PerforMeta’nın İlk Metahuman Performansı “Metalove”: Geleceğin Tiyatrosu Mu, Metamodern Bir Arayış Mı?

Neslihan Ekim
3,3K Okunma

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde eğitim gördükleri sırada yolları kesişen ve akademik anlamda pek çok çalışma yapan üç arkadaştan oluşan bir ekip, aralarına Markus Berger’in de katılmasıyla “PerforMeta” adlı bir topluluk kurdular. Performeta’nın dünyanın ilk “Metahuman Performansı” olan deneysel çalışması “MetaLove” dijital ortamda 3 Eylül’de seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. 

Gülşah Kocabıyık, Yunus Emre Gümüş, Yiğit Kocabıyık ve Marcus Berger ile zoom üzerinden ilk oyunları “MetaLove” üstüne üç oturumda gerçekleşen uzun bir söyleşi gerçekleştirdik. Onlar anlattıkça, hayaller ve umutlar çoğaldı. Onlar anlattıkça, metamodernizmin o meşhur sarkacı tüm mesafeleri ortadan kaldırdı… Bir manifestoları yok. Akademisyen oldukları için yaptıkları işi “deneysel” olarak tanımlamayı tercih ediyorlar.  Ancak, kurdukları ortak dil ve olgular ile geleceğin tiyatrosuna göz kırpıyorlar…

Neslihan Ekim: Sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?

Gülşah Kocabıyık: Lisans eğitimimi tiyatro üzerine tamamladıktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Aynı zamanda ödenekli ve özel tiyatrolarda oyuncu olarak görev aldım. Metalove’da Aslı karakterini canlandırmaktayım.

Markus Berger: Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Çizgi Film ve Animasyon Bölümünde öğretim görevlisiyim. Avusturyalıyım, Avusturya’da Media Teknolojileri ve Dijital Sanatlar okudum. 2014’ten beri İzmir’de yaşıyorum. Farklı animasyon tekniklerle ilgileniyorum, 3 ve 2 boyutlu, analog ve dijital. Son yıllarda git gide daha da çok sanal ve artırılmış gerçeklik projelerinde çalışıyorum. MetaLove’da teknik uygulama ve 3D tasarımı üstlenmekteyim.

Yiğit Kocabıyık: Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktoramı oyunculuk eğitimi alanında tamamladım. Aynı süreçte araştırma görevlisi olarak görev yaptım. Akademinin yanı sıra, sahada da deneysel çalışmalar yapma ve bu çalışmalardan çeşitli tartışmalar üretme gayesindeyim. Performeta ve tabii MetaLove da bu gaye ile yapılmış bir çalışma. MetaLove’da yönetmen ve oyuncu olarak yer almaktayım. 

Yunus Emre Gümüş: Oyun ve senaryo yazarıyım, lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimimi Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları bölümünde tamamladım. Aynı dönemde araştırma görevlisi olarak görev yaptım. Oyun yazarlığı eğitimi, yaratıcılık ve Türkiye çağdaş tiyatrosu üzerine çalışıyorum. MetaLove oyununun yazar ve yönetmenlerinden biriyim.

Neslihan Ekim: Bu projeye başlamadan önce yaptığınız akademik çalışmalarınız neler? Merak edenler bu çalışmalara nasıl ulaşabilir? 

Yiğit Kocabıyık: Performeta oluşumundan önce yüksek lisans eğitimim aşamasında (2016-2017) dijital tiyatro üzerine araştırmalar yapmaktaydım. Bu araştırmalarla ilgili “Genç Akademisyenler Konuşuyor” adlı panelde “İnternet Tiyatrosu” adı altında bir sunum gerçekleştirmiştim. Dijitalden ayrı olarak, yine deneysel çalışmalar yaptığımız Arte Oyuncuları adlı toplulukta kurucu ve oyuncu olarak yer almaktayım. Bu toplulukla da çalışmalarımız devam etmekte. Ayrıca yakında “Pandemi Öncesi Dijital Tiyatro” adlı bir yazım bir dergide yayınlanmayı bekliyor.

Gülşah Kocabıyık: Proje öncesi, çağdaş oyunculuk tekniklerine olan ilgimden dolayı yüksek lisans tezim kapsamında “Uta Hagen”in rol çalışma yöntemini araştırdım. Bu araştırmanın yanı sıra tiyatronun uygulama kısmında da aktif olarak rol aldım. “Grotowski” ve “Meyerhold”ün oyunculuk yaklaşımını benimsemiş olan iki farklı yönetmenin oyununda görev aldım. Oyunculuk yöntemleri üzerine çeşitli workshoplara katıldım.

Yunus Emre Gümüş: Ben genel olarak yazarlık eğitimi, çağdaş Türkiye tiyatrosu ve yaratıcılık alanlarında akademik çalışmalar gerçekleştirdim. Son dönemde “dijital tiyatro” üzerine ortak bir çalışma tamamladık. Gezi Parkı sürecinde yazılan oyunlarla pandemi döneminde yazılan oyunları karşılaştırarak toplumsal geçiş dönemlerinde tiyatronun nasıl bir seyir izlediğini tartıştım. Bu çalışma da yakında okurlarıyla buluşacak. Çalışmalarımıza Google Scholar ya da Dergipark üzerinden isimlerimiz yazılarak ulaşılabilir. 

Neslihan Ekim – MetaLove adı nereden geliyor ve oyunun hikayesi nedir?

Yunus Emre Gümüş: Oyunumuzun adı MetaLove, hikâyede geçen varsayımsal bir romantik arkadaşlık uygulamasının adı. Oyun çerçevesinde bir nevi gelişmiş Tinder uygulaması tasarladık aslında.

Yiğit Kocabıyık: MetaLove, hayal dünyamızda oluşturduğumuz üç aşamalı bir arkadaşlık uygulaması. Birinci aşamada kişiler kendi özelliklerini ve eşlerinde aradıkları özellikleri uygulamaya girdikten sonra kendilerine en uygun eşleşmeyle dört hafta boyunca mesajlaşıyorlar. Bu süreç yüksek bir eşleşme ile sonuçlanırsa uygulama metahumanlarını yaratmalarına izin veriyor ve kişiler ilk kez yarattıkları metahumanlarla karşılaşıyor. Bu aşamada da yüksek oranda eşleşme devam ederse gerçek dünyada buluşma şansı yakalanıyor. 3 Eylül’de gerçekleşecek performans, bu uygulamanın ikinci aşamasını kapsıyor. Benim canlandırdığım Mete ve Gülşah Kocabıyık’ın canlandırdığı Aslı dört haftalık mesajlaşma sürecinden sonra ilk kez yarattıkları metahumanlarla meta dünyada karşılaşacaklar. Gerçek ve sanal dünya tartışması içinde geçen bir aşk hikayesi olarak bahsedebiliriz MetaLove’dan…

Neslihan Ekim: Birikte üretme ihtiyacınızın temel motivasyonu neydi? Sanatın ve sanatçıların pandemi sürecinde yaşadıkları sorunlar ve ürettikleri dijital çözümlerin size yansıması nasıl oldu? 

Yiğit Kocabıyık: Yunus Emre Gümüş ile iş arkadaşlığımızın yanı sıra yüksek lisans ve doktora sürecini de beraber geçirdiğimiz bir süreç var. Bu süreçte sürekli üretme niyetindeydik. 2016’dan beri dijital tiyatro/performans araştırmaları yapıyoruz. Pandemide artan dijital performansların, video kayıtlarının internet aracılığıyla yayınlanmasından daha fazlasını kapsaması gerektiğini düşündüğüm bir süreçti bu. Aslında projenin çıkış noktası da böyle oluştu denebilir. Dijital tiyatro/performans üzerine Yunus Emre Gümüş ile ortak bir makale yazma fikri, bizi yazmaktan öte uygulamaya itti. “Metahumanlarla canlı performans yapsak nasıl olur?” sorusundan hareketle oluşan bu araştırmanın ve üretme niyetinin bir meyvesi olarak MetaLove oluştu.

Gülşah Kocabıyık:  Pandemi döneminde sanatçıların en büyük motivasyon kaynağı  olan üretme duygusundan mahrum kaldığını düşünüyorum. Fakat, tüm bu olumsuzluklara rağmen nispeten kendi adıma şanslıydım. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “Deneme Sahnesi” projesinde yer aldım ve oyunumuz dijital platformda canlı olarak yayınlandı. 

Yunus Emre Gümüş: Bu projenin yola çıkış motivasyonunu, pandemi sürecinde kültür sanat endüstrisi çalışanlarının yaşadıkları sorunlar oluşturdu denilebilir. Kendi aramızda tiyatro alanında konvansiyon dışı, sınırsız, bağımsız, özgür bir üretim ve paylaşımın olasılığını tartışırken, pandemiyle birlikte yükselen dijital eğilim bizi aydınlattı. Umutsuz bir karanlığa mahkûm olmak yerine alternatif bir üretimin kapılarını araladık diyebilirim.

Neslihan Ekim: ’’Karanlığa mahkum’’ olmamak bağlamında, umut ve umutsuzluk ile kurduğunuz ilişki için dijital aydınlanma süreçlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yunus Emre Gümüş: Pandemiyle birlikte her şeyin bir anda çevrimiçi olanaklarla “uzaktan” kotarılması, bizi heyecanlandırarak bu alanda deneysel bir iş üretme konusunda cesaretlendirdi. Bu süreç ekonomik olarak şu aşamada bir alternatif oluşturmasa da, üretimden kopmadan yaratıcı sürecimize devam etmemizi sağladı. Pandemi sürecinde tiyatro sanatçılarının kişisel hesaplarından ya da bağlı bulundukları tiyatroların kurumsal hesaplarından paylaştıkları dijital içeriklerin ortak noktası karşı konulamaz bir “üretme içgüdüsüydü”. Bence bu da başlı başına bir umut etme süreci… 

Neslihan Ekim: Peki yazarlığın sizin için önemi nedir? Metin oluşturma süreciniz nasıl gerçekleşti?

Yunus Emre Gümüş: Ben kendimi akademik kimliğimden önce bir oyun yazarı olarak tanımlıyorum. Bu ekibin içindeki aktif rolüm de yazarlık. Özgün içerikler üretme konusunda müthiş bir heyecan hissettiğim için yazarlık benim adıma olmazsa olmazlardan biri. 

Gülşah Kocabıyık: Bir oyuncu olarak yazarla birlikte çalışmanın son derece önemli olduğunu vurgulamak isterim. Çünkü dramaturgi çalışmalarından itibaren karaktere, oyuna dair tıkandığımız her noktada, daima aydınlatıcımız oldu.  Bu sayede keyif ve güven duygusu ile ilerlediğimizi düşünüyorum.

Yiğit Kocabıyık: Zaten tiyatro tarihine baktığımızda da, kendisinden söz ettiren, iz bırakan tiyatroların neredeyse tamamının kadrosunda bir yazarın yer aldığını görmek mümkün. Ben de üretilmiş özgün bir eser ve eseri yaratanla çalışmak inanılmaz bir özgürlük getiriyor diye düşünüyorum.

Neslihan Ekim: Uyarlama yerine ‘’özgün’’ bir metin ihtiyacı hissetmenizde etken olan duyarlılığınız ve motivasyonunuz ne oldu?

Yunus Emre Gümüş: Kuşkusuz bu proje çerçevesinde klasik bir metnin uyarlaması da yapılabilirdi. Belki ilerleyen zamanlarda bunu da yapabiliriz. Fakat ilk projemizde kendi hikayemizi anlatmak için özgün bir içerikle yola çıkmak istedik. Bir yazar olarak ilgimi çeken iletişimsizlik, yabancılaşma, yalnızlaşma, yersiz yurtsuzluk gibi çağdaş kent insanının temel meselelerini sahneye taşımak istiyorum. Bu projede de aynı eğilimi devam ettirdim. Bu anlamda çağdaş çerçevede bir yerel/kültürel duyarlılıktan bahsedebiliriz. 

Neslihan Ekim: Oyunun ana eksenini oluşturan yapının, bu yapıyı takip edeceği bir dinamik tasarlamak için “dijital dünya” seçildiğinde, metin yazımında bir zorluk yaşanıyor mu sizce? Dijital metin kavramı nasıl tanımlanmalı?

Yunus Emre Gümüş: Açıkçası yaratıcı yazarlığın pek çok alanında ürün vermiş birisi olarak, bu süreç benim için bir zorluk yaratmadı. Aksine, yeni bir anlatım dili bulma çabası beni çok heyecanlandırdı. Proje çerçevesinde mümkün olduğu kadar tiyatral olanın kurallarına uymaya çalıştığımız için, üretim süreci sahne metninden çok farklı bir biçimde olmadı. Kuşkusuz içerik olarak nerede ne şekilde yayınlanacağını düşünmek etkili oldu, fakat belirleyenimiz hep tiyatrallikti.   

Neslihan Ekim: Bir karakter yaratırken Aristotales ve Platon’un “mimesis” olgularının nasıl ve nerelerde kırıldığını düşünüyorsunuz? Sizce metahuman ve mimesisin ilişkisi nedir?

Yunus Emre Gümüş: Metahumanlarla tiyatro yapma fikrinin Platon’u yattığı yerde huzursuz edecek derecede “gerçeğin taklidinin taklidinin taklidi” olduğunu düşünüyorum. Fakat bunu “yeni gerçeklik” çerçevesinde bir o kadar da meşru buluyorum. Bu proje nasıl ki tiyatroya bir alternatif değil, sadece deneysel bir arayış oluşturuyorsa, mimetik anlamda da belirleyenimiz gerçeğin yeni bir temsilinin sorgulanması. Üstelik biz yeni bir şey icat etmiyor, hali hazırda varolan teknolojileri kullanarak “mimesis” kavramının günümüzdeki uygulama alanlarını genişletip tartışmaya açıyoruz.  

Neslihan Ekim: Meta dünyada, gerçek dünyanın eleştirisini gerçekleştiriyor musunuz? Oyun metni ve tasarımları bu bağlamda kültürel dinamiklerden nasıl etkilendi? Sansürsüz meta dünyasında kendinize otosansür uyguladınız mı?

Yunus Emre Gümüş: Oyun metninde MetaLove uygulaması üzerinden gerçekliği tartışıyoruz. Düşünün, sanal bir uygulamanın sloganı “Gerçek Aşk”… Yani, aslında günümüz ilişkilerindeki yabancılaşmayı gerçekliğin eksenin kaymasına işaret ederek tartışıyoruz. Oyun dürüstlük, sadakat, kadın erkek ilişkileri, evlilik, kent yaşantısı, beyaz yakalıların dramı gibi pek çok çağdaş meseleyi ve zengin bir alt metni barındırıyor. 

Gülşah Kocabıyık: Bir ekleme yapmak gerekirse, sürecin tamamında demokratik ve katılımcı bir üretimi benimseyip hiçbir aşamada kendimize otosansür uygulamadığımızı söyleyebilirim.

Neslihan Ekim: Teknoloji ile kurduğunuz ilişkiden biraz da teknik anlamda bahsebilir misiniz?

Yiğiit Kocabıyık: Akademide olmanın da katkısı büyük tabii bu süreçte. Dijital çalışma yapmak büyük teknik birikim ve gereksinimleri de beraberinde getiriyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Çizgi Film ve Animasyon Bölümünde öğretim görevlisi arkadaşımız Markus Berger’in de teknik uygulaması ve 3D tasarımları ile kurduğumuz hayalin canlandırıldığını söyleyebilirim.

Markus Berger: MetaLove projesinde gerçek zamanlı oyuncuların performanslarını daha önce yaratılmış foto gerçekçi animasyon karakterlere aktarıyoruz. Bunun için, oyunun yönetmenleri MetaHuman Creator sayfasında karakterleri tasarladılar. Ben, Unreal Engine oyun motorunda sahne ve ışık kurup o karakterleri oraya yerleştirdim. Oyuncuların performanslarını yakalamak için Unreal’in Live Link Face aplikasyonunu kullanıyoruz. Her oyuncunun önüne bir iPad koyuyoruz, o da eş zamanlı yüzlerin bütün hareketlerini tarıyor. İnternet üzerinden Unreal Engine ile canlı bir bağlantı kurup yakalanan verileri hiç gecikmeden MetaHuman’larımıza aktarmış oluyoruz.

Neslihan Ekim: Yaratılan metahuman karakterler ile metaverse dünyaya da giriş yapacak mısınız? Metaverse tiyatrosu ve NFT ile ilgili fikirleriniz nelerdir?

Yiğit Kocabıyık: Bu projede yaratılan metahumanlarla meteverse dünyaya giriş yapmak gibi bir düşüncemiz hiç olmadı. PerforMeta’nın ilk ürününün “herkes tarafından ulaşılabilir” olması bizim için oldukça önemli. Youtube’da yayınlama fikrinin nedeni de bu. Öyle ki, yayınlanan canlı gösterimden sonra YouTube’da herkese açık bir şekilde performans gösterime devam edecek. İlk üründe ne kadar çok kişiye ulaşabilirsek sonraki ürünlere katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Metaverse tiyatrosunun Z kuşağı olarak adlandırabileceğimiz bir kesime daha çok hitap ettiğini düşünüyorum. Metaverse evreninde, gözlemlediğim kadarıyla bu kesim daha etkin bir konumda. Yani durup izleme eyleminden uzak, var olan her neyse içine dahil olmak isteyen bir kesim var. Metaverse tiyatrosunda da yapılacak üretimlerde hedef kitleden bağımsız hareket etmemek, bu kesime ve yapısına uygun içerikler üretmek gerektiği düşüncesindeyim. İlk aklıma gelen daha interaktif bir içeriğin sunabileceği bir tiyatro şekli… 

Yunus Emre Gümüş: Uzun vadede, metaverse evreni içinde bir dijital bir tiyatro topluluğu olarak var olmak isteriz. Fakat bu yeni bir teknoloji, nereye evrileceği tam olarak öngörülemiyor. Blok Zincir teknolojisi yaratıcılığın dijital evrende tescillenerek değer kazanmasını sağladı. Tiyatronun da bu araçlarla dijital evrende var olması kaçınılmaz olacaktır. 

Neslihan Ekim: Peki, dijital bir performansta oyunculuk deneyimi nasıldı? Belli bir oyunculuk metodu kullandınız mı? Yaşadığınız en büyük zorluk neydi?

Gülşah Kocabıyık: Bu çalışmada kendi adıma yaşadığım en büyük zorluk, bir oyuncu olarak “eylemlerimizin kısıtlı” olmasıydı. Ancak bu kıymetli çalışmanın farklı boyutları vardı. Daha minimal oynamamız, sadece mimiklerimizi kullanarak kendimizi ifade etmemiz gerekiyordu. Elbette zaman zaman kendimi sınırlanmış gibi hissetsem de, kuşkusuz oyuncuyu geliştiren, kamera önü deneyimine fazlasıyla katkı sağlayan bir performans olduğu görüşündeyim.

Yiğit Kocabıyık: MetaLove için dijital tiyatroya olan yaklaşımımız gerçek dünyadakinden çok da farklı değil. Metnin yazım sürecinden okuma provalarına, teknik provalara kadar, süreç gerçek dünyadakiyle aynı şekilde ilerledi. Bu nedenle bir oyuncunun sahne üzerinde uygulaması gereken tüm adımlara uygun hareket ettiğimiz bir süreç oldu. Örneğin metni karşımızda koyup okuyarak oynamak yerine (seyirci metinleri göremediği için olası bir durum) metni ezberleyip partnerin gözlerine bakarak iletişimi oluşturmanın daha yararlı olabileceğini düşündük ve bu şekilde ilerledik. Sahne ya da kostüm tasarımı süreci bile gerçek dünyayla çok benzerdi. Metahumanları karakterlerimize göre giydirmek ve onları yaratma süreci de gerçek dünyadaki tasarım mantığının enteresan bir uyarlaması gibiydi. Gülşah’ın belirttiği gibi benim de bir oyuncu olarak en zorlandığım kısım belirli bir hareket planının, jestsel eylemli halin içinde olamamaktı. Kamera karşısında sadece mimiklerle var olmak ister istemez bir kısıtlama getiriyor. Bu noktada, performansın metahumanda nasıl görünür olduğuyla ilgilenip nasıl hareket etmem gerektiğini algılamam bu zorlukla başa çıkmamı sağladı.

Neslihan Ekim: Neden tüm bedeni yansıtan bir metahuman yerine yüz tanıma teknolojisi kullanmayı tercih ettiniz? 

Yiğit Kocabıyık: Metahumanları elimizde halihazırda var olan teknolojilerle oluşturmanın ilk adımı sadece yüz tanıma teknolojisini kullanmaktı. Tüm beden işin içine girdiğinde maliyet artıyor. Ticari bir beklentimiz de olmadığından bu maliyeti karşılamak en azından ilk projede mümkün olmuyor. Bir yazarla çalışmanın verdiği özgürlükten daha önce bahsetmiştim. Bu noktada yinelemek gerekir. Çünkü metahumanların “sadece mimiklerle” yer aldığı bu performans zaten bu çerçevede oluştu. Yani projeye başlamadan önce sınırlılıklarımızı biliyorduk. Bu sınırlılıklar dahilinde yapabileceğimizin en iyisini üretmeye çalıştık.

Neslihan Ekim: Sadece açık kodlar ile üretmenin sizde yarattığı kısıtlamalar nelerdi? Öte yandan,  sosyo-ekonomik yapı bağlamında ‘’demokratikleşme’’ kavramının çalışmanıza nasıl yansıdığını merak ediyorum.

Yunus Emre Gümüş: Ben kısıtlı olanakların yaratıcılığı geliştirdiğine inanıyorum. Sadece ekonomik nedenlerle değil, açık kodlarla üretim yapmak bizim için bir tercihti. Ayrıca kullandığımız teknolojilerin büyük kısmı tüm dünyada kısıtlı üretime olanak tanıyan araçlar. Demokratikleşme ise, dünya üzerindeki teknoloji paylaşımının daha adil olmasıyla mümkün olabilir. Ulaşılabilir teknolojiler tüm dünya ülkeleri için aynı değil. Üstelik bizim gibi enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde kur farkı da teknolojiye ulaşımını kısıtlıyor. Dünya üzerindeki “en pahalı ve en yavaş interneti” kullanarak metaverse evreninde var olmak mümkün mü? (İç çekmeler ve gülüşmelerle kısa bir sessizlik)

Neslihan Ekim: Sizin gibi sanatçıların üretimlerinin Z kuşağına hem ilham vereceğine hem de umut olacağına inanıyorum. Hedefleriniz ve hayalleriniz doğrultusunda gelecekteki projeleriniz nelerdir? Gerekli akademik, teknik ve sanatsal çalışmalarınızın fizibilitesini bundan sonra nasıl gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz? 

Yiğit Kocabıyık: Gerçekleştireceğimiz ilk performansın ardından bir makale üretmek ve bu makale ile birlikte performansı nasıl uyguladığımızı detaylarıyla anlatarak, dijital olanı tartışmak istiyoruz. Bu makalenin ardından, henüz fikir aşamasında olan, oyuncuların bir arada olma zorunluluğunu ortadan kaldırmayı hedefleyen çeşitli projelerimiz var. 

Yunus Emre Gümüş: Masada geleceğe yönelik birçok proje fikrimiz var. Yaratıcı süreçlerde kolektivizme ve beyin fırtınasına inanan bir ekibiz. Bizim her bir araya gelmemiz bir beyin fırtınası seansına dönüşüyor. PerforMeta çatısı altında dijital nitelikli performans projeleri üretmeye devam edeceğiz; metahumanlarla gerçekleştirilen bir performans bunun ilk ayağı. Dijital performansların “sınırlarını zorlayacak” proje fikirleri var kafamızda. 

Neslihan Ekim: İşbirliği ve dijital örgütleme ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Yunus Emre Gümüş: Bu proje “bizim için büyük, metaverse evreni için çok küçük bir adım”. MetaLove projesi metaverse evrenine bizim cenahtan bir tuğla konulması anlamına geliyor. Devamı ancak yeni ve güçlü iş birlikleriyle, yeni proje ortaklıklarıyla mümkün görünüyor. Bunun multidisipliner çalışmalarla, benzer ilgi alanlarına sahip insanların kendi uzmanlıklarını ve enerjilerini ortak bir platformda birleştirmesiyle gerçekleşeceğine inanıyoruz. 

Neslihan Ekim: Gösterimi bilet satışı ile bir internet sitesinden yapmak yerine, youtube ve instagram üstünden gerçekleştirmeniniz nedenleri ve bu bağlamda Z kuşağı ile kurmak istediğiniz ilişki nedir? İzlenme sayıları, beğenme seçenekleri ve yorum özelliğini nasıl değerlendireceksiniz?

Yunus Emre Gümüş: Öncelikle ticari kaygılarla hareket etmediğimiz için üretim sürecinde oldukça özgürdük. Bu özgürlüğü paylaşım sürecinde de devam ettirmek ve ulaşılabilir olmak için youtube yayınını tercih ettik. Youtube ana akım yayıncılığın önemli bir alternatifi ve şu aşamada. Önceliğimiz, bu tür platformlarda projenin “ulaşılabilir ve görünür” olması. Hedef kitlemiz elinde, evinde, cebinde internet bağlantısına sahip bir cihazı olan herkes. 

Gülşah Kocabıyık: Günümüzde, teknolojinin gelişmesi birçok yeniliğe yol açmaya devam ediyor. Özellikle Z kuşağının teknoloji ile iç içe olması yadsınamaz bir durum. Bu noktada hali hazırda var olan tiyatro seyircisinin yanı sıra, Z kuşağının da ilgisini çekmesi, onlara sevdikleri ve bildikleri araçlarla bir performans sunması açısından MetaLove’ın ayrıcalıklı bir yerde durduğunu düşünüyorum. 

Neslihan Ekim: Son olarak, gösterim tarihini ve izleyicilerin gösterimi nereden izleyebileceklerini öğrenebilir miyiz sizden? 

Yiğit Kocabıyık: Oyunumuzun dijital ortamdaki ilk gösterimi 3 Eylül 2022 Cumartesi günü saat 20:30’da yayımlanacak. 

Gülşah Kocabıyık: Youtube’da PerforMeta kanalında izleyiciler bu performansı canlı olarak izleyebilecek. Gösterimin ardından kayıt aynı sayfada video olarak kalacağı için sonrasında da izlemek mümkün olacak.  

Neslihan Ekim: Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz.

Yunus Emre Gümüş: Biz de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederiz.

NESLİHAN EKİM

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku