Tiyatrocular, “Tiyatro Yapmak” Tabirini Tartışıyor – III

Pınar Arabacı

Türkiye’de son yıllarda kamuoyunda, özellikle de siyasetçilerin demeçlerinde “tiyatro yapmak” tabiri, sahtekarlık, düzenbazlık, ahlaksızlık gibi kötücül ve olumsuz tutumları tanımlamak için kullanılıyor. Son günlerde yeniden tartışılmaya başlanan bu olgu üzerinden hem kamuoyunda hem tiyatrocular arasında bir saflaşma yaşandığı görülüyor: Bir tarafta “tiyatro yapmak” tabirinin olumsuz içerikle kullanılmasının tiyatro sanatını itibarsızlaştıran bir dil ve algı yarattığına vurgu yaparak bu duruma itiraz edenler var. Diğer tarafta ise, “tiyatro yapmak” tabirinin olumsuz bir anlam yüklenerek kullanılmasına karşı gösterilen hassasiyetin abartılı, hatta gereksiz olduğunu; farklı bilim, meslek ya da sanat dallarıyla ilgili benzer tabirlerin kullanıldığını (felsefe yapma, caz yapma, edebiyat yapma vb.) ve başka dillerde de benzer durumlar yaşandığını ileri sürerek bu itirazı anlamsız bulanlar var.

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi olarak, tiyatro insanlarının görüşlerini alarak kamuoyu ile paylaşmak istedik ve onlara bu konuda ne düşündüklerini sorduk. Dergimize gelen yanıtları bölümler halinde okurlarımızla paylaşıyoruz.

Kımız Zeynep Bozkır

Kımız Zeynep Bozkır (Bağımsız Tiyatro Birliği Başkanı): “Tiyatro yapmak tabiri halk dilinin mecazlarından biridir. Kanun çıkartsanız da halkın diline müdahale edemezsiniz.” 

Bu konunun çok daha derin olduğunu düşünüyorum. Ne mecaz, ne ironi, ne teşbih, ne de Türkçe kelime dağarcığı kalmadı. Herkes her şeyi birebir anlamaya başladı ve bu kabul görür oldu. Olmayan kelimeler türetilip dil katliamı yapılıyor. Ayrıca tiyatro yapmak zaten oyun kurmaktır ve tiyatro iyiyi de kötüyü de gösterir. Bütün oyunlara da tiyatro deriz. Bazen yapılanlar da öyle işte. Kibarca ‘sahnede oyna’ deriz ya mesela birine. Arkadaşça bir espridir bu. 

Ortada konuşanları sustursak da evlerde, her yerde tabir budur, yüzyılların mecazı. Biz tiyatrocuları ‘insan yerine koymayanlarla’ uğraşarak sahip çıkalım tiyatroya.

Aslında ebeveynlere, arkadaşlarımıza kızmıyoruz ama siyasetçiler kötü örneklere denk getirdikleri için alınganlık gösteriyoruz belki de. İnsanların dil alışkanlıkları bir anda düzelmez. Siz kanun çıkartsanız da, halkın diline müdahale edemezsiniz.  

‘Tiyatro yapmak’ tabiri, halk dilinin mecazlarından biridir. Bunun yerine dili yabancı sözcüklerden arındırmaya ve dilimize daha çok hakim olmaya çalışabiliriz. Bu kadar büyütmemek gerek bu olayı. Biz daha çok tiyatrocuları küçümseyenlere bakalım ve tiyatrocuların, tiyatronun hakları ve özgürlüğüne odaklanalım. Kelime dağarcığımızı, ‘dil hakimiyetimizi’ geliştirelim. Söylenenleri simultane tercüme gibi okumayalım, duymayalım. Türkçe cümle yapılarını bile çift yüklemle çeviri gibi kuruyoruz ve birebir anlıyoruz. Özetle alınganlık olarak değerlendiriyorum bazen bu durumu ve doğrusunu söylemek gerekirse çoğu zaman ben de alınıyorum.”

 

Cem Kaynar

Cem Kaynar (Düşevi Oyuncuları): “Kanaat önderlerinin desteğine ihtiyacımız varken, bizi incitmeleri keyfimizi kaçırıyor.”

Tiyatro elitist bir sanat olmadığı için, kavramsal olarak halk arasında algılanışı, esprilere konu olması bence çok normaldir. Tıpkı hiç birimiz Tıp Doktoru değilken beyin üzerine konuşmamız gibi. 

Burada problemli kısım toplumun kanaat liderleri olan kişilerin bunu ‘olumsuz’ bir ifade olarak kullanması olabilir. Çünkü bu noktada insanlar ayrışabilir, kutuplaşabilir. Tam da burada politik yargılamalacılar çıkıp, beylik bir laf ederse, bu ifadeyi kullanan kişi bir hedef olur ve linç edilmeye çalışılır. Onun taraftarları da karşı tarafı linç etmeye çalışır. Bu noktada belli ki teorik olarak doğru bir şey savunsa da politik yargılamacı, bu üslup ile bambaşka bir tartışma alanı açar. 

Her meslek onurludur, her mesleğin ‘onurlusu ve onursuzu’ vardır. Ama ülkemizde hele de böyle bir süreçte, kanaat liderleri diyebileceğimiz yazar, politikacı, akademisyen, STK yöneticisi, iş adamı vb. gibi insanların ‘itibar’ ve ‘değer verme’ noktasında desteğine ihtiyacımız varken, zaten nazik olan bizleri ve ruhumuzu bazen maalesef incitmeleri keyfimizi kaçırıyor.”

 

Gülhan Kadim

Gülhan Kadim (Kumbaracı50) : “Ben alınmıyorum. Ama alınan meslektaşlarıma da kızmıyorum.”

Levent Kazak, bir söyleşisinde ( https://lgbti.org/levent-kazak-ile-roportaj/) şunları söylüyor: ‘Tiyatro her şeyi barındırır, bir şey dışında, o da yalan! der bizim Nihat İleri. Der, ama yine de beni rahatsız etmiyor. Tiyatronun beşiği İngiltere’de de böyle kullanılır bu, İspanya’da da, Almanya’da da! Kelimeler zıplar, kendilerine farklı bir alanlarda başka türlü karşılıklar bulurlar. Buna engel olamazsınız. İngilizcede sadece ‘yalan’ olarak değil, askeri terminolojide de kullanılır ‘tiyatro’ kelimesi. ‘Theatre of war’ ‘savaş alanı’ demektir. Ve ki; evreni tiye alan ‘tiyatro’yu bu söylem mi rahatsız edecek? Tabii diğer yandan da şöyle bir lokal durum var; sanatın her fırsatta kolunu bacağını kırıldığı bir dönemden geçiyoruz. İçkisiz bir festivali içki içilebilir diye iptal edip, tiyatro oyunlarını yasaklamakla yetmeyip oyuncuları yasaklanıyor. Karakollara tiyatro kapatma yetkisini verdiler. Savaşa hayır diyen doktorlar içerde. Koca bir oksimoronun içinde yaşıyoruz. Evet hassasız, eldeki avuçtakini kendimizce korumaya çalışıyoruz.’ 

Ben de Levent Kazak’ın bu sözlerine katılıyorum.

Kendim asla kullanmasam da mesleğime edilmiş bir hakaret gibi algılamıyorum. Tiyatrocu olmak diğer tüm meslekler gibi bir meslektir benim için. Bir kimlik olarak taşımayı tercih etmiyorum. Ben alınmıyorum. Ama alınan meslektaşlarıma da kızmıyorum. Artık o kadar çok şeye öfke doluyuz ki, bir de bununla ilgili bir kızgınlık yaşamak istemiyorum. Alınan, dile getiren, paylaşan olabilir. Bu duyguya katılmama hakkımız da var aynı şekilde.”

 

Burcu Halaçoğlu

Burcu Halaçoğlu: “Benim için bu tartışmayla ilgili asıl soru şu: Tiyatroya benzetme ya da metafor olarak kullanılamayacak kadar kutsal bir şey olarak mı bakıyoruz?”

Bu tartışmanın gereksiz büyüdüğünü düşünüyorum. Evet saçma bir benzetme yerleşmiş dilimize ama, bir sürü dilde bir sürü benzer benzetme var. Bir sürü meslekle ilgili de var. Aslında orada kastedilen çoğunlukla ‘kurmaca’. Bunun tiyatro sanatıyla ilgili bir aşağılama olduğunu da düşünmüyorum. Benim için bu tartışmayla ilgili asıl soru tiyatroya ‘benzetme’ ya da ‘metafor’ olarak kullanılamayacak kadar ‘kutsal’ bir şey olarak mı bakıyoruz? Kutsal bir iş yaptığımızdan ve ‘kutsal’ bir sanattan mı bahsediyoruz? Tiyatroyu böyle kutsal bir yere koymak bence tiyatro yapanlara da tiyatronun kendisine de büyük zarar veriyor. Her kutsal dediğimiz şey gibi ‘eleştirilemez’ ve ‘dokunulamaz’ bir yere konulduğunda, bir yandan bize hükmeden bir şeye dönüşürken, diğer yandan da onu yapanları ‘ayrıcalıklı’ ve ‘kutsal’ bir meslek icra edenler mertebesine yükseltiyor.”

 

Nevzat Süs

Nevzat Süs (Altkat Sanat): “Biz tiyatrocular olarak yönetenlere, siyasetçilere ‘dansöz’ dersek, dansözlük mesleğiyle hayatını geçindirenlere ayıp etmiş olmaz mıyız?”

Son zamanlarda sanatçılar üzerine sistematik bir ‘karalama’ ve hamasetle ‘hedef gösterme’ çabası yoğunlaşarak devam ediyor. Sanatla toplumsal bir sorunu estetik bir biçimde ifade ederek o sorunun ortadan kalkmasını da hedeflersiniz. 

Tiyatro da bu temel sanat alanlarından biridir. Bir yalan, bir riya ya da iktidar mücadelesi tiyatronun anlatacağı bir ‘hikâye’ olabilir. Hikâyenin anlatılış biçimi ve icracılarını örnekleyerek ‘tiyatro yapıyor’ ya da ‘oynuyor’ demek bir birikimsizliğin de sonucudur. İster kabul edilsin ister edilmesin, bir durum karşısında gerçekçi bir kavram geliştiremiyorsanız, bunu dolaylı bir biçimde bir meslek grubuyla açıklamaya çalışıyorsanız, bu yetersizliğin bir ifadesidir. 

Örneğin, tiyatrocular olarak yönetenlere, siyasetçilere ‘dansöz’ dersek dansözlük mesleğiyle hayatını geçindirenlere ayıp etmiş olmaz mıyız? 

Teşbihte de hata olabilir, yanlış analoji de kurabilirsiniz. Bu mesleğe sahip olan insanlar bunun doğru olmadığını ifade ediyorlarsa konu kapanabilir kanımca. ‘Ne olacak canım çok duyarlılık gösteriyorsunuz’ diyenler, rezaleti kendi meslekleriyle açıklarsak rahatsız olmazlar mı? 

Aynı şekilde ‘caz yapma’ gibi söylemler de dünyanın en ahmakça benzetmeleridir. Belki de anlamadıkları şeyler üzerinden benzetme yapıyorlardır kim bilir? O halde, kimse anlamadığı şeye burnunu sokmasın diyebiliriz. 

 

İlgili haberlerimiz: 

https://tiyatrodergisi.com.tr/tiyatrocular-tiyatro-yapmak-tabirini-tartisiyor-i/

https://tiyatrodergisi.com.tr/tiyatrocular-tiyatro-yapmak-tabirini-tartisiyor-ii/

https://tiyatrodergisi.com.tr/yasar-ersoy-yazdi-tiyatro-neden-asagilaniyor/

https://tiyatrodergisi.com.tr/yildirim-fikret-urag-yazdi-bir-ozur-ve-dusundurdukleri/

 

 

 

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku