“Savaş Buhranı ve Metamodernizmin Çaresizliği”

Neslihan Ekim

21. yüzyıldayız. Peki hangi savaştayız?

Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Metamodernizm’in ateşi ilk kez Rusya’da yanmış, oradan tüm dünyadaki sanatçıları ısıtmıştı. Putin’in Ukrayna’da savaş başlatmasına Rus Metamodernlerden nasıl bir tepki geleceğini merak ediyordum. Çünkü, Grup Yorum gibi, Amerikan karşıtlığını modernist/ideolojik algıyla bir insanlık suçunu görmezden gelerek Moskova’da konser vermek pek etik değildi; Amerika’da ve Avrupa’da yapıldığı gibi Rus sanatçıları boykot ederek, işlerine son vermek de! 

Yapı buydu ve metamodernizmin penceresinde nasıl bir yeniden yapılanma gerçekleşecekti? Bir kaç gün forumlarda hiç ses çıkmadı, sonrasında ise Rusya’da okuyan Ukraynalı bir grafik öğrencisi ilk fitili ateşledi. Her yazısını “stayhuman3” mahlası ile yazan, cinsiyetini, kimliğini bilmediğimiz bu gencin o gün “nereli” olduğunu öğreniyorduk aslında. Diyordu ki:

“Metaverse bir savaş bu, bu çağda mümkün olamayacak kadar vahşi bir savaşın bu dünyaya ait olduğuna inanmak istemiyorum. Rusya’dayım. Kısmen güvendeyim, çünkü çevremdeki insanların büyük bir kısmı benim Ukraynalı olduğumu biliyor ve ırkçı bir tutum içerisinde değiller. Fakat bu ne kadar daha sürer bilemiyorum. Endişeliyim. Bir gece kapımı çalıp bana 2. Dünya Savaşı’nın gerçekliğini yaşatabilirler. Bu çağda böylesine bir gerçekliğin bende nasıl bir yaratıma neden olacağını konuşmak isterim. Metamodernizim savaşın içinden nasıl çıkacak? Çizdiğim her şey hala savaşın çok uzağında. Fraktaller ve renklerden başka bir şey yok. Yaratıcılığımı kazanmak için ülkeme dönüp silahlanmayı bile düşündüm. Sanırım bunu asla yapamayacağım. Üretmeyi bırakmış, ölüm korkusu ile metaverse evrenlerin içinde dolanıyorum. Bu dünyaya dönmek istemiyorum.“

Fazla duygusal bir insan olduğum için bu satırları ağlayarak okudum. Duygusal bir coğrafyanın içindeydim ve köklerimi hatırlamak tam da metamodernizm istediği bir şeydi. “Aidiyetinin içinden üret” diyen bir sanat akımının savunucusu bu dünya ile aidiyetini koparıp Metaverse bir aidiyet geliştirmek zorundaydı. Ölüm korkusu, intiharın zihinsel bir evresine taşıyordu bir sanatçıyı. Buhranı yaşamak ile savaşı yaşamak farklı duygular olmalıydı fakat öğrenilmiş belleğimizde duran “savaş buhranı” kelimesi bu iki duyguyu birleştiren olgu gibi imliyordu kolektif bilincimizi. 

Metamodernizm seminerimde konuştuğumuz şey gerçek oluyordu. Bu dünyaya gerek yoktu, nasıl olsa yaratılmış çok boyutlu bir sürü evren vardı. Teknoloji ile ışınlanma keşfedilmişti. Savaşı teknoloji devleri kazanıyordu. Tam da bu yüzden Putin, içindeki vahşiye teslim olmuş ve güç için üretmek yerine öldürmeyi, bombalar yağdırmayı tercih ediyordu. Elindeki tüm güçleri kullanmaya hazır bir vahşi! Hemen karşı kıyımızda… Anlamaya ve kavrama başlasak bile metamodernistlerin Satayhuman3’e verebileceği bir cevap yoktu.

Luke Turner’dan 3 kelimelik bir cevap geldi: “Bilim, estetik, etik.”

NESLİHAN EKİM
0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku