Burcu Görek ve Dilara Gül ile “Uyandığımda Sesim Yoktu” Oyunu Üzerine…

editor

Uyandığımda Sesim Yoktu”, sezonun en özgün oyunlarından biri. Kostümler alışageldiğimiz gibi değil, dekorda sadece bir küvet var ve iki genç kadın sergiledikleri uyumlu performanslarıyla göz dolduruyorlar. Burcu Görek ve Dilara Gül ile bu projede bir araya gelme serüvenlerini, oyunun alt metnini, müziğin hem oyundaki hem hayatlarındaki yerini ve kadın olma meselesini Tiyatro… Tiyatro… Dergisi okurları için konuştuk. Keyifli okumalar…

Günsu Özkarar: Nasıl bir araya geldiniz?

Dilara Gül: Ben hayatımın en pesimist zamanındaydım, “Çıplak Vatandaşlar” oyunu karşıma çıktığında. Uzun zamandır güzel bir oyunda oynamayı istiyordum. Hemen seçmelere katılıp oyuna girdim ve çok kısa süre içinde de orada tanıştığım Burcu ile yakın arkadaş olduk. Böylece, Laçin Ceylan’ın yönettiği popcorn bir oyunda birlikte çalışmaya başlamış olduk. Sonrasında, arkadaşım Dilşad ve Burcu’nun o sıralarda çalıştıkları oyunu izlemeye başladım. Çok hoşuma giden bir oyundu bu ve her yerde söylüyorum “Birinizin ayağını kaydıracağım. Bu oyunda ben oynayacağım” diyordum. (Gülüyor.) 

Burcu Görek: Dilşad hamile kalınca, ben sandım ki bu kısa bir süreç ve hemen geçecek. Hamilelikle ilgili pek fikrim olmadığını o zaman anladım, sandığımdan çok daha uzunmuş. (Gülüyor) Hal böyle olunca, Dilara’ya “Ben devam edeceğim. Oynamak ister misin?” dedim. Zaten oyunculuk yaklaşımlarımızdan tutun, dünyaya bakışımıza kadar enerjilerimiz çok tuttu. Dilara kabul ederse, sadece onunla olabilir gibi düşündüm. Sağolsun, O da kabul etti.

Günsu Özkarar: Daha önce oynanmış bir oyuna yorum katmak nasıl bir süreçti sizin için?

Dilara Gül: Halihazırda çıkmış ve başkası tarafından oynanmış bir oyunu çalışmak kolay değil. Kaldı ki, ben oyunun genel provasını ve prömiyerini izlemiş, oyunu bildiğimi düşünen biriydim. Ama kolay olmadı. Oyun oynandıkça başka zorluklar çıktı. Dilşad’la ben plastik olarak birbirimize benzemediğimiz için ve ben Burcu’nun benden beklediği bazı hareketleri yapamayınca biraz zorlandık. İlk paniğimi o zaman yaşadım. Ancak sonrasında, bu farklılıkların doğal olduğunu benimseyerek kafamdaki oyunla kendi çıkardığım oyun arasındaki farklılığı kabul ettim. Utku Demirkaya’nın rahatlatıcı koreografisinin de bunda payı büyük tabii.

Günsu Özkarar: Metni nasıl buldunuz? Feminist oyunlara ihtiyaç duyulan bir süreçte, siz toplumsal bir ihtiyaçla mı kişisel bir ihtiyaçla mı yola çıktınız?

Burcu Görek: Ben, 2017 yılında Fringe Festivali’nde oyunu izlediğimde çok etkilendim. Oyundaki sıkışmışlık ve bastırılmışlık bana tanıdık geldi. Çünkü, o güne dek söylemlerimde ben de çok özgür değildim. Bugün daha rahat hissediyorum, belki de yaşla ilgili. Ama sonuçta, oyun bana kişisel bir yerden dokundu diyebilirim. Buna ek olarak, sahnede izlemek isteyeceğim bir oyundu. Oyunun derdini ifade ediş şeklini çok sevdim, sahnede sadece bir küvetin olması ve oyuncuların mayoyla oynaması bana çok çarpıcı geldi. Ben de insanlarla paylaşmak istedim bunları.

Günsu Özkarar: Sanırım oyun başka yerlerde de oynanıyor, değil mi?

Burcu Görek: Evet Romanya’ da da oynanıyor, oradaki ismi Cassandra. 

Günü Özkarar: Oyunda müzik de tiyatral bir öğe olarak kullanılıyor. Müzikal bir geçmişiniz var mı ve oyunda müziği nasıl kurguladınız?

Burcu Görek: Oyunda bir müzik direktörümüz var ve oyunun şarkı sözlerini de ağzımıza gelecek şekilde tekrar elden geçirdi. Onunla iki günde bir buluşmalarımız ve her gün ses açma gibi egzersizlerimiz oldu. Ayrı ayrı da ders aldık, iki aylık çalışma sürecimizin bir parçasıydı bu. Ama Dilara da ben de acepella yorumlarımızda biraz zorlandık.

Dilara Gül: Ben ayrıca “Sosyal Müzik Yapıyoruz” adlı bir müzik projesinin de yürütücüsüydüm bir süredir ve şarkı söylemeyi zaten çok severim. Ama, evet acapellalar çok zordu çünkü seslerimizin renkleri çok yakındı ve ben bazen duyamıyordum. (Gülüyor) 

Günsu Özkarar: Yaklaşık 35 oyun oynadınız ve hemen hemen hepsi farklı sahnelerde. Acapellalardan tutun küvetin merkezinin değişmesine dek her oyun farklılık göstermiş olmalı…

Dilara Gül: Doğru, 12 Eylül’den bu zamana dek 35 oyun oynadık sanırım. 

Burcu Görek: Okul gibiydi her bir oyun. Her seyirci bir deneyim. Geçmişten gelen oyunlara dair anılar ve deneyimler var ama, aslında her bir oyun ayrı ve yepyeni bir deneyim.

Günsu Özkarar: Unutamadığınız bir seyirci tepkisi var mı?

Dilara Gül: Genelde kadınlar ağlıyor. Ama süreç içinde erkeklerin de ağladığına dair duyumlar almaya başladık. “Feminizm uyanıyor mu acaba?” diye bir ışık uyanıyor bizde de bunu duyunca. 

Burcu Görek: “Yalnız olmadığımızı hissettik” diyen çok oluyor. Bu da iyileştirici bir oyun olduğunu düşündürtüyor haliyle ve güç veriyor bize. Çünkü oyun sorgulatıyor, zaman içinde de iyileşme sağlıyor olabilir. Düşünsenize deli gibi sorular var: “Bu gerçekten benim sesim mi? Bunu istiyor muyum?” gibi. Aslında, bu sorgulama da kendi yolunu bulmak için bir araç niteliğinde.

Günsu Özkarar: Anne-kız ilişkileri bizim toplumumuzda bir tabuyken, bu oyunla biraz da Pandora’nın Kutusu’nu açılıyor gibi sanki.

Dilara Gül: Gerçekten öyle. Bir de feminizmi böyle bir söylemle ele almak alışkın olduğumuz bir şey değil. Hatta bugün düşündüm bunun üstüne. Bu metin yazılırken örnek alınan mentorlar feminist okuma yapan kadınlar, yani Sylvia Plath, Anne Sexton, Amy Gerstler ve Sharon Olds. Onlardan ilham alıyor metin ve 2015’te ilk kez Toronto’da yayınlanana dek üç yıl bu şekilde çalışıyorlar. Kısacası feminist bir oyun bu. 

Günsu Özkarar: Peki siz feminist misiniz?

Burcu Görek: Nerelerden taş gelecek acaba bu soruyu cevaplayınca? (Gülüyor)

Dilara Gül: Ben feminizmin tam olarak neresinde olduğumu bilmiyorum ama bir oyuncu olarak bu söyleme aracılık etmekten çok mutlu olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca bir minik bir parantez açarak, “Susma Bitsin” üyesi de olduğumu eklemek isterim. 

Burcu Görek: Ben de şunu eklemek isterim. Elbette içinde bulunduğum bir akımın oyununu yapmış olduk ama feminizmi cinsiyetten bağımsız olarak ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü oyun asla kör göze parmak bir söylemde değil. Hatta bence bu tip oyunlarla ya da üretimlerle anlatabilsek, birçok kişinin korktuğu feminizm de tamamen evrilir. 

Günsu Özkarar: Siz dönüştünüz mü bu yolculukta?

Dilara Gül: Bu oyunu oynarken zamanında verdiğim bazı kararları ya da sahip olduğum bazı davranış kalıplarımı değiştirdiğimi fark ettim. Bu feminist metnin benim hayattaki varoluş algıma da dokunduğunu vurgulamak isterim. 

Burcu Görek: Oyun beni de tabi ki geliştirdi. Her oyun, her okuma dönüştürür.

Günsu Özkarar: Kosova’da ödül aldınız. Bu ödülle neler değişti?

Burcu Görek: Ödüle bağımlı yaşamak korkunç bir şey olurdu sanırım ama, herhalde iyi bir şey yapıyoruz ki görüldük hissi motive edici haliyle. Türkiye’de ödül sistemleri epey karışıkmış, ben çok hakim değilim ama, kendi ülkende ödül almak daha fazla seyirciye ulaşmanı sağlıyor tabi. Daha duyulur oluyorsun.

Dilara Gül: Ödülden önce, yurtdışına çıkıp kendi dilinde oynayabilmek çok kıymetli bir his ve yaptığın işi bu anlamda evrenselleştirmek bana çok iyi geldi. Bu zamanda dolu dolu oynayabilmek de zaten yeterince anlamlı. Sanırım bu tip şeylere ödüllerden daha çok değer veriyorum. 

Günsu Özkarar: Pandemi tiyatroları çok etkiledi. Ne yapmamız gerektiğini düşünüyorsunuz? 

Dilara Gül: Evet, maalesef kardeş tiyatrolarımızdan biri olan Kadıköy Theatron kapandı. Ama tiyatro son derece köklü bir sanat ve ölmeyecek. Biz elimizden geleni yapıyoruz, bu tür sivil hareketler de devam edecek. 

Burcu Görek: Pandemiden beri sanatı koruma bilinci biraz yükseldi aslında. Mesele ben, seyircide tiyatrocuyu yalnız bırakmayalım hissini gözlemliyorum,

Günsu Özkarar: Nelerden besleniyorsunuz?

Burcu Görek: Ben çok yürürüm. Sokakta olan her şeyi gözlemlerim çünkü gerçekten çok malzeme var.

Dilara Gül: Benim için de biraz benzer bir durum var. Her şeyi bir sinema filmi gibi düşünürüm, böyle olsa ne yapardım gibi bakarım. Bir taraftan da hocalık yaptığım için çocuklardan besleniyorum ve başıma çok komik şeyler gelir. 

Günsu Özkarar: Gelecek projeleriniz neler?

Dilara Gül: Biz iyi birere yol arkadaşı olduk ve yeni bir oyunla çalışmaya devam etmek istiyoruz. Her türlü yeniliğe de açığız. Ama bir yandan da bu yapıyı devam ettireceğiz. 

Burcu Görek: Evet, metin arayışı içindeyiz. Bakalım bizi neler bekliyor. Tamer Levent’ le çalışmak her zaman çok keyifli ve öğretici. Onunla yeni projeler de olabilir. 

Günsu Özkarar: Söyleşi için çok teşekkür ederiz.

Burcu Görek – Dilara Gül: Biz de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederiz.

GÜNSU ÖZKARAR
0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku