Engin Alkan: “Hamlet, Kabın Şeklini Almak Değil, Kabı Kırmak İsteyen Biri”

Pınar Çekirge
5,4K Okunma

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 2022-2023 Tiyatro Sezonu’nu William Shakespear’in ünlü eseri “Hamlet” ile açtı. Oyunun yönetmeni Engin Alkan ile prömiyerden önce bir araya geldik.

Alkan’ın “Hamlet” rejisini, “farklı, çağdaş bir okumayla, bugünden geçmişe uzanan son derece çarpıcı bir hatırlatma” olarak tanımlayabiliriz. 

Müze salonunda dolaşan genç bir adam, mermer bir lahit başında gizlice selfie çekerken, öyle biriyle karşılaşıyor ki… 400 küsur yıllık sınır anlaşmazlığı bir anda yok olup, gidiyor. Genç adam etrafında olup bitenlere bakıp kendini izlemeye başlıyor adeta. Sanrı ve gerçek, düş ve gerçeküstü birbirine karışıyor aniden. Hayatı seyrediyor, hayatı yeniden yaşıyor.

Engin Alkan rejisiyle uzaklık, zaman gibi detaylar ortadan kalkıyor ve izleyici giderek bir başka dünyaya transfer olduğunu hissediyor.

Gertrude, Hamlet, Polonius, Claudius, Ophelia ve diğerleriyle buluşma anı işte böyle başlıyor.

Ben Anadolu, Bernarda Alba’nın Evi, İstanbul Efendisi, Şark Dişçisi, Tarla Kuşuydu, Şekerpare, Çürük Temel, Vişne Bahçesi, Antigone gibi oyunlarda unutulmaz rejilere imza atan Engin Alkan, Hamlet’in genel provası öncesi sorularımız yanıtladı.

Pınar Çekirge – İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Hamlet (Kerim Afşar ve Engin Cezzar’ın büyük bir başarıyla yaşar kıldığı Hamlet’ler ve ilk kadın Hamlet’imiz Nur Sabuncu rol almıştı) 1990’ların başında Andre Brian’ın yönettiği, Ayhan Kavas’ın oynadığı Hamlet’in ardından Hamlet uzun bir aradan sonra yeniden izleyicisiyle buluşuyor. Neden Hamlet?

Engin Alkan – Hamlet, Şehir Tiyatrosunun Hamlet temsilleri bizim için son derece önemlidir. Özellikle 1927/1928 tiyatro döneminde sahnelenen Hamlet, birtakım yeniliklerle oynanmıştır. Muhsin Ertuğrul, Hamlet rolünü oynamakla kalmamış, ayrıca bu oyunu sahneye çok farklı bir şekilde koymuştur. 1941- 1942 tiyatro mevsimindeki sahnelenişinden itibaren pek çok tartışmalara yol açar. O yüzden, Muhsin Ertuğrul’dan beri, yönetim anlamında sanatsal tercihlerin daha okunur hale gelmesi için Hamlet sahnelemeye karar vermek iyi bir şey. Muhsin Ertuğrul ve O’nun tiyatroya getirdiği, kazandırdığı can üzerinden bir tercih ortaya konuluyor. Genel Sanat Yönetmenimiz, Ayşegül İşsever’in de bu anlamda bir vizyonu var. O, ‘’Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ni Hamlet ile açmak istiyorum‘’ dediği zaman bir tercih ortaya koymuş oluyor.

Pınar Çekirge – Aslında Hamlet uzun süredir gündemimdeydi, öyle değil mi?

Engin Alkan – Hamlet, bütün zamanların ve kültürlerin içinde en çok yorumlanan oyunu. En önemli oyunu ve en riskli oyunu. Şehir Tiyatroları’nda uzun yıllardır yapılmamış bir oyun. Benim için de, hep ertelediğim bir oyunu. Çünkü böylesine büyük bir başyapıta hep hazır olmam gerektiğini düşündüm. Biraz daha olgunlaşmayı, düşüncelerimin berrraklaşmasını bekledim. Ve baktım ki altmışıma merdiven dayamışım, artık yapman lazım dedim. Aslında biz Hamlet’e Şehir Tiyatroları’nın “klasikleri seyirciyle buluşturma” kararından önce karar vermiştik. Zaten aklımızda vardı, araya pandemi girdiği için beklemeye alınmıştı. Sonra Hamlet ile birlikte diğer klasikleri de ekleyelim ve ağırlıklı olarak klasiklerin olduğu bir sezona gidelim kararına varıldı. 

Pınar Çekirge – Tahminimde yanıldığımı sanmıyorum, tıpkı Vişne Bahçesi, Antigone’de olduğu gibi özüne ihanet edilmemiş, farklı bir Hamlet izleyeceğiz değil mi?

Engin Alkan – Evet. Çünkü ben yönetmen tiyatrosu yapıyorum. Hamlet’i, özellikle klasik metinleri “olduğu gibi sahnelemek” bana biraz müzelik gibi geliyor. 400 yıllık bir metnin bugünün seyircisinde nerelere temas edeceğini kurgulamak zorundasınız. Metni okunabilir, bu coğrafyaya, bu kültüre, bu zaman dilimine ait hale getirmeniz gerekiyor. Dolayısıyla ben bir okuma geliştirdim. Ben de bunlar üstünden br okuma geliştirdim. Seyirci doğru soruları sorsun, kendi hayatlarından parçalar/kesitler görsün ve 400 yıllık bir metnin ne anlattığına dair bir anlayış geliştirsin istedim. Dolayısıyla da bunu yapmak için metni ve ilişkileri yorumlamak gerekiyor. Yeni buluşlar yapmak gerekiyor.

Pınar Çekirge – Nasıl mesela?

Engin Alkan – Daha feminist bir okuma geliştirdik mesela… Biz de resesif, pasif iki kadın karakter yok. Gertrute ve Ophelia, erkeklerin dünyasına hasbelkader girmiş, bir kenara atılmış karakterler değil. Hepsinin bir hayat hikayesi var. Diğer erkek karakterler gibi onların da gelişimlerini görüyoruz, finallerini görüyoruz. Shakespeare’de tartışılan kadın karakterlere çok olanak tanınmıyor eleştirisine biz kendi okumalarımızda bir yanıt vermiş olduk. 

Yavuz Pak – Geçen sezon yönettiğiniz Antigone oyununda zekice kurgulanmış güncel siyasi göndermeler vardı. Benzer bir yorum Hamlet için de geçerli olacak mı?

Engin Alkan – Aslında ikisi de bir başkaldırı oyunu. Sisteme başkaldırı anlamında birbirlerine çok benziyorlar ama ikisi de bambaşka yöntemlere sahip. Antigone ile Hamlet’i ayıran şey, Antigone, başkaldırısını toplumsal infial haline getirmeye çalışan bir karakter. O’nun başkaldırması için kitlelere ihtiyacı var. Kitleleri arkasına almaya ihtiyacı var.  Bir sivil itaatsizlik eyleminin toplumu tetiklemesine ihtiyaç var.  Hamlet karakterinde de bir başkaldırı hikayesine sahip fakat O, kimseye ihtiyaç duymuyor. O, sistemi oluşturan çarkın içindeki biri; bir prens. Çarkın dişlilerinden biri ve sisteme yabancılaşıyor. Kendine ve diğer çarklara bireysel, tek başına bir savaş açıyor. Bu savaşın içinde de yaşamı sorguluyor. Bütün işi yemek ve uyumak olan insana, insan denilebilir mi?  Peki o zaman insan kime denir?  Hamlet bu anlamda kendi içine yanan bir mum gibi, Antigone ise bütün toplumun fitilini ateşlemeye çalışan bir çakmak taşı. Fakat evet ikisi de sistemle karşılaşıyor ve ikisi de sistem tarafından yok ediliyor. 

Neslihan Ekim – Hamlet’e pandemi sürecinde karar veren Engin Alkan’ın bireysel motivasyon neydi peki? Kurumsal düzlemden bağımsız bireysel olarak duygunuzun kaynağı ne oldu? 

Engin Alkan – Hamlet, kendi varlığını ortaya koymak durumunda, çok genç meselelere sahip. Kabın şeklini almak değil, kabı kırmak isteyen biri. Bunlar gençlerin cesaret edebileceği, göze alabileceği şeyler. Fakat yaş aldıkça, deneyim sahibi oldukça, Hamlet’e daha çok yakınlaştığımı fark ettim. Hayatla ve sistemle kurduğumuz ilişki, sistemin bizi zorladığı, bizim günümüzü geçirmek için yaptığımız eylemler. Hangisi eylem? Yakınacağız, iki tweet atacağız, post paylacağız ve meseleleri halloldu sanacağız. Çözüme katkıda bulunduğumuzu zannedeceğiz ama hayat öyle değil. Eylem, sadece çıkıp sokaklara bağırmak, direnmek, slogan atmak mı? Sanat yapanlar, müzik yapanlar, yazı yazanlar eylem yapmıyorlar mı? Peki eylem nerede başlıyor? Dünyayı nerede, nasıl dönüştürüyoruz? Bunlar yaşandıkça, hayat, sistem bizi sıkıştırdıkça, üstüne daha çok düşünülen problemler haline geldi. Hamlet, benim için giderek daha çok önem kazandı.  Hamlet’in eylemi ya da eylemsizliği… Buradaki mesele, gidip babanın (sistemin) canını almak mı? Yoksa ona karşı gelmek mi? Hangisi? Baba figürü sistemin, özellikle günümüz ataerkil sistemin en başında duran şey. Herkes, istese de istemese de, o figüre hizmet ediyor. Sistemin çarklarını döndürmeye devam ediyor. Kocaman bir organizma bu, en tepesinde kral duruyor. Herkes, yaşayabilmek için, konfor için, önemsenmek için veya başka bireysel nedenlerinden çıkarlarından dolayı sistemin varlığını sürdürmesine katkıda bulunuyor. Bir kişi çıkıp “Ben sizden olmayacağım! Bu kaderi yaşamayacağım. Ben mezarımı seçme hakkına sahip olmak istiyorum. Sizin bana öngördüğünüz mezara girmeyeceğim” diyor ve başkaldırıyor. 

Neslihan Ekim – Alanım metamodernizm olduğu için, biliyorsunuz postmodernizm artık bitti…

Engin AlkanEvet, bitti.

Neslihan EkimMetamodernizmin en önemli unsurlarından birini, siz yıllardır yapıyorsunuz… Bu bağlamda, kültürel duyarlılık ve kendi kültürümüzün içinden yeniden yapılanmaya giden bir sanat anlayışınız var. Hamlet oyununun alt metnini oluştururken, yine benzer bir Engin Alkan imzası attınız mı? Hamlet, günümüzü bu anlamda yakalarken, özellikle tercih ederek yerleştirdiğiniz salınım yaratan metamodern bir sahne var mı? 

Engin Alkan – Var. Oyunu biz bugün başlattık. Bugün bir müzede. Bir tiyatro öğrencisi, rastalı saçlı, siyah ojeli, dövmeli… Geliyor ve müzede küçük bir prova yaparken, dekorun içinden tüm karakterler canlanmaya başlıyor. Bugünün içinden 400 yıl öncesine bir salınım var denilebilir. Bir koruma var müzede. Bir güvenlik görevlisi… Mezarın üstüne oturup selfi çeken tiyatro öğrencisini uyarıyor, ‘’yasak!’’ nidalarıyla ikaz ediyor, “kalk oradan” diyor. Oyunda Horatio’ya dönüşen karakterimiz, Hamlet’i mezara kapattıktan sonra yine kendi kimliğine dönüyor ve şu sözlerle oyunu bitiriyor:’’ Ey aklım! Bundan sonra ya ateşle kendini ya da beş para etmediğine yan!’’ Tam o sırada koruma tekrar geliyor ve yine aynı haraketi yapıyor: ‘’Hiştt… Kalk oradan!’’ 

Pınar Çekirge – Her yönetmen gibi işe başladığınızda bir hayaliniz vardı… Yarın perde açılacak, oyunun prömiyeri yapılacak. Peki sizce bu hayalinizin ne kadarını gerçekleştirdiniz? 

Engin Alkan –  Büyük ölçüde gerçekleştirdiğimi söyleyebilirim. Ben oyunlara çok uzun sürelerde hazırlanıp provalara başlıyorum. Oyun oyuncularla ve diğer tasarımcılarla buluştuğunda işin büyük bir kısmı benim için bitmiş oluyor. Sonraki süreç elbette değişmeye uğruyor. Bazen gelişiyor, bazen dejenere veya deforme olabiliyor. Burada şahane bir ekiple çalıştım. Çok genç, çok dinamik, hepimizin öğrenme sürecine katkıda bulunan iştahlı bir ekiple çalıştık. Yeniden öğrenerek, yeniden keşfederek, metnin daha derinine inerek ekiple birlikte hayalimi büyük ölçüde gerçekleştirdim. Günahıyla sevabıyla bu iş benim tasarımım diyemem elbette ama tasarladığım her şeyi, hatta fazlasını yaptığımı söyleyebilirim.

Yavuz PakBu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyoruz.

Engin Alkan – Ben de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederim. 

PINAR ÇEKİRGE – NESLİHAN EKİM

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku