Bağımsız Tiyatro Birliği: “Tiyatrolara Destek Süreçleri Haksızlık ve Ayrımcılıkla Yürütülemez!”

editor

“Hibe” denilen ve aslında 1,5 yılın tazmininde bir fiske tuz olmayacak para dağıtımında bile kriterler olmasında şaşılacak ne var diyorlar.

Peki ama sormayacak mıyız, kim oturup kalkıyor bu kararlar alınırken karar sahipleriyle diye? 

Meslek kuruluşları ve yapıları, inisiyatifleri olarak “biz liste verelim” ne demek? 

Bizim işaret etmediklerimizin yok sayılması normal mi diyorsunuz yani? Ya da ancak bizimle olanları, kayıt olanları kabul ederiz mi demek istiyorsunuz?  

Yevmiyeli çalışan oyuncular kimlerle toplantılarda kapsam dışı bırakıldı?

Söz konusu hibe ya da yardım ise, tiyatrocuların beyanları esas alınmalı ve başvuran her tiyatro değerlendirmeye alınmalıydı. Tiyatrocunun sözüne güvenmiyor mu Bakanlık? 

Keşke bıraksaydınız, dağınık kalsaydı! Şimdi yok saydığınız amatör, gönüllü, dernek tiyatroların projeleri, bireysel projeler destek için en azından başvuru yapabiliyorlardı! 

Şimdi tiyatrocuya, tiyatroya güvenmeyen Bakanlık, proje üretene vergi soran Bakanlık, içimizden birilerinin referansına mı güvenecek?  Referans edenin refere edilenden farkı ne?!

Özellikle böyle bir sıkıntılı zamanlarda, sanata karşı anayasal görevini yerine getirmesi, sanatçıyı koruyup kollaması, sanat kurumlarının uğradıkları zararı tazmin etmesi gereken devlet, nasıl olur da yardım, destek, hibe vb. diyerek sanatı ve tiyatroyu kendine göre dizayn eden bir tutum içine girer?!

Neden birileri müzisyenlerin eline tutuşturulan bin liraya “iyi para aslında” der de “bu kadar alabildik” demez?! 

Bahşettikleri hibe, 1,5 yıllık çöküşe karşılık 1 aylık asgari ücret! Ve bu muazzam yardım (!) ancak kendilerince belirledikleri kabul edilemez kriterlerle, tiyatroları ayrıştırarak, kimilerini tanıyıp kimilerini dikkate almadan verilebiliyorlar! Tiyatrolar birbiri ardına kapanırken hala “vergi borcu olmaması” kriterini dayatabiliyorlar!

Kültür- sanat politikasızlığında borç-harç içinde kendi yağında kavrularak zaten süründürülen tiyatroların, ölüm-kalım savaşı verdikleri salgın sürecinde yok oluşlarına seyirci kalanlar, zararlarını tazmin etmek yerine onları “şirketleşmeye” zorlayabiliyorlar! 

Yetmezmiş gibi, bu süreçte dahi vergilendirmeye devam edenler, tiyatroyu ticari mantıklarına kurban edip “tescil”lemediklerine tiyatro yapma hakkı tanımayacaklarını ima ediyorlar!

Elbette, bu kriterlere, dayatmalara uyum sağlamak istemeyen, haklı olarak itiraz eden tiyatroları duymazdan geliyorlar! 

Zincirleme olarak ilerleyen bu sürecin son örneği, “turne desteği”. Devlet Tiyatroları sahneleri destek vermek amacıyla özel tiyatrolara açılıyor. Kulağa çok hoş geliyor değil mi? Ama bu destek sadece “tescilli” tiyatrolara sunuluyor. “Tescilsiz” tiyatrolara salon da yok deniliyor.

Biz de diyoruz ki, bu haksızlıktır, ayrımcılıktır; salgın koşullarında tiyatroları kategorize edip, işine gelmeyenleri yok saymak anayasal görevi ihmal etmekle ve anayasal hakkı gasp etmekle özdeştir. Eğer bir destek, hibe ya da yardım  olacaksa, bu tüm tiyatroların ve tiyatrocuların hakkıdır! 

BAĞIMSIZ TİYATRO BİRLİĞİ

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku