Pınar Çekirge’den Çetin İpekkaya’ya Mektup

Pınar Çekirge
4,1K Okunma

Pınar Çekirge beş yıl önce bugün aramızdan ayrılan Çetin İpekkaya’ya bir mektup yazdı…

                       23 Nisan 2021

Sayın Çetin İpekkaya,

Sizinle hiç konuşmadık. Tanışmadık bile. Sadece izleyiciniz oldum. “Keşanlı Ali Destanı”nın televizyon dizisi versiyonunda örneğin. “Adak” filminde. Sahi, yönetmenliğini üstlendiğiniz “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı”, “Bir Kadın/Shirley Valantine”, “Yüzyüze”, “Saloz’un Mavalı” geldi şimdi aklıma. Hayran kalmıştım.

Biliyor musunuz, 1983 yılında 1402 ile İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları ve reji/sahne dersi verdiğiniz İstanbul Belediyesi Konservatuarı’ndan çıkartılmanız, bağışlanamaz bir suçtu. Bugün bile… 

Vatan haini (!) ilan edilmiştiniz resmen.

Tiyatrom’u sormak isterdim size. Almanya serüveninizi. Berlin yıllarınızı. Peter Stein’ı mesela. Galatasaray Lisesi’nde öğrenciyken rol aldığınız “İmparator John” adlı oyunu. Tabii, Genç Oyuncular, Kent Oyuncuları, Gülriz Sururi/Engin Cezzar Tiyatrosu, Arena Tiyatrosu, Gönül Ülkü/Gazanfer Özcan Tiyatrosu, Özel Kadıköy Tiyatrosu, Dostlar Tiyatrosu’nu. Muhsin Ertuğrul‘u.

CNSAD-Conservatoire National Supérieur d’Art Dramatique’de reji eğitimi alıp, Théâtre National Populaire‘de staj yaptığınız günleri…

1990 yılında Dilek Girgin Can ile gerçekleştirdiğiniz röportajda yer alan şu açıklama ders niteliğindeydi kuşkusuz :

“Ben öğrencilerime her zaman, birlikte çalıştıkları sanatçıların en az kendileri kadar sanatçı olduklarını kabul etmelerini söylüyorum. Ancak o zaman olmayacaklar olur hale, gelir.”

Sersem Kocanın Kurnaz Karısı oyunundan

Pek çok oyun yönettiniz: “Eşeğin Gölgesi”, “Kahvede Şenlik Var”, “Ahududu”, “Hortlaklar”, “Ayyar Hamza”, “Üç Memetler”, “Ana Hanım Kız Hanım”, “Hırsızlar Balosu”, “Bu Şehr-i İstanbul Ki”, “Aslan Asker Schwayk”, “Başkalarının Kellesi”, “Kürk Mantolu Madonna”, “Asiye Nasıl Kurtulur?”, “Pir Sultan”, “İnsanlığın Lüzumu Yok”,  “Fantezi Sevinç Getirir “…

Oyunculuk mu, yönetmenlik mi?” sorusunu sormak isterdim.

Berlin’de, Maxim Gorki Theater’da Çehov’un “Vişne Bahçesi”nde, son kez sahne alışınızın hikayesini de sizden dinlemeyi, yazmayı…

Ve elli üç yıl önceye dönüp, o rekorunuzu asıl sizden dinlemek için neler vermezdim…

İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları, Ayfer Feray Tiyatrosu, Deve Kuşu Kabare’de neredeyse aynı zamanda rejisini üstlendiğiniz “Kara Kız”, “Tepetaklak”, “Vatan Kurtaran Şaban”ın, bir kaç gün arayla prömiyer yapışının öyküsünü tüm detaylarıyla not almak…

Olmadı. Geç kaldım.

Ani İpekkaya‘dan dinledim sizi. O yılları, yönettiğiniz, rol aldığınız oyunları. Ortak çalışmalarınızı.

Ve günlerden bir gün, Genç Oyuncular’ın arasında bulur kendini Ani İpekkaya. 1957’de kurulan Genç Oyuncular’ın kadrosunda Genco Erkal, Mehmet Akan, Ergun Köknar, Çetin İpekkaya, Atilla Alpöge, Aram Gümüşyan, Esen Kolgu, Çiğdem Selışık da yer almaktadır. 

Çetin ve Ani İpekkaya

“Henüz konservatuvarda öğrenciyken, hocam Ahmet Kutsi Tecer elimden tutup Galatasaray Lisesi’ne götürdü beni. Orada da hocaydı kendisi. ‘Size kızımı emanet ediyorum’ dedi. Galatasaray benim için çok güzel oyunlarda yer aldığım bir deneyim süreci oldu, diyebilirim. Aynı süreçte Genç Oyuncular’la oynama başladım. ‘Woyzeck’i koymuşlardı sahneye ve ben Marie’yi oynamıştım. Bütün bir sene çalışıp maalesef sadece üç temsil verebilmiştik. Hatırlıyorum, siyah fon perdesinin önünde iki iskemle vardı. Perde açık ve oyuncular orada diziliyordu, sahnesi gelen rolünü oynuyor, sonra arkaya gidip bekliyordu sessizce. Bu, o tarihler için çok farklı, bir o kadar da aykırı ve önemli bir mizansen anlayışıydı hiç kuşkusuz. Mesela o oyunda ben ölüyordum rol gereği, sonra arkaya geçip sıram geldiğinde tekrar sahneye giriyordum ama seyirci bunu hiç yadırgamıyordu. Tiyatroda önemli bir gerçek vardır ki asla yadsınamaz: İyi sunarsanız seyirci her şeyi kabul eder ve benimser.”

“Araştırmacı tiyatroyu, her oyunu derin biçimde araştırmayı, analiz etmeyi Genç Oyuncular’da çalışırken öğrendim. Çetin’in çok katkısı oldu bu konuda.”

Keşanlı Ali Destanı oyunu yaratıcıları

Sonrasında Asaf Çiğiltepe’nin kurduğu Arena Tiyatrosu‘na katılır Ani İpekkaya. Sonradan kadrosuna Genco Erkal ve Çetin İpekkaya‘nın da katıldığı Arena Tiyatrosu’nda  Ergun Köknar,  Tolga Aşkıner gibi isimler de yer alacaktır. Ani İpekkaya, “Aslan Asker Schweik”, “Kayıp Mektup” ve “Kral Übü” adlı oyunlarda rol alır.

Gülriz Sururi / Engin Cezzar Tiyatrosu’nda “Canlı Maymun Lokantası”, “Othello” , “Keşanlı Ali Destanı”..

Derken Kadıköy Tiyatrosu’nu kurar Ani-Çetin İpekkaya çifti. Cahit Atay’ın “Ana Hanım Kız Hanım” oyunuyla açarlar perdelerini. Ruhi Su müziğini yapar oyunun, sahi Ayşen Gruda da vardır kadroda.

Yıldırım Önal da Kadıköy Tiyatrosu’na katılır çok geçmeden. ”Tahta Çanaklar”, “Baba Evinde Hayat” adlı oyunlarda Önal ve İpekkaya bir kez daha harikalar yaratır. Ancak Yıldırım Önal’ın git gide artan alkol sorunuyla baş etmek giderek zorlaşmaktadır. Kadıköy Tiyatrosu’nu sessiz sedasız kapatmaya karar verir Ani ve Çetin İpekkaya. Perde son kez iner.

Çetin İpekkaya’nın yönettiği Bir Kadın oyunundan

Ve İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu dönemi başlar…

Muhsin Ertuğrul, Ani ve Çetin İpekkaya’yı çok doğru biçimde değerlendirir. Başarılı yapımlarda yer alırlar. Çetin İpekkaya Şehir Tiyatrosu’nda ilk olarak “Eşeğin Gölgesi” oyununu yönetir. Oyun büyük beğeni toplar.

Sözü yine Ani İpekkaya‘ya bırakıyorum:

“Muhsin Bey, tiyatrodan ayrıldığında çok üzülmüştük. Dragos’taki evine gidip ‘Biz de sizinle ayrılmaya karar verdik’ dediğimizde bir an susup söyle demişti: ‘Ben giderim, yine gelirim çocuklar ama siz perdeyi kapatamazsınız’. Hakikaten gitti, sonra yine geldi ve biz de perdeyi kapatmamış olduk.”

“Muhsin Bey, Sabahattin Kudret Aksal’ın ‘Kahvede Şenlik Var’ oyununu Çetin İpekkaya’nın sahneye koymasını istemişti. Bay, bayan ve garson rolleri vardı. Yarı absürd ve hafif kareografik, balemsi mizansenler istedi Çetin İpekkaya. Çünkü oyunun kendisi de öyleydi, şiirsel bir oyundu. Ankara Devlet Tiyatrosu’da o sezon bu oyunu oynuyordu Gülgün Kutlu, Kerim Afşar’lı kadroyla. Onlar smokinli, fraklı, tuvaletli kostümlerle oynuyorlarmış. Bizse son derece sade ve gündelik giysiler içindeydik: Erkek açık gri bir kostüm, kadın uzun bir elbise ve talebelik dönemini canlandırırken sade bir öğrenci kıyafeti giyiyordu. Bu o dönem pek bilinmeyen, cesaret edilmesi zor bir yenilikti aslında. Sabahattin Kudret Bey bizim oyunu izleyince Muhsin Ertuğrul’a gidip ‘Bu mizanseni beğenmedim, kostümleriyse hiç beğenmedim, Ankara’daki gibi olsun’ demiş ısrarlı bir biçimde. Muhsin Bey, ‘Piyesi Çetin İpekkaya’ya emanet ettim, sorumlusu O’dur, karışamam’ diye yanıtlamış. Sonunda Çetin’i çağırmışlar yanlarına, O da ‘Böyle yorumluyorum teksti’ demiş. Sabahattin Kudret Bey, ‘Alırım o zaman oyunumu’ deyince Muhsin Bey kaşlarını çatarak ‘Elbette, geri çekebilirsin’ diye yanıtlamış, kesin bir ifadeyle. Muhsin Bey gençlerin önünü açmak istiyordu, o yüzden de onların yaratıcılıklarına müdahale etmekten mümkün olduğunca hep kaçınıyordu. Nitekim piyes o haliyle oynandı. Büyük ilgi gördü. Nasıl desem, adeta bir mücevherdi o piyes. Düşünün Tokat’a turneye gitmiştik alkışlar kesilmek bilmiyordu tam yedi kez selama çıktık.”

Bugün 23 Nisan Çetin Bey. Aramızdan ayrılışınızın beşinci yıldönümü. Hiç unutulmadınız. Öyle değerli izler bıraktınız ki arkanızda.

Sosyal medya hesabımda fotoğrafınızı paylaştım az önce.

Hakan Altıner: “Mükemmel bir öğretmen, sevgi dolu bir ağabey, gerçek bir dost. Huzur içinde uyusun” diye yazmış.

Ayşe Kökçü: “Işıklarda uyu Çetin Ağabey, sevgili hocam.”

Cengiz Korucu: “Çetin Hocamızı özlem ve sevgiyle anıyorum. Huzur içinde uyusun…”

Orhan Hızlı: “Sevgili Hocam ışıklarda uyu…” demiş. 

Daha pek çok yorum…

Hep saygı ve sevgi sözcükleriyle özlemle anılmak, güzel olmalı. Bunu fazlasıyla hak ettiniz. Tiyatro için verdiğiniz mücadele ve sanatçı kimliğinizle örnek oldunuz. Öğrenci ve izleyici yetiştirdiniz. Şablonlara, klişelere, ucuzluklara yaslanmadınız. Genelgeçere boyun eğmediniz. Eğilip bükülmediniz. Sezgi, yetenek, içgüdü, bilgi, birikim, düşgücünüzü katıp yarattınız bütün o karakterleri. Sonrasında hayatın tüm renklerini, insanoğlunun tüm duygularını ilave ettiniz ustalıkla. Anıtsal bir yönetmen oldunuz tiyatromuzda. Başarının doruğuna eriştiniz. Sahne dilinizi oluşturup, yaşama dair çok şeyler söylediniz cesaretle. Hayata kafa tutan gür sesiniz hiç unutulmadı. Daha ne olsun ?

Doğru hatırlıyorsam, 1 Mayıs 2016, Pazar günü saat 16.30 da, Gorki Tiyatrosu‘nda adınıza bir  veda töreni düzenlenmişti. 12 Mayıs Perşembe günü Stubenstraße, Berlin Friedenau’daki Sanatçılar Mezarlığı’nda ebediyete uğurlandınız.

Sizinle röportaj yapma konusunda, sizi yakından tanıma onuruna erişmekte geç kaldım. Beni bağışlayın.

Saygılarımla,

PINAR ÇEKİRGE

Not : Bu yazıya sundukları katkı için Ani İpekkaya’ya, Mehmet Atak’a ve geçtiğimiz Ağustos’tan bugüne bu yazı dizisinin oluşumunda hep yanımda olan Yavuz Pak’a bir kez daha çok teşekkür ederim.

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku