Yoksa İzahı Vardır Mizahı: “Enis Fosforoğlu”

Pınar Çekirge

O’nu ilk tanıdığımda, “Bizim Sokak” programının Enis Ağabeyi idi. Gün geldi Levent Kırca ile “Siz Olsaydınız Ne Yapardınız” diye sordu bize. Yutkunduk, cevap aradık. Seyircisiyle, kendi tanımıyla, tek kişilik laflamalar yaptı arada. “Beni Siz Delirttiniz” dedi. Sitem up‘larda bulundu.

Annesi Mualla Kavur. Babası Renan Fosforoğlu. Ağabeyi Ferdi Merter. Teyzesi Belkıs Dilligil. Eniştesi Avni Dilligil. Yeğenleri Almura Merter, Rahmi Dilligil, Çiçek Dilligil. Kızı Seren Fosforoğlu. Ayrıca Muazzez Arçay, Nezahat Tanyeri, Erhan Dilligil, Aliye Rona, Zihni Rona. Öyle bir aile ki, neredeyse her ferdi sanatın içinde.

Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Ankara Devlet Konservatuarı’nda okudu Enis Fosforoğlu. Yedi yıl Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çalıştı. Bu süreçte liselerde oyunlar yönetti. Sinema, televizyon, gazino çalışmaları yaptı.

Bir röportajında “Ben tiyatroya gönül enayiliği diyorum. Para ile açılamaz tiyatro, belli bir enayiliği gerektiriyor. Dört yıl önce iki yüz bin liram vardı. Gazinodan kazanmıştım. Sinema, tiyatro var, para yok. Tiyatro bir üst yapı kurumudur. İnsanı anlattığı için halka seslenmek zorunda…” demişti.

Sahne ışığı, sevimli, sıcak oyunculuğunun yanısıra rol hakimiyeti, tiyatro için verdiği onurlu mücadelesiyle de, döneminin en önemli oyuncularından biriydi. Ve hep öyle kaldı.

Rol aldığı, yönettiği, yazdığı tüm piyeslerde, kendi gerçeğini yaşar kıldığı kimliğe katarak, o karakterin sahnede inandırıcı olmasını sağlamıştı. Yeteneği, oyunculuk tekniği rolüne kattığı ‘hayat suyu’ydu, hiç kuşkusuz.

Turneler, ödüller… Başarılar.

Ve o oyunlardan bazıları: Düğün, İsmail Nasıl Büyüdü, İşte Bu Evlilik, Aceleci Kale, 81’de Neler Oldu, Turizm Patlaması, İkiz Kardeşim David, Buzlar Çözülmeden, Duvarların Ötesi, Kanlı Nigar, Bir Kadın Bir Erkek Bir Çocuk, Ben Oyuncak Değilim, Şıpsevdi, Genelevde Yas, Kahvaltıda Neredeydin, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Deli Emine, Ayyar Hamza, Postacı, Seferi Ramazan Beyin Nafile Dünyası, Pantolonunu En Son Ne Zaman Gördün, Herkes Mi Hırsız, Beyefendiyi Görmek İstiyorum, Biraz Bakar Mısınız Bayan, Kime Kalacak, İyi Misin, Deli, Beni Siz Delirttiniz.

Perdesini hep açık tutmaktı amacı… Tuttu da.

“Perde! Konservatuar sınavında ‘Parçana başla. Hadi, oyna’ anlamına gelen bir komuttu bu. Yirmi bir yıldır bu komutu veririm kendime. Çünkü sezon başıdır. Start zamanıdır. Perde! Gece saat 21 de Perde! Cumartesi saat 15.30 da Perde! Pazar 18.30 da Perde! Oyunlarda perde kullanmadan da Perde! Çünkü dünyanın en güzel seyircisi gelmiş:Tiyatro Seyircisi. Ona ihanet yok. Ona yanlış yok. Ona saygı, sevgi var.”

“Mutluyüz Ailesi”, “Karşı Karşıya” adlı televizyon, “Enis Fosforoğlu ile 5 Dakika” ve “Enis Fosforoğlu ile 100 Dakika” adlı, büyük ilgi gören radyo programlarına imza attı.

Aktör ve drama eğitmeni Doğan Adnan Dileroğlu ile, hocası, rol arkadaşı Enis Fosforoğlu’nu, Enis Fosforoğlu Tiyatrosu’nu (EFT) konuştuk.

Enis Fosforoğlu ile tanışmasını sordum önce. Sonra Enis Fosforoğlu’nu anlatmasını istedim Doğan Adnan Dileroğlu’ndan. Ve diğer söyleşilerin aksine aradan çekildim. Fazla karışmadım, didiklemedim. Ne söylediyse noktasına, virgülüne dokunmadan yazdım.

“Altı yaşındaydım. Moda’da teyzemin evinin balkonunda ben, annem, teyzem beraber oturuyorduk. Annem birden, ‘A Enis Fosforoğlu geçiyor ‘dedi. Hiç unutmuyorum lacivert bir ceket giymişti. ‘Bana fıkra anlatır mısın’ diye seslendim. Durdu. Gülümseyerek el salladı.”

Aradan tam on yıl geçecek ve 5 Şubat 1988 günü Doğan Adnan Dileroğlu, Enis Fosforoğlu’nun öğrencisi ve Enis Fosforoğlu Tiyatrosu’nun oyuncusu olacaktı.

Enis Fosforoğlu tek bir şey söyledi on altı yaşındaki genç adama: “Provaya da, oyuna da tam bir saat önce geleceksin.”

Zaten annesinin elinden tutup götürdüğü Akbank Çocuk Tiyatrosu ile, çoktan enfekte olmuştu Doğan Adnan Dileroğlu. Tiyatro kanına girip, yerleşmişti. İflah olmayacaktı bundan böyle.

“Lisede tiyatro kulübün deydim. O günlerde Halkbank Çocuk Tiyatrosu için oyuncu aranıyormuş. Evdeyim.Telefon geldi. Okuldan Okay Ağabey (Tiyatro Alkış’ın sahibi Okay Şenol) durumu anlattı. Heyecanlanmıştım. Babama dönüp, ‘Tiyatrocu olacağım’ dedim. Babam bu kararımdan pek memnun olmadıysa da, beni tiyatro konusunda asla engellemedi. Hatta teşvik etti. Ve Enis Fosforoğlu Tiyatrosu’na başladım. İ.Hakkı Şen ile tanışıklığım vardı. Oğlu Murat okul arkadaşımdı. Yabancılık çekmedim, diyebilirim.”

“Enis Fosforoğlu Tiyatrosu gerçek bir aileydi aslında. Sevgi, saygı, disiplin ve hissedilen güven duygusu. Hepimizi kollar, nasıl derler, üstümüze titrerdi Enis Hoca. Turnelerde hep birlikte hareket ederdik. Bizi iki evladından ayırmaz hatta onlardan daha çok ihtimam gösterirdi.”

“Şimdi olduğu gibi, günlük turneler olmazdı o yıllarda. Turne en az yirmi, otuz gün sürerdi. Örneğin Gaziantep’te matine/suare üç gün, altı oyun, hemen ardından Adana’da matine/suare dört gün, sekiz oyun…”

Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde Pazartesi hariç, her gün oyun vardı. Çarşamba saat 15.30 da matine, Cumartesi-Pazar yine matine/suare devam eden bir tempoydu bu. Düşünün, cumartesi ve pazar günleri Suna Keskin, Belkıs Dilligil ve tüm kadro, önce Aksaray Yıldız Sineması’nda saat 11:00’de Ziraat Bankası Çocuk Tiyatrosu, saat 13:00’de Çevre Tiyatrosu’nda Halkbank Çocuk Tiyatrosu olarak, iki ayrı oyun oynar ve hızla Kadköy Halk Eğitim’e geçip saat 15:30 ve 21:00’ de sahne alırdık. Belkıs Dilligil bir gün olsun, bize taksi parası ödetmezdi.”

“Ekim başında sezon açılırdı. Pazar oyundan sonra bazen turne yapar. Dönüp oyunumuzu oynayıp, tekrar bir başka turne için yola çıkardık. Müthiş bir tempoydu bu. İnanması zor ama, bazen hangi şehirde olduğumu bile karıştırdığım olurdu.”

“Enis Fosforoğlu Tiyatrosu’nun kadrosunda Suna Keskin, Ayberk Atilla, Volkan Saraçoğlu, Mualla Kavur, Seren Fosforoğlu, Füsun Erbulak, İsmail Hakkı Şen, Belkıs Dilligil, Ayça Bingöl gibi pek çok oyuncu vardı. Tabii, bu isimler ilk aklıma gelenler.”

“Enis Hoca, Avni Dilligil ve Nisa Serezli’ye adeta tapar, onları çok severdi.”

“Bu mesleğin nasıl bir özveri gerektirdiğini Enis Hoca, Belkıs Teyze, Suna Abla’ dan öğrendim ben. Suna Abla kostümüne özen gösterir, her detayı dikkatle incelerdi. Hatırlıyorum, Konya’da turnedeyiz. Gözü enfeksiyon nedeniyle kapanmış durumda, üç gün boyunca bir kez olsun yakınmadan matine suare oynamıştı.”

“Enis Hoca bir defasında şöyle demişti: ‘Oyunculuk anlayışının tiyatroma ve eser seçimine yansıması elbette, kaçınılmazdı. Devamlı aynı tür oyunlar oynayan bir tiyatrodan, önce ben sıkılırım. Hep kendini tekrarlayan bir aktöre kim ne derse desin, ben oyuncu demem. Seyircimi şaşırtmadan oyun dağarcığıma çeşitlemeler getirmeye özen gösterdim yıllardır.”

“Eğitime önem verirdi Enis Hoca.Çok öğrenci yetiştirdi. ‘Oyuncu olmazlarsa, iyi bir seyirci olurlar nasılsa’ derdi. Hep söylediği bir şey vardı: ‘Önce doğru oyna, sonra güzel oynarsın’. Kimse kendi gölgesinde serinleyemezdi madem, o halde bu meslekte güçbirliği, özveri önemliydi. Ve hep eğitim.”

“Binbir zorluk ve sıkıntıyla açtığı Kültür Merkezi’nde maddi durumu yeterli olmayan öğrencilere ödedikleri tutarı gizlice iade ederdi… İşte, böyle bir insandı Enis Hoca.Bir defasında da, uygulamadaki haksızlık nedeniyle, aldığı devlet yardımını, ‘ihtiyaç sahibi olan tiyatrolara dağıtılması’ kaydıyla geri çevirmişti. Buna mukabil, tiyatrosunu ayakta tutabilmek adına, gerektiğinde tefeciden borç alan ve yıllarca borç ödeyen bir Enis Fosforoğlu da vardı.”

“Bana göre, olağanüstü bir rejisördü Enis Hoca. Sahnede her zaman kusursuz bir illüzyon oluşturdu. Hem mektepliydi, hem de alaylı dediğimiz kesimden gelen oyuncularla çalışma imkanı olmuştu. Zaten neredeyse tüm çocukluğu, kulislerde, turnelerde geçmiş… Bir başka özelliğiyse, popülariteden hep uzak kalmasıydı. Eğilip, bükülmeyen bir sanatçıydı. Söylenecek sözünü söylerdi. Lafını esirgemezdi.”

” Radyoda uzun yıllar oyunlar yönetti, yazdı, oynadı…”

“Esin Afşar’ın yorumladığı o meşhur ‘Arabeske İnat’ şarkısının sözleri de Enis Hoca’ya aittir:

“Sevmek farkında olmaksa yaşadığının

Sevmek bakmak değil görmekse eğer

Aklın baştan gitmesi değil

Duymak ve bilmekse eşit olarak

Yemeden içmeden kesilmeden

Çoğalmaksa sevmek eksilmeden

Çağına tanıklık ederek

Ve kahrolmadan arabeske inat

İçin içine sığmamaksa

Bir coşku bir şenlik bir erdemse sevmek

İnsanları çocukları kuşları unutmadan

Şarkı söylemekse sarhoş olmadan

Verem olmamaksa sevmek senin aşkından

Daha sağlam basıyorsam toprağıma

Unutmak şaşkınlık azap değilse

Bilinç öğreti ve sevinçse

Paylaşılan bir ekmek gibiyse sevgi

Seni seviyorum”

Doğan Adnan Dileroğlu

“Hatırlıyorum, kış kar kıyamet. Kadıköy Halk Eğitim’in kalorifer sistemi yandaki Adliye’nin içindeydi. Enis Hoca, cebinden ödeme yaparak, salonun ısınmasını sağlardı.”

“Bir gün dönemin bakanı Avni Akyol gelmişti oyun izlemeye. Hatta oyun esnasında oturduğu koltuk kırılınca yan koltuğa geçmek durumunda kalmıştı. Perde kapandığında kulise geçip, bu köhne binada nasıl oynadığımızı sormuş ve kısa zamanda tahsisat çıkartarak, tiyatroyu yeniletmişti. Ama bu  restorasyona bir bakıma neden olan Enis Fosforoğlu Tiyatrosu, başka tiyatroların yoğun talebi nedeniyle uzun süre o salona giremedi.”

“Kiraladığı salonu, turneye çıkarken Nisa Serezli – Tolga Aşkıner Tiyatrosu’na bırakmıştı bir defasında. Mülk sahibi, kanun boşluğundan yararlanıp, Enis Fosforoğlu Tiyatrosu’nun, hemen tüm eşyalarını sokağa bırakarak, tahliye etti… Çok büyük bir maddi güçlük yaşadı Enis Hoca… Ama mücadeleden yılmadı. Perdeyi kapatmadı. Son yıllarda, özellikle eşinin vefatının ardından bir yorgunluk, nasıl desem uzaklaşma yaşadı… Sanki enerjisi azalmıştı. Ama aklında hep tiyatro vardı, projeler vardı.”

“Bugün Kadıköy’de pek çok tiyatro salonu mevcutsa, seyircinin ayağı alışmışsa bunu Enis Fosforoğlu, Hadi Çaman, Tevfik Gelenbe, Abdullah Şahin Tiyatroları’na borçluyuz. Onların çabalarına. Düşünsenize, uzak diye, tiyatro jürileri bile gelmezdi Kadıköy’de oyun seyretmeye…”

22 Haziran 2019’da, tiyatro adına daha yapacak çok şeyi varken, aramızdan ayrıldı Enis Fosforoğlu. Geride örnek bir yaşam bırakarak…

Bu yazıyı hazırlarken bana yardımcı olan Doğan Adnan Dileroğlu‘na tekrar teşekkür ediyorum.

5 Şubat 1988’den beri, Enis Fosforoğlu’ndan aldığı elle sayısız çocuk  (Yaramaz Topik olarak çok sevilmişti) ve yetişkin oyununda rol aldı. Film, televizyon dizilerinde oynadı. Anaokulundan liseye drama ve tiyatro eğitmenliği yaptı, oyunlar yönetti. Sahi “torun” Nejat Uygur’un da öğretmeni olmuştu bir dönem. Hele salonlar yeniden açılsın, sezon başlasın, Meral Asiltürk ile oynadığı “Aşk Dediğin” adlı müzikli kabare de izleyin Doğan Adnan Dileroğlu’nu.

PINAR ÇEKİRGE

1

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku