Metinlerarası Bir Düşünce Ürünü : “Sabit Efendi Yahut Tuvalet Kağıdının Bilinmeyen Tarihçesi”

Zeynep Avşar
2,7K Okunma

Özledim ‘Ferhan Usta’

-İyi şeyler düşün ‘Sabit Efendi’

Metinlerarasılık kavramını Mehmet Rifat Açıklamalı Göstergebilim Sözlüğü’nde ‘Bir metnin başka bir metin içinde etkin olarak var olması; bir çok metnin alıntı, telmih (kimi kez de intihal) yoluyla aynı anda, aynı yerde kurduğu birliktelik’ olarak tanımlar. Fransızcası ‘Intertextualite’ olan kavram ilk olarak 1960 larda Julia Kristeva tarafından kullanılır. Kristeva, metinlerarasılık kavramını, yazınsal bir eleştiri türü olarak ortaya koyar.

Yukarıdaki tanım biraz daha sadeleştirilirse ‘Metinlerarasılık’ ya da “metinler arası ilişki” terimi, birbiriyle bağlantılı veya ilişkilendirilmiş metinler arasındaki bağlantıyı ifade eder denilebilir. Bu kavram, farklı metinlerin birbirine bir takım yöntemler kullanılarak nasıl bağlandığını, bir metnin diğerine nasıl atıfta bulunduğunu veya bir metnin diğerini nasıl etkilediğini anlatmak için kullanılır. Metinlerarasılık, bir yazarın eserine başka bir eserden referans vermesi, alıntı yapması veya eski eserlere göndermelerde bulunması gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Bu, bir eserin anlamını zenginleştirebilir ve okuyuda daha derin bir etki yaratabilir.

Yazınsal bir eleştiri olarak metinlerarasılık, disiplinlerarasılık boyutunda düşünsel bir çokseslilik sürecine nasıl dönüşür?

1960’lardan günümüze İşlevsel açıdan pek çok sanat dalında (resim, müzik, mimari, folklorv.s…) çağrışımsal bir yöntem olarak sıkça başvurulan bir yöntem olan metinlerarasılık, yazınsal bir metnin  başka bir metne ait unsur yada unsurları kendi içerisindeki kavramın getirdiği tüm anlamsal süreci beraberinde sürükler. Bu süreç -tırnak içerisinde-, metnin başvurulan metne ait unsurları kendi içerisinde erittiği ve kendi yazınsal / düşünsel kurgusuna dönüştüğü zaman dilimidir. Rusyalı filozof ve dilbilimci Mikhail Bakhtin (1895-1975) bu zamansal sürecin yaratımlarını  ‘Carnivalesque’ (Karnaval) adlı eserinde dilin çok sesliliği’ olarak tanımlar. Çokseslilik kavramının arkasında yatan, kapalı bir kutu olarak muhafaza edilerek okuyucuya ulaştırılan kapalı metinleri, açık metne yani ya da izleyiciye farklı anlamsal görevler yükleyen; okuyucu ya da izleyici zihnini çalıştırmaya yönelik bir takım yeni tanımlamalara sürüklemektir.

Aynı zamanda “Carnivalesque” kavramının yerleşiminde M. Bakhtin‘in anlamsal açıdan metinlerarasılığa olan yaklaşımıda saklıdır. Bu kavram, ortaçağın karnaval atmosferiyle beraber  hiyerarşiye karşı düzensizlik savunusunu ve başkaldırıyı tanımlar. Bakhtin‘e göre, karnaval, resmi düzenin ve normların geçici olarak tersine çevrildiği, farklı sosyal sınıfların bir araya getirildiği bir ortamdır. Tıpkı tiyatro gibi…Her katmandan insan ,yan yanadır. Tıpkı kültürleşme gibi… “Carnivalesque” kavramı buna göre, yazınsal eserlerde ve kültürlerarası işlerin eleştirel boyut süreçlerinde  geçici ve kaotik durumları tanımlamak için kullanılır. Bu tür karnaval yani kaos anlatılarında bazı yazarlar, okuyucuda yada izleyicide imgesel bir etki yaratabilmek adında süreci kapalı bir metin olmaktan çıkarmak arayışına girerler. Burada yaratıcı olarak konumlanan yazar için amaç, yazısının bir yandan dilsel karnavala dönüşürken öte yandan yazar odaklı psikolojik ve yazınsal bir etkinlikten çıkıp okur odaklı  hale gelmesidir.

Alışılmışın dışında bir gökyüzü vaadiyle okuyucu yada izleyicide vücut bulan yazar, oluşturduğu metnin artık bir veya birden fazla iç içe geçmelerden oluştuğu sarmal bir  sürece girer. Bu süreç kullanımı yalnızca yazınsal alanla sınırlı değildir. Örneğin, İsa’nın Son Akşam Yemeği Tablosu’ndaki Erguvan Ağacı, metinlerarasılık bağlamında, gün gelir Ahmet Haşim’in dizelerinde kendine yeni bir  yaşam bulur ya da Balzac’ın Sarrasine’i gelir Roland Barthes’ın S/Z’sine konuşlanıp tutunur. 

Sabit Efendi Yahut Tuvalet Kağıdının Bilinmeyen Hikayesi  

14 Ocak 2024 Pazar günü saat 20.00’de DT 75.Yıl Sahnesi’nde ‘Tiyatro Ciddibazlar’ tarafından bir oyun sergilendi: “Sabit Efendi Yahut Tuvalet Kağıdının Bilinmeyen Tarihçesi.” Oyunun yazarı ve yönetmeni Batuhan Yalçın. Oyuncu kadrosu Batuhan Yalçın, Burçin Yalçın, Erdem Ulusal, Sedef Meral Özdemir, Elif Demir, Tutku Lal Demirci. Oyun iki perdeden oluşuyor ve 120 dakika sürüyor. Çağdaş bir Temaşa oyunu.

II.Abdülhamid dönemini ve mütareke yıllarını konu alan oyun, yönetmen Batuhan Yalçın tarafından kaleme alınmış. İstibdat döneminde ‘enseyi karartmamaya çalışan’ ve ‘hiç kimsenin adamı’ olan matbaacı Sabit Efendi’nin hem ustasına hem de Arnavut aşkına dair kurduğu hayallerin ve dönem itibariyle  azınlık mahalesinde içine meşakkatli  durumun, bir çember perspektifinde verilmeye çalışıldığı, gelenekseli modernleştiren, içerisinde oyuncu tekniği olarak -kendilerinin deyimiyle- bolca Grotowski duruşu barındıran, aynı zamanda eskiyi alıp yeni yıldızlar yapan ve o yıldızların dokusunu izleyiciye fuayeye girdiği andan itibaren veren bir oyun. Ancak sadece geleneksel Türk tiyatrosunun bildik karakterlerini yansıtan bir oyun olmadığını ikinci perdenin sonlarında daha iyi alımlanıyor izleyici.

Oyun öncesi fuayede sizi Klasik Türk Müziği’nden eski İstanbul ‘a dokulu fasıl müzikleri karşılıyor. Ardından oyuncular salona bir anda dağılıp gelen izleyicilerle sohbet etmeye başlıyorlar. Ta ki oyun saatine kadar. Oyun başlama saati geldiğinde ise, hepsi sahnede yerlerini alıyor. İki saat süren oyun, eğer iyi bir tarih ve edebiyat bilginiz varsa, kendiliğinden akıp gidiyor. Oyuncular, istibdat yönetimi, meşrutiyet ilanı, mütareke dönemleri, azınlık sorunları, cumhuriyetin ilanı derken, bu minvalde bir halk adamı ve hiç kimsenin adamı olan Sabit Efendi’nin başına gelenleri canlandırıyorlar. İlk bakışta, mütareke yıllarında geçen bir aşk hikayesi gibi gözükse de, insanın kafasını tuvalet kağıdıyla olan bağlantısı karıştırmıyor değil hani. Halk adamı Sabit Efendiyle tuvalet kağıdının bağlantısını, tuvalet kağıdını mütemmim cüz’e bağlayan yönetmen Batuhan Yalçın, ‘kurgusal bağlantı’. diye açıklıyor.

Sabit Efendi geleneksel Türk Tiyatrosu’nun tüm donelerinden yararlanan bir oyun. Batuhan Yalçın’ın bir podcast yayınında yaptığı açıklamaya göre, üslup olarak Grotowski ‘yi benimsemişler. Dolayısıyla oyundaki bütünsel sürece katkı ortak bağlamda, Grotowski’nin uyarlanabilir fiziksel eylemleri  demek hiç yanlış olmaz. Oyunun kendine has üslubunu ve dilini değerlendiren yönetmen Yalçın, oyunu dokulu bir üretim olarak gördüklerini, geçmişle günümüz arasındaki bağıntıyı izleyiciye yansıtırken, oyuncu duruşundan dekora, ışığa, aksesuara kadar oyunda kullanılan her şeyin bir dokusu olduğundan bahsediyor.

Peki bu oyun nereden, nasıl çıktı ve yukarıda açıklamaya çalışılan metinlerarasılıkla nasıl bir ilgisi var?

Ankara doğumlu Batuhan Yalçın. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu. Tiyatro Ciddibazlar’ın kurucularından. Eşi Burçin Yalçın’da kendisi gibi oyuncu ve aynı zamanda drama eğitmeni. Yönetmen, tüm kurgunun aslında bir Nil Karaibrahimgil şarkısından çıktığını anlatıyor bir radyo yayınında. Ankara’yı bilenler bilir, Ankara Sanat Tiyatrosu’ndan bir akşam çıkan yönetmen, arabasına binip Birlik Mahallesi’ndeki evine giderken radyoda çalan bir şarkıda geçen bir dize çalınıyor kulağına…Dizeler Nil Karaibrahimgil’e ait:

Özledim iyi şeyler düşün dedi 

Gözlerim bi onun yolunu bekledi 

Onun aşkı bana ekstra large ‘

2000’li yılların başlarında listebaşı olan ve gençlerin dilinden düşmeyen bu şarkı sözünü alıp günümüz çağdaş tiyatrosunda değiştirmeden kullanan yazar, metinlerarasılığın araçlarından alıntılama tekniğini kullanarak Sabit Efendi oyununu yazmış. Bu bağlamda 1960’ların sonlarından itibaren  postmodern edebiyatın müzik, resim, tiyatro gibi diğer sanat dallarıyla disiplinlerarası ilişkileri, veri kullanımı ve katmanlaşma gibi etkiler yaratılmasına sebep olmuştur. Ortak veri kullanımları, yukarıda M.Bakhtin’in Karnaval’ında açıklandığı üzere çok sesliliği sanata kazandırmıştır. Arabada duyulan bir müzik, kulağa çalınan bir dize, okunan bir kitaptan hafızaya yerleşen bir cümle ya da pazarcı Memed ‘in kulağı tırmalayan sesinin son noktası… Metinlerarasılık her bağlamda her yerde, yaratmak isteyen herkesi sarmal dünyasına davet etmektedir…

İster yazınsal ister görsel eser olsun eğer metinlerarasılık bağlamında incelenecek bir metin varsa, kullanılacak bir kaç teknik vardır: alıntı, epigraf, gönderge/atıf, anıştırma, parodi, pastiş. Bu teknikler içerisinde de en önemlisi alıntı’dır. Alıntı, geçmişle gelecek arasında  köprü kurar ve   okur ya da izleyiciye alıntılanan kavramın anlamsal izdüşümünü  hatırlatır. Bu yöntemde amaç, kalıcılığı sağlamaktır. Nil Karaibrahimgil’in dizelerinden alıntılanan iki kelime, Sabit Efendi’nin ahvalini Arnavut sevgilisine anlattığı tek kelimelik mektuplarında yeniden can bulur mesela. Bu hazır bulunuşluluk aslında bir geriye dönüş hikayesidir de… Postmodernliğin en belirgin özelliğide budur. Yeniyi algılama şeklimizi belirlerken, eskiden faydalanmanın aşamalarını oluşturur. Postmodern bakış açısıyla üretilen günümüz sanat yapıtlarında, disiplinlerarası biçimde çok anlamlı yapıtlar yaratılarak farklı kültürel yapıların oluşması sağlanmaktadır. Böylece ortaya çıkan yaratma eylemi bir puzzle parçaları gibi birbirini tamamlayabilmektedir. Böylece yeniden yaratmakla birlikte ötekinden alınan alıntılarla kendi orijinal yapısının dışına çıkarak çok anlamlılığı oluşturabilmektedir.

Mesele aslında, dönüp dolaşıp yine sanatta yeniden yaratım ve açık üsluba  gelmektedir. Yeniden yaratım sürecinde ortaya çıkarılan eserler, biçimsel metinlerarasılığın bir yazarın ya da bir müzisyenin yahut bir ressamın bir eski esere ya da eserlere kasıtlı olarak gönderme yaptığında, bunu yapabilmenin çeşitli tekniklerinin olduğunu göstermektedir. Bu  doğrultuda metinlerarasılık, bir pop şarkısının verdiği mesajı bir tiyatro eserinin yaratım sürecine verdiği katkı üzerinden hesaplanacak olursa, sanatı ve edebiyatı ne kadar zenginleştirdiği ortaya çıkar. Metinlerarası yöntemlerin kullanılmasıyla oluşturulan yapıtlar geçmişle geleceği birbirine bağlayan çok katmanlı yapısıyla tam bir sanatsal alışverişe zemin hazırlamaktadır. Bu katmanlı yapıda çağdaş bir Ortaoyunu tiyatrosunda çağrışım teknikleri kullanılarak büyük usta Ferhan Şensoy’a yapılan atıf da son derece anlam yüklüydü. Ferhan Usta matbaası bu bağlamda tüm izleyicilerin beklentilerine duygusal olarak da fazlasıyla yanıt verdi diyebilirim. Salondan ayrılırken Ferhan Usta’nın matbaasına son kez bakıp,

‘Çok özlendin be Ferhan Usta….’ 

Demek geliyor insanın içinden hani…

ZEYNEP AVŞAR

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku