Orhan Aydın’la Monodiyalog

Sadık Aslankara

“Orhan Aydın’a Saldırı” olayını (Cumhuriyet, 14.9.2021), önce haber sitesinde okudum, sonra gazetede. 

Daha öncekilerde olduğu gibi. Levent Üzümcü, Müjdat Gezen, Metin Akpınar, Genco Erkal, Cihat Tamer daha kimler kimler… 

Elim telefona gitti hemen. Ooor, Orh… Kayıtlıydı Orhan’ın numarası, niye yok, nereye kayboldu böyle?

Hay Allah, ne yapsam, yakın bir arkadaşta vardır mutlaka, ondan alırım…

O sıra aklıma geliyor, Hasan Hüseyin’in yürek dağlayan şiiri. Bedrettin Cömert’le artık yapamayacağı telefon konuşmasını dizelere döker ya hani, “Sonuçsuz Bir Telefon Konuşması” başlıklı şiirinde, bir anda ona gidiyor düşüncelerim. (Acılara Tutunmak, Bilgi, Altıncı Basım, 1999)

Şiirde, Bedri’ye ulaştıramadığı haykıran sesini duyarız şairin, kesik kesik konuşmalardır, dinleriz:

“baka baka içine gözlerimizin / ediyorlar içine günlerimizin” der derin bir acıyla. 

Birkaç dost bir araya gelip sofra kurmuştur da Bedri’yi bekliyorlardır. 

Söylenir şair:

“paveze de senin olsun / maronetti de / hadi artık bırak artık şu çalışmayı / kant da kalsın bu gecelik / sossür de / della volpe de / yahu bırak kroçe’yi bedri be”. 

Çünkü ne çaydanlıkta su kalmıştır artık onu beklerken, ne de kadehte rakı.

Bir türlü ulaşamıyordur Hasan Hüseyin, sevgili dostuna:

“alooo! / sesin gelmiyor bedri! / kemal sen mi oynadın / gene bu telefonla?” “alooo! / alooo! / kemal sen çık aradan! / ergun oğlum baban nerde? / ben hüseyin, agostina”. 

“neden kimse konuşmuyor bu telefona?” der sonra şair, hesap sormaya girişir: 

“sıfırbir dinle beni / sıfırüç dinle beni / heey ptt nerdesin” “ahmet mehmet roma berlin moskova / ses vermiyor ankara / ses vermiyor nerdesin!”

Bedrettin Cömert’in öldürülüşünün birinci yıldönümünde kaleme aldığı şiirin altına “11 Temmuz 1979” tarihini ekleyip şu not-dizeyi düşüyor Hasan Hüseyin:

“Bedrettin yatıyordu karşıyaka’da / kurşun yemiş karnı toktu”.

Geçtim aynanın karşısına, baktım Orhan’a, ben de öyle yapayım, dedim. Telefonda konuşamasam bile kâğıda çızıktıramaz mıyım? 

Sakarya boylarında, Mustafa Kemal’in söylediğine benzer biçimde, sanatta da hattı değil sathı müdafaa etmenin gerektirdiği günlerdeyiz belli. 

Öyle ya saldırı, topyekûn yapılıyor. Emperyalizmin maşası Yunan’ın yaptığına benzer biçimde. Tiyatrocu değil salt, tiyatro sanatı, yalnız o da değil, tüm sanat alanlarıyla dalları, türleri, bunlarda üretimini, verimini sürdüren sanatçılar bunun yol açtığı gerginliği hissederek yaşıyor sürekli.

Orhan Aydın’a saldırı, kaçıncı zil.

Sıradaki, sıradaki, sıradaki… 

Türk tiyatrosuna saldırı, üçüncü zil! 

Sırasını savan her sanatçı yeniden sıraya giriyor.

İnadına. 

…Ve Perde!

SADIK ASLANKARA

2

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku