K! Kültüral Performing Arts’tan Çağdaş Bir Tragedya: “Teessür”

Gonca Katman

1 Aralık 2018’de prömiyerini yapan ‘Teessür’, öz ve biçimde radikal yenilikler içeren bir Medea ‘gerçekleştirmesi’ (1) ve aslında bir uyarlama. Euripides’in metninden hareketle çağdaşlaştırılan tragedya, ana öyküye sadık kalıyor ancak yapıbozumla tragedya formunu kesintiye uğratarak seyirciyi şaşırtıyor, böylelikle asırlar öncesinde sahnede tartışmaya açılan değerlere günümüz penceresinden bakılıyor. Zamanın değiştirici gücüne kapılarak kaybolmuş insanlığın özüne dair bir arayış içine giriyor oyun.

Peki ya kadın özünü nasıl buluyor?

4.Levent’te Sanayi Mahallesinde, tüm sanat kollarında faaliyet göstermek üzere kurulmuş olan Kültüral Performing Arts, tiyatro alanında klasik oyunların çağdaş sahnelemelerini gerçekleştirmeyi hedefliyor ve ‘Teessür’ bu girişimin ilk ürünü.

 Oyunun yönetmeni Ilgın Sönmez aynı zamanda proje ve metin tasarımını da üstlenmiş. Yönetmen Yardımcısı, Esra Pamukçu Bozkurt. Reji Asistanı, Pelin Aslı Uyar. Oyunda sahnenin duygusunu yansıtan, yoğun atmosfer içinde ilgiyi canlı tutmaya yönelen ışık tasarımı Cem Yılmazer’e, geniş mekân içinde çok katmanlı bir derinlik yaratarak yeni bir sahneleme biçimine imkân tanıyan dekor tasarımı Cihan Aşar’a, hareket tasarımı Dicle Doğan ve Ilgın Sönmez’e ait. Oyuncu kadrosu ise şöyle; Nihan Büyükağaç, Ahmet Uz, Taner Rumeli, Gülru Pekdemir, Dicle Alkan, Kübra Balcan, Mesut Yılmaz, Pınar Ünsal, Mehmet Şeker.

Teessür’, Medea’nın trajik sonundan hareketle çağımızın aşk ilişkilerini, sevgi, sadakat ve iktidar olguları çerçevesinde tartışmaya açıyor… Oyun güç, iktidar ve hâkimiyet arzusunun izdüşümlerini arıyor aşkın içinde. Sadakat ve ihanetin en acımasızını gösterirken, gerçek yaşamda karşımıza çıkan ‘aşk’ların da bundan farklı olmadığını ima ediyor yeni bir yorumla.

İkili ilişkilerde kadının konumunu da irdeleyen oyun, kadının varoluş mücadelesinde kendi dışındaki bütün etmenleri bir kenara bırakarak bütün Medea’lara içlerindeki gücü keşfetmeleri için yol gösteriyor. Tutku oyunun başından sonuna kadar ön plana çıkarılıyor ve insanın hem iyi hem de kötü eylemlerinde tutkunun izi sürülüyor. Aynı zamanda yaşama tutunabilme gücü de kadına bu tutkuyla bahşediliyor. Oyun, ataerkil zihniyetin baskıladığı kadın arzularının, öfkeyle birleştiğinde ortaya çıkardığı yıkımı kadın ruhuna ait yaratıcı bir zafer olarak değerlendiriyor. Medea’nın korku uyandıran eylemini, kadının kendini var etmesi yolunda vahşi ancak bir o kadar da gerekli bir eylem olarak tartışmaya açıyor. 

 Oyuna her sahnenin duygusuna eşlik eden, karakterlerin iç dünyasını temsil eden videolar eşlik ediyor, böylece sahnenin gerçekliği kırılıyor. İki farklı gerçeklik aynı zaman içinde sahnede kesişiyor. Sahnenin bu yoğunluğuna Volkan Topakoğlu’nun performe ettiği canlı bir kontrbas eşlik ediyor. Adeta tragedyanın uyak dizinini takip eden bir melodiyle kontrbas, aşk ve ihanetin ağırlığını derinden hissettiriyor.  

İhaneti, kirli ve yasak aşkları, çıkar ilişkilerini yozlaşan dünya düzeninde sıradanlaşan bir durum olarak eleştiren oyun, Medea’yı. bu kirli oyunların içinde gücünü kaybetmemeye çalışan herhangi bir kadının temsiline dönüştürüyor, bütün iç çatışmalarıyla, gücüyle, zaaflarıyla… Bu tartışmanın içinde Medea, seyircilerin kendi tutkularının bir yansıması oluyor. Ve ne kadar acı olursa olsun bütün kadınların aslında içten içe gerçekleştirmesini istediği eylemi kulağına fısıldıyor Medea’nın… 

“…Silahlan yüreğim: yapacağın

Bu şey korkunç bir şey, ama kaçınılmaz.

Beklemek niye öyleyse? Haydi, lanetli elim, al kılıcı;

Al ve yürü yerine, umutsuzluk cephesine.

Korkaklık yok…”(2)

 

Kaynakça:

1 Oyunun tanıtım  bülteninden alıntıdır. 

2 Euripides, Medea, İstanbul: Mitos, Çev. Metin Balay, s. 55

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku