Datça Tiyatro Festivali izlenimleri….

editor
1,7K Okunma

Dergimiz muhabiri Berfin Ertan (*)‘ın 26-30 Haziran 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilen Datça Tiyatro Festivali ile ilgili izlenimlerini okurlarımızla paylaşıyoruz:

1. Gün (26 Haziran)
Festivalin düzenleneceği kamp alanına saat 15:00’de geldik. İlk dikkatimizi çeken şey kalabalık oldu. Gözlemlediğim kadarıyla, özellikle öğrenciler çadırlarını kapıp gelmişler festivale. İlgi o kadar yoğundu ki, kamp alanında çadırımız için iyi bir yer bulmakta zorlandık. 18:30’da kamp alanında toplu olarak oyun oynadık ve müzik dinledik. Katılımcılar arasında tiyatro bölümlerinin öğrencileri ya da oyuncular dışında, tiyatro dışında farklı bölümlerden genç öğrenciler oldukça fazla. Tıp öğrencilerinden mühendislik eğitimi alanlara uzanan geniş bir yelpaze söz konusu. Herkesin ortak paydası “tiyatro”.
Öte yandan, Datça halkı festivale büyük bir ilgi gösteriyor. Meydandaki standın başında biletler için uzun bir kuyruk var.
Festival organizasyonu oldukça başarılı. Pek çok detay iyi düşünülmüş.  İlk gün olmasına rağmen hiç bir aksaklık yok.  Her şey ilk günden oldukça tatlı gidiyor.
2. Gün (27 Haziran)
Güneşli ve çok sıcak bir festival sabahına uyandık. Denize girip serinledikten sonra “Alican Yücesoy ile Bilmeden Oynama” atölyesinin ilk etkinliğine katıldım. Çok farklı alanlardan gelen ve  tiyatro ile  yakından ilgilenen 15 kişilik bir grupla, deniz kenarında bir gençlik merkezinde oldukça öğretici ve keyifli bir atölye çalışması yaptık. Atölye sonrası Beyti Engin‘in Pozitif Atölye‘deki konuğu Salih Kalyon ile söyleşisini dinledik. Saat 18:00’de Dicle Doğan ile “Anın İçinde Performans” adı altında inanılmaz bir deneyim yaşadık. Kalabalık bir grup halinde, metruk bir binanın arkasından başlayıp Datça sokaklarına ilerleyerek performatif etkinliklikler gerçekleştirdik. Öncesinde birbirini hiç tanımayan insanlar birlikte hareket edip kolektif bir performansa imza attık.  Sokaklardaki insanların bizi izlerken verdikleri tepkiler çok farklı ve ilginçti. Kimileri bizi alkışlayarak destek oldu, kimileri sesimize ses vererek bize ayak uydurdu.
21:00’de Amfi Tiyatro’da Senaryo oyununu izledik. Günü Bulutsuzluk Özlemi ve ardından Nasıl Derler Bilirsin konserleriyle tamamladık.
3.Gün (28 Haziran)
Çadır sıcağının etkisiyle gün yine erken başladı, tabii ki gözümü yine denizde açtım. Ardından atölyedeki ikinci günüm başladı. Egzersiz ve tirat çalıştığımız atölye faaliyetinin 2. günü de keyifliydi. Ufak bir mola verdim ve panayır alanında oynanacak olan Yersiz Kumpanya’nın Unutulan adlı oyununa gittim. Arkamıza aldığımız deniz eşliğinde kalabalık bir seyirci kitlesiyle oyunu izledik. Oyun biter bitmez hızla bir şeyler atıştırdıktan sonra adeta koşarak Beyti Engin ve Emrah Eren söyleşisine yetiştim. Bir yönetmenin ağzından sektörü, oyunculuğu ve süreci dinlemek oldukça ilgi çekiciydi. Ve hızla Seni Seviyorum Türkiye’yi izlemek için amfiye en ön sıradan girdim, inanılmaz bir kuyruk vardı oyun için. Oyunu sahneye en yakın yerden izliyordum ki, birden elektrikler gitti. Tam “eyvah, şimdi ne olacak?” derken, arkamda bir ışık gördüm. Arkamdaki seyirci telefonunun ışığını sahneye yöneltmişti. Birdenbire, tüm seyirciler aralarında anlaşmışlar gibi,  telefonlarının ışığını açmaya başladı. Oyunun kalan dakikalarını oyuncular bizim aydınlattığımız sahnede, seyirci ışıklarının altında oynadılar. Oyunlarından kopmadan ve konsantrasyonlarından hiçbir şey kaybetmeden sonuna kadar büyük bir başarıyla oynadılar. Muazzam bir deneyimdi! Oyun bittiğinde, tam selam vereceklerdi ki, içeriye festival organizasyonu girdi ve bizden ışıkları kapatmamızı rica ettiler. Kendileri sahnenin önünden telefon ışıklarıyla oyuncuları aydınlattılar ve Seni Seviyorum Türkiye ekibi selamlarını böyle verdi. Hemen ardından sahnenin tüm ışıkları yanınca şaşakaldık. Meğer, elektrikler oyun bitmeden gelmiş ama o büyülü atmosferi bozmamak için ışıkları yakmamışlar, haklı olarak. Benim için unutulmaz bir akşamdı. O anda orada olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bir kez daha, hep birlikte tiyatronun büyüsüne şahit olduk. Bu  benzersiz akşamı, önce Güvenç Dağüstün ve Burçin Büke konseri, ardından da Ayışı Hikayeleri’ni dinleyerek sonlandırdık.
4. Gün (29 Haziran)
Atölyenin son günü! Önce buz gibi deniz, sonra atölyede yaptığımız egzersizlerle güne merhaba dedim. Çok verimli bir atölye çalışması oldu. Daha uzun olmasını dilerdim. Ardından Alican Yücesoy ile birlikte Seni Seviyorum Türkiye fuayesine gittik. Fuaye de oyun gibi çok kalabalıktı. Seyirciler hem oyunu çok beğenmişler, hem de akşam yaşanan o büyülü anların etkisinden kurtulamamışlardı. Fuayenin ardından Beyti Engin’in Pozitif Atölye’deki konuğu Sündüz Haşar’ı büyük bir keyifle dinledim. Beyti Engin üç gün boyunca bir oyuncu, bir yönetmen ve bugün de bir dramaturg ağırlayarak çok verimli söyleşiler yaptı. Ertesi gün de Firuze Engin’i konuk alarak bir yazarı ağırlayacak. Böylece tiyatronun dört farklı alanından yetkin insanları dinlemiş olacağız. Festival bir yandan da, bu tür etkinliklerle tiyatroya yıllarını vermiş deneyimli insanlarla, ustalarla biz öğrencileri bir araya getiriyor. Festivali kıymetli kılan bir çok etkenden bir tanesi de bu.
Yine kısa bir mola sonrası, amfide Bir Yıldız Batıyor’u izledik ve çok eğlendik. En son, bir kuklanın saz çalışına tanıklık ettim, daha ne olsun! Harika bir deneyimdi.
Akşam İkinci Kat’ın Tezgah oyununu izledik, hem biz kampçılar hem de günübirlik seyircilerden oluşan çok kalabalık bir seyirci kitlesi vardı. Oyundan hemen sonra oyuncularla fuayede buluşup sohbet ettik. Konser ve kamp alanında after party ile de günü kapadık. Tabii gece denize girmeyi de ihmal etmeden. Yarın son gün…
5. Gün (30 Haziran)
Geldik canım festivalin son gününe…  Arkadaşlarımla merkeze 15 dakika uzaklıktaki Kargı Koyu’na gittik. Datça gerçekten inanılmaz bir yer… Bence seneye gelmemem için hiçbir sebep yok! 16:30’da üretim çalışmalarını izledik. Çok geniş bir katılımcı kitlesi vardı. Herkes çok emek harcamış ve güzel işler çıkartmıştı. Akşamki Kader Can oyunu öncesi dinlendim ve 20:30 da sıradaydım. Amfi hiç olmadığı kadar kalabalıktı. Benim ikinci izleyişimdi. Bu defa da ilk izlediğim günkü kadar etkilendim oyundan. Oyun sonrası kısa bir fuaye sohbeti oldu. Gözlemlediğim kadarıyla çoğunluk da benimle aynı fikirdeydi: Kader Can’ı pek beğenilmişti.Ardından Jankat Yaman ve sonra Büyük Ev Ablukada sahne aldı. Büyük Ev Ablukada’nın konseri inanılmazdı.
Ve geldik kapanışa… Barış Kıralioğlu ile after party, sonrasında kamp alanında sabaha kadar dans edip eğlenerek festivali sabaha karşı 04:00 gibi sonlandırdık. Bana 5 gün yetmedi! Festival boyunca hem dinlendim, hem çalıştım; hem öğrendim hem eğlendim.
Datça Tiyatro Festivali nefes almaya, bizlere de nefes olmaya devam etmeli ki bu güzellikler hep hayatımızda olsun!
(*) Berfin Ertan, Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü öğrencisi

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku