Ümit Akkartal, “Üç Maymun Kabare Tiyatrosu”nu Anlattı…

Pınar Çekirge
6,1K Okunma

“Dionysos’un Çocukları” adlı röportaj serimizin bu defa konuğu, Ümit Akkartal. Kendisiyle kurucusu, oyuncusu olduğu Üç Maymun Kabare Tiyatrosu’nu konuştuk. Konuşmakla kalmadık, aslında bir dönemi kayıt altına aldık…

Müjde Ar, Cevat Kurtuluş, Mete İnselel, Meltem Mete, Cihat Tamer, Mehtap Ar, Funda Postacı, Bülent Kayabaş, Ersun Kazançel… Kimler geçmemiş ki Üç Maymun Kabare’nin sahnesinden. Altan Erbulak, Yılmaz Gruda oyunlar yönetmiş örneğin. Nice başarılara, ‘ilk’lere cesurca imzalar atılmış. Aç Koynunu Ben Geldim, Şehvet Kurbanı Şevket, Ölür Müsün Öldürür Müsün?, İki Kıza Bir Cızbız, Sen Adamı Deli Ederdin, Vatandaş Cezmettin adlı oyunlar kapalı gişe oynamış.

Pınar Çekirge – Türkiye tiyatro tarihinde çok önemli bir yeri olan Üç Maymun Kabare Tiyatro’su nasıl kuruldu?

Ümit Akkartal – 1967 yılında Haldun Taner’in, Türkiye’de bir kabare tiyatrosu kurma düşüncesiyle ilgili olarak, genç tiyatrocularla  çalışmaları, söyleşi ve toplantıları oluyordu. Bu toplantılara Metin Akpınar, Zeki Akasya gibi ben de katılıyordum. O yıllar, bu tarz kabarelerin örnekleri sadece Paris’te vardı. Haldun Taner yurt dışında bunları izlemiş, Türkiye’de böylesine bir tarzın çok ilgi görebileceğini düşünmüştü. Örneğin tümüyle bir gece klubü platformunda, ufak bir sahnede, oyuncu ve seyirci ile iç içe, seyircinin de zaman zaman oyunun içinde kendini bulabileceği, piyanosu piyanisti, müziği, efekt ve ışıklandırılması, güncel, siyasi hiciv ve esprileri ile, izleyicinin bilete dahil olan meşrubatını veya içkisini yudumlarken, oyun müddetince hoşça vakit geçirebileceği, diğer tiyatrolarda olmayan bir tarzın, ‘kabare’ anlayışının  sunulmasıydı amaçlanan. Nitekim her iki kabare de Devekuşu Vatan Kurtaran Şaban ve Üç Maymun Kabare’de  Koynunu Ben Geldim oyunları ile perdelerini açtılar. Olağanüstü bir ilgi, beğeni ve gişede oluşan uzun kuyruklarla, neredeyse bir hafta, on gün sonraya yapılan rezervasyonlarla biletler satılıyordu. Basının da çok büyük desteği, ilgisi oldu. Yine o zamanlar tiyatrolar pazartesi günlerini repo yapar diğer günlerde suare, cumartesi, pazar dahil, matine ve suareleri  ile oyunlarına devam ederlerdi. Her iki tiyatroda birbirlerine birkaç yüz metre mesafede olmalarına rağmen, ilgi ve seyircinin büyük beğenisi, teveccühü İle izlendiler. Zaman zaman sevgili Haldun Taner’in her iki kabarede de seyirci reaksiyonunu ve oyuncu performansını görmek, ölçmek üzere geldiğini ve arkalarda bir yerlere ilişip, sessizce  oyunu izlediğini, notlar aldığını, hatta boynuna asılı teyp kayıt  cihazını çalıştırdığını, sonrasında ufak tefek eleştirilerini bize ilettiğini hatırlarım.

Pınar Çekirge – Sizi dinlerken heyecanlanmamak, o yıllara dönmemek mümkün değil. Kadroyu sorsam?

Ümit Akkartal – Üç Maymun Kabare Tiyatrosu’nu kurmaya karar verdikten sonra, Eminönü Halkevi MTBB Birlik Tiyatrosun’dan oyuncu arkadaşlarım, sevgili Bora Çakır ve Sevgili Ziya Meriç’e konuyu açtım ve onlar da kabaremizin kurucular gurubuna dahil oldular.

Burada bir parantez açmak istiyorum: Bora Çakır, şarkı sözü yazarı İstanbul Radyosu’nda programı olan, Bora Reklam Sahibi Baki Süha Ediboplu’nun damadı idi. Ziya Meriç ise Dişçilik Fakültesi’ni yeni bitirmişti. Her ikisi de yürekleri tiyatro aşkı ile dolu, çok yakın, güvenebileceğim, samimi tiyatro arkadaşlarımdı. İşte yola koyuluşumuz böyle oldu.

Pınar Çekirge – İlk oyun?

Ümit Akkartal – İlk oyunumuz Süavi Süalp’in yazdığı, Altan Erbulak’ın sahneye koyduğu, müziklerinin Turgut Dalar’ın yaptığı, eşim Oya Akkartal’ın piyanosuyla eşlik ettiği  Koynunu Ben Geldim adlı müzikli kabare güldürüsüydü. Işık tasarımını Yılmaz Ediz ve dekoru Osman Yağcı gerçekleştirmişlerdi.İlk oyuncu kadrosu ise şöyleydi: SENİH ORKAN, CİHAT TAMER, MÜJGÂN AĞRALI, ERDİNÇ ÜSTÜN, ZİYA MERİÇ, VENÜS BİRİZ, YILDIRIM ATAÇ, BENAN ÖZ, ÜMİT AKKARTAL gibi yüreğini tümüyle kabare tiyatrosuna adamış kişiler…

Daha sonra topluluğumuza, muhtelif tarihlerde intisap ederek gerek eski, gerekse yeni oyunlarımızda oynayan bu gün aramızda olup veya bu dünyaya veda etmiş bulunan değerli sanatçı arkadaşlarımın isimlerini de belirtirken,  hepsine katkılarından dolayı şükranlarımı ve teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim: METE İNSELEL, BAKİ TURANLI, MELTEM METE, BİNNAZ ERGİN, FUNDA POSTACI, ERSUN KAZANÇEL, TEMUÇİN CAYMAZ, ATİLLA PEKDEMİR, ATİLLA TÜRKÖZ, AJLAN AKTUĞ, BÜLENT KAYABAŞ, MÜJDE AR, MEHTAP AR, SERPİL ŞAFAK, SEVİL ŞAFAK, AYBERK ATİLLA, ÖZCAN ÖZGÜR, CEVAT KURTULUŞ,  MACİT FLORDİN, ERDOĞAN  TUNCEL, NÜKET SEVGEN, ZEKİ YURTBAŞI, YALÇIN ÖZDEN, VOLKAN SARAÇOĞLU, TOTO,ERCAN YAZGAN, KAMURAN İNSELEL, ALTAN AKIŞIK, UĞURTAN SAYINER.

Pınar Çekirge – Üç Maymun Kabare’de hangi yönetmenlerle çalıştınız? Bir de Üç Maymun Kabare’de sergilenen oyunlardan bahsetsek?

Ümit Akkartal – Şöyle bir sıralama yapabilirim:

 Koynunu Ben Geldim (Yazan:Süavi Süalp.Sahneye koyan: Altan Erbulak )

Şehvet Kurbanı Şevket (Yazan: Süavi Süalp.Sahneye koyan: Altan Erbulak)

Ölür Müsün Öldürür Müsün ? (Yazan:Süavi Süalp.Sahneye koyan: Yılmaz Gruda )

İki Kıza Bir Cızbız (Yazan: Süavi Süalp.Sahneye koyan: Yılmaz Gruda )

Sen Adamı Deli Edersin (Yazan: Aziz Nesin.Sahneye koyan :Yılmaz Gruda )

Vatandaş Cezmettin (Yazan: Aybars Atila.Sahneye koyan: Yılmaz Gruda )

Süavi Süalp’in oyunları dışında; Aziz Nesin ve Aybars Atila’nın yazdığı oyunları da oynadık. Müjdat Gezen’in yazdığı, Valâ Önengüt’ün seslendirdiği, tıpkı sinemalardaki gelecek program fragmanları gibi,  Afedersin Hamlet oyununda Türkiye’de bir ilk gerçekleştirildi. Şöyle ki, canlı olarak, gelecek oyun fragmanı şeklinde (“Afedersin Hamlet çok yakında bu Tiyatroda” sloganıyla) sözkonusu oyununun bir bölümünü perde arasında, seyircimize sunuyor olmamız, büyük bir ilgi, beğeni ve alkışla ödüllendiriliyordu.

Pınar Çekirge – Üç Maymun Kabare, tiyatronun altın dönemine yetişti. Üstelik kabare türünü sergileyerek açtı perdelerini. İzleyici bu yeni anlayışı kolay kabullendi mi?

Ümit Akkartal Evet, seyirci  bu yeni anlayışı çok kolay kabullendi ve çok da sevdi. Aynı oyuna defalarca bilet alıp seyredenleri bilirim, en azından seyircinin kendini oyunun içinde buluyor olması ve sahnede aktarılan günlük, güncel espriler onları çok mutlu ediyordu. Salon genellikle hep full olurdu. Şehvet Kurbanı Şevket oyunumuzda Mete İnselel Başbakan  Süleyman Demirel’i canlandırıyordu meşhur Demirel şapka ve gözlüğü ile sahneye adımını attığı an, salon alkıştan adeta  yıkılırdı. Yapıcı ve yerici hicivleri, taklit ve esprileri  devam ederdi oyun boyunca. Bu konuda Sayın Demirel tarafından hep hoşgörü ile karşılandık. 

Yine oyunumuzun bir sahnesi vapurda, bir diğer sahnesi hapishanede geçiyordu. İstabul ve Türkiye’ye mal olmuş renkli simaları da, oyuncularımızın yanı sıra bizzat kabaremize dahil etmeyi düşündük. Tekste ufak ilaveler yaptık. Oyunumuza  Eminönü Meydanı’ndaki saati satan ünlü Dolandırıcı Sülün Osman, Galatasaraylı taksi şöförü Karınca Ezmez Şevki, Karaköy İskelesi’nde herkesin sevip, tanıdığı özellikle biletlerini mutlaka şans getirsin diye ondan aldığı, Milli Piyango seyyar satıcısı Adem, gibi Şehir hatları Karaköy / Kadıköy hattında seyyar satıcılık yapan, “Denizler kuruyuncaya kadar ben burdayım” diyen görevli memur tarafından vapur iskeleye yanaştığında, dışarı atılsa bile tekrar bir yolunu bulup, vapura atlayan, ve yine “Denizler kuruyuncaya kadar ben burdayım” esprisi ile satışına devam eden Vedat ve Taksim Meydanı’nda boynuna takılı ciklet tezgâhındaki çikletleri ağzında çiğneyip, şişerek patlatan ve bunları pazarlarken herkesi kahkahalara boğan Harun gibi, İstanbul’un en renkli simalarını oyunumuza dahil etmemiz, gerek seyircilerimiz, gerek de basımımız tarafından büyük ilgi odağı olmuştu. Oyunun genelinde olduğu gibi, bahsi geçen şahısları normal hayatlarındaki kıyafet, aksesuar, kendilerine özgü sözcük ve davranış biçimleri ile oyuna dahil etmemiz inanılmaz bir reaksiyonla, beğeniyi beraberinde getiriyordu. Dolayısıyla, bahsi geçen o renkli kişiler de oyunumuz devam ettiği sürece, büyük bir zevkle tiyatromuzda bizzat oynadılar.

Madam Anahet isimli yaşlı Cihangirli bir Piyanist vardı vardı. O’nunla anlaşmıştık. Seyircimizi salona aldığımız zaman piyanoda müziğe başlardı. Tıpkı otel lobilerinde olduğu gibi, oyun öncesi onbeş, yirmi dakikalık dinlendirici bir müzik yapardı. ikinci gong dan sonra müzik biter ve bu defa piyano başına piyanistimiz sevgili eşim Oya Akkartal oturur ve oyun boyunca sihirli parmakları ile oyunlarımıza ruh katardı. Seyirci bu yeni anlayışı, bu yeni tarzı çok sevdi. Sanki 1955 ‘li yıllarda eski Elhamra Tiyatrosu, eski Maksim Sahnesi’ndeki operetler zamanındaki gibi.

Pınar Çekirge – Bildiğim kadarıyla iki kabare tiyatrosuydunuz ve her iki topluluk da hayvan ismi seçmişlerdi: “Maymun ve Devekuşu”. Rastlantı mıydı yoksa özel bir anlamı mı vardı?

Ümit Akkartal – Rastlantı değil, elbette bir anlamı vardı. Kabare tiyatrosunu güldürücü ve eğlendirici olmasına karşın, temelde ciddi olan, her türlü güncel sorunu, özellikle siyasal ve toplumsal konuları ince bir alayla, iğneleyici, yerici, taşlayıcı bir tutumla ele alan skeçler, monologlar, şarkılar, şiirler vb.lerle toplum eleştirisine yönelen bir gösteri olarak tanımlarsak, ki kulaklarını ve ağzını kapatan üç maymun sembolü ülkemizde ‘‘üç maymunu oynamak” diye bilinir. Gerçeklere gözünü kapatıp başını derde sokmamayı, doğruları dinlemeden ve söylemeden kurnazlıkla aradan sıyrılmayı temsil eder. Oysa üç maymunun simgelediği değerler bundan çok farklıdır.

Pınar Çekirge – Nasıl?

Ümit Akkartal – Üç maymunun kökenleri, eski Japon Koshin Folk Gelenekleri’ne dayanır. Japonca isimleri Mizaru, Kikazaru, İwazaru olan bu üç maymun, bilge maymunlardır. İki eliyle gözünü kapatan maymun Mizaru, kötü gözle bakmamayı simgeler. Kulaklarını kapatan Kikazaru’nun mesajı, kötüyü dinlememektir. Ağzını kapatan İwazaru, kötü söz söylememeyi öğütler.

Üç maymun sorumluluk ve kayıtsızlığın sembolü değil edepli ve ahlaklı olmanın bir yoludur ve bu felsefe ile doğru ve güzeli anlatır.Temelde iğneleyici yerici ve kulaklara hoş gelecek müziği ve  Korosu ile taşlayıcıdır. İşte bu yüzden “Üç Maymun”u kabaremizin ismi ve sembolü yaptık.

Oyunlarımıza ÜÇ MAYMUN  açılış şarkısıyla başladık:

“Üç maymunun oyunu oynanır sonsuzlukta

Darwin’in çok hakkı var herkes aynı kalıpta

Baban Goril  orangutan ya da şempanze

Aslını inkar etme

Olursun be kepaze

Bakmadan görmeyi bil,

işitmeden duymayı,

Ağzını hiç açmadan bilirsen konuşmayı

Mutlu olursun sen de

Başka maymunlar gibi vakit geldi perdeci haydi aç şu perdeyi.”

dizeleri ile anlamlı bir şarkıdır. Devekuşu bizden önce ismini lanse etmişti.

Pınar Çekirge – Henüz televizyon hayatlarımıza girmemişti. Sinema ve tiyatro en parlak dönemlerini yaşıyordu. Pek çok özel tiyatro vardı. O dönemi nasıl tanımlarsınız? 

Ümit Akkartal – Evet, 1967 yılında İstanbul’da sayısı yirminin üzerinde tiyatro vardı ve repo günleri genellikle pazartesileri olurdu. Yakın şehirlere turneler yapılır, her tiyatro kendi salonunda oynardı. Henüz salon paylaşımı başlamamıştı. Haftada altı suare dört veya altı matine oynanırdı. Pazar sabahları çocuk tiyatrosu yapan tiyatrolar da mevcuttu.

Televizyon henüz başlamamıştı sinemalar tiyatroları çok fazla etkilemiyordu. Her tiyatro topluluğunun kendine has seyircileri vardı.1967 ve 68 yılları için gerçekten de “tiyatroların altın yılları” diyebiliriz. TRT Televizyonu’nun yayına başlaması ile özellikle Kaçak ve Uzay Yolu dizilerinin olduğu akşamlar salonlarda gözle görülür bir boşalma, tenhalaşma oluyordu. Yine de kabare tiyatrolarımızın seyirci grafiğindeki düşüş çok değildi, ancak diğer günlere, bilet satışlarındaki lokasyonlar açısından, bir miktar azalmalar başlamıştı.

Pınar Çekirge – Elbette yüksek vergiler, yerleşik sahne sayısının az olması gibi sorunlar da vardı değil mi?

Ümit Akkartal – Belediye rüsumları peşin ödenirdi. Bu ise, daha oyunu sergilemeden ne kadar seyirci geleceğini bilmeden peşin parayı bağlamaktı bir yerde. Kira, elektrik, su, ısınma, havalandırma, maaş giderleri, vergiler, sigortalar, reklam giderleri nakliye amortisman vb. gibi giderlerle gelir / gider bütçelerindeki denge oldukça önemliydi. Bazen tiyatroların kurtarıcısı yaz aylarında, kış ayından organize edilmiş turneler olurdu. Oradan gelecek para ile yeni sezon için yeni oyunun masrafları, oyuncu transferleri başta olmak üzere sahnelecek oyunun yapım masrafları karşılanırdı.

Türk Tiyatrosuna çok değerli oyuncuları yetiştiren seyircisine her daim saygı ve sevgisini esirgemeyen ve her yıl bir evvelki yıla göre seyirci biriktiren tam bir profesyonellik içine disiplinli, ama sevgi dolu, heyecanı hiç eksik olmayan, amatör bir ruhla patron- işçi ilişkilerini arkadaşlık, dostluk çerçevesinde değerlendirerek yürüten bir zihniyetti Üç Maymun Kabare Tiyatrosu’nun felsefik ruhu. Üç Maymun’da bulunmuş hiç bir arkadaşımın bunun aksini düşünebileceğini sanmıyorum. Yine de bilmeden kırdığım, incittiğim  bir kalp varsa özür diliyorum.

Pınar Çekirge – Oyuncu ve izleyici yetiştiren Üç Maymun Kabare hangi yıl ve neden kapandı?

Ümit Akkartal -Tiyatromuzun kapanışı tümüyle talihsiz bir olay dolasıyla oldu. Sene 1972, aylardan Mayıs, yaklaşık iki buçuk ay sürecek Anadolu turnemizin aylar önce her türlü organizasyonu ve sözleşmeleri yapılmıştı. Yıllarca bize turnelerimizde eşlik eden turne otobüsümüz ve sevgili şöförümüz Turan hazırdı. İlk oyunumuz Adapazarı Karacasu’daydı. Sevgili Aysel Gürel, Müjde Ar, Mehtap Ar bizi uğurlamaya gelmişlerdi. Yaklaşık iki, iki buçuk saatlik bir yolculuğun ardından otelimizde olacaktık. Ama öyle olmadı. İzmit Seka Kağıt Fabrikası yakınlarında, hafif bir yağmurun ıslattığı Nuh Çimonto Fabrikası bacasından çıkan çimento tozları ile  kayganlaşıp, jilet gibi olan asfaltta otobüsümüz önce dönmeye sonra uçuruma doğru yuvarlanmaya başladı. Belki on beş, yirmi saniye süren o anlar bana çok uzun ve bitmek bilmez gibi geliyordu; camlar parçalanıyor, boncuk boncuk olarak gözlerimin önünden aşağı doğru düşüyordu, üzerimizden dekor sandıkları geçiyordu. Bir ara ses ve çığlıklar kesildi. Taklalarla  uçuruma yuvarlanan koca otobüsü bir ağaç tutmuş olacaktı, yüzüm kanlar içimdeydi alnımdan çeşme gibi kan akıyordu. Otobüsümüz ters dönmüştü. Bayılmışım. Gözümü Gebze İlk Yardım  Sağlık Kuruluşu’nda açtığımda ilk sorduğum arkadaşlarım oldu. Ayağı kırılan ve  yaralananlar olmuştu. Çok şükür hayatını kaybeden yoktu, yaralılarımız vardı. Hepimiz  ilk yardımda ve tedavi altındaydık. Otobüsümüz dekorlarımız, ışık, ses cihazlarımız, aksesuarlarımız, oyun kostümlerimizin hepsi kullanılamaz haldeydi. Gazete muhabirleri çekim yapıyorlardı. Ertesi gün gazeteler Üç Maymun Kabare Tiyatrosu’nun geçirdiği kazaya büyük yer verdi.Tüm turne bağlantılarımızın telgraf ve telefonla iptalleri sağlandı.

Üç maymun Kabare Tiyatrosu nasıl toparlanacaktı? Turneyi sürdürmemiz mümkün değildi arkadaşlarımızın tedavi ve sağlıklarına kavuşması önemliydi.

Ancak turne sözleşmelerinin hukuki vecibeleri vardı. Dekor ışık, ses, kostüm, aksesuar sistemi yok olmuştu. Elde olan hazır nakit alarm veriyordu ve tiyatromuzu kapatmaya karar verdik. Tükenmiştik… Hayatımızı idame ettirebilmek, belki tiyatromuzu toparlayabilmek adına bir şeyler yapmalıydık. Ve 1972 yılı Eylül ayında  Üç Maymun Kabare Tiyatromuz resmen perdelerini kapattı.

Üç Maymun Kabare Tiyatrosu’nun Türk tiyatrosu ve seyircisine çok şey kattığına inanıyorum.

Pınar Çekirge – Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim.

Ümit Akkartal Kimdir ?

1937 Adana doğumlu Ümit Akkartal’ın lise yıllarında Sheakspeare’in ” Bir Yaz Gecesi Dönümü Rüyası ” oyununda aldığı rol ve bizzat sahne gerisinde oyun ve dekorlar çalışmaları ile tiyatro tutkusu başlamış oldu.Üniversite yıllarında İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nde okurken, pandomim çalışmalarına başladı ve amatör “ Ümit Pandomim ”grubunu kurdu.1959 Yılında MTTB nin Birlik Tiyatro kolunu kurup, yönetmeye başladı.Ayrıca MTTB nin icra kurulu üyeliğine seçilerek Genel muhasebe müdürlüğü vazifesini üslendi.

Eminönü Halkevi sahnesinde Yılmaz Gruda’nın rejisini yaptığı

Duvarların Ötesi, Mum Söndü, Şarkının Sonu, Benimle  Oynar Msınız ? gibi oyunlarında yönetmen yardımcılığı yaptı ve oynadı.Zeki Alasya ile tanışmaları bu yıllarda oldu.Daha sonra Maçka Teknik Üniversite Televizyonu deneme yayınlarına, Zeki Alasya, Mete Alpman’la birlikte Marcel Ashar’ın Benimle Oynar Mısınız ? oyununu bölüm bölüm sundular ve Türkiye’de ilk kez ” Televizyon Oyuncuları ” ünvanını aldılar.1963 yılında Cahit Irgat Cahide Sonku Cahitler Tiyatrosu’nda Düşman Dişi Örümcek oyunu ile profosyenel oldu.1964 yılında yedek subay öğretmen olarak gittiği Kayseri de, gerek Milli Eğitim camiasında gerekse, Güney Saha Komutanlığı Ordu evinde arkadaşı Erdoğan Tuncel ile birlikte bir çok oyun sahneye koydu ve oynadı.Bunlardan bazıları : Aceleci kalp, Karaların Mehmedi, Mum söndü, Duvarların Ötesi…

1967 yılında Tiyatrocu  arkadaşları Bora Çakır ve Ziya Meriç’le birlikte Üç Maymun Kabare Tiyatrosunu Kurdu.

1969 Yılında İktisadi Ticari ilimler Akademisi Dış Ticaret Turim bölümünden mezun oldu.Üç Maymun Kabare  Tiyatrosunun Piyanisti Bankacı Oya Akkartal ile 1971 yılında hayatlarını birleştirdiler.1972 yılında oğulları Sarp Akkartal dünyaya geldi.Tiyatrolarının kapanışından sonra on beş yıl Türkiye Denizcilik İşletmeleri Muhasebe Müdürlüğü , Muayene Kurul Başkan yardımcılığı ve Genel müdürlük Müşaviri görevlerinde bulundu

1985 yılında Zeki Alasya’nın ortağı olduğu platform filimcik Şirketi platosunun Genel müdürlüğünü üslendi.Tek televizyon döneminde TRT nin eğlence programları yıllarca bu stüdyolarda çekildi.1990 yılında emekli oldu.Eşi Oya Akkartal ile yaşamlarını sürdürmektedirler.Oğlu Sarp Bankacı olup, Nehir isimli  torunu  Güzel Sanatlar Lisesi’nde okumakta, bale yapmakta piyano ve keman çalmaktadır. Seksen dört yıllık ömrüne güzellikler sığdırabildiğine inanan Ümit Akkartal,” bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı yaşamak isterim” diyor.

PINAR ÇEKİRGE

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku