Kuzey Işıkları Altında Keyifli Bir Oyun: “Bir Kış Gecesi Rüyası”

İsmail Cem Özkan
3,3K Okunma

Tiyatro Pera,’nın yeni oyunu “Bir Kış Gecesi Rüyası”, kuzey kutup dairesi sınırında, kuzey ışıklarının vurduğu zamanda, adı sanı konmamış, unutulmuş ya da unutturulmuş bir kasabada yaşayan insanların, birbirinden bağımsız gibi görünen ama ortak sorunlar etrafında dönen öykülerinin bütünlüğünden yaratılmış bir tiyatro eseri

Aynı bankta oturan iki insan, birbirlerine sevgilerini açıklarken, erkek omzuna başını dayamış kıza “Aslında biliyor musun, biz birbirimizden çok uzaktayız!” der… Kız önce anlamaz, çünkü başı aslında sevdiğinin omuzundadır, platonik aşk, gerçek aşka dönüşmüştür… Nasıl uzak olduğunu söyleyebilir erkek?! Eline aldığı kartopu ile dünyanın eksenini işaret eder, ters taraftan bakınca 360 derecelik bir açıyla en yakınındakini en uzağa bırakır; aslında her şey bakış açısı ile ilgilidir, duygularla değil…

Duygular mı önemlidir, bakış açısı mı?

Sahne karanlıktır, seyirciler oyuncuları üç ayrı bakış açısından izlemektedir… Seyircinin konumlanışı, aslında oyunun teması olan “bakış açısını” sorgulamanın bir başka boyutudur…  Seyirciler, üç cepheden oyuncuların etrafındadır ama bir nokta oyuncuyu sahnenin duvarı ile sınırlar…Sahneye iki giriş vardır ve her giriş duvarında kara tahta asılıdır, her öykü bu kara tahta üzerine yazılarak seyirciye yeni bir öyküye başlandığı mesajı verilir… Yaz kara tahtaya ve oyuna başla!

Kırık kalpler, kuzey ışıkları altında kendi gerçeklikleri ile yüzleşecekler… Hava çok soğuktur ve o soğuk havada kuzey ışıklarını görmek için gelenlerin acıları, sevgiye duydukları özlem, kuzeyin haritada adı ve konumu belirlenmemiş bir yerinde, Amerikan günlük yaşamının öyküleri…

Aynı sığınma evinde yaşayan, fırtınadan evleri kullanılamayacak hale gelen kazazedelerin bir çamaşır odasındaki diyaloglarına odaklanıyoruz. Canı yanmayan birinin acıyı hissetmesi, acıyı hissedeninse acısına sevgiyle yaklaşan biriyle birlikteliğinin sorunlarından kaçışı, acı ve acı duymaktan kaçışın buluştuğu o anlar… Eskiden patates tarlası olarak kullanılan tarlada, çadır kuran kızın tarla sahibiyle karşılaşması ve kırık kalbini ona bir torba içinde taşıması, torbayla kurduğu ilişkinin o karanlık gecede kuzey ışıklarıyla dağılıp yerini başka duygulara bırakması, ‘bekarlığa son’ partisinde eski sevgili ile karşılaşması ve ‘mutsuz olana her şey bedava’ denilen bir gecede bir dövmede geçen isimle yüzleşmesi… Akıcı ve sürükleyici olay örgüsü içinde, sıradan bir Amerika kültürü içinde bireysel ve toplumsal sorgulamalar içinde buluyoruz kendimizi…

Bir anlamda, modern yaşamın sevgi kavramının sorgulandığı yerdir, o adı sanı olmayan kasaba…

Öyküler bağımsız gibidir ama iç içedir, aynı kasabada aynı gök kubbe altında, kuzey ışıkları eşliğinde dokuz öykü sahneye taşınmaktadır…, Bireylerin sevgi açlığına temas ederek “duygular mı önemlidir, bakış açısı mı?” sorusu bu hikayelerin diyalektik bütünselliği içinde gündeme gelmektedir.

Öykülerin diyalektik bütünselliği, yönetmen Zeynep Özden ile birlikte yanında en büyük sorumluluğu oyunun dramaturjisini yapan Şafak Eruyar’a vermektedir. John Cariani’in öykülerini reji ve dramaturjinin başarılı biçimde ve uyum içinde sahneye taşıyan bu ikili,  adeta kuzey ışıklarının dalgalarının ulaştığı Tiyatro Pera’nın sahnesinde kolektif çalışmanın, metin-reji-dramaturji bütünselliğinin önemini ispatlıyorlar. 

Tiyatro bir bütündür, bütünün bir parçası uyumsuzsa o oyun aslında başarısız sayılır. Oyuna sahnede hayat veren oyuncular, ışık, ses, müzik, dekor… Kısaca tiyatro oyununu bir bütün yapan tüm öğelerinin de birbiriyle uyumu ve sahnede seyirciye ulaşan mesajlarının doğru, anlaşılır bir şekilde olması önemlidir… 

Başak Meşe, Barış Çakmak, Arzum Orhan, Doruk Akçiçek, Zeynep Özden oyundaki karakterle başarıyla hayat vererek alkışı hak ederken, onlara eşlik eden dekor ve kostümde Cemre Bulak, ışıkta İlayda Erdinç, müzik ve ses efektlerinde Emil Tan Erten’e de sahnelemeyi ve oyunculukları besleyen başarılarından dolayı tebrik etmek gerekir.

Seyirci zaman zaman oyuna kahkahaları, zaman zaman iç konuşmalarıyla katıldı. Oyun seyrini keyifli kılan, aslında seyircinin refleksi, doğru yerde doğru tepki vermesidir. Daha çok gençlere seslenen, onların duygularına hitap eden oyun, bir anlamda sevgiyle hayata bakan herkese sesleniyor. Her öyküde farklı karakterleri canlandıran oyuncular, aksamadan her karakterle farklı biçimde ilişki kurmayı başararak seyircinin seyir zevkini de yükselttiler.

“Bir Kış Gecesi Rüyası”, yaşadığımız zamandan, sorunlardan uzaklaşmak için, keyifli dakikalar geçirmek için gidilip sığınılacak bir liman gibi… O kadar karmaşık ve insani duyguların kaotik bir sürecinden geçiyoruz. Ne yazık ki, ülkemizde her türden şiddet ve gerilimin yükseldiği bir dönemden geçiyoruz. Sığınabileceğimiz kuzey ışıklarına ve onların yarattığı barış sevgi dolu ortama şiddetle ihtiyacımız var. Zamanın kırılma anında oluşan sevgi enerjisinden yararlanmak ve keyifli bir oyun izlemek isteyorsanız Tiyatro Pera’nın sahnesi sizi bekliyor…

İSMAİL CEM ÖZKAN

 

Bir Kış Gecesi Rüyası

Yazan: John Cariani

Çeviren- Yöneten: Zeynep Özden

Dramaturg: Şafak Eruyar

Dekor- kostüm: Cemre Bulak

Işık: İlayda Erdinç

Müzik: Emil Tan Erten

Oynayanlar: Başak Meşe, Barış Çakmak, Arzum Orhan, Doruk Akçiçek, Zeynep Özden

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku