Direniş Arzusu: “Bahar Noktası Opereti”

Genç Eleştirmenler
2,2K Okunma

Dilan Erdoğan (*)

Bahar Noktası Opereti, Tatavla Sahne’de, Eraslan Sağlam yönetmenliğinde seyirciyle buluşuyor. Oyun metni, Can Yücel’in, Shakespeare’in “Bir Yaz Gecesi Rüyası” oyununun çevirisiyle yeniden ele alıp uyarladığı metin. Eraslan Sağlam, Can Yücel’in uyarladığı metne, reji düzenlemeleri ve oyunun merkezine aldığı “aşk, direniş” konularıyla yeni bir boyut kazandırmıştır.

Bahar Noktası’nda Atina ve Orman olmak üzere birbirine zıt iki dünya anlatılır. Atina’nın katı kuralları yaşayan insanları kendine tutsak ederken, Ormanın yasaları insanları şehvet dolu bir dünyanın içine çeker. Atina’nın katı kuralları Tezeus tarafından sürdürülür. Tezeus, savaş sırasında tutsak ettiği Amazon Kraliçesi İpolita ile zorla evlenmek üzere onu alıkoymuştur. Oyunda birbirine aşık Hermiya ve İskender adlı iki genç vardır. Ancak Hermiya’nın babası İskenderle aşkına katiyen karşıdır ve Hermiya’nın karşısına evlenmesi için kendi uygun bulduğu bir adayı çıkarır. Bu aday Dimitri’dir. Dimitri, Hermiya ve İskenderle karşılaştığında Hermiya tarafından reddedilir. Hemen ardından İskender ve Hermiya ormana kaçmaya karar verirler. Kaçış planını duyan Dimitri, peşlerine takılır ancak kendisinin de bilmediği bir şey vardır, Dimitri’nin aşığı Eleni de bu yolculukta onu takip etmiştir. Hep birlikte yeni bir dünyaya, Ormana adım atarlar. Orman, periler kralı Babaron ve periler kraliçesi Müzeyyen tarafından yönetilmektedir. Müzeyyen ve Babaron arasında, Müzeyyen’in kendisinin baktığı Hindistanlı köle bir çocuğu Babaron’a vermemesi sebebiyle tartışma çıkar. Babaron, Müzeyyen’i cezalandırmayı kafasına koyar ve Müzeyyen uyurken sihirli çiçeğin suyunu gözüne damlatır. Müzeyyen gözünü açtığında karşısına çıkan ilk kişiye aşık olacaktır. Bu sihirli çiçeğin suyu yanlışlıkla başka gözlere de sıkılınca olaylar içinden çıkması zor, karmaşık bir hale gelir. Oyunun sonunda ise karışıklıklar çözülür. İskender ile Hermiya’nın evlenmelerinin önündeki engel kalkar.  Oyun,  esnaflardan oluşan bir kumpanyanın düğün şenliklerinde oyunlarını sergilemesiyle son bulur.

Eraslan Sağlam’ın Can Yücel’in uyarlamasını yeniden ele aldığı Bahar Noktası Opereti, müzikli bir ön oyunla açılıyor. Müziğin sözleri Shakespeare’in 66. Sonesinden, bestesi ise Sarper Özsan’ın 1 Mayıs için bestelediği marştan alınmış. Marşın ilerleyen bölümlerinde, sahnede biri kadın biri erkek iki genç kalır. Gençlerin elinde Can Yücel’in Bahar Noktası metni vardır. Azalan ışığa rağmen kitabı okumaya kararlıdırlar, ışık azaldıkça onlar ışığa daha da yakın dururlar. İki oyuncunun kostümü Gezi direnişinde anımsatacak şekilde seçilmiş ve yüzlerinde yine Gezi direnişinde koruma amaçlı takılan beyaz maskeler var. Bu yolla izleyiciye, oyunun merkezine alınan “direniş” teması oyunun en başında sunuluyor. 

Atina’daki zorba düzen, birbirine büyük aşk besleyen gençlerin önüne engeller koyan ve aynı zamanda Tezeus gibi despot bir yöneticinin bir kadını zorla alıkoyduğu bir düzen. Orman ise, Atina’nın otoriter düzeninin aksine, özgürlüğün, aşkın ve  şehvetin hüküm sürdüğü bir yer. Düzenin baskısı altında yaşayan gençlerin duygularını istedikleri gibi yaşadıkları bu düzenin nüveleri, özellikle Tezeus’a karşı duruşlarında belirginlik kazanıyor. Bu karşı duruş, oyunun başlangıcında Gezi direnişiyle analoji kurularak zamanlararası bir ilişkiyle gösteriliyor.

Can Yücel Bahar Noktası metnini, Shakespeare’in dünyasıyla bir hesaplaşmaya girerek yazmıştır. Bu hesaplaşmanın metinde en görünür kılındığı yer, dil kullanımı. Bir Yaz Gecesi Rüyası’nda şiirsi bir dil kullanılır. Can Yücel uyarlamasında ise, metindeki şiirsel kullanım yok edilmez; ancak argo sözcükler, deyişler ve söylencelerle metin yeni bir boyut kazanır. Böylece, Can Yücel,  metni “geleneksel tiyatromuza” uygun bir biçimde ele alınmaya açık hale getirir. Eraslan Sağlam yönetimindeki oyunda, geleneksel öğelerin pekiştirildiğini görürüz. Geleneksel tiyatrodaki aksan taklitleri,  özellikle “kumpanya oyuncular”ı arasında geçen sahnelerde görünür kılınıyor. Kumpanya oyuncuları Roman, Rum aksanıyla konuşuyorlar. Bu aksanların kullanımı, seyirciye kendi coğrafyasına yakın bir dünyanın kapılarını aralıyor ve taklide dayalı gülmece öğeleriyle geleneksel tiyatro anlayışı destekleniyor.

Oyundaki mekan kullanımı dikkat çekici. Ormanda ve kumpanya oyuncularının yer aldıkları sahnelerde oyun alanının tamamı izleyicilere açılıyor ancak, Atina’da geçen sahnelerde bir paravan kullanılarak sahne gerisi seyirciden saklanıyor. Bu paravan, Atina ile izleyiciler arasına bir sınır çiziyor adeta. Seyirci sahnenin kurulduğu alanın çok geniş bir alan olduğunu biliyor fakat, tragedyalardaki gibi sadece gösterilmek istenen kadarını görebiliyor.  Sahnelemede, orman olarak sunulan mekan, atmosfer yaratmada etkili kullanılmış. Sahnenin tavanından indirilen halatlar ormandaki sarmaşıkları andırır biçimde zaman zaman birbiri içine geçip çözülüyor ve oyuncular bu halatları birleştirerek kendilerine yeni bir oyun alanı açabiliyorlar.

Oyun, kumpanya oyuncularının sarayda bir oyun sahnelemeleri ile son buluyor. Bu sahne kaynak metinden farklı. Kaynak metinde şenlikli bir şekilde biten sahne, Bahar Noktası Opereti’nde ezilenlerin Tezeus’a karşı tepkilerini, öfkelerini gösterdikleri bir sahneye dönüşüyor. Özellikle İpolita, ait olmadığı bir alanda sevmediği bir adamın kendisini tutsak etmesi yüzünden yaşadığı dehşeti ve mutsuzluğunu gözler önüne seriyor. Tezeus, kumpanya oyuncularının sahneledikleri oyundaki tiratlarla eğleniyor ancak, bir süre sonra tek başına kaldığını, yalnız bırakıldığını anlar. Ezilenler ise bir arada ve dayanışma halinde olmanın gücü ile oyuna damga vuruyorlar.

Oyun, Can Yücel’in metnine yeni bir boyut kazandırarak “ezen-ezilen ilişkisinin” görünür kılındığı ve ezilenlerin otoriteye karşı başkaldırısının öne çıkarıldığı bir yorumla ele alınıyor. Arzu ve direniş ekseninde ilerleyen oyun, bu haliyle  “tabu kırıcı” bir nitelik kazanıyor. Bahar Noktası Opereti, başından sonuna kadar, baskıcı, otoriter bir rejime karşı  direnen ve özgür bir dünya kurmaya çalışan ezilenlerin hikayesine odaklanıyor ve izleyiciye doğrudan bir yönlendirme yapmadan “başka bir dünyanın” kapılarını aralıyor.

Dilan Erdoğan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü Lisans öğrencisi

 

Oyunun Künyesi:

Yazan: William Shakespeare
Türkçe Söyleyen: Can Yücel
Yöneten: Eraslan Sağlam
Koreografi: Özge Midilli
Sahne Tasarımı: Sırrı Topraktepe
Kostüm Tasarımı: Hilal Polat
Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan

Oyuncular:
İpolita / Müzeyyen : Ürüncan Keskin
Tezeus / Babaron : Erkan Aytemur
Hermiya: Nasmina Tüten
Eleni: Dila Kavasoğlu
İskender: Yiğit Emrah Gümrah
Dimitri: Atahan İsmail Keskin
Filostrata: Tuba Zehra Sağlam
Ege: Utku Çetin
Cin – Babacan – Bican – Perilicin: Tuba Zehra Sağlam , Utku Çetin
Testere (Marangoz) : Murat Yılmaz
Öreke (Dokumacı) : Murat Avni Yürekli
Körük (Körük Tamircisi): Metehan Çetinalp
Teneke (Lehimci) : Ercan Ertan
Mengene (Doğramacı): Saadet Lokumcu
Yüksük (Terzi): Furkan Tekbıyık
Mürdümük: Yağmur Yılan
Örümcek: Zeynep Gönenç
Müzisyen Artiz I: Esat Utku Acar / Hüseyin Doğan
Müzisyen Artiz Iı: İnci Gonca Beker / Çağla Yenen

Yönetmen Yardımcısı: Ebru Alkanat
Asistan: Şebnem Eker
Kostüm Uygulama: Tuba Zehra Sağlam
Işık / Efekt Uygulama: Kerim Küçük
Dekor / Aksesuvar Uygulama: Pınar Yalım
Fotoğraf: Ertuğrul Dinler
Afiş Tasarım: Bülent Fidan
Sahne Amiri: Şebnem Aktay
Genel Koordinatör: Ertan Kılıç

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku