Hamlet’ten Luka’ya: “Engin Cezzar”

Pınar Çekirge
3,1K Okunma
28 Ocak 2017’de aramızdan ayrılan Engin Cezzar’ın anısına…

VEDA / Engin Cezzar

Dünyamızdaki yolculuğunu tamamladı. Dilediği gibi toprağa karıştı.”

 Gülriz Sururi Cezzar

Gazete ilanını okurken “Ayaktakımı Arasında” oyunu geldi aklıma. Luka’yı hatırladım. Ve diğerlerini; Domenico Soriano, Emcee, Mahmut, Enver Paşa,  Halide Edip’in üvey oğlu, Sineklidağ’ın Ali’sini.

“Halide”, “Filumena”, “Kabare”, “Keşanlı Ali Destanı”, “Uzun İnce Bir Yol”, “Evet, Evet, Evet”, “Kurban” geçti gözlerimin önünden.

Gülriz Sururi‘nin “Kıldan İnce Kılıçtan Keskince” (1978), “Bir An Gelir” (2003), “Zefiros” (2017) adlı kitaplarında uzun uzun anlattığı Engin Cezzar‘ı düşündüm birden. Gökhan Akçura‘nın “Engin Cezzar Kitabı” (1996) ve İzzeddin Çalışlar‘ın “Engin Cezzar’ı Takdimdir” (2005) adlı biyografi çalışmalarının yer aldığı rafa yöneldi elim. Vedat Demirci‘nin “Alnında Işığı İlk Hisseden” (1999) röportaj kitabının sayfalarını çevirdim yeniden.

Hatırlıyorum, Yavuz Pak ile Genco Erkal‘ın oyun galasına davetliydik. Muammer Karaca Tiyatrosu’nun fuayesinde konuşurken, Gülriz Sururi‘yi ve merdivenlerden zorlukla çıkan Engin Cezzar‘ı fark etmiştim. Neredeyse çocukken izlediğim “Kurban” gelmişti aklıma. Mahmut’un silik soluk hayali… Heyecanlanmıştım.

11 Haziran 2018 tarihinde Gülriz Sururi,  “Dionysos’un Çocukları” başlıklı röportaj serimizin konuğu olmuştu. Tiyatrodan, oyunlardan, hayattan ve tabii Engin Cezzar‘dan konuşmuştuk bol bol.

Engin Cezzar: Bizleri yıllar yılı, alıp başka, bambaşka iklimlere, düşsel coğrafyalara uçuran büyük aktör, yönetmen. Repliklerden, her defasında yepyeni bir tılsım yaratan, yaşar kıldığı her rolüm nedeni, kanıtı, başarısı, ölçütü olabilmiş, o rolü ustalıkla yarına taşımış bir aktör. Kocaman harflerle : Engin Cezzar.

Robert Kolej. Sonrasında ABD’de Yale Drama School ardından, Actors Studio. Derken 1959 yılında Tepebaşı Sahnesi.

“Benim en başarılı olduğum roller; şöyle bir geriye dönersem: ‘Hamlet’, ‘Aklın Oyunu’, ‘Palto’, ‘Morfin’… Bu oyunlarda, hep marazi bir şey var, hep psikolojik bir rahatsızlık ve bunun getirdiği bir marazilik var. Bu rollerde çok başarılı oluyorum. En başta ‘Hamlet’ bir kere, en büyük deli Hamlet. ‘Aklın Oyunu’ndaki Dr. Kerzanjef, zırdeli. ‘Palto’, müthiş bir psikolojik bunalım içindeki bir insanın trajedisi. ‘Morfin’de bir morfinman. ‘Bay Alkol’ de ise bir alkolik. Bu tür rollere bir zaafım ve büyük bir becerim var.” (1)

Robert Kolej öğrencisiyken rol aldığı “Jül Sezar”ı diğer oyunlar izledi. İşte, onlardan bazıları: “Adam The Creator”, “12.Charles”, “Dirty Hands”, “Burning Bright”, “Warden of The Tomb” , “Giovanni’s Room” , “The Heiress” , “Philadelphia Story” , “Dial M.For Murder” , “Hamlet”, “Aykırı”, “Eyyub Üzerine Oyun”, “Tütün Yolu” , “Kelepçe”, “Zilli Zarife”, “Kurban” , “Düşenin Dostu” , “Hair” , “İttihat ve Terakki”, “Nikah Kağıdı”, “Teneke” , “Canlı Maymun Lokantası” ,”Güneş de Doğar”, “Othello” , “Ferhat ile Şirin”, “Sokak Kızı İrma”, “Bülbülün Sesi”

Bir ömre, birden çok hayat sığdırmıştı sahnede.Hamlet, Midas, Othello ve daha niceleri. Her oyunda daha derin bir hikayeye sürükledi izleyicisini. Kalplerimizi onardı. Ne tuhaf, kendimizi unuturduk karşısında; kimliğimizi, hayatımızı… O sahnede bir büyücüydü. Bir ilah. Nakış gibi işlerdi rollerini. Kanını, nefesini, terini katardı her defasında.

Engin Cezzar‘ı izlerken kopardık dünyadan. Uzaklara gidiverirdik. Replikleri ışığa, renge boğduğu o anların tanığıydık çünkü. Kalbimizdeki, beynimizdeki barikatları yıkma kararı almamız bundandı. Sesi sesimize değmişti bir kez.

“Evet ,oynamak çok mutlu ediyor beni. Birden bire bambaşka bir insan, bambaşka bir dönem, bambaşka bir zaman kesiti. Farklı ruhlar, bunlarla uğraşmak. Elbette çalışması kolay değil. Hiç kolay değil. Çünkü hakkıyla yaparsan işini, bu çok zor bir iş. Yani insan şişirerek de bir rolü oynayabilir. Fazla etkisinde kalmayabilir. Ama benim için rol, sahne üzerinde o rolün oynanışı, sunuluşu kutsal bir şey neredeyse.” (2)

Yıllar aktı üstünden… Bütün o yıllar. Başarılar, ödüller, turneler. Ve bitmeyen ekonomik sıkıntılar. Tiyatro sahnesinden uzak geçen zamanlar. Hep mücadele…

“Kendi salonumuzun olmayışından, tiyatroya olan ilginin azalmasından ve toplumsal değişikliklerden dolayı tiyatroyu kapattık, biraz da yönetmenlik yapma arzusundan ötürü oyunculuğa ara verdim. Bu arada “Keşanlı Ali”  ve “Kaldırım Serçesi”ni televizyon için filme çektim. Doksanların başından sonuna kadar DT’de yönetmen olarak görev aldım. “Budala”,  “Yedi Kadın”, “Bir Şehnaz Oyun”, “Kadı” (Antalya ve Istanbul DT), “Bir Akdeniz Müzikali”ni yönettim. Anadolu Üniversitesi, MGSM, Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde sahne ve oyunculuk dersleri verdim.”

“Gülriz Sururi – Engin Cezzar Tiyatrosu olarak, bir çok özel tiyatro ile birlikte tiyatronun en parlak döneminin yaşandığı altmışlı, yetmişli yıllarda oyunlar sergiledik. Pek çok eserin dünya prömiyerine imza artık.”

“Tiyatronun en büyük sorunu seyirci eğitimi. Oyuncu yetişiyor ama, seyirci yetişmiyor.” (3)

Akşamın ilk karanlığı inmişti. Engin Cezzar‘ın ölüm ilanına bakıyordum:

“Dünyadaki yolculuğunu tamamladı.”

Sustum. Bir şey diyemedim. Yaşamının bir vaktinde Engin Cezzar‘ı sahnede defalarca izlemiş, şanslılardan biriydim. Düşünüyorum da, bazı oyuncular, oyunlar, replikler nasıl kalıyor hiç eskimeden? Canlı, taptaze ve hep bizimle. Yaşadıkça.Yoksa safkan bir aktör için sonrasızlığa erişmek böyle bir şey mi?

Ve şimdi kirpiğimde donan o tek  gözyaşı…

PINAR ÇEKİRGE

 

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku