“Tartuffe”: Bize Müstahak Mı?

Ayçe Özyiğit

Üniversitedeyken günlerimizi kabus gibi geçirmemize vesile olan  Eğitim Bilimleri hocalarımızdan hep dert yanardık. Bir gün yine şikâyetlerimizle ağlayıp sızlanırken bir hocamız bizlere hiç unutamadığım şu sözleri söylemişti: “Size müstahak!” Durup bir şey yapmayıp sadece ağlıyorsanız, size müstahak!” 

Bu nedenle, “Tartuffe” oyununun sonunda oyuncuların haykırarak söylediği  şarkının benim için apayrı bir anlamı var.  Oyunun en sarsıcı kısmı belki de o şarkı… Belki de sadece o tek sözcük: “Müstahak”.  Hepimiz başımıza gelen her şeyi hak ediyoruz!

Tartuffe; Fransızca orijinal adı ile “ Tartuffe ou l’Imposteur Tartuffe”,  klasik komedyaların büyük ustası Molière tarafından komedi-bale türünde yazılmış ve ilk kez 1664’te, 14. Louıs karşısında sahnelenmiş, beş perdelik müzikal komedi oyunun ve aynı zamanda da oyununun ana karakterinin ismi. Dindar görünümlü bir sahtekâr olan Tartuffe, günümüzde Fransızca‘da “ikiyüzlü” anlamında kullanılıyor. Aradan geçen onca asra rağmen, toplumsal yapıda çok şeyin değişmemiş olmalı ki, bugün hala dünyanın her ülkesinde Tartuffe’lere rastlamak mümkün.

Evet, Tartuffe ikiyüzlü, alçak bir dolandırıcıdır. İnsanların en zayıf noktalarını bulup onları kandırmayı başaracak ve kendi çıkarları için herseyini göze alacak kadar zeki ve bencildir. İnsanları, özellikle inançları üzerinden aldatarak, din sömürüsü yaparak  avucunun içine almayı meslek edinmiştir.  Ona bu cesareti ve gücü vererek kandırılıp dolandırılan insanlar belki de şunu hiç düşünmemişlerdir: “Bunlara sebep olan gerçekte ben miyim?” Evet; aslında insanlar başlarına gelen iyi ya da kötü her olaydan kendileri sorumludur ve yaşadıkları her şey onlara müstahaktır!

Tartuffe, bizim ülkemizde de çok yaygın bir karakter. Çünkü biz tembel insanlarız. Din ve inanç üzerine vaaz dinlemeye bayılırız ama okumaya ve araştırmaya yanaşmayız. Çünkü bizim yerimize okuyanlar, bizden daha iyi düşünen ve bizden daha akıllı olan insanlar vardır. Şu kanı hakimdir bizim toplumuzda: “Biz aptalız, Okusak da anlamayız. Birisi bize doğrusunu gösterir.” Bize doğruyu göstermesini istediğimiz kişinin öyle üstün meziyetler taşımasına gerek yoktur. Kendisini iyi pazarlasın, ağzı laf yapsın yeter! Bu tiplere hemen inanır, iplerimiz eline verir, sonra onun peşine takılır, onun istediği gibi düşünür, onun istediği gibi davranır, onun dilediği gibi yaşarız. Belki de bu yüzden, “kandırıldık” lafı bize en çok huzur veren, bizi hatalarımızla yüzleşmekten alıkoyan ikna cümlesidir!

“Tartuffe”,  aslında insanlığın tarihi boyunca aşina olduğu bir konuyu işliyor. Belki isimler, görünüşler değişiyor ama oyundaki tüm karakterler -kanlı canlı; hala aramızdalar.  Oyunda, Fransa’da yaşayan  zengin Pernelle ailesinin reisi Orgon dünyanın en iyi, en imanlı kişisi olduğunu düşündüğü Tartuffe’ü evine yerleştirir. Tartuffe, Orgon’un kendisine olan bağlılığını ve saf inancını kullanarak onu etkisi altına alır ve zamanla parmağında oynatmaya başlar. Tartuffe’ün inancından zerre kadar şüphe etmeyen Orgon, tüm servetini  adeta taptığı bu din simsarına kaptırır ve ailesinin sonunu kendi elleriyle hazırlar.

Salona girdiğinizde sizi oyunu birebir yansıtan bir dekor karşılıyor sahnede. Melih Karakurt‘un ellerinden çıkan ve yıkılan inanç sistemine sarsıcı bir gönderme yapan dekorun fikri Emrah Eren’e ait. İskambil destelerindeki vale, kız, papaz gibi simgeler üzerine kurgulanan kostümler Sadık Kızılağaç tarafından tasarlanmış. Işık tasarımına Yakup Çartık imza atarken, başarılı hareket düzenini Utku Demirkaya üstleniyor. Oyunla büyük uyum gösteren ve yakını gerçeklere parmak basan şarkı sözleri Faruk Üstün’ün kaleminden.

Beyti Engin’in çarpıcı Tartuffe yorumu takdire şayan. Fatih Al, Orgon karakterinin pasif, ailesini parçalama pahasına Tartuffe’e olan sinir bozucu inancını oldukça güzel yansıtıyor. Oyuncu kadrosunda, oldukça “yetenekli”, seyir keyfini yükselten başarılı isimler var: Feri Baycu Güler, Goncagül Sunar, Cemil Büyükdöğerli, Sefa Tantoğlu, Sevi Demirçivi ve Armağan Açıl tek tek ve bir bütün olarak sergiledikleri oyunculuklarla “Tartuffe”ü sezonun en iyilerinden biri olarak sahneye taşıyorlar.

En başarılı yönetmenler listemde ismi her daim yer alacak olan Emrah Eren, “Tartuffe” rejisinde de beni yanıltmadı. Onun rejilerinde “başrol”ü öne çıkaran, diğer oyuncuların önünde olan bir karakter değildir. Kadrosu ne kadar kalabalık olursa olsun, Eren’in yönettiği oyunlarda hiçbir oyuncunun sivrilip diğer karakterleri çiğnediğini göremezsiniz. “Tartuffe” de başrolü olmayan bir oyun!  Ya da her oyuncu başrolde! Eren, kendisine has hareketli oyun düzenini de sahneye yansıtıyor. Öte yandan, oyunda kullanılan her nesnenin bir nedeni, bir amacı var ve bir şekilde kendilerini gösteriyorlar. O kadar ki, oyun sonrasında “olmasaymış olmazmış” düşüncesine sevk ediyor sizi.

Mam’art Tiyatro’nun sahnelemesinde “Tartuffe”,  yönetmen Emrah Eren’in yenilikçi yorumu ve Irmak Bahçeci‘nin güncele uyarlamasıyla Molière’in yazdığından farklı ve çarpıcı bir sona eviriliyor: “Ancak devir değişti. Moliere’in uygun gördüğü gibi Pernelle’leri kurtaracak bir kral bulunmuyor ki! Öyleyse kim durdurabilir Tartuffe’ü sizce? Hem Pernelle’ler kurtarılmaya layık mı bir kere? Aldatanların gözü dönmüştü de, düşündük mü hiç aldananların hayatı pür-i pak mıydı diye?” soruyor Mam’art Tiyatro!

Orgon gibi, ahmaklıklarıyla Tartuffe gibi din simsarı dolandırıcılara inanan insanlar beni ziyadesiyle kızdıran tiplerdir… Bu yüzden, oyunun sonundaki bu değişiklik için ”işte olması gereken son bu!” demekten alamıyorum kendimi.  Aklını kullanmayıp başkalarına havale eden toplumlar, oyundaki gibi gerçek hayatta da kendilerine layık olanı yaşıyorlar. Fransa’da ya da  Türkiye’de, Orgon’lar var olduğu için Tartuffe’ler var olmuyor mu? Tartuffe’ler bize müstahak deği mi?!

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku