim. Bu algıya sevindim. Ancak benim doğalım bu. Doğam çok cüretkârdır benim. Belki fiziksel görünümümün aksine. Toplumsal ilişkilerimde bir oranda dayanırım, sabır gösteririm. Ama cehalet ve haksızlık karşısında çok bağırgan olurum. Aptallık ve cehaletten haksızlık doğar. İşte o durumda sözümü sakınmam. Bu kitapta ailemin tek kızı olarak anne-babamla yaşadığım çelişkilere çokça yer verdim. Anne-babamın bana sundukları tüm olumlulukları netlikle söylediğim gibi, bende bıraktıkları olumsuzlukları, yara bereleri, darbeleri, travmaları açık yürekle dile getirdim. Okurlarım bu cesarete ilgi gösterdiler biraz da şaşırarak. Aile özellikle toplumumuzda hala dokunulmazlığını sürdüren bir tabu konu. Oysa bizi bu hayata mecbur kılan iplerimizle bağlı olduğumuz aile ne yazık ki. Onların bize açtığı bu bir nefeslik yolda eğer onların yüzünden bedeller ödemek zorunda kalıyorsak, bunun altında ezilmemek gerek. Doğu toplumlarında ‘kol kırılır yen içinde’. Ancak içinde bulunduğumuz çağ bedeller ödetilen kuşaklara teslim edilmemelidir. Ezilen hep eziklikten medet umar. Böylesi bir çekirdekten sağlıklı toplumlar doğamaz. Evet, kitabımda sert bir aile eleştirisi vardır. Bu anlamda gençliğe bir nebze katkım olursa sevinirim. Ben kibar isyankar tavrı yeğleyen ahlâkçı olmayan ahlaklı bir insanımdır. 

Okurlardan aldığım diğer bir yorum da bu kitabın bir tiyatrocu olarak Menekşe Kız’ın her türlü mesleğe konumlandırabileceğidir. Çok sevindirici bir durum. Kısaca bir kadın kimliğinin her yaşta toplumsal yapı içinde gerek karşı cinsle, gerekse hemcinsleriyle savaşımı, varoluş mücadelesi, tökezlemeleri, kimi zaman yenilgileri… Fırsat kollamak için çırpınışları… Okurla öznede benzerlikler taşımak mutluluk verici. Ancak bireyde farklılıklarımız da var elbette. Yineliyorum, bana daha da mutluluk verecek olan ailesel ve toplumsal travmalara burun kıvırarak yaşamanın yollarını aramanın doğru olacağı çağrışımıyla bu kitabı okuyanların çoğunlukta olmasıdır. Bu bir arzu elbette. Herkes benim gibi düşünecek değil. Ancak Menekşe Kız’ın ömür denen kısa süreçte cesur yürek yaşamayı öngördüğü bir gerçektir.

Yapraklar oyunundan

Mustafa Demirkanlı: Kitabının adı Menekşe Kız ve kitap kapağın İbsen’in Yaban Ördeği oyunundaki Gina rolünden sana ait bir kare. Kitabın başlık ve kapağına bakınca okur içinde sert söylemlerin olduğunu tahmin edemez elbette. Bu tercih sertliği yumuşatma adına mıydı? Başlık olarak Menekşe Kız’ın simgelediğini bizlere açar mısın?

Esen Özman: Elbette. Ömrümü ortaya koyduğum bir kitabın kapağını biraz yüreğimin sesiyle oluşturduğumu itiraf edebilirim. Tiyatro hayatımda Gina çok severek oynadığım ve yönetmeni ile çok rahat çalıştığım rollerden biri. Üstelik bu fotoğraf da yönetmen Soner Çimen’e ait. İyi yönetmenler oyuncularını güzel yakalarlar. Özel bir andı o. Ağlıyordum aslında. Kapakta pek anlaşılmasa da… İbsen Gina’yı bir noktada şöyle konuşturuyor: “Annem sandığın kadar doğru yaradılışlı biri değildir Hjalmar”. İbsen kadın karakterler üzerine çalışan ilk gerçekçilerden. Oynadıklarım genelde örtüşenlerdir hayatımla. Bu oyunun yeri değerlidir bende. 

Menekşe Kız’a gelince; kitabı ithaf ettiğim hayatımda değerli bir yer tutan okulum Notre Dame de Sion öğrencilerine ait bir simgedir menekşe. Aramızda da bazen “menekşeler, menekşe kızlar, menekşe hanımlar” biçiminde konuşuruz. 168 yıllık okulun tarihinde şöyle bir şey var: O zamanlar Notre Dame de Sion Kız Lisesiydi. Benden de önceki yıllarda her sınıfın sembolik bir kuşak rengi varmış. Mezuniyet yılında da kız öğrenciler bellerine menekşe renginde kuşak başlarına ise menekşe taç takarlarmış. Dev okul Notre Dame de Sion’un ‘menekşe kız tarihçesi’ böyle.

Mustafa Demirkanlı: Okulunu çok seviyorsun. Öte yandan bir ‘Menekşe Kız’ olarak sana tipik bir burjuvazi düşkünü denemez. Kitaptan da anlaşıldığı üzere, toplumcu bir aileden gelen birey olarak sentezlemeler çok bol hayatında…

Esen Özman: Kitapta aldığım kültürlerden ayrıştırma ve bağdaştırmalar yaptığım doğru. Kitabın yazılma amaçlarının başında bu geliyor zaten. 

Esen Özman

Mustafa Demirkanlı: Yumuşak bir kapağın arkasında sert söylemleri de olan bir kitap çıkmış ortaya.

Esen Özman: Kendi yaşam özelimden yola çıkarak toplumsal eleştirilerim var elbette kitapta. Ancak Paris nostaljisi, Yunanistan macerası gibi okura soluk aldıran bölümler de bulunuyor ‘Menekşe Kız’da.

Mustafa Demirkanlı: Öyleyse ‘Menekşe Kız’ın yolu açık olsun.

Esen Özman: Ne güzel söyleştik. Ben teşekkür ediyorum. 

MUSTAFA DEMİRKANLI

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku