“Bursa’da Dördüncü Tiyatronun Unutulan Hikayesi”

Uğur Ozan Özen
2,8K Okunma

Ermeniler ile Bursa’nın bağı 1915 yılında koptu. Geride okuluyla, dükkânlarıyla kilisesiyle, evleriyle altı yüz yıllık kültürün bıraktığı izler kaldı. Ermeni Mahallesi’nin (Setbaşı) yeni sakinleri, 1970’li yıllarda evlerini müteahitlere verip karşılığında daire aldı. Dükkânlar yıkıldı. Ermeni Okulu uzun yıllar boyunca Setbaşı İlkokulu olarak kullanıldıktan sonra, 1980’li yıllarda yenisi inşa edildi. 

          Kiliseden Tiyatroya  

Ermeni Kilisesi’nin tiyatroya dönüştürülmesi Mustafa Kemal Paşa’nın 22 Eylül-8 Ekim 1925 tarihleri arasında Bursa’ya gelmesi nedeniyle olur. İstanbul Dar’ül Muallimi öğrencileri Mustafa Kemal Paşa’yı Muallimler Birliği’ndeki (Ermeni Kilisesi’ni Muallimler Birliği kullanmaktadır) müsamereye davet eder. Mustafa Kemal Paşa da daveti kabul eder. Gazetede öğrencilerin Şahabettin Süleyman’ın yazdığı iki tabloluk Muallim adlı oyunu 25 Eylül 1925 saat 21.15’te büyük bir muvaffakiyetle sahnelendiği ve binden fazla erkek ve kadın seyrettiği haberi yer alır. 

Babası Bursa Maarif Müdürü olan Semih Günver, anılarında kilisenin tiyatroya nasıl dönüştürüldüğünü ve sekiz yaşındayken gördüklerini anlatır:

“Gazi, fırtına gibiydi. 23 Eylül’de Türk Ocağı’nda Şapka Devrimi konuşmasını yaptı. Babam, kalpaklarımızı dolaba kitledi. Böylece sağ kulağım da baskıdan kurtuldu. 

Gazi’nin ziyareti dolayısıyla Zeki Beyin Başkanlığında, Ankara’dan Senfoni Orkestrası; İstanbul’dan da Darülbedayi, kadrosunda Bedia Muvahhit ve kocası dahil, Bursa’ya geldiler. Setbaşının sol tarafındaki yokuşun ortalarında bulunan harap Rum kilisesi acele tamir edilmiş, mihrap kısmına bir sahne yapılmış, perde takılmış, arka taraftaki balkon da temizlenip, iskemleler konularak şeref tribünü haline getirilmişti.

Hayatımın ilk orkestra konserini ve tiyatro temsilini, Atatürk’ten iki sıra arkada, bir iskemle üzerine oturmuş, tertemiz, uslu uslu izlemiştim. Gazi Mustafa Kemal’in arkadan sağ profilini görüyordum. Düz yatırılmış sarı saçları parlıyordu. Kaşları çatıktı. Yüzü zayıftı. Babam onun arkasındaki sıradaydı. Ankara’dan gelenler vali, Mustafa Kemal’le aynı sırada oturmaktaydılar. Hepsi huzursuz ve endişeli görünüyor, Gazi’nin temsili ve konseri beğenip beğenmeyeceğini kestiremiyor, ani bir kızgınlığından kaygı duyuyorlardı. Ben, iskemlemde kollarımı ütülü beyaz gömleğimin üzerinde, bacaklarımı o sabah boyattığımız siyah potimlerimin sıktığı ayak bileklerim hizasında kavuşturmuş, paşalar gibi oturuyordum. Gazi Paşa kızsa da herhalde bana kızmazdı. Babamın eve getirdiği Amerikan müziği plakları beynimde fırtınalar koparmıştı. Orkestra hangi eserleri çaldı bilemiyorum. Fakat bu defa, bu konser beni rahatsız etmedi, sesler daha munis, melodi daha uysal geldi. Konseri sonuna kadar sıkılmadan dinledim. 

Darülbedayi artistlerinin sergiledikleri eser, galiba bir Fransız komedisi idi. Bedia Muvahhit zarif ve inceydi. Kocası Muvahhit, hassas bir adama benziyordu. Bedia Muvahhit’in Fransızca’ya çalan şivesini o yaşta bile bir hayli yadırgamıştım. Bu benim, sekiz yaşımda tiyatro dünyası ile ilk tanışmam oldu. Tiyatroya o tarihten bu yana sadık kaldım. Başarılı ve tanınmış bir tiyatro sanatçısı olmak arzusunu kalbimde uzun yıllar sakladım…

Gazi, 1 Ekim’de Bursa’da Dokuma Fabrikası’nın temelini attı, 2 Ekim’de Bursa Kız Muallim Mektebi’ndeki müsamereyi seyretti. 

  Mustafa Kemal, 3 Ekim’de belediyede verilen ziyafette, sanat ve kültür konularına temas etti. Bursa’daki konseri ve tiyatro temsilini beğenmişti. Yaptığı konuşmada, sanatçıları övdü ve ‘Memlekette bu nevi sanatkârlar, ihtiyaç ile mütenasip şart ve miktarda yetiştirilememiştir’ dedi.”     

Burada bir konuyu açıklamak istiyorum. Semih Günver anılarında Rum kilisesi diye yazar. Ancak burası Ermeni Kilisesi’dir. Anılarını 1986 yılında yayımlamıştır. Bahsettiği konuysa 1925 yılında yaşanmış, arada 61 yıl vardır. Semih Günver’i hafızası yanıltmıştır. Kilisenin tiyatroya nasıl dönüştürüldüğüyle ilgili tek kaynaktır. Aynı kitabın bir sayfa sonrasında aynı kiliseden bahseder: “Arkadaşlarımla buluşup oyun oynadığımız Rum kilisesinin dereye tepeden bakan teraslı bahçesine gittim.” 

Vasfi Rıza Zobu anılarında Darülbedayi’nin oyunlarını sahnelediği salonunun –Ermeni Kilisesi- yerini şöyle tarif eder:  

 Hükümet meydanından Yeşil camiine gitmek için, Setbaşı denilen yerde bir köprüden geçilir… Köprünün öbür başında sağ tarafa tesadüf eden kısmında eski bir kilise, etrafında da odalar vardır. Burayı Türk Ocağı’na vermişler. ‘Ocak’ da bu metrûk kilisenin içine bir sahne yaparak tiyatro salonu haline koymuş.” 

        1926 Yılında 

Mustafa Kemal Paşa, 1926 yılında bir kere daha Bursa’ya gelir. Aynı günlerde Darülbedayi de Bursa’da birçok oyun sahneler. İlk olarak Paul Gavault’ın yazdığı ve Kemâl Ragıp’ın çevirdiği Devlet Kuşu oyununu 2 Haziran 1926’da kiliseden tiyatroya dönüştürülen kilisede sahnelenir. Oyunu Mustafa Kemal Paşa da seyreder. Darülbedayi iki gün sonra 4 Haziran’da aynı yerde bir kere daha oyun sahneler. Adını tespit edemediğim oyunun seyircileri arasında Mustafa Kemal Paşa da vardır. Gazetede şu haber yer alır: 

“Dar’ülbedai’nin temsiline teşrif buyuran Paşa Hazretleri halkın devamlı alkışları ile istikbal ve temsili halkla beraber oturarak temaşa etmişler ve sanatkâları müteaddid defalar alkışlamışlardır. Gazi Hazretleri halkla konuşarak aynı tezahürat hürmetkârane olunmuşlardır.” 

H. de Grosse’un yazdığı ve İ. Galip Arcan’ın çevirdiği Süt Kardeşler oyunu, 6 Haziran saat 22.15’te sahnelenir. Mustafa Kemal Paşa yine seyirciler arasındadır.  Gazetede şöyle denir:  

“Halkın devamlı alkışları ile istikbal olunmuşlar ve halk arasında oturmuşlardır (…) Gazi Paşa Hazretleri, sanatkârları müteaddid defalar alkışladılar. Oyunun hitam müşarünileyh hazretleri aynı tezahürat ve hürmetkârane ile teşyi olunmuşlar ve halkla görüşerek otomobillerine gitmişlerdir.”

7 Haziran’da “Halk Mektepleri” menfaatine oyun sahneleyeceği haberi gazetede yer alır. Hangi oyunun sahnelendiğini tespit edemedim. Oyunu seyretmeye Mustafa Kemal Paşa gelir: 

“Gazi Hazretleri dün geceki (7 Haziran) müsamereyi halkın alkışları arasında konuşarak takip buyurdular. Piyesin nihayetinde halkın ısrarı üzerine perde iki defa açılarak Gazi reverans yaparak sanatkârları tekdir ettiler. Başta gelen piyesi çok beğendiler.”

9 Haziran’da “Mustafa Kemal Paşa’nın himayesinde” ve “Tayyare Cemiyeti yararına” Aman Hanım Biraz Sus komedisi sahnelenir. Mustafa Kemal Paşa, oyundan sonra Darülbedayi oyuncularından Behzat (Butak), Vasfi Rıza (Zobu) ve Muammer Bey’leri (Karaca) beğendiğini yanındakilere söyler.

10 Haziran’da “Muallimler Birliği’nin himayesinde” ve “Tayyare Cemiyeti menfaatine” Binnaz ve Afacan oyunları sahnelenir. Mustafa Kemal Paşa önce Tayyare Cemiyeti’nin Bursa şubesini ziyaret eder. Ardından oyunu seyreder. Oyundan sonra Mahmut, Raşit Rıza (Samako) Beyleri ve Bedia (Muvahhit) Hanımı beğendiğini söyler:

“Piyesin sonunda mütemdiyen alkışladılar ve perdeyi bir daha açtırdılar. Piyesi pek beğendiler (…)

(…) Gazi himaye-i devletlerinde Tayyare Cemiyeti menfaatine verilen temsilde hazır bulunmuşlardır. Azimet ve avdetlerinde halk tarafından parlak tezahürat itiramkârene yapılmıştır.”

Vasfi Rıza Zobu anılarında, Mustafa Kemal Paşa’nın tiyatroya olan ilgisini ve eğer gerçekleşse tarihe “Bursa Suikastı” olarak geçecek olayı anlatır:

“Gazi Mustafa Kemal Paşa, tiyatroya her akşam tam vaktinde gelir; halkın arasındaki koltuğuna otururdu. Paşa neşeli. Biz neşeli. En güzel, en zevkli temsillerimizi O’nun huzurunda, o gecelerde vermiştik. Biz böyle görüyor, böyle hissediyor, böyle biliyoruz ya… Meğer en tehlikeli, Vatan ve Millet için en felâketli zamanları o gecelerde geçiriyoruz da haberimiz yokmuş! Ziya Hurşit ve arkadaşlarının idamiyle sona eren, ‘İzmir suikastı’ diye adlandırılan facia: biz oyun oynarken, bu tiyatronun içinde olacakmış! Kilisenin kubbesinden mi, yandaki kapıdan mı, ne kahrolası yerdense; bombayı atacaklar; hepimizi havaya uçuracaklarmış!.. Sonra bir takım sebeplerden dolayı kararı değiştirmişler. Hınçlarını geme vurmuşlar. Planlarını ‘İzmir’de tatbik etmek’ üzere tehir etmişler.”

Darülbedayi, 11 Haziran 1926’da Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret eder. Mustafa Kemal Paşa’nın Raşid Rıza ve Mahmud Beylere söylediği sözler çok önemlidir:

 “Sizi çok takdir ederim. İnkılabımıza sizin de hem hizmetleriniz vardır. Şimdiye kadar temsillerde sizin temsilleriniz gibi muntazam ve sanatkârane oynanan bir piyesi seyretmedim. Temsillerdeki intizamının cidden şayanı takdirdir. Sanatınızı meslek ittihaz ederek azmetmenizi, arkadaşlarınızla samimi olarak geçinmenizi bilhassa tavsiye ederim. Sizin vatana en büyük hizmetiniz Anadolu’muzu baştanbaşa dolaşıp halkımıza sanatın ne olduğunu anlatmanızdır. Teşekkür ederim, turnelerinize muntazaman devam ediniz.”

Vasfi Rıza Zobu anılarında turneden aldığı ücreti de yazar; 643 lira. Darülbedayi 12 Haziran 1926 Cumartesi günü sabah 07.30 treniyle Mudanya’dan İstanbul’a gider. On beş günlük Bursa turnesinin sonucu iç açıcı değildir. Rıza Ruşen o günleri anlatan yazısında şöyle der: “Zavallı sanatkârlar rağbetsizlikten kaplıcaların banyo parasını bile çıkaramamışlardı.” 

Yılmaz Akkılıç’ın yazdığı Atatürk ve Bursa adlı kitapta Mustafa San’ın (Futbolcu, Lakabı Tereyağ Mustafa) anısı yer alır: 

“Setbaşı’ndan yukarı çıkarken sağ tarafta bir Ermeni Kilisesi vardı. Darü’l-Bedâyî temsilini bu kilisede verdi. Tanınmış sanatçılar arasında Raşit Rıza ve Halide Pişkin de bulunuyordu. Tiyatro olarak düzenlenen kilise binasının elektrik tesisatını Selanikli Derviş adında bir genç yapmıştı. Benim de arkadaşımdı. Onun yardımıyla tiyatroya gitmek istedim, önce izin vermediler. Bunun üzerine arkadaşım, ‘elektriği keserim’ diye gözdağı verdi, razı oldular beni de almaya. Atatürk’ü yakınında seyrettim temsili. Atatürk çok çok alkışladı. Temsilden sonra oyuncuları yanına topladı, onlarla konuştu.” 

          Anılar

Şair Niyazi Özsan, Setbaşı Ermeni Kilisesi’nin 1960’lı yıllardaki durumunu şöyle anlatır: 

“Kilise İpekçilik Caddesi’nden çıkarken Setbaşı İlkokulu’nun geçtikten sonra sağdaydı. 1960’lı yıllarda sarıya boyanmıştı. Kilise büyük değildi. Setbaşı İlkokulu tahtaydı. Bu okul daha önce Ermeni okuluymuş. Kilisenin orada mezar var mıydı, yok muydu hatırlamıyorum.” 

Ermeni Kilisesi, İpekçilik Caddesi’nden çıkarken, Setbaşı İlkokulu’nu geçtikten sonra sağ tarafta bulunuyordu. Kilise bugün Bursa Atatürk İl Halk Kütüphanesi ile Setbaşı Ortaokulu’nun arasında kalan ve 2016 yılı itibariyle Seyhan Ekspres Marketin olduğu yerdedir. Setbaşı İlkokulu’nun olduğu yerdeyse Ermeni Okulu vardı. 

Sibel Gök’ün 23 Kasım 2012’de yaptığı sözlü tarih çalışmasında Emin Gök okulu, kiliseyi ve çevresini anlatır: 

“Jandarmayı hemen geçince Papaz’ın evi bulunuyordu. Daha sonra vali konağı olarak kullanıldı. Kocaman bir bahçe içinde, büyük balkonlu, güzel bir evdi. Setbaşı İlkokulu önceden cadde üzerindeydi. Şu anda BİM Market’in bulunduğu yer eskiden kiliseymiş. Kilise daha sonra Mehmet Sami Türknar’a ait Türknar Tütün Deposu olmuş. Oradan yukarıya Milli Eğitim Müdürlüğü’nün bulunduğu binalarda yine tarihi binalardı. Bu binalardan bir tanesi papazların, bir tanesi de rahibelerin kaldığı yerlermiş. Papazların kaldığı yere daha sonra üç sınıflık Nilüfer İlkokulu yapılmıştı (…) Şu anda Çelebi Mehmet Lisesi’nin bulunduğu yer önceden manastırmış. Manastırın eski kapısı hâlâ duruyor. Hatta kapının iki yanındaki fenerlerde iki üç sene öncesine kadar duruyordu; yakın zamanda çaldılar.” 

Sibel Gök’ün 15 Kasım 2012’de yaptığı sözlü tarih çalışmasında Lerzan Akbaş şunları anlatır:

 “O zamanlar Orman Lokali’nin olduğu yer Vali Konağı idi… Şu anda BİM Market’in bulunduğu binanın olduğu yerde bir kilise vardı. Sonradan orası tütün deposu oldu. Maskları, amforaları, sahnesi, orgu duruyordu. Konser salonu da varmış; annemler oraya konserlere gidiyorlarmış. Sonradan tütün deposu oldu. Kızlar orada tütün kıyarlardı. 1980 yıllarından sonra da yıkıldı. Onun biraz yukarısında şu anda kütüphane olan yerde de Nilüfer İlkokulu vardı. Bahçesinde dönme dolap, salıncaklar bulunuyordu. Akşamları arkadaşlarla, gider, dönerdik. Dörtçelik İlkokulu’nun eski ismi de 24 Temmuz İlkokulu’ydu. Dörtçelik o okulu yıkıp şuan ki yeni okulu yaptı ve okulun ismi de Dörtçelik İlkokulu olarak değişti.”

 UĞUR OZAN ÖZEN

 

KAYNAKÇA :

Akkılıç, Yılmaz Atatürk ve Bursa, Üçüncü Baskı, Bursa: Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yayını, 2009.

Günver, Semih Bir Kiraz Ağacı Olsaydım, Birinci Basım, Bilgi Yayınevi, 1986.

İlhan, Ali İhsan Cumhuriyetin İlk Yıllarında Bursa, Bursa Kültür A.Ş: Bursa, 2012.

Kaplanoğlu, Raif “Bursa Kiliseleri”, Bursa Araştırmaları Kent Tarihi ve Kültürü, (Güz 2010), Sayı: 30, s. 10-25. 

Özdemir, Nezaket Ulusal Basında Atatürk’ün Bursa Gezileri, 1. Basım, Nilüfer Belediyesi ve Mümin Ceyhan Bursa Kültür Kaynakları Araştırma Kütüphanesi: Bursa, 2012.

Sarıkartal, Baki Eğitim Emekçileri Örgütlenme Tarihi (pdf).

Ruşen, Rıza, “Bursa Tiyatro Kumpanyaları ile Doldu”, Akşam, (7 Teşrinisani 1929).

Zobu, Vasfi Rıza O Günden Bu Güne, Birinci Baskı, Milliyet Yayınları, 1977.

Bursa’nın Tarihi Mahalleleri III, (ed. Aziz Elbas), 1. Baskı, Bursa: Bursa Kültür A. Ş, 2014.

Şehir Tiyatrosu, Tiyatromuz 70 Yaşında (70. Yıl Özel Sayısı), (1915-1985) 70 Yılda Oynadığımız Oyunlar (haz. Engin Gürmen-Nedret Denizhan-Radife Baltaoğlu).

Not: Niyazi Özsan’la 14 Şubat 2016’da Asa Kitabevi’nde görüştüm.

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku