“Rükneddin Bey, Sizi Çok Sevdik!”

Pınar Çekirge
3,7K Okunma

Pınar Çekirge bu defa, 12 Şubat 1969 tarihinde aramızdan ayrılan Vahi Öz’ü yazdı…

*****

Fonda hep o ferah feza peşrevi.

12 Şubat 1969 tarihinde aramızdan ayrılıp gittiğinde, sadece elli sekiz yaşındaydı.

Rol alacağı piyesler. Turneler. Çekilecek sinema filmleri…Yani, yapacak daha çok şeyi vardı Vahe Özanyan’ın. 

Sahi, biz onu Vahi Öz olarak tanımış, çok sevmiştik. Adı Vahe olsa da fark etmeyecekti ki.

Türkiye’de gösteri sanatlarına (tiyatro, sinema) tam kırk üç yıl hizmet vermişti Vahi Öz. Hep güldürdü bizleri, kahkahalara boğdu. Hacı Bey oldu, bazen bir Osmanlı paşası, mahalle bakkalı, çoğunlukla gözü çöplükte kalmış bir “kart horoz“ (şimdiki tanımıyla ‘azgın teke’ sendromundan muzdarip bir andropoz mağduru) olarak gönüllere yerleşti. Taht kurdu. Gerdan kırdı, “Ama Bediaaaaa” diye, yalvardı Mualla Sürer’e.

Oynadığı son oyun kendi tiyatrosunda “Bekar Biti”ydi. Aksaray’ da bir binanın alt altındaydı Vahi Öz Tiyatrosu.

Samsun’da ilk kez sahneye çıkmıştı. Halkevleri’nde çalıştı bir dönem. Temsillerde rol aldı. Raşit Rıza ile Anadolu’da uzun turneler yaptı. Zor yıllardı, kuşkusuz.

“Dağlar aşarsın, in cin top oynar

Bir gün yolumuz, bir şehre düşer

Şehir demeye bin şahit ister

Bayat ekmekler iştahla yenir

Sucuğun kokusu uzaktan gelir (… )

  Tek üzüntümüz

  Boş matineler

  Bir de sayısız

  Köhne oteller…”  (1) 

Ses, Yeni Ses, Şen Ses, Küçük Opera, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda, Ses Operet’in de görev aldı. Ankara Radyosu’nun radyo oyunlarında başarı kazandı. O artık Vahi Öz’dü. Tıpkı Atıf Kaptan, Hulusi Kentmen gibi önce tiyatroda başlamıştı sanat hayatına.

Kocaman göbeği, kat kat gıdısı, dolgun yanakları, kalın ensesi, yuvarlak gözleriyle Horoz Nuri’ydi o. Vahi Öz’dü. Dahası, kolejli Filiz’in taşra kökenli babası, Türkan ve Ajda’nın kayınpederi, Öztürk ve Efkan’ın beybabalarıydı.

“Sana eferim oğlum Ehmet, sana da pıravo”

Ayşeciğin aşçı dedesi, Mualla Sürer’in uzatmalı sevgilisi, Turist Ömer’in en bi kankisiydi. Cilveli, işveli bakardı cins-i latiflere. Piliçleri kovalamaktan mutluluk duyardı. E, dedim ya,  serde “Horoz Nuri”lik vardı. Çapkındı. Hovardaydı. Ve tam tamına yirmi dört ayardaydı. Güldü mü güller açardı hemen yüzünde, biz de onunla gülerdik.

İrili ufaklı rollerin büyük oyuncusuydu Vahi Öz.

İlk filmini 1946’da çekmişti : “Bir Dağ Masalı”

Hatırlıyorum, “Yankesici Kız”da köstekli saatini yankesici Hacer Yamalı’ya (Filiz Akın) kaptırmıştı. Çapkınlığa özenmiş ancak tüfeğini duvara dayayıp talime çıktığından mı bilinmez, baba yadigarı altın köstekli saatinden oluvermişti, işte. Şikayetçiydi. Karakola koştu hemen. Kandırıldığına mı yansın, yoksa aile yadigarı kösteklisinden olduğuna mı? Neyse ki komiserin kendisine uzattığı albümde şıp diye tanıyıvermiş, “işte bu kızdı komiserim”, diye Hacer Yamalı’nın resmini işaret etmişti. Ama köstekli saat uçup gitmişti bir kez. Artık ne kadar ağlasa, dövünse de faydasızdı…

“Paydos”, “Çalıkuşu”, “Katibim” , “Babasına Bak Oğlunu Al” ve ne çok film…

Senelerce köhne salonlarda tiyatro yaptı, turnelere çıktı. En son “Bekar Biti” adlı oyunda hasta hasta sahne aldı. Sağlığı hiç iyi değildi. Prostat kanseri teşhisi konulmuştu. Sadri Alışık, Filiz Akın’lı “Efkarlı Sosyete” filmini zorlukla tamamlayabildi. Giderek zayıflamaya başlamış, yüzü çökmüştü. Halsizdi. Yorgundu. Şiddetli ağrıları vardı, uyuyamıyordu.

Söylediğim gibi, irili ufaklı rollerin büyük oyuncusuydu Vahi Öz. Elle tutulur kahramanlara hayat biçti perdede. Kendi kuşağı arasında inanılmaz bir oyunculuk açılımına sahipti.

Popülaritesiyle geniş kitlelere ulaşmış, tıpkı Belgin Doruk- Göksel Arsoy, Hülya Koçyiğit- Ediz Hun, Filiz Akın – Kartal Tibet gibi Mualla Sürer ile Yeşilçam sinemasında efsanevi bir ikili oluşturmuştu. Herkes onları evli sanırdı. Perdede izlediklerimizi gerçek saydığımız, kolayca inandığımız yıllardı.

Vahi Öz o çapkın gülümseyişle “Bediaa”, dediğinde salon kahkahalara boğulurdu bir anda.

“Bediaaaa… Ama Bediaaaa…”

Mualla Sürer gözlerini süzerek: “Buyur, Rükneddin Beyciğim…” derdi, utangaç bir edayla.

Pas yürüyor anılara… Hayatın, yılların içinde zaten kimler unutulmadı ki?

“Kumsalda ayak izleri. Çizdiğimiz çizgiler, yazdığımız yazılar, adlar. Çok geçmeden, deniz, kumsaldaki ayak izleri üstüne yürür. Onları siler. Gece silinmemiş olması şaşırtıcı. “

Adalet Ağaoğlu’nun “Yazsonu” romanından aklımda kalan satırlar.

Bugün 12 Şubat, aramızdan ayrılışının 52.senesi. Sevgi, özlem, saygıyla…

PINAR ÇEKİRGE

 

Kaynakça:

(1) ” Hisseli Harikalar Kumpanyası”nda (H.Dormen, 1980) yer alan, sözlerini Çiğdem Talu’nun yazdığı  “Nerde O Günler” şarkıdan.

Ana görsel: AA

 

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku