Gülin Dede Tekin yazdı: “Sahnede ‘Bacak Kır’ Ritüelleri”

editor
2,6K Okunma
Gülin Dede Tekin’in Gazete Oksijen’de yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz:

Her gösterimi biricik olan, canlı performansa dayalı tiyatro için her oyun başka sürprizlere kapı açabiliyor. Unutulan bir replik, kaçırılan bir giriş, takılan bir ayak… Kökeninde rütelleri ve mitleri barındıran tiyatroda bu aksiliklere sebep olduğu ya da onları savdığına inanılan birçok batıl inanç ya da uğurlu sayılan şey var. Tüm dünyada en çok bilinenler; Sahnede Macbeth’in adının anılamayacağı, iyi şanslar yerine ‘break a leg’, ‘bacak kır’ denmesi ya da sahne arkasında asla ıslık çalınmaması gibi. Ülkemizde -son dönemde- en çok uğursuzluğa dair anılan şey ise ikinci oyunun mutlaka kötü geçmesi. 

Peki bütün bu genellemelerin dışında oyuncular kişisel olarak neler yaşıyor? New York Times’in geçtiğimiz hafta sahnedeki batıl inançlar üzerine yayınladığı makalesinden de ilhamla  oyunculara sahneye dair totemleri, uğursuzluğuna ya da uğuruna inandıkları herhangi objeleri var mı diye sorduk. 

Çiçek Dilligil: Mutlaka tütsü yakarım kuliste. Bir de makyaj malzemelerimi koyduğum bir örtüm vardır. O örtü zaman içinde lime lime olmuştu. Turnede bile olsam şimdi yedeklediğim o örtüyü yayıp üzerine koyarım makyaj malzemelerimi. Sahneye de çıkarken de yere ya da bulduğum tahtaya mutlaka üç kere vururum. Sahneye çıktığım ilk anda da hepsinin yapılıp yapılmadığını zihnimden geçiririm. Herhangi birinin eksikliği bence bilinçaltındaki huzursuzlukla birlikte mutlaka oyunda bir yere yansır. 

Sevinç Erbulak: Totemler hem nefistir hem de insanın ayağına aynı şekilde sarmaştık gibi dolanır. Sahneye çıkarken üzerimde bir şey unutursam ve oyun çok iyi geçmişse, o şey oyunun rolün bir parçasına dönüşür. Ve onu evde unutur tiyatroya gelirsem avuç içlerim terlemeye başlar hemen. Ayakkabılarımı kuliste aynı yere aynı açıyla koyarım makyaj malzemelerimi de öyle dizerim, hepsi birbirine değer. Biblolarım ve o oyuna gelen bütün notlar benimle her oyuna gelir kulise yerleşir. Aynamda fotoğraflar olur mutlaka. Rol gereği cebimde yiyecek bir şey varsa, ilk oyunda avucuma kaç tane sığmışsa her oyunda aynı sayıda alırım. Rolleri mutlaka kullandıkları parfümle birbirinden ayırırım. Bana çok iyi geliyor bir başkası için deli saçması olsa da.

Berkay Ateş: D22 kuruluşundan beri her oyuna çıkmadan önce net bir makyajım yoksa hemen sahneye çıkmadan, makyaj varsa da makyaj öncesi yüzüme soğuk su çarpıyorum mutlaka. 

Seda Türkmen: Mutlaka oyundan önce seyirci koltuklarına doğru nefes alışverişi yaparak sanki onlarla izliyormuşum hissederim. Biraz bütünleşmek gibi. Isınırken mutlaka seyirci koltuklarının arasına girip ısınırım. Bunu yapınca daha samimi ve seyirciye yabancılaşmamış hissediyorum. Yapamadığım zaman soğukluk oluyor sanki. Bir de sahneye mutlaka sağ ayakla çıkarım. 

Yiğit Sertdemir: Sakalsız olduğum dönemlerde prova süreci boyunca sakal uzatır prömiyerden bir gün önce de keserdim. Sanki sakalın uzaması sürecin belgesi olacakmış gibi gelirdi. Tomi’yi (Tomris İncer) kaybettiğim günden itibaren de her prömiyer öncesi fotoğrafına uzun uzun bakar, dertleşir, helallik alır öyle sahneye çıkarım. Sezon içerisindeki oyunlarda pek uğurum yoktur. Oyun sonrası ise; dostlarımla oyunun nasıl geçtiğini konuşmak bir sonraki oyun için uğur oluyor bana.

Pınar Güntürkün : Oyunun iyi geçmesi, oyun arkadaşlarım ve kendim için güç ve başarı dilediğim, seyirciyle iyi bir buluşma olması için dilekte bulunduğum bir an mutlaka yaratırım.

Gizem Erdem: Bütün aksesuarlarım yerinde bile olsa mutlaka elime alıp, dokunup yerine koyarım. “Hakikat Elbet Bir Gün”de mutlaka aynı mavi tokayı takarım.

Özer Arslan: Okuldan kalma alışkanlık olarak ilk oyunlarda kostümüme nazar boncuğu iğnelerim mutlaka. Bir de şöyle bir anım olmuştu sahnede bir kere. “Halk Düşmanı” oyununda Belediye Başkanı’nı oynayan Recep Yener ağabeyimiz erken yaşta vefat etmişti. Bir sonraki oyunda başka biriyle devam etmiştik. Oyun arasında sahne girişinde Recep ağabeyin ayakkabısını bulduk. Kim koydu, nasıl geldi bilmiyoruz. Ayakkabıyı yerinden almadı Serhat Tutumluer. O oyunu öyle tamamladık. Çok üzülmüştük. 

Nezaket Erden: Yeşil termosumun içinde kendime zencefil, nane, biberiye ile çay hazırlarım.

Kulisin nane kokmasını severim. Oyundan bir saat önce muz yerim, çörekotu yağı tableti atarım ağzıma. Oyuna 10 dakika kala girişe gider seyircilerin yerleşme sesini dinlerken dua etmek çok iyi hissettirir. Ve bir ormanda çiçeklerden, şifalı bitkilerden topladığımı, bakır bir kazanda kaynatıp onun suyunu içtiğimi, her yanıma o enerjinin yayıldığını hayal etmek gibi şeyler de eklendi son günlerde.

Pınar Yıldırım: Her oyunun prova sürecinde şekillenen bir ritüelimiz olur mutlaka. ‘Ooooo’ sesini duyunca herkes koşa koşa kulise gelir.  Bu Küskün Müzikal’de ‘oooo 1-2-3 gommal çıkal dal dal dal zıpıtam pıtam tam tam tam çukkuri çukkuri çukkuri çukkuri’ idi, Cadı Avı’nda ise ‘şi men di fer’ oldu. Yani kelimeler değil hisler bizi ilgilendiren. 

Kişisel olarak da oyunun kostümlerinde en son benim kostümüm yapılırsa o rolün hakkını tam verebilecekmişim gibi hissederim. Kırmızı Yorgunları’nda son gün kostümüm değiştirilmişti ve yetişince kostümü tasarlayan kız kız kardeşim kostümüm yetişirse hayatımın rolünü oynayacağımı düşünmüştü ve o rolün bana getirdikleri gerçekten de öyle oldu.

Deniz Karaoğlu: Oyun başlamadan önce seyirci içeri alınırken onlarla Sevda Deniz Karaali dinlemek.

Kaynak: https://gazeteoksijen.com/o2/sahnede-bacak-kir-rituelleri-153845

 

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku