Ferhan Şensoy’un Sanat Dünyamızda Yeri…

Sadık Aslankara

Ferhan Şensoy’u yitirmiş olmak, herhangi bir tiyatrocuyu, oyuncuyu, yönetmeni, kuramcıyı, yöneticiyi, muhalifi vb. yitirmiş olmak anlamına gelmiyor. 

Ferhan Şensoy’u yitirmiş olmak, herhangi bir oyun yazarını, öykücüyü, romancıyı, denemeciyi vb. yitirmiş olmak anlamına da gelmiyor. 

Öyleyse ne anlama geliyor Ferhan’ı yitirmiş olmak?

Ferhan Şensoy, çokgen yapıda, prizmatik düşünceli, ışınsal çeviklikte, çoksesli, çok renkli, çok ayrıksı yapıtları, yaklaşımı, uygulayımıyla bunların bütünsel toplamını da aşan bir çoklu sanatçı kişilik olarak alınmalı. Böyle alınca da onu yitirmek, sanatta, iş tuttuğu alanlar bağlamında bir evreyi yitirip kapatmak anlamına geliyor ne yazık ki.

Önde tiyatrodaki oyunculuğu, oyun yazarlığı görünse de tiyatroda sahne kurmaktan yapımcılığa, yayıncılıktan işletmeciliğe, bütün bunları muhalif tiyatroculuk temeline yaslayıp tiyatromuzdaki insan potansiyeli ortalamasının çok üzerinde benzersiz bir enerji üretip türbin yaratabildi Ferhan. 

Bir tek bu yanı bile onu farklı kılmaya yeterdi elbette.

Ancak o, aynı zamanda değerli bir yazardı, yazın kamuoyumuz yeterince ayırdına varamamış olsa da bunun. Nitekim pek çok çevre onu, salt oyun yazarı olarak gördü diyebilirim. Oysa farklı bir öykü, roman yazarıydı aynı zamanda.

Gerek tiyatroda gerekse edebiyatta farklı bir dil-biçem hatta mantık yarattı, verim dağarını yine bu mantık üzerine oturttu demek gerekiyor. Nitekim Ferhan’ın dili, Türkçenin standart yazılımı-kullanımı dışında tamamen kendisine özgü bir yapıdaydı. Kendi diliydi, hiçbir yazarla örtüşmeyen, tamamen kendine özgü bir dil. 

Buna ek olarak Ferhan Şensoy, oyuncu yanıyla farklı biçem yaratabilmiş ender tiyatroculardandı. Sahne aldığında kendi biçemiyle büyü yarattığını da hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Sözgelimi Muammer Karaca’dan Münir Özkul’a, Gazanfer Özcan’dan, Müşfik Kenter’e, Erkan Yücel’e her birinin nasıl kendine özgü oyunculukları vardı ve bu, onları nasıl farklı, unutulmaz, özgün birer oyuncu yaptıysa, aynı şekilde Ferhan Şensoy’un da hiç kimseye benzemeyen bir dil oyunculuğu yarattığını söyleyebiliriz gönül rahatlığıyla. 

O, benzemezliğini edebiyatta Vedat Günyol’dan, edebiyatla tiyatroda Haldun Taner’den el aldığı halde onlarla benzeşmeyen özgüllükte, kuşaktaşı Nedim Gürsel’le örtüşmeyen yansıtımla sergiledi.

Şimdi onu, öte dünyanın bir “neşeli meyhane”sine yolcularken iğneyi kendimize, çuvaldızı, az biraz sınır ötemize batıralım gelin.

Eğer Ferhan Şensoy, bu sınırlar dışında yaşamış olsaydı biz onu haldır huldur Türkçeye çevirme yarışına girer, diyelim daha önce Dario Fo, Peter Handke vb. isimler için, bunu hak etmiş olduklarını bilmekle birlikte, nasıl cengâverce atıldıysak ortaya, Ferhan’ı da yere göğe sığdıramaz, baş tacı yapardık tez zamanda.

İyi de Galatasaray ekolünden geldiği halde, böyle güçlü bir ardıllığı da söz konusuyken bir ses geliyor mu yurtdışından?

Bereket Türkçe konuşan toplumu onu çok iyi anladı, çok sevdi, şimdi de çok sevdiği arkadaşlarıyla buluşacağı o mekâna yolculuyor hak ettiği değeri hiç eksiltmeden.

Ama hey sınır ötesi, çuvaldızı nerenize batıralım?

SADIK ASLANKARA

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku