Cüneyt Uzunlar’ın MERDâNE’si: Burgazadası’ndan Bir Meddah Geçti…

Robert Schild
3,8K Okunma

Aya Nikola Çay Bahçesi, Burgazadası’nın “Martha Koyu” olarak bilinen kıyı şeridine yakın bir tepede ve iki yürüyüş yolunun kesiştiği, adını aldığı mahallenin girişinde bulunur. Minik bir çocuk parkı da olan, çamların altındaki bu otantik kır kahvesinde melissa çayı veya kahvenizi yudumlar, doyumu olmayan gün batımlarını izleyebilirsiniz – veya yaz akşamlarında haftada iki kez, salı ve cumaları gösterilen “yabancı” veya Türk filmlerini… Gün batımı gibi, açık hava sinema gösterileri için de herhangi bir ücret alınmaz! – salt içtiklerinizin parasını ödersiniz.

Otuz beş yılı bulan Burgaz yazlıkçılığım boyunca, burada birçok düğün törenine tanık oldum, bir kez (nedense) İsveç’ten gelmiş bir nefesli çalgılar topluluğunu dinlemiştik, arada bir ise Alevi kültürüne adanmış kültür ve müzik etkinliklerini izleriz… 

Geçtiğimiz ayın ortalarında ise bahçede yer alacak tek kişilik bir oyun için duyurular yapıldı – Cüneyt Uzunlar’ın kaleminden, kendisinin de sunacağı, alt başlığı “memLekeTimden erKek karMaşaları” olan MERDâNE için…

Neredeyse altı yıldır Türkiye’den uzak kaldığım için, yeni tiyatrocuları pek tanımam – ancak Uzunlar’ı biraz araştırınca, adı gibi “uzuuun” bir tiyatro geçmişi olduğunu algıladım. İlk gençliğinde gecekondu semtlerinde ve şenliklerde tiyatro gösterilerine katılmasının ardından, 1989’da MSÜ Konservatuvarı’ndan mezun oldu, 1988-96 yılları arasında İstanbul, Paris ve Antalya’da sokak pandomimi yaptı, keza Nedim Saban’ın kurduğu, sevilen Beş Kafadar Çocuk Tiyatrosu’ndaki “kafadarların” biriydi. Pera Güzel Sanatlar’da oyunculuk, pandomim, hareket, sahne dövüşü, akrobasi dersleri verdi. Bu arada birkaç özel tiyatroda oldukça küçük roller üstlendi, ardından sinemaya yöneldi, o çalışmalarında bazı ödüller aldı. Biraz daha derinlere gidince, onu bir çok oyunda izlemiş olduğum çıktı ortaya – 1991/Dostlar Tiyatrosu / Sevdalı Buluttan başlayarak, 2003/Tiyatro Pera / Seyir Defteri üzerinden, 2005/Oyun Atölyesi / Atinalı Timona dek. 2014 yılında Oyunculuk Atlası başlıklı bir kitap yayımladı; bunun dışında yazılarını https://siyahmecmua.wordpress.com/ sitesinde topluyor…

Her neyse, 29 Temmuz akşamı –güneş daha tam batmamıştı ve ardından hava yavaş yavaş kararmak üzereyken– “yeni” olduğunu (ve dolayısıyla parmaklarıyla ancak tanıştığını) belirttiği klarnetiyle sahneye çıktı Cüneyt Uzunlar. “Sahne” dediğimiz, büyük bir çam ağacının altında, soldaki taşınabilir projektörün aydınlattığı, komşu kedilerin volta attıkları toprak zemindir ki hemen solunda, kıyıya inen yol geçiyor ve oradan da sık sık akşam yürüyüşçüleri geçerken, kimileri duraklayıp oyuncunun anlattıklarına veya arada bir klarneti ile üflediklerine kulak veriyordu.

Bir meddah vardı karşımızda – veya bir zamanlar, Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde “dengbej” olarak bilinen, köyden köye dolaşarak geçimlerini anlattıkları destanlar, masallar, öykülerle, söyledikleri ilahilerle kazanan bir “anlatıcı” sanki… Bir saati biraz geçen süre boyunca üç “hikâye” anlattı Cüneyt Uzunlar – ancak ben bunları öyküden çok, değişik özyapı betimlemeleri veya canlandırmaları olarak gördüm… Hem de nasıl bir canlandırma – beden devinimlerini renklendiren/şekillendiren ağız, burun, bakış oynatmalarıyla yetkin birer pandomim gösterileri sergiliyordu sanatçı, ki onların da “kaymağı”, değişik ses ve söyleyiş türleriydi! Örneğin, gayrimüslim meyhane garsonu Alex, konuyu önce kendi şivesiyle anlatırken, kısa bir süre sonra o konuşma şeklini taklit eden bir “yerliye” nasıl da başarıyla öykündüğünü canlandırması, adeta “çift kaymaklı” bir tatlı gibiydi!! 

Birer klarnet havasıyla birbirlerinden ayrılan üç bağımsız hikâye” dinledik Cüneyt Uzunlar’dan – ilki Fatih semtindeki köhne bir evde, diğeri Kadıköy’deki bir meyhanede, üçüncüsü ise (yanlış hatırlamıyorsam) sokakta geçiyor, Afganlı ve Suriyeli işsizler takımının arasında… Gerçekten de tam hatırlamıyorum bu öykülerin (bence önemsiz) konularını – ancak her birinde yaşatılan tiplemeler aklımdan kolay kolay silinmeyecek – kiracı küçük memur ve huysuz ev sahibi, meyhanedeki “trans” ve sokaktaki  kâğıt toplayıcısı gibi… Sahi, Karagöz/Hacivat’taki Çelebi, Kayserili, Laz, Yahudi gibi özgün tiplemelere bu çağdaş “anlatıcımız” Afgan ve Suriyeli türünden postmodern özyapıları da yerleştirmesini bilmiş öykülerinde! 

Şu sıralarda “seyyah”lığını sürdüren, yönetmenliğini Seyda Güney’in üstlendiği MERDâNE, 12 Ağustos tarihinde Kınalıada’daki “hina”da sahne alacak – diğer adaları da dolaşacak mı, bilemiyorum…

Geçtiğimiz sezonda bir ara Baba Sahne’de izlenebilmiş oyun için daha ayrıntılı bilgi, Merdane | tiyatrolar.com.tr sitesinden edinilebilir.

ROBERT SCHILD

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku