Dikmen Gürün yazdı: Kenter Tiyatrosu Bu Kentin Zenginliğidir”

Dikmen GÜRÜN

Bu ülkenin onur kaynaklarından biridir büyük sanatçı Yıldız Kenter… 17 Kasım 2019’da hayata veda ettiği zaman 91 yaşındaydı… Aynı şekilde, usta oyunculuğuna hayranlığımızı her zatman dile getirdiğimiz Müşfik Kenter’i, 14 Ağustos 2012’de, 80 yaşında yitirdik.

Kenter kardeşlerin 1959 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan ayrılarak İstanbul’a geldikleri ve Karaca Tiyatro’da oynamaya başladıkları günden itibaren Yıldız Kenter’in kendi tiyatrolarına sahip olmak için kurduğu düşler, sonrasında verdiği uğraşlar ve de başta Müşfik Kenter olmak üzere, Şükran Güngör, Kamran Yüce’nin onu destekleyen duruşları bir azim ve inanç ifadesidir.

Tiyatro Benim Hayatım: Yıldız Kenter’in Hayat Hikâyesi adlı, YKY’den çıkan kitabım sadece bu kıymetli sanatçımızın çocukluğundan başlayarak onun tiyatroya duyduğu büyük aşkın izlerini sürmez. Kent Oyuncuları olarak seyirciyi nasıl beslediklerini, öğrencilerini nasıl yetiştirdiklerini, yazarlarımızı nasıl desteklediklerini ve de Kenter Tiyatrosu’nun iğneyle kuyu kazılarak nasıl inşa edildiğini anlatır. Boşuna dememiştir Vedat Nedim Tör, Yıldız ve Müşfik Kenter İstanbul’a geldiği zaman yazdığı bir yazıda, “İstanbullular! Sevinin. Övünün. Bayram edin. Şehrimizin kültür kesafetini yükselten iki artist kazandık: Kenter kardeşler” diye.

BUNUN ADI SİYASET Mİ OLUYOR? 

Kenter kardeşler sadece sanatlarıyla yükseltmediler İstanbul’un kültür düzeyini. İnşa ettikleri Kenter Tiyatrosu ile de zenginleştirdiler bu şehri, tiyatro dünyamızı. Sanatçısından seyircisine hepimizin çok iyi bildiği gibi, 1968 yılında perdelerini açan 450 kişilik Kenter Tiyatrosu devletten tek kuruş destek almadan büyük bir özveriyle inşa edilmiş olan ilk özel tiyatro binamızdır. Bu gerçek, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde yenilgiyi kendine yediremeyen AKP’nin belediye meclisi üyelerine acaba bir şey ifade eder mi?

Şu günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu Yıldız Kenter’in cenaze töreninde verdiği sözü tutmak üzere harekete geçti. Ne var ki bu çok anlamlı ve güzel girişim İBB’nin sürekli muhalefet yapmayı marifet sayan meclis üyelerinin engeline takıldı. Şaşırdık mı? Hayır! Ama içimiz acıdı. Bu nasıl bir kindir? Üstesinden gelinemeyen nasıl bir intikam duygusudur? Nasıl bir düşmanlıktır? Nasıl bir dar vizyondur? Anlamak mümkün değil…

SÖZÜN BİTTİĞİ YERDE MİYİZ? 

Kenter Tiyatrosu’nun yeniden soluklanması girişimine son anda çekilen set bugün iktidarda olan siyasi partinin sanatla, sanatçıyla yıldızının barışık olmadığının örneklerinden biridir. AKP’li meclis üyelerinin herhalde büyük bir “zafer” olarak nitelendirdikleri bu olumsuz tutumları, Kenter Tiyatrosu’nun ışıklarını daha da solgunlaştıracak ve belki de giderek karartacak. Yazık. Çok yazık! Bu, her şeyden önce, Yıldız ve Müşfik Kenter’e yapılan bir saygısızlıktır.

Bir şehrin tiyatro tarihini, kültürel altyapısını o şehrin tiyatro binaları üzerinden okumak gerektiğini Muhsin Ertuğrul’dan Refik Ahmet Sevengil’e, Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Metin And’a pek çok usta dile getirmiştir bugüne kadar. Düşünüyorum ve soruyorum: Bugün neredeyiz? Belediye meclisinde Kenter Tiyatrosu üzerinden yapılan siyaset, “Kenter” adına reva görülen bu çapsız muamele yıllardır yolu Kenter Tiyatrosu’ndan geçen bizleri, sözün bittiği yere mi getirdi?

 

Not: Bu yazı, 21 Temmuz 2020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır.

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku