Hepimiz Sessiz Kurbağalarız!

İsmail Cem Özkan

Devlet Tiyatroları’nın ikinci kez düzenlediği “Kadın Oyun Yazarları Festivali”nin açılışı Küba Ecos Company’nin “Bernarda, Hayır!” adlı halk dansı flamenko ve modern dansın iç içe geçtiği gösterisiyle yapıldı.

Ana Rosa Meneses, Federico García Lorca’nın şiirinden ilham alıp onu yeniden yorumlayarak, flamenko dansının ritmleri eşliğinde sahneye uyarlamış.

Foto: İstanbul DT

Şiirin adeta kelimelerin boyunduruğundan kurtularak insan bedenine bürünüşünü ve bedenlerin sahnede yarattığı kolektivizmle İspanya’dan dünyaya yayılan dansın evrenselleşmesine tanıklık ediyoruz gösteri boyunca. Kolektif uyum, bedenlerin ortaklaştırdığı ritm ve kıvrak danslara eşlik eden müzik seyirciyi bambaşka dünyalara götürüyor.

Gösteride, siyahlara bürünmüş periler, su kaynağının kenarında bir trajediye şahitlik ediyorlar. Toplumun baskısı Bernarda üzerinden sembolize ediliyor. Bernarda, eline aldığı bastonla bir düzen kurarken, toplumun geleneksel kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalarak var olan düzenini ebediyete kadar devamını sağlayacağını düşünür. Kıyafetindeki haç, inancın, geleneklerin baskı aracı kullanacağını yansıtıyor.

Foto: İstanbul DT

Sazlıkta dans eden karatavuğun çiftleşme sürecini anlatan dans, içinde büyük bir trajediyi saklıyor. Beyaz saçlı kadınlar, doğurganlıklarını yok etmeden beyaz saçlı çocuklar doğuracaktır. O çocukların kaderi, intihar ve ölümdür. Ölüm acısının dehşeti, zaman içinde toplumsal normların yıkılışına ve parçalanmasına yol açar. “Her birimiz tohumuz, toprağa serpilen.” Ama bazen de buğday tanesi sessiz bir kurbağaya dönüşür ve sessizce bedenlerinde oluşturdukları dalgalarla acıyı evrene yayarlar…

Zamanın geçişidir bir dolunayın gece boyu yolculuğu; zaman geçerken trajedinin üzerine beyaz bir örtü seriliyor; ölümün saflığı ve yaşanmışlıkların sonu, huzura eriş ve ardında bıraktığı gözyaşı…

Foto: İstanbul DT

Kulaktan kulağa ulaşan efsaneler, koreografinin şiirselliğiyle sessizce ifade ediliyor. Gösteri dili İspanyolca olsa da, trajedinin evrensel dili, yerelin öykülerine tercüman oluyor.

Kadının “hayır” deme hakkını kullanmasının nasıl bir acıya yol açarak zincirleme olaylara neden olacağını perilerin çırpınışlarıyla ifade edilirken, “hayır” demenin, kadına dayatılan tarihsel, toplumsal rollere isyana ve var olan düzenin parçalanmasına yol açacağını izliyoruz.

Yürekleri burkan çığlıklar, kadını değersizleştirilen yaklaşıma karşı bir isyandır…Gerektiğine kendi iradesiyle hayatını sonlandıran kadının saflığın, temizliğin timsali beyazlar içindeki bedeninin, beyaz saçlı doğurgan bir kadının kucağında yeni bir hayata yönelmesidir…

Foto: İstanbul DT

Otoriteye, yani Bernarda’ya karşı direnişin öncüsü evde çalışan yardımcısıdır, oyun boyunca aynı kıyafetler ile görünür. Adela’yı bir anlamda kanatlarının altına alır ve korur ama trajik sonu değiştiremez, onun acıklı hikayesini anlatmak kalır eline… Adela, hayatını sonlandırarak hepimizden daha özgür kılmıştır kendisini… Özgürlük hepimize beyaz kıyafetler içinde sunulmuş, ancak Bernarda’nın elindeki asayla geri alınmıştır…

Şair, yaşadığı zamanın ve kültürün tanığı ve taşıyıcısıdır. Lorca, zamanın tüm gerici değerlerine karşı direnişin ve yaşamın aykırı şairidir. O, ölümü göze alarak, İspanya iç savaşı sırasında özgürlükleri baskılayan rejime karşı duran en etkili dizelerin sahibidir. O’nun dizlerinden rahatsız olanlar, vücudunu ortadan kaldırarak şairle birlikte şiirlerini de ortadan kaldıracaklarını düşünmüşlerdir. Ancak, tersine,  genç yaşta öldürülmüş olsa da, dizeleri tüm insanlığa büyük bir miras olarak kalmış ve evrensel kültürün en önemli simaları arasında yerini almıştır. Şiirleri, dizeleri, hâlâ sahnelerde, meydanlarda, sokaklarda,  idama giden bir devrimcinin ağzında hayat bulmaya devam etmektedir.

Foto: İstanbul DT

Benzer biçimde, Ana Rosa Meneses de,  Lorca’nın eserini yeniden yorumlayıp bugüne taşırken, kullandığı dil, sahne düzenlemesi, modern dans ile kurguladığı evrende, O’nun tarihsel ve  toplumsal yönünü de öne çıkartarak, “hayır” haykırışıyla isyanına ses veriyor.

Gösterinin sonunda, salonu dolduran seyircilerin bravo sesleri eşliğinde yükselen alkışları, Meneses’in yaratıcılığı kadar, direngen tavrına ve Lorca’ya saygı duruşudur. Sahneye çiçek değil, ama salonu inleten alkış sesi atılmıştır…

İSMAİL CEM ÖZKAN

 

Oyunun Künyesi:

Yazan & Yöneten: Ana Rosa Meneses
Işık Tasarımı: Fernando Javier Alonso Couzo
Koreografi: Ana Rosa Meneses
Müzik-Beste: Noel Gutiérrez Quintana

Oyuncular:
Ángela Yanelis Badell Vega
Ailín Rodríguez Hernández
Amelia García Bravo
Alejandra Torres Hernández
Liz Mar Santana Moya
Isabela Delgado Morales
Keyla Rodríguez Suárez
Carolina Cuenca Valle

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku