Cumhuriyetimizin 100. Yılında, “100 Yıllık Ayna” Tiyatro Çalıştayı Sonuç Bildirgesi Açıklandı

editor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBBŞT) 11-14 Şubat tarihleri arasında düzenlediği “100 Yıllık Ayna” Tiyatro Çalıştayı; Türkiye’nin pek çok ilinden tiyatro sanatçılarının katıldığı toplantıların son gününde sonuç bildirgesinin açıklanmasıyla sona erdi. 

Toplantıya İBB Kültür Daire Başkanı Tolga Volkan Aslan, Şehir Tiyatroları Müdürü Oytun Askeroğlu, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever, Genel Sanat Yönetmeni Yardımcıları Emrah Özertem, Tankut Yıldız, Özgür Dereli’nin yanı sıra Türkiye’nin her tarafından ve birçok alandan sanatçı, bağımsız tiyatro çalışanı, akademisyen, eleştirmen, yapımcı, sendika temsilcileri, ödenekli-özel kurum ve kuruluşların yöneticileri katıldılar. 

İBB Şehir Tiyatroları, Tiyatro Çalıştayında tiyatromuzun bütün paydaşlarını bir araya getirerek, tiyatromuz adına önemli bir katkı sundu.

Toplantıda söz alan Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever:

“Bildiğiniz gibi Cumhuriyetimizin 100. Yılına ithafen hayata geçirmeyi planladığımız projelerimizden bir tanesi de “100 Yıllık Ayna” adlı Tiyatro Çalıştayımızdı. Bir diğer projemiz geçtiğimiz Eylül ayında Şehir Tiyatroları’nın bütün emektarlarının katkılarıyla “Bu Memleket Bizim” oyunumuzdu. “100 Yıllık Ayna” Çalıştayımızda bizler tiyatro sanatına emek veren tüm paydaşlarımızla son yüzyılın bir muhasebesini yapmak istedik. Sorunlarımızı, önerilerimizi ayrıntılı bir biçimde irdeleyip birlikte konuşmak ama en önemlisi birbirimizi duyup, yan yana gelip, birbirimizin sorunlarının farkına varıp bilgi sahibi olarak, birbirimizi anlayarak bir ayna tutmaktı. Bizler bu nedenle, bu Çalıştayda paylaşılan fikirler ve buradan çıkacak sonuçlarla ileriye dair daha somut adımlar atabiliriz diye düşünüyorum. Açıkçası bizler çok kalabalık değiliz. Bir avuç insanız. Aslında sorunlarımız çok büyük değil. Ben çeşitli oturumlara katıldım. Bunların hepsi çözümlenebilir. Ama şu an ki İstanbul Belediyesi’ni bu işte tenzih ediyorum, özellikle Volkan Bey’i tenzih ediyorum. Siyasi iradenin gündelik politikalarla çözüme ulaşması çok zor. Bu durumda hepimiz hemfikiriz. 

Şehir Tiyatroları olarak 31 başlıkta topladığımız geniş katılımla gerçekleşen bu Çalıştaydan çıkan sonuçların bir kitap haline getirilerek takibinin yapılmasını ve bu sonuçların tüm paydaşlarımızla paylaşılmasını hedefliyoruz. Bu çıkan sonuçların takibini sağlamada ısrarlı olacağımızı bilmenizi isterim. Huzurunuzda bu konuda emeği geçenlere teşekkür etmeyi borç bilirim” dedi. 

Çalıştayın Genel Koordinatörü Emre Koyuncuoğlu da kürsüde sonuç bildirgesini okudu. 

İBB Kültür Daire Başkanı Tolga Volkan Aslan ise yaptığı konuşmada:

Bugünün Türkiye’sinde bir sürü yapısal sorundan tabii ki bahsediyoruz. Çalıştayda bunların sonuçları çıkıyor. Ayşegül Hanım’ın konuşmasında bahsettiği siyasi irade, bürokrasi benim temsil ettiğim yeri tanımlıyor. Bu döngü içerisinde, hepimiz sanat dünyası içinde çeşitli kavramları ve tartışmaları kenarından dolaşarak yapmaya çalışıyoruz. Toplamda temelde neyi hedeflediğimizi ve tam olarak neyin çözülmesi gerektiğini her birimiz biliyoruz. Ama çözümsüzlükler içinde hiçbir zaman boğulmuyoruz. Ben on yıldan fazladır tiyatro camiasının içinde olan, kültür sanat emekçileriyle yıllardır her platformun içerisinde yer almaya çalışan bir arkadaşınızım. Bu konuyla ilgili görev edindiğimiz şey, tüm çalıştaylarda ve sorumluluk aldığımız alanlarda bugünün koşulları üzerinden kendimizi daha iyi bir şekilde var edebilme, bundan sonrası için daha iyi çözümler üretebilme çabasıydı.

Bugün tiyatro adına söylenen her şeyde örgütlülük meselesini hiçbir zaman es geçmemek lazım. Tiyatronun her zaman toplumsal açıdan temsil ettiği bir kimlik var. Ve bu kimliğin kendisini siz muhalif olarak, başkaları da farklı şekilde tanımlayabilir. Muhalif kimliğin altında entelektüel bir kaynak, bugüne kadar getirilmiş bir birikim var. Bu, basında tiyatro hareketi her zaman aydın hareketi olarak devamını getirmiştir. Doğal olarak tiyatronun açtığı her kilit diğer sanat disiplinleri için bir öncü, başat aktör kimliği taşıyor. O yüzden tiyatronun adımları önemli. O yüzden tiyatro korkulacak bir şey zaman zaman. Tiyatro ayna aslında bir tarafıyla. 

Bugüne kadar tiyatro üzerine yapılmış çalıştaylar içinde, gerçekten ben buradaki tüm arkadaşlarımızın çok güzel bir şekilde örgütlülüğü sağladığını söylemek istiyorum. Emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu sonuçların tiyatroya, tiyatronun dışında tüm sanat disiplinlerine iyi bir öncülük yapacağını düşünüyorum. Çünkü başta söylediğim gibi tiyatro kooperatifi, tiyatro insiyatifi, Şehir Tiyatroları, Devlet Tiyatroları, tiyatro vakfı, oyuncular sendikası tamamı kendi iç örgütlülüğüyle benim tanık olduğum süre içerisinde müzisyenlere, çağdaş sanatçılara, sanatın farklı alanlarına öncülük etti. Bu öncülüğün devamını diliyorum. Bu öncülük için ustalarımıza, akademisyenlerimize, emek veren tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum” dedi.

Sonuç Bildirisi Hazırlandı

Çalıştay kapsamında ödenekli tiyatrolar, özel tiyatrolar, bağımsız tiyatrolar, uluslararası alanda ortak prodüksiyonlar, oyun yazarlığı, tiyatro tarihi yazımı, mesleki eğitim, sahnede temsiliyet hakkı, ana başlıkları altında 31 alt başlıktan oluşan oturumlar yapıldı. 

Çalıştay sunumları ve oturumlarda gelişen öneriler, Çalıştay editörleri tarafından özetlenerek, Çalıştay sonrası bir sonuç bildirgesi hazırlandı. Aynı zamanda sunulan bildiriler ve konuşmaları içeren bir Çalıştay kitabı da hazırlanarak paylaşılacak. 

Çalıştay Sonuç Bildirgesi

İBB Şehir Tiyatroları olarak 11-14 Şubat tarihleri arasında “100 Yıllık Ayna” başlığıyla düzenlediğimiz Tiyatro Çalıştayını 300’e yakın katılımcının katkılarıyla gerçekleştirdik. Bu çalıştayda Türkiye’nin her tarafından ve birçok alandan sanatçı, bağımsız tiyatro çalışanı, akademisyen, eleştirmen, yapımcı, sendika temsilcileri, ödenekli-özel kurum ve kuruluşların yöneticileri bir araya gelme, tiyatronun sorunları üzerine birlikte düşünme ve çözüm üretme imkânı buldu.

Çalıştay vesilesiyle tiyatro alanına dair pek çok sorun ve ihtiyaç tespit edildi, asıl olarak bir araya gelmenin, birbirini dinlemenin, birlikte fikir üretmenin ve bu pratiği düzenli aralıklarla tekrarlayabilmenin en önemli ihtiyaç olduğunu gördük. Dolayısıyla bu yoğun ve verimli çalıştayın ardından da tüm tiyatro bileşenlerinin bir arada olacağı, sorunlara katılımcı, çoğulcu, kapsayıcı süreçlerle işbirlikleri geliştirerek somut çözümler üreteceği bir süreci geliştirmeyi hedefliyoruz.

Dört gün boyunca, 31 farklı başlık altında ödenekli tiyatrolar, özel tiyatrolar, oyun yazarlığı, tiyatro tarihi yazımı, mesleki eğitim ve temsiliyet hakkı konuları odağında gerçekleştirilen çalıştayda tiyatro alanına dair ortaya konan sorunlar ve çözüm önerilerinden bazı noktaları ana hatlarıyla sizinle paylaşmak istiyoruz.

Bu noktada öncelikle vurgulanması gereken husus, tüm tiyatroların esasta aynı sorunlarla karşı karşıya olduğu, ve bu sorunların ancak farklı amaç, imkân ve yöntemlerle tiyatro yapan kurum ve toplulukların ortak hareket etmesiyle çözülebileceğidir. Bunu söylerken farklı kurum ve toplulukların özel koşulları ve sorunları olduğu gerçeğini görmezden gelmiyor, aksine, bu özel sorunların da ortak işbirlikleri geliştirilerek çözülebileceğinin altını çizmek istiyoruz.

Tüm tiyatro bileşenlerini ilgilendiren ortak sorun elbette defaatle vurgulandığı gibi tiyatroya ait müstakil bir tiyatro yasasının hâlâ olmamasıdır. Ancak kişisel ilişki ya da bireysel insiyatiflerle yürütülen, siyasal değişimlere karşı dirençsiz, ekonomik krizlere karşı kırılgan olan tiyatronun yasalarla düzenlenmiş yapısal bir işleyişe kavuşması gerekmektedir. Devlet Tiyatrosunun, Şehir  Tiyatrosunun, özel tiyatro başlığı altında aynılaştırılan tiyatro gruplarının farklı statü ve ihtiyaçlarını tanımlayarak güvence altına alacak, mevcut sorunlarına somut çözümler sağlayacak bir tiyatro yasasının hazırlanması elzemdir. Böyle bir tiyatro yasasına duyulan ihtiyaç aşikârken tiyatroların tabi olduğu yasal düzenlemelerin işlemez ve yıldırıcı hâle geldiği, tiyatro sanatının var olabilmesi için gerekli olan yasal düzenlemelerin yapılması için tüm tiyatro bileşenlerinin ortak irade ortaya koyulması gerekmektedir.

Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatrolarında ayrı yasalara tabi olmanın da bir sonucu olarak, meslek tanımı, mesleki yeterlilik, istihdam, ödenek, repertuvar politikaları gibi konularda yaşanan sorunlar dile getirilirken hesap verebilirlik, şeffaflık ve sanatsal özerklik talebi kuvvetle vurgulandı.

Özel tiyatroların tek bir başlık altında toplanarak aynı yasal statüye tabi kılınmasına karşın farklı estetik, ticari, kamusal önceliklerle tiyatro yapan toplulukların özel statülerinin belirlenmesi gereği dile getirildi. Tiyatroların finansal ve mekânsal sorunlarının çözümü için ortak politikaların geliştirilmesi gereği ifade edildi. Farklı estetiklerin, etnik, dilsel, dinî, cinsel kimliklerin, dezavantajlı bireylerin temsilini ve seyircinin bu konulardaki farkındalığını sağlayan, dolayısıyla daha kırılgan bir alanda tiyatro yapmaya çalışan gruplar için gerek kamusal alanda gerek kurum içinde ihtiyaç duyulan “güvenli alan”ın yaratılmasının hayati önemde olduğunun altı çizildi. Kamu kaynaklarından yararalanan mekanların mekansal ve finansal tahsis süreçlerinin ve Seyirci politikalarını şeffaf bir şekilde belirlenmesi ve tiyatronun araştırma deneme odaklı çalışmaların desteklenmesi talep edildi. Özel sektörün ve fon dağıtıcılarının dikkatini tiyatro sektörüne çekmek amacıyla tüm tiyatro bileşenlerinin ortak irade ve paralel çalışması doğrultusunda topyekün bir tiyatro görünürlülük hareketi başlatmak gerektiği de dile getirildi.

Tiyatro alanını geliştiren, dinamizmini, üretkenliğini sağlayan öncü alanlar olan oyun yazarlığı, oyuncu, yönetmen, dramaturg, sahne tasarımcısı ve eleştirmenlerin yetiştirilmesi yani tiyatro eğitimi sahası, tiyatronun bir diğer önemli konusudur. Tiyatronun, toplumun değişimini, meselelerini, gündemini sahneye taşıyabilmesi için yeni oyun yazımının teşvik edilmesi, özellikle ödenekli tiyatroların atölyeler düzenleyerek oyun yazımı süreçlerini desteklemesi şarttır. Bu süreçte, tiyatronun gelişimi için nitelikli ve geliştirici bir tiyatro eleştirisine duyulan ihtiyaç büyüktür. Diğer alanlara göre daha çok ihmal edilen ve neredeyse yok olmaya yüz tutmuş eleştiri kurumunun yeniden tesis edilmesi de tiyatro eğitiminin bir parçası haline getirilmelidir. Türkiye’de tiyatro eğitimi veren kurumların sayısı, nitelikli kadro eksiğine rağmen hızla artıyor. Bu nedenle tiyatro eğitimi veren kurumların bir araya gelerek koordine olması, tiyatro eğitim standartlarının belirlenmesi için oluşturulan “tiyatro eğitiminde akreditasyon platformunun” aktif ve verimli bir şekilde çalışabilmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu platform aynı zamanda tiyatro alanında uluslararası işbirliklerinin geliştirileceği önemli bir zemin oluşturacaktır. Tam bu noktada tiyatro camiasının, sadece tiyatro eğitimi alanına değil, Türkiye’de eğitim ve sanat politikalarının belirlenmesinde insiyatif alması ve bunu yapabilecek örgütlenmeleri geliştirmesi gerektiğini de vurgulamak gerekiyor.

Tiyatromuzun uluslararası görünürlüğünü sağlayacak önemli alanlardan birisi de Türkçe oyunların diğer dillere çevirilerini içeren bir veritabanının oluşturulmasıdır, bu veritabanı hem bu oyunlara güncel erişimi sağlayacak hem de oyun hafızasının oluşmasına yarayacaktır.

Tiyatronun geleceğini inşa ederken en temel sorun tiyatronun somut ve somut olmayan mirasının bir değer olarak tanımlanamaması ve kayıt altına alınamamasıdır. Kültür, mekân ve hafıza pratiklerinin oluşması için tiyatronun mirasının korunması, güncellenmesi, ve geleceğe aktarılmasının katkısı büyüktür. Bu nedenle bireysel inisiyatif ve çabalarla bazen korunan bazen dağıtılan kültürel mirasın ivedilikle bir tiyatro müzesi çatısı altında toplanması gerekmektedir.

Çalıştayda tartışılan sorun ve çözümlere dair detaylı bilgilendirme kısa bir süre sonra tüm katılımcılara detaylı rapor şeklinde iletilecektir. Bu dört günlük yoğun sürecin başlattığı birbirimizi ve en önemlisi kendimizi duymak, görmek, yüzleşmek için açtığı alanın gelişeceğini umuyoruz.

Son olarak, bir arada olduğumuz sürece, “görünür” olabileceğimizi, çoğulcu ve kapsayıcı olmanın “biz”i çoğalttığını ve zenginleştirdiğini, ancak yan yana durarak yaşayan kültürün yansıtılabileceğini ve eğer ülkemizde ihtiyaç hissettiğimiz olumlu değişim gerçekleşecekse bunun kültür alanından ve sanatçıdan, en çok da toplumla yüz yüze, nefes nefese gerçekleşen tiyatro sanatından başladığını unutturmayalım.

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku