Somer Karvan’ın yönetmenliğini üstlendiği “Türbülans” oyunu geçtiğimiz aylarda tiyatroseverlerle buluştu. Çok geçmeden pandemi nedeniyle sahnelenmesine ara verildi. Bestemsu Özdemir, Aylin Kabasakal, İlayda Çevik, Göktuğ Derici, Giray Mert Özdenoğlu ve Tuğba Daştan’ın rol aldığı oyun evliliğe karşı olan Bernard’ın üç hostesle olan ilişkisini konu alıyor. “Türbülans” ekibi hayatın bir an önce normale dönmesini ve izleyicisiyle buluşacağı günü bekliyor.
Evrensel gazetesinden İsmail Afacan’ın haber/söyleşisini paylaşıyoruz:
Başrol oyuncularından İlayda Çevik ve Göktuğ Derici ile “Türbülans”ı konuştuk. Hazırlık sürecini, kadın-erkek ilişkilerini, dizi sektörünü, pandeminin tiyatroya etkilerini… İlayda Çevik “Kamerayla dans etme halini çok seviyorum. Tiyatronun açtığı pencerelerden yansıyandır kamera önünde yaptıklarım.” derken; Derici ise “Tiyatro bir ruhtur. Tiyatronun her alanında olmayı seviyorum.” ifadelerini kullanıyor.
Projeyi duyduğunuzda ve hikayeyi okuduğunuzda sizi çeken, bu oyunda yer almalıyım dedirten şeyler neydi?
İlayda Çevik: Tiyatro sahnesinden uzak kalmıştım. Bu sezon oyun yapmak çok istiyordum. Teklif geldiğinde pandemi yeni başlamıştı. Temkinliydim. Bildiğim ama metnini okumadığım bir oyundu. Okuyunca çok sürükleyici olduğunu gördüm. Sahneye dönme arzum, ekibin heyecanı ve motivasyonunun yüksek olması nedeniyle oyunda yer almaya karar verdim.
Göktuğ Derici: ÖzDe Yapım olarak yedi sene önce işe başladığımızda çıkış oyunu olarak Marc Camoletti’nin “Boeing Boeing”ini sahnelemek istiyorduk. Çeşitli nedenlerle yapamadık. Başka oyunlar sahneledik. Hayalimizde hep “Boeing Boeing”i sahnelemek vardı.
Nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?Reklam
G.D: 2020 şubatında ekibi oluşturmaya başladık. Çok geçmeden pandemi patladı. Daha erken bir süreç yaşayacaktık ama pandemi nedeniyle süreç gecikmeli olarak başladı. Yönetmenimiz Somer Karvan rejisiyle hazırlandık. Oyunun flaşı yönetmenimizdir. Hepimize ve her karaktere dokundu. Oyuncu arkadaşlarımızla kısa süre iyi bir iş başardık.
İ.Ç: Koşullar zordu. Pandemi sürecinin içinde provaya başladığımız için tereddütlerimiz vardı. Zaten karantinadan çıkmıştık, hepimiz üretmeyi, sahneyi ve oynamayı özlemiştik. Kazasız belasız atlattık prova sürecini… Benim için öğretici bir süreç oldu. Sahneden çok uzakta kalmıştım. Bu koşullar altında bir şey üretiyor olmak benim mental olarak ayakta kalmamı sağladı.
“Türbülans”ı nasıl bir yorumla sahneliyorsunuz?
G.D: Marc Camoletti’nin “Boeing Boeing” oyununun orijinal metnine sadık kaldık. Fransız usulü oynadık. Mizansenler tamamen yönetmene aitti. Bu oyun fars komedisi… Durumdaki oyunculuğu nasıl iyi verirsen o kadar başarılı olursun. Doğal olan halini oyuncu arkadaşlarımızla iyi verebileceğimizi düşündük. Oyun, şapkadan tavşan çıkartmıyor ama durum komedisi olarak iyi bir oyun.
İ.Ç: Tekst size komiklik açısından o imkanı sunuyor. Durum komedisi olduğu için oyuncunun performansı daha önemli… Güncelleştirmeler oyunda yabancılaştırma etkisi yaratıyor. Orijinal haliyle oynamak yerinde ve dozunda oldu.
Kadın erkek ilişkilerine odaklanan bir oyun… Oyunda, yalanın ve aldatmanın sonuçları mizahi bir şekilde anlatılıyor. Oyunun güncel konulara temas ettiğinizi düşünüyor musunuz?
G.D: Oyundaki zengin, mimar, çapkın arkadaşımızın derdi evlilik değil. Aynı anda üç nişanlısını idare ediyor. Durum böyle olunca yalanlar ve idare etme devreye giriyor. Hikayenin sonuna geldiğimizde bir erkek için üç kadın değil, bir kadın bir erkekle olmalıdır mesajı veriyor.
İ.Ç: İnsanın ne istediğini bilmesinden çokne istemediğini bilmesi önemli bir nokta.Çok fazla bireyselleştik. Çok fazla alternatifimiz varmış gibi görünüyor. Aşka, dostluğa, ilişkilere dair… Böyle bir illüzyon var hayatımızda. Gerçek ve samimi bir yerden zaaflarıyla, kusurlarıyla, yanlışlarıyla ilişkileri kurduğunuzda, daha doğru iletişim kurmaya başlıyorsun. Gerçeklik payını kendine ve karşındakine bırakmadığında her şey mümkünmüş gibi görünüyor. Bu da bir açgözlülük doğuruyor tabi.Reklam
Oyunun böyle bir önermesi yok ama kadın erkek ilişkilerinde aşk ve güven duygusu nasıl inşa edilebilir? Nasıl yorumlarsınız?
İ.Ç: Oyuncu olarak hayatta inşa etmeye çalıştığım şey en başta kendime karşı dürüstlük… Kendisine dürüst olmayan insanın karşısındakine karşı dürüst olmak gibi gayesi yoktur. Kendine dürüst olamaya başardıktan sonra bazı şeyleri net ifade etmek karşı tarafta güven duygusu yaratıyor.
G.D: Aşık olursun ama aşkın bir süresi var. Hayatını sürekli aşkla yaşayamazsın… İçinde aşkın yaşattığı duyguyu birçok şeyde bulabilirsin. Karşındakine verdiğin sevgi, saygı ve değer kalıcıdır. Bu da insanın kendini bilmesi ve kendini ifade etmesiyle doğru orantılıdır. Güven ise söylem değil eylemdir.
Canlandırdığınız karakterlerle gündelik yaşantınız arasında bağ kurdunuz mu?
G.D: Bernard ile Göktuğ arasında yakaladığım bir nokta var. Bernard ayaküstü kırk tane yalanı çatır çatır söylüyor. Ben hayatımın belli bir bölümünü böyle geçirdim. Ben sevgilimi aldatmadım. Bunu hayal de etmedim ama düzenimi bunun üzerine kurdum. Bernard’ı oynarken beni zorlamayan yön buydu. Yıllarımı böyle geçirdim ama bıraktım. Çünkü faydasını görmedim.
İ.Ç: Canlandırdığım karakter aşık bir kadın… Hayatını aşık olduğu insanla birleştirmek gibi bir motivasyonu var ve bunun için uğraş veriyor. Kendi yaşantıma çok uzak bir karakter değil. Oyunculukta insanın kendini tanıma serüveni… Hayata ve ilişkilere dair kafa yorarken kendine dair de birçok şey keşfediyorsun.
Koronavirüs tekrar yükselişe geçti. Oyuna tam da yeni başlamıştınız. İzleyiciden de olumlu tepki almıştı. Bundan sonrasını nasıl yapacaksınız? Nasıl bir planınız var?
G.D: Prömiyerini yaptık. Biz bu oyunu bir sene oyna geç diyerek yapmadık. Oynadıkça güzelleşen bir oyun. Ocak ayında oyunumuz var. O zamana kadar ne değişir bilmiyorum. İlkbahar ve yaz aylarında sahnede olacağız. İnsanlar serbestçe sokağa çıkabildiği sürece sahnenin üzerindeyiz. Oyunun ekonomik olarak artı bir getirisi yok. Bu işi tiyatro yaşasın diye yapıyoruz.Reklam
“TİYATRODAN YANSIYANDIR KAMERA ÖNÜNDE YAPTIKLARIM”
İlayda Hanım bir röportajınızda “Dizi okul; beyaz perde sınav benim için.” diyorsunuz. Peki tiyatronun sizin için önemi nedir?
İlayda Çevik: Ben tiyatroyla başladım yolculuğuma… İlkokuldayken Burhaniye Kent Tiyatrosunda başladım. Hiç unutmuyorum, kırmızı belediye otobüsleriyle dekorların üzerinde yatarak Burhaniye’den Sarıyer’e oyun sahnelemeye gelirdik. Böyle bir altyapıyla yetiştiğinde tiyatro hayatınızın bir parçası oluyor. Hayatım boyunca başka bir meslek yapmayı hiç düşünmedim. Konservatuvar okudum. Hayalim okulda kalıp akademisyen olmaktı. Bu içimde bir ukdedir.
Hayat bazen önünüze başka başka şeyler çıkartıyor. Bir vesileyle konservatuvar yıllarında kamera önüne adım attım. Kamerayla dans etme halini çok seviyorum. Uzun süre sonra tiyatroya döndüğümde anladım ki beni besleyen şey tiyatro. Tiyatronun açtığı pencerelerden yansıyandır kamera önünde yaptıklarım.
Hangisiyle anılmak istersiniz?
Tiyatro tabii ki…
Ama daha çok dizi oyunculuğuyla tanınıyorsunuz?
Maalesef… Keşke şartlar başka türlü olsaydı. En azından tiyatroyla anılmak için çabalıyorum.
“DEKORLARI TAŞIYAN NAKLİYECİM PANDEMİ SÜRESİNCE MANAV OLDU”
Göktuğ Bey, tiyatronun birçok alanında çalışma yürüttünüz. Yönetmenlik, yapımcılık, oyunculuk… Tiyatroya dair hedefleriniz nelerdir?
Göktuğ Derici: Ben kariyerime dizilerde çocuk oyuncu olarak başladım. 13 yaşımda gazeteci olmaya karar verdim. Meslek lisesinde gazetecilik bölümü okudum. Lisede amatör tiyatro yapmaya başlayınca iş değişti. Özgürlüğüme düşkündüm. Gazeteci olarak özgür olamayacağımı düşündüm. Beykent Üniversitesinde Tiyatro Bölümü okuyorum. Üniversite zamanında Tiyatro Çarşı’yı kurduk. Gezi eylemlerinden sonra ismini ÖzDe Yapım olarak değiştirmek zorunda kaldık. Tiyatro bir ruhtur. Onu bir kelimeyle tanımlayamazsınız. Tiyatronun her alanında olmayı seviyorum.
Tiyatrolar pandemi sürecinde birçok sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. Tiyatrocular işsiz kaldı, sahneler kapandı. Siz nasıl sorunlarla karşılaştınız?
Salgından evvel tiyatrolar sağlıklı değildi, sağlıksız ortamda daha sağlıksız hale geldi. Neydik ki ne olalım. Devlet tiyatroya destek olmalı. Bizim sahnemiz yok ama kesilen biletlerden vergimizi alıyorsunuz. Salgın döneminde sahneye çıkmamızı engelliyorsan sen benim kestiğim fatura karşılığında bana destek olmalısın. Bizim dekorları taşıyan nakliyecim pandemi süresince manav oldu. Işıkçı başka bir iş yapmak zorunda kaldı. Kültür Bakanlığı destek olduk diyor. Sahnen yoksa gel Devlet Tiyatrolarında oyununu sahnele diyor. Kim gelecek, maliyetini kurtarabilecek mi? Sadece sahne kirası verme diyor. Bu “Ben seni kapatmıyorum, başının çaresine bak” demek. Sonra bir destek paketi daha açıkladırlar. Oyun satın alacaklar. Onun da zamanlaması yanlış. Her yer kapalıyken nasıl olacak. Devlet destek olamıyor ki, olamayacak da… Buna dair hiçbir zaman sistemi yoktu.
Kaynak: https://www.evrensel.net/haber/422084/bu-isi-tiyatro-yasasin-diye-yapiyoruz