Tiyatroya Tutku, Umut ve Sevdayla Bağlıydı: “Umut Demirdelen”

Pınar Çekirge

Pınar Çekirge, iki yıl evvel, 21 Nisan 2020 tarihinde aramızdan ayrılan Umut Demirdelen’i yazdı…

Sahnelerde defalarca izlediğim Umut Demirdelen ile, 2017’nin soğuk bir kış akşamında Füsun Önal’ın yemek davetinde tanışmıştım. Oya İnci, Nedim Saban, Yavuz Pak, Umut Demirdelen… Salkım saçak bir söyleşi içinde bulmuştuk kendimizi.

Setlerden, tiyatroya ait anılarından bahsediyordu. Gözbebeklerindeki derin hüznü ayrımsamıştım. Neşeli kahkahalarına rağmen hep o hüzün. O yalnızlık hissi…

Kendi hikayesini sahnede, ekranda yaşar kıldığı karakterlerle yazmıştı Umut Demirdelen. Devlet Tiyatrosu oyuncusuydu. Hem de kuşağının en “özel” aktörlerinden biri.

Kalbi avuçlarındaydı o gece. Arada Nedim ile şakalaşıyor, anlattığı anekdotlarla bizleri gülmekten kırıp geçiriyordu. Bir ara tiyatroyu çok sevdiğini, mutlaka bir oyun yönetmek istediğini söylemişti. Bütün hayatı seyrince o sadece tiyatro için varolmuştu, bunu ayrımsamıştım.

Nedim Saban‘ı aradım geçen gün. Umut Demirdelen‘den konuştuk. Şunları anlattı :

“Umut, hayatın her anını yaşamayı severdi. Bir Uludağ gezisi yapacaktık arkadaşlarla ama çok gelmek istediği halde, yeni görüştüğü bir dizi setinden haber beklediği için ikircikli kalmıştı. Zar zor ikna ettik. Tam dağda sofraya oturduk, ilk lokmasını ağzına aldığı anda,  bir arkadaşıma mesaj attım, birkaç saat sonra başlayacak sete çağırtır gibi yaptık. Zaten  kolay panik olurdu, saate baktı, sete yetişip yetişemeyeceğini hesapladı ve  işi onaylayarak masadan kalkmaya hazırlandı. Beş dakika sonra, arkadaşımı tekrar arattım, set saatini geri çektik. Baktık hala niyetli, uzun sakal/bıyık şartı koşturduk, at binmesini istedik! 

Çok rahat şaka kaldıran bir yapısı vardı ama gerçekten de şakamız gerçek oldu, üç gün sonra tatil bitiminde sete çağrıldı.

Oyunculuğun yanı sıra, zaman reji, sanat yönetimi gibi hayalleri vardı. “Denize Giden Atlılar”ı yönetmek isterdi, bu hayaline kavuşamadan, görülmeyen bir atın sırtında bilinmeyen bir yolculuğa çıktı.

Ben hala telefon çalacak ve Uludağ’da apar topar gönderdiğimiz setten geri gelecek diye bekliyorum nedense.”

Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konsevatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olduktan sonra, Devlet Tiyatrosu’nda göreve başlamıştı Umut Demirdelen.

Derken tüm o oyunlar: Abdülcanbaz, Jacques ve Efendisi, Komedi Sanatı, İlk Yıllar / Roksolan, Sinan Süleymaniye’ de, Kral ile Bilge Tavşan, Gardiyan, Harput’da Bir Amerikalı, Ölüler Konuşmak İster….

Alkışlar… Turneler…

Şehnaz Tango, Üvey Baba, Kurtlar Vadisi gibi pek çok televizyon dizisi…

Rolünü muvaffakiyetle icra eden bir oyuncuydu. Canlandırdığı karakteri, iç aksiyonlarını ortaya koyarak, sahici kılmayı her defasında başaran, izleyiciyi sahnede ya da ekranda yaşatılan hayata katıksız inandıran Umut Demirdelen‘i aramızdan ayrılışının birinci yılında saygıyla anıyorum.

Sabah sisinin eleyemediği bir hüzün içinde buldum kendimi.

Mario Levi’nin “Bir Şehre Gidememek” kitabından satırlar geldi aklıma :

“Seneler geçer, geride kalan onca sözcüğe rağmen nerede olduğunuzu bir türlü kestiremezsiniz. Ama sonuç ne olursa olsun, yaşadıklarımızın tümü bir özleme tutsaklıktır, bunu çok iyi bilirsiniz. ‘Parantez kapanır,’ bir nokta konur.”

Nedense, hep parantez kapanır. Bir nokta konur.

PINAR ÇEKİRGE
1

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku