Sanatın Özgünlüğü, Sanatın Gelişimi…

editor
1,2K Okunma
Yapay zeka sanat dünyasını dönüştürebilir ve yeni yaratıcı olanaklar sunabilir; ancak aynı zamanda sanatın özgünlüğü ve insanlıkla bağlantısı üzerine düşündürücü sorular da ortaya çıkarabilir.

Evrensel gazetesinden Serkan Fırtına’nın haberini aktarıyoruz:

Yapay zeka konusu uzun zamandır gündemdeki yerini koruyor. Konuyla ilgili uzmanlar çeşitli açıklamalarda bulunuyor ancak ayrıntılı ve tatmin edici bilgi edinme konusunda kafalar biraz karışık. Yapay zeka ve sanat arasındaki ilişki son yıllarda ilgi odağı haline gelen bir konu. İnsanın düşünce sistematiği gibi karar alan, araştıran ve öğrendiklerinin geri dönüşümünü sunabilen bir mekanizmanın, yaratıcılığı ifade eden sanatla olan ilişkisi merak konusu olmayı sürdürüyor. Bu konuda hem ütopik hem de distopik açıdan birçok senaryo üretiliyor.

1970’LERDE BAŞLADI

Aslında yapay zekanın sanat eseri üretebilmesi üzerine yapılan çalışmalar yeni başlamadı. 1970’lerde yapay zeka teknolojisi ile ilk sanat eserleri gerçekleştirildi. Harold Cohen, AARON adlı yapay zeka programını kullanarak, resimlerin kompozisyonu belirleyen bir algoritma sayesinde özgün resimler üretebilmiştir. Daha sonraki yıllarda ‘90’lar ve 2000’lerde ilerleyen teknoloji ile birlikte yapay zeka, sanat eserlerinin üretiminden analiz edilmesine, sınıflandırmasına ve korunmasına kadar birçok alanda kullanılmaya başlamıştır. Örneğin bir resmin ve heykelin yapısı, malzeme kullanımı, farklı teknikleri incelenebiliyor. Bu analizler, küratörlere, restoratörlere eserler hakkında birçok bilgi sağlayabiliyor.

Yapay zeka, resim, müzik, şiir ve diğer sanat alanlarında kullanılıyor. Örneğin GAN’lar (Generative Adversarial Networks) gibi yapay zeka modelleri, orijinal sanat eserleri üretmek için kullanılmaya başlandı.

SEYİRCİ DENEYİMİ ANALİZ EDİLEREK ÜRETİLİYOR

Kapitalizm, yapay zeka teknolojileri ile birlikte nöro pazarlama alanındaki gelişmeleri sinemaya da aktarmaya başladı. Pazarı elinde bulunduran büyük yapım şirketleri, tüketicilerin (izleyicilerin) beğeni, istek ve arzularını analiz ederek, sonrasında oluşan verileri kurgulayarak dolaşıma sokmaya başladı. Nörosinema olarak adlandırılan bu yeni çalışma, beynin nöronlarının görüntülenmesiyle, filmi seyreden kişilerin, beyinde oluşan etkilenimlerini inceliyor. Fehmi Gerçeker’in (yapımcı – yönetmen) Cumhuriyet gazetesindeki “Yapay zeka ve nörosinema” başlıklı yazısından (24.08.2023) öğrendiğimize göre, Hollywood’da yapılan filmler, nörosinema testleri uygulanmadan dağıtama çıkmıyor. Bu testlerde, izleme sürecinde filmin hangi sahnesinde, hangi karakterin ve hangi diyalogun izleyenin beyninde hangi bölgeyi etkilediği saniye saniye analiz ediliyor.

TİYATRO İÇİN DE UYGULANABİLİR

Yapay zeka, senaryo oluşturma ve karakter geliştirme açısından da kullanılmaya başlandı. Yapay zekanın yazdığı oyun ve senaryoların dramatik kurgu yaratmada teknik olarak başarılı olduğu ama insana ait duygulanım ve etkilenme konusunda henüz başarılı olmadığı biliniyor.

Senaryo ve oyun yazarları yapay zekayı daha çok karakterlerin kişiliklerini ve diyaloglarını oluşturmak için kullanabiliyorlar. Yapay zeka tiyatro performansları üzerine de kullanılabilecek alanlar açıyor. Robotlar ve dijital karakterlerin canlı performanslara entegre edilmesi de gündemde. Sanal gerçeklik tabanlı tiyatro çalışmaları yapılabilmesinin önü açıldı.

Yapay zeka, tiyatro performanslarını değerlendirmesi ve analiz etmesi için kullanılabilir. Tıpkı nörosinema çalışmalarında olduğu gibi, izleyicilerin tercihlerine göre farklı sonuçlar ve farklı sahne değişimleri saptanabilir. Birçok alanda yapay zeka tarafından verilen eğitimler tiyatro eğitimine de modellenebilir.

OLUMLU VE OLUMSUZ YÖNLERİYLE…

Şimdi gelelim konunun püf noktasına, yapay zekaya olumlu yanı ile yaklaşanlar dışında, bazı sanatçılar ve sanat kuramcıları, yapay zeka teknolojisi ile üretilen eserlerin insan yaratıcılığına bir tehdit oluşturabileceğini düşünüyorlar.

Sonuç olarak; yapay zeka ve sanat arasındaki ilişki giderek daha karmaşık ve etkili bir hale geliyor. Yapay zeka sanat dünyasını dönüştürebilir ve yeni yaratıcı olanaklar sunabilir; ancak aynı zamanda sanatın özgünlüğü ve insanlıkla bağlantısı üzerine düşündürücü sorular da ortaya çıkarabilir.

Bekleyip göreceğiz ama önemli olan bu bekleme sürecine dahil olup konuya çok uzak kalmamak gerektiği. Yoksa diğer birçok alanda olduğu gibi “Yine çok geç kaldık” diye yakınma durumuna geçebiliriz.

Kaynak: https://www.evrensel.net/haber/507905/sanatin-ozgunlugu-sanatin-gelisimi

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku