Sadık Şendil’in Bursa Yılları

Uğur Ozan Özen
2,3K Okunma

Sadık Şendil (1913-1986, İstanbul) Türk Tiyatrosu’nun ve Sineması’nın önemli yazarlarındandır. Saint Mitchell Fransız Lisesi, Galatasaray Lisesi ve Tütün Eksperliği Yüksekokulu’nu bitirmiştir. Küçük yaşlarından itibaren tiyatro ile ilgilenmeye başlamış, tütün eksperi olarak çalışırken Bakırköy Halkevi’nde tiyatro çalışmalarına katılmıştır. Bursa’ya 1943 yılında Ziraat Bankası’na tütün eksperi olarak tayin edilmiş, 1951 yılında ikinci kere evlendikten sonra doğduğu şehre dönmüştür (Hayatıyla ilgili kitap için bkz. Aydınoğlu, 2023).  

***

Sadık Şendil’in yazdığı Bir Öğretmen oyunu, 1949 veya önceki bir tarihte, Necatibey Kız Enstitüsü (Günümüzde Necatibey Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi) öğrencileri tarafından sadece Bursa’da değil, Ankara’da da sahnelenmiştir (Çanga, Ant, 13 Nisan 1950)

***

1932 yılında kurulan Bursa Halkevi Temsil Kolu, 1946 yılı ve sonrasında güç kaybetmiştir. Temsil kolunda yerleşik kadro oluşturulamamıştır. Kadınlar evlenince veya üniversite eğitimi nedeniyle, erkekler askerlik, üniversite eğitimi, iş hayatı nedeniyle tiyatro faaliyetlerine katılmamış, temsil ve seyirci sayılarında istikrar olmamıştır. 

Bursa Halkevi binası 1940 yılında açıldığında tiyatro salonu yoktu. Temsil kolunun uzun yıllar kullandığı, Ulu Camii’nin yakınındaki Zevk Sineması’nın (sonradan İstanbul adını aldı) 1947 yılında yanmıştır. Aynı yıl Halkevi binasının ortasındaki boş alana tiyatro salonu için çalışmalar başlamış, Halkevi kapandıktan sonra inşaat bitmiştir. 1951’den sonra Marmara Sineması olarak faaliyet göstermiş, 1957’den sonra ise Bursa Devlet Tiyatrosu’nun bağlı Ahmet Vefik Paşa Sahnesi olarak hâlâ kullanılmaktadır (Bursa Halkevinin tiyatro çalışmalarını ayrıntılı olarak yazmıştım, Bursa Defteri, Yaz 2020, Sayı: 41).

Bursa Halkevi’nin yayımladığı Uludağ dergisinin Mayıs-Haziran 1949 tarihli sayısında Temsil Kolunun faal duruma geçmemesi şöyle açıklanır: 

 “Bay Sadık Şendil gibi çok kuvvetli ve değerli bir rejisörün bulunmasına rağmen temsil salonumuzun henüz inşası bitmediğinden, temsil vermek üzere kiralanmak istenen sinemaların bir iki gün evvel hazırlık yapmak için müsaade etmediklerinden ve fazla kira ücreti istediklerinden kolumuz faal bir duruma girememiştir. İnşaat bitince çok faal bir duruma girmesi için tedbirler alınmıştır.” (Uludağ, Mayıs-Haziran 1949, s. 15).

1950 yılında Temsil Heyeti seçimi yapılmıştır: Faruk Üsküdari (Başkan), Ekrem Çalışkan, Şükrü Serener, Hilmi Çevik, Turgut Simer. (Uludağ, Mart-Nisan 1950, s. 29). Sadık Şendil ise rejisör olarak seçilmiştir  (Ant, 4 Mart 1950).

Bursa’da yaşadığı yıllarda, yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı, Sadık Şendil’in Halkevinde ne bir oyunu sahnelenmiş ne de kendisi bir oyun yönetebilmiştir. “Halkevlerinin Temsil Kolları” başlıklı yazısında sıkıntıları anlatmıştır: 

“Güzel san’at kollarının memleketimizde en talihsizlerinden biri de tiyatrodur.

Çeyrek asır içinde dosta da düşmana da parmak ısırtan, Cumhuriyet rejimimiz sayılamayacak kadar çok ve iyi şeyler yaptı. Fakat İstanbul gibi kültür merkezine bir tiyatro binası yapamadı, yapmadı. Ankara’nın Hipodromu vardı. İki sene evvelkine kadar bir tiyatrosu yoktu.

Tiyatro san’atını memleketin mânevi gıdalarından biri olarak ele alan ilk müessese Halkevidir.

Fakat Halkevinin bu işi benimsemesi ile maksad hâsıl oldu mu?

Hayır olmadı.

Bugün memleketin hiçbir yerinde, halkın itiyâdlarını ihtiyaçları arasına girmiş bir Halkevi sahnesi yoktur. Ankara bir ara hızlamıştı. Gevşedi, söndü. Eminönü Halkevi bir ara iyi idi. Şimdi nâfile.

Diğer yerlerde ise, dostlar alışverişte görsün zihniyeti devam etmektedir. Temsil kolları bir yıl boş oturur. Derken bir milli bayram, bir yıldönümü gelir çatar.

Bu niçin böyledir?

Niçin top atmıyorsunuz? Barut yok ta ondan hikâyesi..

Dünya kadar sebeb var ama evvelâ barut yok.

Halkevlerinin barutu iki tanedir. Evvelâ para sonra zihniyet. Parayı dökmedikten sonra bu iş hiçbir vakit yürümiyecektir.

Hangi zihniyeti kasdettiğimi iyice anlatmak için Bursamızdan misal getireceğim.

Bursanın oldukça faal bir Halkevi ve bunu bir temsil kolu vardır. Fakat sahnesi yoktur. Sahne olmadığı için de şimdiye kadar hiçbir iş yapamadık.

Şimdi yeni salon ve sahne yapılıyor. Bütün ümidimiz onda.” (Şendil, Ant, 4 Mart 1950).

***  

Süheylâ ve İhsan Çizakça’nın 1943 yılında Özel Yeni Okul adıyla açtığı eğitim yuvası, Özel İhsan Çizakça Koleji’ne dönüşmüş, kolej 2003 yılında kapandıktan sonra dahi unutulmamış. Süheylâ Çizakça Bir Ömir Ki… adıyla anılarını 1990 yılında yayımlamıştır. Kızı Çiğdem Kağıtçıbaşı da Lülâ ve Ben adıyla 2015 yılında yayımladığı kitabında hem annesinin hem de kendi anılarına yer vermiştir. Özel Yeni Okul konakta açılmıştır. Necatibey Kız Enstitüsü’ne de çok yakındır.  

Süheyla Çizakça’nın kaleminden Sadık Şendil ile tanışma hikâyesini okuyalım: 

“Şu dört duvar neleri gizlemiyor ki… Bizim imrenerek seyrettiğimiz, çok mutlu aile diye gördüğümüz bitişik komşumuz Tolonlar’da bir şeyler oluyordu. Netice de o mutlu aile ikiye bölündü, ayrıldılar.

Müeyyet Hanım iki çocuğu ile evde kaldı. Kâmil Tolon gitti. Kızı Abatun da bizim okula yazıldı. 

Murat’a hamileliğimin son günleri idi. Güneşli bir ocak sabahı, ön merdivende oturmuş güneşleniyordum. Çok yakışıklı, çok şık, aynı zamanda nazik bir bey demir parmaklıklı kapıdan girdi. Beni merdivende oturur görünce büyük bir nezaketle şapkasını çıkarıp selamladı, ben de selamladım. 

Çocukların ‘dayı’ dedikleri bu bey sık sık eve gelir oldu.

Sonra, bu beyin Müeyyet Hanım’ın çocukluk ve okul arkadaşı olduğunu ve evlenmeye karar verdiklerini öğrendik. Fakat her ikisi de boşandıktan sonra birer yıl cezalı olduklarından evlenemiyorlardı. Ünlü senarist oyun yazarı Sadık Şendil’di bu bey.

İhsan bu konularda son derece tutucu olduğundan, onlardan mümkün olduğu kadar uzak olmamızı öneriyordu. Bir akşam Müeyyet Hanım’ın büyük kızı Abatun geldi.

‘Annemle dayım bir maniniz yoksa size gelmek istiyorlar’ dedi.

İhsan’ın bir mazeret beyan etmesinden korktuğum için atmacalar gibi atıldım.

‘Buyursunlar yavrum’ dedim.

Ondan sonra da epey münakaşa ettik. 

‘Sana ne herkesin özel hayatından? Sen mahallenin muhtarı mısın? İsteyen ziyaretimize gelir. Hoş gelir, sefa gelir’ gibi sözlerle İhsan’ı susturdum.

Müeyyet evimize ilk defa geliyordu. Kâmil Bey’in zamanında sadece selamlaşıyorduk. Demek ki bu ilişki, bu komşuluk, Sadık Şendil’den kaynaklanıyordu. Şuradan buradan konuşurken “Edebiyat sever misin?” dedi. Meğer kendisi yazarmış. Fuar Yıldızı, Senede Bir gün, Kadınlar Adası gibi birçok birçok tiyatro ve film senaryosu yazmış. 

Bize bir romandan bahsetti. Allah bilir o roman değil, kendi hayatlarıydı. O kadar duygulu ve güzel anlatıyordu ki, ağlamaya başladım. O gün bugün en yakın kardeşler olduk. Aradaki kapılar açıldı. Tek ev gibiydik.

Bizim için harika çocuk piyesleri yazmaya başladı. Her sene dünyanın en güzel tiyatro eserlerini sahneye koyduk. İhsan’ın yarattığı sahne dekorları da işin içine girince, ne eserler meydana çıktı. 

Sadece Özel Yeni Okul için değil, kız enstitüsü için de fevkalade iki piyes yazdı. Bir Öğretmen ve Altın Bilezik piyesleri, güzel defile sahneleriyle beraber son derece beğenildi. Bursa Milletvekili kolsuz Faik Yılmazipek öğrencilerimizi ve bizleri Ankara’ya götürdü. Cumhurbaşkanı İnönü’nün takdirini kazandık. Bizim için yazılanlar ise sanki bir üye gibiydi. 

Bir Çin Masalı, Bir Varmış Bir Yokmuş, Ona Söz Vermiştim, Bir Ömrün Bedeli gibi fevkalade eserler sahnelendi. Bunların rejisörlüğünü de kendisi yapardı. Bu arada her vesile ile yaptığım bütün konuşmalar da, hep Sadık Ağbinin kaleminden çıkıyordu. Okul, Müeyyet’in akıllı, iyi görüşleri; Sadık Ağbinin kuvvetli kalemi ile daha da iyiye gidiyordu.”  (Kağıtçıbaşı, 2015, s. 62-64 arası. Halime Yıldız’ın Müeyyet Şatıroğlu’nun hayatıyla ilgili yazısı için bkz. Bursa’da Yaşam, Ekim 2019, s. 240). 

Gazeteci Aykan Uzoğuz, 1986 yılındaki yazısında Bir Varmış Bir Yokmuş’u “manzum, eğitici bir çocuk oyunu” olarak nitelemiştir (Bkz. Bursa Hakimiyet, 5 Ağustos 1986) 

Bir Varmış Bir Yokmuş oyunu 27, 28, 29 Nisan 1954’te Özel Yeni Okul’da yeniden sahnelenmiş, oyunla ilgili yazı kaleme alan yazar, matbaacı, Muvaffak İnan “komediyal çocuk opereti” olarak nitelemiştir (Bkz. Ant, 1 Mayıs 1954).

Gazeteci, yazar İsmet Bozdağ ise, Bursa’da 41 yıl önce Sadık Şendil’in bir oyununu sahneleyen ilkokul çocuklarından bahseder. Seyrettiği oyunu çok beğenmiştir. (Bkz. Milliyet, 30 Temmuz 1986). 41 yıl öncesi 1945 yılına denk gelmektedir. Ne yazık ki oyunun adını yazmamıştır.  

Çiğdem Kağıtçıbaşı anılarında çocukken tanıştığı Sadık Şendil’i anlatır: 

“Müeyyet Hanım’ın Sadık Şendil’le beraberliği Bursa’da dedikodu konusuydu. Sadık Şendil o zamanlar tanınmazdı. Bursa’ya Tekel İdaresi tütün eksperi olarak geliyordu. Müeyyet’le İstanbul’dan liseden arkadaşmışlar. Nasıl bulduysa Bursa’da onu bulmuş. Müeyyet Hanım eşinden ayrılmıştı; kızlarıyla yaşıyordu. Evleri, bizim büyük konağın dörtte biri olan yan kısmıydı (dörtte üçü, ev sahibimiz İhsan İpeker’e satılmış olan bizim Özel Yeni Okul’du). Sadık Amca ile yaşamaya başladılar. Sadık Amca güler yüzlü, esprili, çok hoş bir insandı; hepimiz onu çok severdik. Okulun neredeyse içinde yaşadıklarından, Sadık Amca pencereden teneffüslerde bahçede oynayan çocukları seyrederdi. Onlardan ilham alarak ilk oyunlarını yazdı. Bunlar, manzum çocuk oyunları, daha doğrusu çocuk operetleriydi. Hepsi birbirinden güzeldi. Bu oyunlardan bazıları, Yonçin: Bir Çin Masalı, Bir Varmış Bir Yokmuş, Sana Söz Vermiştim. Hâlâ sözlerini, müzik ve şarkılarını hatırlarım. Sadık Şendil daha sonraları İstanbul’a dönünce çok iyi bilinen film senaryoları yazdı, Beklenen Şarkı, Kanlı Nigâr, Senede Bir Gün, Yedi Kocalı Hürmüz gibi. Sanırım Özel Yeni Okul için çok severek yazdığı ilk çocuk opereti, sonraki eserlerinin nüvesini oluşturmuştu.” (Kağıtçıbaşı, 2015, s. 75. Çiğdem Kağıtçıbaşı oyunları “tiyatro düzeyinde okul piyesleri” olarak nitelemiştir.)

Sadık Şendil, 1963 yılında bir kere daha Bursa’ya gelir. Özel Yeni Okul’un yılsonu müsameresini seyrettikten sonra şunları yazar: 

            “Bundan galiba on beş sene evveldi. Özel Yeni Okul için küçük bir sahne masalını küçücük yavrulara hazırlatmak için İhsan ve Süheyla hocalara nasıl ter döktüğünü hiç unutmam.

             Mektep temsil umumiyetle dudak bükülen gösterilerdir. Sahneye çıkacak çocukların ana baba ve yakınları müstesnâ, pek öyle herkesi ilgilendirmez. Bu yüzden de seyirciyi tatmin pek güçtür. Bizim Yeni Okul’un idarecileri de, bunu pek iyi bildikleri için müsamere dendi mi, aylarca çırpınırlar, uykudan yemekten kesilirler. Bunu pek yakından görmüşümdür. Her ne hâl ise, aradan yıllar geçti. Ben Bursamızdan ve bu gibi tatlı çalışmalardan o gün bugün mahrum kaldım. […]” (Şendil, Yeni Ant, 24 Nisan 1963).

UĞUR OZAN ÖZEN

 

Kaynakça:

Aydınoğlu, Numan, Sadık Şendil Hayatın Güldüren Yüzü, İstanbul: Alternatif Yayıncılık, 2023.            

Bozdağ, İsmet, “Sevgili Sadık Şendil”, Milliyet, 30 Temmuz 1986

Çanga, Sadrettin, “Kız Enstitümüzün Müsameresinde İki Saat”, Ant, 13 Nisan 1950.

Çizakça, Süheylâ, Bir Ömür Ki…, Bursa: Zirve Basım, 1990.

İnan, Muvaffak, “Özel Yeni Okul Müsameresine Dair”, Ant, 1 Mayıs 1954.

Kağıtçıbaşı, Çiğdem, Lülâ ve Ben, İstanbul: Doğan Kitap, 2015.  

Özen, Uğur Ozan, “Türk Ocağı’ndan Cumhuriyet Halk Fırkası’na, Fırka’dan Halkevi’ne Temsil Kolunun Hikâyesi”, Bursa Defteri, Yaz 2020, Sayı: 41.

Şendil, Sadık, “Halkevlerinin Temsil Kolları”, Ant, 4 Mart 1950.

Şendil, Sadık, “Bir Müsamerenin Düşündürdükleri”, Yeni Ant, 24 Nisan 1963.

Uzoğuz, Aykan, “Sadık Şendil Üstüne”, Bursa Hakimiyet, 5 Ağustos 1986.

Yıldız, Halime, “Bursa’nın Aydın Yüzü Müeyyet Şatıroğlu’nun Hayat Hikâyesi”, Bursa’da Yaşam, Ekim 2019, s. 236-242.

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku