“Ölümüyle Çok Şey Kaybettiğimiz İnsanlardan Biriydi Esin Afşar”

Pınar Çekirge

Esin Afşar, Devlet Tiyatroları’nda piyanist olarak çalışırken, Muhsin Ertuğrul‘un ”Sahnenin çukurunda olacağına üstünde ol” önerisiyle tiyatroya adım attı. 

On iki yıl boyunca “Toreadorların Valsi”, “Kırık Çanaklar” gibi pek çok oyunda rol aldı.

“Fantastiks” adlı müzikalde oynarken, Erkan Özerman‘ın teklifiyle müzik dünyasına atıldı.

Esin Afşar, ”Anılar Yanıltır mı?” (1995) adlı kitabında şöyle diyor :

“1965 yılında Sarah Bernhardt Tiyatrosu’ndaki bir tiyatro festivaline, Devlet Tiyatrosu’ndan Shakespeare’in “12.Gece”si ile katıldığımızı anımsadım. Kerim Afşar’ın başrolünü oynadığı oyunda ufacık bir rolde oynarken günün birinde bu önemli yerde konser verebileceğimi nasıl düşünebilirdim?” 

Foto: Deniz Tekin arşivinden

Ankara Meydan Sahnesi’nde sergilenen “Poker Partisi” oyununa ait bu fotoğrafı incelerken, (Çetin Köroğlu, Kartal Tibet, Mediha Gökçer, Yılmaz Gruda, Esin Avcı, Esin Afşar‘lı kadro), “Kelaynaklar”da buldum kendimi yine.

Türkiye’nin Guiletto Gereco’su, Blean de Done, Bayan Yoh Yoh’u, Couleur de Bosphore’unu düşündüm. Tiyatro oyuncusu Esin Afşar’ı. “Kırmızı Papuçlar” adlı çocuk oyununu dilimize kazandıran Esin Afşar‘ı.

Grace de Monaco Princes Grace Kelly’in sarayına davet edilip, konserler vermiş ilk ve tek Türk “diplomatik sanatçı“sı Esin Afşar‘ı.

Bilgesu Erenus‘un yazdığı, Mehmet Akan‘ın hem yönettiği, hem koreografisini üstlendiği “Kelaynaklar”a döndüm ister istemez.

Ali Erdemli, oyun boyunca hiç konuşmadan pantomimle bir kelaynak kuşunu canlandırmıştı. Esin Afşar da doğru hatırlıyorsam, on iki ayrı karaktere bürünmüştü sahnede.

Sağanak aniden bastırmıştı. Islak bir karanlık çökmüştü İstiklal Caddesi’ne. Koşar adımlarla Baro Han’a yöneldiğimi hatırlıyorum şimdi.

Heyecan içindeydim. Esin Afşar müzik çalışmaları nedeniyle uzun süre ara verdiği tiyatroya geri dönmüştü. 80’lerin hemen başıydı sanırım. Televole yaşam tarzları henüz hayatlarımızı bu denli işgal etmemişti. Televizyon dizileri, yarışmalarla da enfekte olmamıştık bu kadar.

Baro Han’ın o minicik sahnesinde izlemiştim “Kelaynaklar” ilk kez. İlk kez diyorum, çünkü hemen ertesi gün gişeye koşacak yeniden bilet alacaktım. Sonra bir defa daha.

Bilgesu Erenus’un yazdığı “Kelaynaklar”da Esin Afşar’a, eğer yine doğru hatırlıyorsam, Ezel Akay da davuluyla eşlik ediyordu.

“Kelaynaklar” oyununda sahnede hem oyuncu, hem şarkıcıydı Esin Afşar. Ustalık katındaki oyunculuğu ve benzersiz yorumuyla bir kelaynak kuşunun kanadına oturtup, upuzun bir yolculuğa çıkartmıştı bizleri. Bugün bile anılarımda taptaze kalmış bir oyunculuk performansı ve dahası o içe işleyen duru ses.

Kellim kellim kellikler arasındaydık. Ve nasıl olduysa olmuş, ‘Doğayı ve Kelaynakları Koruma Derneği’nden bir bayana kaptırmıştık kendimizi. Ah, evet haklıydı, tıpkı o bayan gibi, “Gelirken ardıma bile dönüp bakmadıklarım”ız vardı. Örneğin “rüzgar sörfüm, terzi provam, müzayedelerim ve de cin toniğim”iz. Vay be, ne kadar vefakar, ne kadar cefakar, ne kadar fedakardık değil mi? Dahası ‘Meditasyon ve epilasyon seansımız da gürültüye gitmişti bu arada.”  Ama olacaktı o kadar. Fedakardık, vefakardık, cefakardık bir kez. Hem de sapına kadar.

Esin Afşar’a kulak vermiştik :

“Doğayı ve kelaynakları koruma derneğinden bir bayan şaşkınlık ve heyecandan yumurtasının üstüne oturamayan bir kelaynak kuşunun bu görevini üstlenir, hem de büyük bir fedakarlıkla:

Ben doğanın dostu,

Ben ormanların

Ben kuşun

Ben ırmağın

Hem de dağların

Ne kadar fedakar ve vefakar.

Beni kuşlar bile, kuşlar bile anlar.

Sırtımda yalnızca bir kürk, soyu tükenen leopar, ah canım yazık!

Domuz derisi çanta, belde kalın kemer, lezar.

Gözümü yaşartır, kendi özverim

Neleri teptim de buralara geldim

Sohbetlerimi, raketlerimi

Bunalımlarımı, kocamın aşklarını

Ah ben ne kadar fedakar

Ah ben ne kadar cefakar

Anlamıyor balıklar ahh!

Kuşkusuz anlar kuşlar

”Gelirken ardıma bile dönüp bakmadıklarım,

rüzgar sörfüm, terzi provam, müzayedelerim ve de cin toniğim,

içine Bodrum’un ham mandalinasını, ince ince ince tıraş ediyorsun nefiiiis !’

Doymuşum tüm dünya nimetlerine

Çok daha mutluyum yumurtanın üstünde

Gözüm çıksın varsa şu kadar gözüm

Karidesler de, kerevitler de

Ah! ben ne kadar fedakar

Ah! ben ne kadar cefakar

Anlamıyor balıklar ahh!

Kuşkusuz anlar kuşlar

”Meditasyon ve epilasyon seansım da gürültüye gitti; bu arada.

Meditasyon neyse de, epilasyon için yeni bir randevu almalı.

Orman kaçkını gibi dolaşamam ya ayol aaa !’

Ah! ben ne kadar fedakar

Ah! ben ne kadar vefakar

Yalvarırım Tanrıma ahh!

Anlasın beni kuşlar…”

Seneler senelere iliklendi. Yirmili yaşları geride bırakalı çok oldu. Biliyor musunuz, ”Kelaynaklar”ın tekstini çok edinmek istedim. Bulamadım bir türlü. Umarım Bilgesu Erenus’un bu güzel oyunu da yakın bir tarihte, raflarda yerini alır.

Esin Afşar ve “Kelaynaklar”ı hiç unutmadım… Hele o güzelim şarkıları. Doğru, kabına sığmayan bir enerjisi vardı Esin Afşar’ın ve sahnede sergilediği o yaşam bilgesi kimliği, o benzersiz duruş. Hep bir başkaydı Esin Afşar.

Ve günlerden bir gün o gitti, bizler de yetim, güdük, yoksul ve yoksun kaldık.14 Kasım 2011’den beri eksiğiz. Çok eksiğiz hem de…

Ölümüyle çok şey kaybettiğimiz insanlardan biriydi çünkü…

PINAR ÇEKİRGE

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku