“Yasa Tartışmaları Ucunda TÜSAK”

Kımız Zeynep Bozkır

Tartışmalar sonrası zorla rafa kaldırılan “TÜSAK” maddeleri, aslında senelerdir çalışanlar üzerinde hak gaspı olarak, idarecilerin, yönetmenlerin, tasarımcıların ve teknik kadronun çalışma biçimlerini değiştirip kısıtlayarak – itirazlara karşın- tek tek uygulanıyor.

Bunun son örneği ise asıl yasada yapılan değişiklik oldu; genel müdürlerin (Opera-Bale/Tiyatro) ve müdürlerin pek çok yetkisi ve inisiyatif kullanma hakkı tırpanlanmıştı. Devlet Opera ve Balesi ve Devlet Tiyatroları önce Cumhurbaşkanlığı denetimine bağlanmış, Opera-Bale bu makama bağlı kalırken, Devlet Tiyatroları yetkileri geri verilmişti.


Tiyatro camiası “n’oluyor şimdi?” faslını tartışırken 4/B vaadi verildi sözleşmeli oyunculara. İnsanlar çeyrek kadro hakkı alabilmek icin susarak beklemeye başladı ve bu çeyrek kadro bekleyişi “350 +/-“ kişinin işinden olması, kalanların ise kadro almak yerine 11 aylık sözleşme süreçlerine zorunlu bırakılmasıyla sonuçlandı. Ekonomik olarak zor günlerden çıkamayan ülkemiz insanları “ses çıkarmazsak geri alınma ve bu uygulamanın düzeltilmesi söz konusu, sehven yapılan hatalar varmış” diye mahkeme süreçlerini bile kaçırdı. Mahkemede kazanarak dönenlerin de sözleşme süresi bitince ne olacağı belirsiz… 

Tiyatro camiası “TÜSAK hortlatılıyor” derken çıkan sesler salgın (pandemi) ilanıyla araya kaynadı gitti. Ve sessizlik…


Daha sonra provalar, açık hava oyunları ve maalesef “mezun sanatçılara” yaptırılan teşekkür ve “biat” videoları… 

Oradan da geldik salgın dönemi özel tiyatroların “atılanlar için n’apılabilir?” derdinden “bizim için n’apılabilir?” toplantılarına! 

Sanki bütün bunları başka bir yönetimle yaşamışız gibi, sanki bugüne kadar başımıza gelenlerin sorumlusu uzaylılarmış gibi, “akıl almaz bir güvenle” aynı yönetimden umar beklenmesi ve ortalığın sus pus olması…

Kapatılan tiyatroların, tiyatrocuların yaşadığı sıkıntıların hesabının sorulması gereken toplantılarından, yasal düzenlemelere geçip, üstelik seyirciyi de işin içine katarak “yasa talep eden” durumuna gelmek… 

“TÜSAK’ı” hâlâ heybelerinde taşıyanlardan -hatta fillen uygulamaya sokanlardan- sanata ve tiyatroya şimdiye kadar katkıda bulunmayan ama pek çok engel koyan, ve yıllardır süregelen yaklaşımları, söylemleri ve eylemleri yüzünden iyi niyetlerini dahi sorguladığımız bir taraftan “yasa talep etmek”… 

Yayımlanan iki yönetmelikle, tiyatroları “tescilli-tescilsiz” olarak devlet nezdinde ayrıştırmak, “borçlu-borçsuz” olarak maddi durumları üzerinden tanımlamak ve oradan her türden “sermayeye biat etme” noktasına taşımak.  

Dahası, amatörleri destek kapsamı dışına çıkartarak “amatör/gönüllü” tiyatroları yok saymak… 

Daha da ötesi, hâlâ ne için ve kimlerden oluştuğunu bilmediğimiz “komisyonlar” kurulmasına sessiz kalmak…

Salgın (pandemi) döneminde yan yana durarak, topyekün tiyatro camiası olarak dayanışma içinde hareket etmek de becerilemeyince, sıra senelerce verilen mücadelelerle kazanılan ve elde tutulmaya çalışılan haklara ve ödenekli tiyatrolara geldi.


Ve başta belirttiğim gibi, zaten bir kısım yetkileri onaya bağlanan Genel Müdürlük ve Tiyatro Müdürlerinin yetkileri kaldırıldı! İtirazlar yükselip “tiyatroyu tiyatrocular yönetir, yönetmelidir!” sesleri ortalığı kaplayınca (Detis, bazı tiyatro yayınları, bazı birlikler vb.) “sehven” olmuş denilerek yetki iade edildi. Şimdi ise yetkilerin alındığı yazının “yerine geçecek” yetkilerin “iade edildiği” resmi yazı bekleniyor Devlet Tiyatroları’nda. 

Bu kurum çalışanları kadar bizler için, yani tüm tiyatrocular icin önemli; keyfiyete karşı çıkmak, hak gasplarına itiraz etmek için önemli… Çünkü hak gaspları da yasa tasarıları de aynı “keyfiyetin” muhatabı!

Evet, “yeni bir tiyatro yapılanmasını” doğru bulan, arzulayan tiyatrolar olabilir; ama bu ülkede sayıları onların en az iki üç katını bulan ve bu gidişattan rahatsız olan özel, amatör, gönüllü tiyatro da var. 

Unutmayalım ki, kurumsal tiyatrolar bizim için, seyircinin büyük çoğunluğu için, toplum için önemli. Hem kurumsal yapılarıyla hem de bugüne kadar -yanlışıyla, doğrusuyla- taşıdıkları tarihsel misyonla, toplumsal vizyonla… 

Bu ülkenin sahip olduğu Kit’ler ve kurumların tek tek yok edilmesinden sonra, hemen her alanda yaşanan “çöküş” ortadayken, ne Tüsak ne de başka yaptırımlar üzerinden kurumsal tiyatroların çökertilmesi kabul edilemez. 

“Tiyatroyu tiyatrocular yönetir” şiarımızdan da, kurumsal tiyatrolarımızdan da, özel, amatör, gönüllü tiyatrolarımızdan da vazgeçmeyeceğiz!

Dünyanın her yerinde ve bu ülkede, binlerce yıldır tiyatroyu “tiyatro insanları ve seyircileri” taşımıştır bugünlere. Yine onlar taşıyacak yarınlara…

KIMIZ BOZKIR
Bağımsız Tiyatro Birliği Başkanı 

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku