ODTÜ’den Yüksek Soyutlayım; “Biedermann Ve Kundakçılar”…

Sadık Aslankara

Yekta Kopan, Sıradan Bir Gün (Can, 2018) adlı romanında, anlatının başkarakterini üniversitede tiyatroyla ilişkilendirir. (s.53 vd.)

Yekta, roman karakterini, üniversitenin “Tiyatro Araştırmaları Grubu”yla tanıştırır. Okuma tiyatrosu yapacaklardır. Sonrasında, Kafka’nın Dönüşüm’üne çalışırlar. Ama bu arada başkarakterle yakın arkadaşının Dürrenmatt’ın Uyarca’sı üzerine kurdukları hayaller de sıcacık yayılır romana. 

Sonunda romandaki karaktere şöyle söyletir yazar: “Ne Uyarca’yı sahneleyebildik ne de otobüs durağı dekorunda okuma tiyatrosu yapabildik. Hepsi güzel hayallerdi, öğrencilik hayatımın en güzel sonbaharına düşmüş umut ışıkları.” (s. 55) 

Memet Fuat da yıllar yılı üniversite gençliğince yapılan bu tür çalışmaların değeri üzerinde durmuştu bıkıp usanmadan. Tiyatromuzda onları gözetti zaten hep. 

Bir de “çocuk tiyatrosu” var, İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı Keloğlan Keleşoğlan üzerinde dururken birkaç satırla bu konuya da eğileceğim kısacık. 

İşte ODTÜ Oyuncuları’na bakılırken, olgunun bu önemli yanı göz ardı edilmeden yaklaşılmalı konuya. 

Üniversitelerin Tiyatrosundan Tiyatronun Üniversitesine…

Tiyatromuzun altın çağını hazırlayan etkenler arasında özellikle İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi anılmadan bu altın çağı hazırlayan nedenleri kavramak pek de olanaklı değil bana göre. 

Günümüzde bu üç üniversitenin tiyatro topluluklarınca sergilenen çalışmaları elimden geldiğince izlemeye çalışıyorum, tam anlamıyla bunu yerine getiremesem de. Öteki üniversitelerde öğrenci kolektifleri aracılığıyla yürütülen tiyatro çalışmalarını da biliyorum. 

İşin tuhafı, bağrında kategorik olarak tiyatro bölümü barındıran üniversitelerin salt sahne çalışması çerçevesinde çıkardığı oyunlarla ya da bitirme oyunlarıyla yetinmiş görünmesi, hiçbirinde tiyatro bölümü aracılığıyla tiyatro tarihimize geçecek bir üniversite tiyatrosunun ortaya çıkamamış olması. 

Bildiğim tek örnek, Anadolu Üniversitesi Tiyatro Bölümünce yürütülen “Tiyatro” hareketi. Varsa eğer benim bilmediğim başka örnek, cahilliğime verilsin.

İşte ODTÜ Oyuncuları, yarım yüzyılı aşkın sürdüregeldiği tiyatro çalışmalarıyla bu anlamda da büyük önem taşıyor. 

Yine ODTÜ’nün Verimli Tiyatro Toprağı…

Nitekim kısa bir süre önce yine ODTÜ Oyuncuları’ndan Erdinç Durak rejisiyle izlediğim Friedrich Dürrenmatt’ın V.Frank’ından yansıyan yüksek düzeyde nitelikli sahnelemenin bir benzerini bu kez Utku Kaya yönetimindeki Max Frisch’in Biedermann ve Kundakçılar’ında gözleme fırsatı buldum. 

Yuvarlamayla on beş yıla varıyor, Genco Erkal’ın Max Frisch’ten uyarlayıp yönettiği Aymazoğlu ile Kundakçılar’ını izleyeli. Şu satırları da arkadaşımız Sündüz Haşar’ın yazısından aktarıyorum:

“Max Frisch, Bay Biedermann ve Kundakçılar’ı 1953’te yazmış. Absürd diyebileceğimiz tek oyunu. Oyunu, 2005 yılında ‘Süleyman ve Öbürsüler’ adıyla Semaver Kumpanya Yavuz Pekman’ın uyarlamasıyla, 2007’de de ‘Aymazoğlu ve Kundakçılar’ adıyla Dostlar Tiyatrosu, Genco Erkal’ın uyarlamasıyla sahnelediler. Yaklaşan tehlikeyi görmemek üzerine bir soyutlamadır.

ODTÜ Oyuncuları’nın sunduğu V.Frank gibi Biedermann ve Kundakçılar’ın çevirmeni de anılmıyor. Ama bu değil yalnız, ODTÜ’deki yoğun emekli tiyatro hareketine değgin yazılı belge bağlamında küçük bir tarihçe olsun bakındım, bunun da olmadığını öğrenince bunca yoğun birikim nasıl olur da belgelenmez, bir yazılı tarihçe ortaya konmaz diye hayıflanmadan edemedim. 

Genç bir yazar da olan, oyunculuğuyla da göz dolduran Arzum Gökçe Köle’nin öne atılıp bunun peşine düşeceğini belirtmesine şimdilik sevinelim. Yazılı tarih bir yana, oyun fotoğraflarının da çekilmediğini söylediler bana. Bu yüzden fotoğraf paylaşamıyorum sizlerle. Peki, n’olacak, böyle mi sürecek bu? Kimilerinin anlayışına benzer biçimde bireyi yok sayan anlayışla? Bekleyelim bakalım zaman ne gösterecek?

 Öyleyse oyuncuları anmanın sırası geldi demektir. Önceki oyunda olduğu gibi yine yüksek soyutlayıma dayalı sahne plastiğiyle yansıtılan oyunda gerek Utku Kaya’nın rejisi gerekse tüm oyuncu kadrosu, tam bir takım çalışmasıyla, yüksek enerjiyle göz dolduruyor. Hızlı bir tartım, değişimlerin, bütünsellik duygusu yitirilmeden yansıtılışı, ayrıca koreografik soyutlayım Frisch’in tiyatro anlayışına uygun evren açılımı, seyirciyi oyuna müdahil kılıcı tutum, Biedermann ve Kundakçılar’ı yükselten yanlar olarak çıkıyor ortaya. 

Sıra geldi oyuncuları anmaya. Şu oyuncuları izliyor seyirci sahnede: 

Ali Talip, Anıl Tatar, Arzum Gökçe Köle, Bilal Bilin, Cem Aslan, Erdinç Durak, Elif Arslaner, Kaan Sertdemir, Kaan Tüter, Kaan Uğur, Melisa Arapkirli, Neslişah Canbaz, Nilgün Başaran, Saba Jabbariyoun Moqhaddami, Yiğit Taylan Uğur, Yiğit Yılmaz. 

Bir Tiyatro Markası Olarak ODTÜ Oyuncuları

ODTÜ Oyuncuları, onlarca yıldır akaduran üretimiyle nerelere uzanıyor, Anadolu’nun hangi ücrasında neleri, kimleri etkileyip tetikliyor kim ne ölçüde öngörebilir bunu?

Bu yüzden topluluğun yalnız bırakılmaması bir yana ileriye gitmesi, daha da atak yapabilmesi için herkes elinden gelen çabayı gösterebilmeli. 

Evet, ODTÜ, bilimler için olduğu kadar tüm sanatlar için de mümbit bir toprak. Hani “ODTÜ Ormanı” denir ya Ankara’da; bir bilim, sanat ormanıdır orası, yanı sıra spor ormanı da elbette. 

İnsan, sahnede bu gençlere baktıkça ta geçmişten, mitolojik çağlardan gelen Sisiphos’u, Prometheus’u düşünüyor elinde olmadan… 

Ha gayret çocuklar, ellerinizde yanarca, dağları aşmaktasınız sizler…

ODTÜ Oyuncuları, hadi günümüz diliyle söyleyeyim, gerçekten marka!

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku