Tilda Tezman: “Tiyatro Zamansız ve Evrensel Bir Mucize…”

Pınar Çekirge

Antik Yunan’da ilahlaştırılan, eski Roma da köleleştirilen oyunculardan, Dyonissos Ayinleri’ne, Old Vic Tiyatrosu’ndan, Tepebaşı Dram, Komik- i Şehir Şevki Bey Kumpanyası’na bin yıllardan süzülen seslere, repliklere, hayatlara kulak vermeye, tanık ve suç ortağı olmaya devam ediyoruz. Bu defa konuğumuz son eseri “Oyunname II” ile gündem yaratan Tilda Tezman.

“Oyunname”nin ilk cildini okuduğumda, tiyatro sanatına artı değer katan arşiv niteliğine, hayran kalmıştım. Geleceğe düşülen önemli bir not ve aynı zamanda tartışılmaz bir kaynak olma özelliği nedeniyle de, sahne ve koltuk tozu yutmuş tanıdığım hemen herkese önermiştim.

Yıllar geçti… Tam tamına dokuz yıl. Ve “Oyunname II” raflarda yerini aldı. Yine benzersiz bir başvuru kitabı, çok değerli bir kaynak niteliğini koruyarak.

Tilda Tezman ile ortak noktamız tutkulu bir tiyatro izleyicisi olmak, hiç kuşkusuz. Tezman elli, ben elli altı sezondur kesintisiz tiyatroya gidiyoruz. Oyun izliyoruz.

Bu duygu ve düşünceleri paylaştığım Yavuz Pak’la birlikte Tilda Tezman ile söyleşi yapmaya karar veriyoruz…

Tilda Tezman

Pınar Çekirge –Tilda Tezman’a ilk sorum şu olacak, onca yılda aşağı yukarı kaç oyun izlediniz?

Tilda Tezman -Elli yıla yaklaşan bir sürede üç binin üzerinde oyun izledim, diyebilirim.

Yavuz Pak – Bu tutku nasıl başladı? Üstün Akmen’in ifadesiyle, koltuk tozuna bulanmanız nasıl oldu?

Tilda Tezman – Tiyatroyla, sevgili anne ve babamın sayesinde, 7 – 8 yaşlarımdayken tanıştım. O yıllar, bu değerli sanat dalının İstanbul’da yerleşik ve köklü bir sosyal etkinlik olduğu yıllardı. Hatırlıyorum, her hafta Çarşamba ve Cumartesi günleri tiyatro matinelerine, özellikle de Alev ve Lale Oraloğlu’nun oyunlarına giderdik. Her yeni yıla, yeni bir oyun seyrederek girme adetimiz de vardı.  Yine bu yıllarda ağabeyim Şişli Terakki Lisesi’nde Tiyatro Kolu’ndaydı; piyes provalarını bizim evde yaparlardı. Sonrasında ağabeyim ve iki okul arkadaşı Beşiktaş Halk Evi’nde tiyatro oyunları oynamaya başladılar. Bu oyunları asla kaçırmazdım, Pirandello’nun “Ağzı Çiçekli Adam”, Edward Albee’nin “Hayvanat Bahçesi” heyecanla seyrettiğim ve tekstlerini neredeyse ezberlediğim oyunlardan bazılarıydı.

Sahne tozunu yuttuğum an ise ilk izlediğim tiyatro oyunudur; Muammer Karaca, Toto Karaca ve Muzaffer Hepgüler’in oynadıkları “Cibali Karakolu”. Salonun yavaş yavaş dolması, özenle giyinmiş erkeklerin, birbirinden bakımlı, güzel kadınların zarafetle gelip yerlerine oturması, ışıkların kararması, sessizlik, ağır ağır aralanan kırmızı tiyatro perdesi beni bambaşka bir dünyaya götürdü ve tiyatro sevdam o gün başladı. Yıllar geçtikçe de bu tutku benimle birlikte büyüdü ve hayatımın vazgeçilmezi oldu. Kendimi öylesi bir dönemde tiyatro ile tanıştığım için hep çok şanslı sayarım.

Pınar Çekirge – Sizin için tiyatro zaman ötesi adeta evrensel bir mucize sanırım. Gerçekle hayalin içiçe geçtiği bir yolculuk. Bu tutkuyu tanımlamanızı rica etsem…

Tilda Tezman -Tiyatro ışığı ve sevdası çocukluğumdan bu yana yaşamımı aydınlatıyor ve beni besliyor. Tiyatronun şiiri, imgeleri, fısıltıları, maskları, gölgeleri, alkışları, sihri… Hepsi bir arada bana hayal kurmayı ve yaşamı sorgulamayı öğretti. Benim için tiyatro zamansız ve evrensel bir mucize. Sonu olmayan bayramlar tadında bir yolculuk. Hayat devam ettikçe de, tiyatro tutkum adına benim için perde hiç kapanmayacak…

Pınar Çekirge – Oyunları izlerken hem sahnede yaratılan illüzyonun içinde bire bir o kahramanları, o hayatları yaşıyor, hem de koltuğunuzdan o hayatları, insanları gözlemliyorsunuz. Ve onları adeta anı defteri tutar gibi yazmak fikri nasıl gelişti?

Tilda Tezman – Tiyatro tutkumu fark ettiğimde; oyun izleyerek geçirdiğim sihirli saatlerin zihnimde canlı kalması, üstüme sinen sahne tozunu, kokusunu, izlediğim oyunlardan kalbime işlemiş büyülü replikleri, oyuncuların pırıltısını, müziklerin namelerini unutmamak için yaptığım yolculukların dönüşünde, adeta bir hatıra defterine not alır gibi notlar tutmaya başladım ve bunu hiç sektirmeden, izlediğim her oyun için büyük bir titizlikle devam ettirdim.

Yavuz Pak – Yurt dışında oyun izliyorsunuz. Sahiden seyahatlerinizi oyun programlarına göre belirlediğiniz doğru mu?

Tilda Tezman – Doğru, ama tabi ki ilk günden itibaren, bu böyle olmadı. Ailem, işim, çocuklarım ve onların programları doğrultusunda yaptığım seyahatlere sığdırılmış oyunlarla uzun yıllar geçirdim. Çocuklarım biraz büyüyüp hayatımız belli bir rutine ulaştığında da, amacı ne olursa olsun, seyahatlerimi izlemek istediğim oyunlar, takipçisi olduğum tiyatro festivallerinin takvimlerine göre ayarlamaya başladım. Uzun yıllardır kesintisiz takip ettiğim festivaller, her sezon repertuarlarını yenileyen tiyatrolar, kumpanyalar, sıkı takipçisi olduğum dramaturgların yeni sahnelenen oyunlarına göre seyahat programlarımı ayarlıyorum.

Pınar Çekirge – “Oyunname II” Çağdaş Fransız Tiyatrosu’nda neler oluyor, Paris’te hangi piyesler sahnelenmekte, hem bilgi veriyor hem de olağanüstü güzellikteki görsel malzemeyle, okurda adeta o oyunları izlediği düşüncesini uyandırıyor. Kuşkusuz, bunda anlatımınızdaki güzelliğin, yetkinliğin de katkısı söz konusu. Okurdan gelen ilk tepkiler nasıl?

Tilda Tezman – Öncelikle bu güzel saptamalarınız için çok teşekkür ederim. Kitabım henüz çok yeni. Buna rağmen ilk kitabımdan dolayı beni takip edenler, tiyatroseverler, tiyatro dünyasının içinde olan profesyoneller ve benimle ilk kez bu kitapla tanışmış olan meraklı okuyuculardan kıymetli yorumlar alıyorum. Hepsine teşekkür ederim.

Yavuz Pak – Son yıllarda sayısı hızla çoğalan alternatif tiyatrolar hakkındaki görüşleriniz?

Tilda Tezman – Her alanda olduğu gibi tiyatroda da değişim, evrilme, gelişim ve yeni oluşumlar kaçınılmaz. Alışıla gelmişin dışına çıkma isteğini, mekandan ziyade atmosfere ve teatral güce dayalı performans yapma çabasını büyük saygıyla karşılıyorum. Genç yetenekler kadar, deneyimli oyuncular için de farklı deneme platformları yaratıyor alternatif tiyatrolar. Plastik sanatlar, video, dans, bale, denenmemiş müzik aletleri ile harmanlanmış gösteriler revaçta. Klasik metinlere modern bir bakış açısıyla yaklaşım ve yeni bir soluk arayışı söz konusu. Çok daha cesur, çok daha deneysel çalışmalara imza atılıyor. Modern metinler araştırılıyor, oyuncular bu gösterilerde daha özgürce seyircilerle  buluşuyorlar. Müthiş bir enerji, teatral bir güç birliği bence alternatif tiyatrolar; maddi zorlukları görmezden gelemeyiz elbette. Bu tiyatroların da özel kurumlar ve devlet desteği ile gelişeceği zamanların yakın olduğuna inanıyorum.

Pınar Çekirge – Ekonomik, siyasi baskılar ve Covid 19… Tiyatroyu nasıl bir gelecek bekliyor?

Tilda Tezman – Dünya düzeni kurulduğundan bugüne sanatçılar ekonomik ve siyasi baskıların veya sansürün üstesinden gelmeyi, fikirlerini sanatları aracılığı ile toplumla paylaşarak alternatif kanallar yaratmayı daima başarmışlardır ve başaracaklardır da. Sanatın her dalı düzenin bozukluklarına bir başkaldırıdır aslında. Ezelden beri bu böyledir ve böyle de devam edecektir.  Ama Covid 19 hiç birimizin bilmediği bir yerden vurdu bizi. Hem sanat üreticileri, hem de sanatseverler için büyük bir kayıp ve yıkım süreci oldu pandemi. Hangi kesimden olursa olsun, yaşamımız sekteye uğradı ve hala bir bilinmeyenin içinde sürüklenmekteyiz. Görsel sanatlar çok zorlu ve sancılı bir dönemden geçiyor, maddi sıkıntılar yaşıyor. Öyle ki, oyunlar online platformlara taşınmak zorunda kaldı.

Ama hepimiz farkındayız ki tiyatro, izleyicisiyle göz göze, oyuncu-seyirci iş birliği ile icra edilen canlı bir sanat dalı. Bu nedenle sağlık imkanları eskiye yakın bir düzene döndüğünde yeniden seyircisi ile aynı çatı altında buluşacağına inanıyorum.

Yavuz Pak – Dijital ortamda oyun izlemek giderek alışkanlığa dönüşür mü? Dijitalizm tiyatroyu nasıl etkileyecek sizce?

Tilda Tezman – Dijitalleşmenin en büyük avantajlarından biri sanırım her alanda bilgiye, içeriğe ulaşmadaki kolaylıktır. Dijital çağa doğmuş yeni jenerasyonun ve dijitalleşmeyi erkenden bilinçli kabul etmiş her yaştan insanın kişisel tercihidir bu, diye düşünüyorum. Alışkanlık olsun olmasın, dijital üzerinden bize her türlü sanat dalı zaten servis edilmeye başlandı bile… Maddi zorluklar yaşayan görsel sanatların performanslarının dijitale taşınması ve dijitale uygun içeriklerle gösterilerinin sahnelenmesini çok doğal karşılıyorum.

Yavuz Pak – Ontolojik olarak politikayla bütünleşmiş bir sanat dalı olan tiyatronun bugün evrensel boyutta politikayla ilişkisi ve etkileşimi üzerine neler düşünüyorsunuz? Tiyatronun doğumundan bugüne baş belası olan sansür ve otosansür mekanizmalarının günümüz tiyatrosundaki izdüşümleri hakkında gözlemleriniz nedir?

Tilda Tezman -Tiyatro, yaşamdaki herkesi kucaklayan bir platformdur. Irk, cins ayrımı gözetmeksizin farklı siyasi görüşleri, farklı cinsel tercihleri, özgürce anlatan bu sanat dalı mültecileri, savaşları, savaş sonrası bireylerin sancılarını, baskıcı rejimlerin açtığı yaraları, kadına, çocuğa şiddeti sorgulayandır. Tiyatro yaşam yolumuzu aydınlatandır.

Yavuz Pak – Sizce bugün evrensel olarak avangard olarak tanımlanabilecek bir tiyatral eyleyiş var mıdır?

Tilda Tezman – Kanımca avangard olarak tanımlanabilecek bir teatral eyleyiş var ve bu durum bütün dünyada giderek artıyor, rağbet görüyor ve görmeye de devam edecek.

Pınar Çekirge – “Oyunname III” de olacak değil mi?

Tilda Tezman – Tabii ki, istiyorum.

Pınar Çekirge – Buğulu bir pencere camına ilk ne yazarsınız?

Tilda Tezman – Sanata güven, sanatsız kalma…

Yavuz Pak- Pınar Çekirge

Pınar Çekirge – Bu güzel söyleşi için size çok teşekkür ediyoruz.

Tilda Tezman – Ben de sizlere ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederim.

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku