Nev-i Şahsına Münhasır Bir “Taşra Kabare”

Tolga Polat

Tolga Polat
tolga.tpolat@gmail.com

2012 yılında “Böyle Bitmesin” adlı Tv dizisinde başlayan iş arkadaşlığı ve sonra gerçek hayatta aşk, evlilik ve çocuk… Ve şimdi Kadıköy’ün en canlı sokağı, Neşet Ömer No:7’de nev-i şahsına münhasır bir Taşra Kabare

Kuşağının en iyi bir iki oyuncusu olarak anılan Nergis Öztürk ve “Güneşi Gördüm” adlı sinema filminde “Travesti Kado” performansı ile halâ akıllarda olan Cemal Toktaş’tan söz ediyorum… Böyle iki yetenekli oyuncu bir araya gelince her ikisinin de ayrı ayrı hayali olan Taşra Kabare,  2015 yılında kendilerine ait fiziki olarak ortada bir mekân yokken, önce projelendiriliyor ve akabinde hayata geçiyor…

temizlikisleri02

Taşra Kabare’nin ilk oyunu Toktaş’ın kaleme aldığı “Temizlik İşleri” adlı oyun, çeşitli sahnelerde konuk tiyatro olarak yer alıyor… Ve uzun uğraşlar sonucu İstanbul’da sahne açmanın tüm meşakkati ve deliliği göze alınarak, fiziki anlamda Taşra Kabare, 2016‘nın Ağustos ayında Kadıköy’ün en hareketli bölgesinde seyirciye merhaba diyor…

Burası iki ayrı kattan oluşan, kendi içinde Kabare Sahne ile bir bütün olan bir mekân… Restoranı, barı ve açık havada bir oturma alanı var… Kabare sahnedeki gösterileri Şef Gülcan Güzel tarafından hazırlanan leziz menünün tadına bakarak izlemek elbette mümkün… Kabare katının konsepti, 19. yüzyıl Fransa ve İngiltere’sindeki kabare mekânlarından esinlenerek hazırlanmış… İlk dönem kabarelerin ruhunu taşıyan vintage masalar, sandalyeler ve koltuklarla döşeli olan kabare katı son derece şık ve kullanışlı…

Sofa katı ise Taşra Kabare üretimi oyunların ve konuk tiyatroların sahne alacağı alternatif sahne düzenine göre planlanmış, değiştirilebilir 120 kişilik ayrı bir salon… Kendilerini; “Tiyatro oyunları, sinema filmleri, müzikli oyunlar üretmeyi amaç edinmiş, kesinlikle Arabesk, Pop, Caz ve Alaturka bir yapılanma” olarak tanımlayan Öztürk ve Toktaş’ı, ustaların mekân kapattığı, oturmuş ekiplerin dağıldığı, isim hakkı karmaşasından gereksiz bir hukuk savaşı vermek zorunda kalan emekçilerin olduğu bir dönemde, yeni bir mekân açma cesareti gösterdikleri için ayrıca kutlamak gerek… Bu arada mekânı aradığınızda Nergis Öztürk ve Cemal Toktaş telefonlara çıkabileceği gibi, yemek bölümü ve barda kendilerini çalışırken görebilmeniz de muhtemel, kısaca oyuncu egosuna yenilmeden mekânın her yerinde emek veriyorlar…

Ve Sahne projeleri… “Ölüm Hastalığı” ve “Kel Şarkıcı”

Ölüm Hastalığı
Mehmet Ada Öztekin’in yönetmen koltuğunda yer aldığı Nilüfer Güngörmüş Erdem ve Haldun Bayrı çevirisi ile dilimize kazandırılan, Marguerite Duras’nın yazdığı modern edebiyatın en güçlü metinlerinden sayılan eser bir uyarlama olarak sahneye taşınmış… Oyunda Cemal Toktaş ve Nergis Öztürk yer alıyor…

tk_06a5c4fd-1250-ed13-b052-ae7d6283a294“Ölüm Hastalığı”, bir adamın kendisine sevmeyi öğretmesi için deniz kenarında bir otel odasına para ödeyerek çağırdığı bir kadınla geçen günlerini, konuşmalarını, sessizliklerini konu alıyor… Ve anı yaşayamamak halini… Destansı yönleri ve lirik bir anlatım içinde, varoluşu, bireyin sıkıntısını merkeze alarak, erkeğin sevgisi ve tutkusunu paylaşabileceği kadını bulmasına rağmen bir türlü onunla bütünleşememesi üzerine odaklanan metin; varoluş ve sevgisizliği erkek kahramanı üzerinden adeta simgeleştiriyor… Duras’ın tasarımıyla kadın organı, erkeğin yalnızlığının kökenine inebileceği, varoluş sıkıntısıyla, hiçlikle yüzleşebileceği, sevgiyi bulabileceği bir metafor olarak kullanılırken, erkek, sevgi yoksunluğunun zorlamasıyla, yalnızlık hissiyle arayış içindedir… Ancak bu arayışı her seferinde çözümsüzlüğe doğru evrilir…

Modern zamanların parçalanmış kadın, erkek ve tüm bireylerin tedavisi mümkün olmayan yalnızlığı, deyim yerindeyse birbirinden kopmuş bir elmanın iki yarısının sonsuz yalnızlığını anlatan “Ölüm Hastalığı” bir yalnızlık senfonisinin ağır aksak kimi zaman bemol, çoğu kez diyez notaları gibi… Yönetmenin önermesi ile sinevizyon bir ekran üzerinde bir sorgu veya itirafçı odasında izlediğimiz erkek kahramanımız, kadınla sahne üstünde sadece bedeniyle var olarak bir ironi yaratıyor… Eylem bütünlüğünde her iki oyuncu da son derece etkili bir performans sunuyor…

tk_73c1deb7-6c85-2c03-b210-fc836a81c2e2

Kel Şarkıcı
İlk kez 1952 yılında yayınlanan ve Eugene Ionesco’nun birinci dönem oyunlarından olan “Kel Şarkıcı” absürd (uyumsuz) tiyatro anlayışı içinde herhangi bir yerde ya da her yerde, herhangi birinin ya da herkesin yaşayabileceği durumların veya hiçbir şey  ya da her şeyin açıklaması gibidir… Oyun, Ionesco’nun mantık yanında  mantık dışı, kural yanında kural dışıyı sorguladığı bir karşıt eserdir… Giriş, gelişme ve sonuç gibi bölümlerden oluşmayan metin, uyumsuz bir boşluğa atılmış yalnız ve çaresiz insanın trajik durumunu anlatmaktadır… Komik ve trajik öğelerin grotesk öğelerle güçlendirildiği oyun, raslantı, yaşam ve ölüm arasında tüm yaşadıklarımızın sonucuna odaklanmaktadır… Londra yakınlarında bilemediğimiz bir zamanda geçen eser, evli ve birbirine yabancı bir çift ve konukları arasında geçen sıradan bir günün, sıradan söz dizimleri ile süregelmesidir… Bu sıradanlık içinde yaratılmak istenen merak, oyunun temel noktasını oluşturmaktadır… Ionesco bu oyunu, “Dildeki klişelerin ve otomatik insan davranışlarının bir eleştirisi” olarak tanımlar…

Ülkü Tamer ve Genco Erkal çevirisi üzerinden yönetmen Serpil Göral tarafından bir kabare uyarlamasına evrilen metin, yüzyıllardır tek müşterinin uğramadığı tekinsiz bir kabarede başlıyor… Muvazenesiz bir bar patroniçesinin, yıllar önce hazırladığı ve mekândaki sineklere oynatmak istediği bir oyun var: Ionesco’dan “Kel Şarkıcı”… Oyun, orkestra, yemekler, içkiler hazır ama ne gelen vardır ne giden… Umutlarının tükendiği o gecelerden birinde, nasıl olduysa, içeri müşteriler doluşur ve oyun başlar…

tk_479d17a5-5732-cc31-1349-72562c2839ba

Mekân ile birebir uyum sağlayan bu uyarlama gerek oyuncu performansları, gerekse müzik kullanımı içinde tam bir kabare havası oluşturuyor… Oyuncular; Cemal Toktaş, Mehmet Akif Kızışar, Nergis Öztürk, Onur Dikmen, Onur Mahir, Serpil Göral, Yeliz Kuvancı bedensel olarak eylemin yansımasında adeta bir bütünlük oluşturuyor… Şarkılı ve danslı bu uyarlama, yabancılaşma ve yalnızlık imgeleri üzerinden yazarın mesajını bu eğlence içinde rengârenk yansıtıyor… Başarılı kostüm ve dekor tasarımı için ayrıca Hilal Polat’ı kutlamak gerek…

Cemal Toktaş ve Nergis Öztürk tarafından 2015 yılında bir kültür ve sanat yapım merkezi olarak kurulan nev-i şahsına münhasır Taşra Kabare’nin, canlı performanslar, kabare gösterileri, oyunlar ve alternatif performanslar izlemek için, dikkatle takip edilmesini kesinlikle öneriyorum…

 

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku