“Abdurrahman Palay” : Aktör, Yönetmen, Senarist, Seslendirme Sanatçısı

Pınar Çekirge

Pınar Çekirge, 14 Nisan 2002 tarihinde aramızdan ayrılan Abdurrahman Palay’ı anlatıyor…

Bugün 14 Nisan. Abdurrahman Palay‘ın aramızdan ayrılışının on dokuzuncu yılı.

“Ses’de Saat 6 Tiyatrosu kurulmuştu. Ben orada çalışıyordum. Bir gün ‘Jeanne d’ Arc’da başpiskopos rolünü oynuyordum. İlk temsil matbuat mensuplarına ait idi. Bu meyanda Ekrem Reşit Rey de hazır bulunuyormuş. Her halde sesimi ve hareketlerimi beğenmiş olacak; radyofonik temsillerde oynamak üzere radyoya davet etti. Ben de değerli hocamın bu davetini kabul edip radyoya intisap ettim.” (1)

Abdurrahman Palay: Aktör, yönetmen, senarist, seslendirme sanatçısı. Türkiye tiyatro ve sinemasında gerçek bir simge. Bir usta. Bir döneme, üstelik büyük harflerle atılan imza…

O ses. Alıp götüren, içe işleyen o ses.

Genç, şefkatli, mağrur, güven veren, bazen hırçın. Bazen sıcak, mutedil, bazen  kuvvetli ve sert esen bir rüzgara dönüşen o ses.

Yeşilçam jönlerini biraz da Abdurrahman Palay’ın sesiyle sevmedik mi?

Şimdi düşünüyorum da, her beyaz perde oyuncusunu bambaşka ve ona yaraşan bir üslup, renk, duygu ile konuşmuştu Abdurrahman Palay.

Sesi yıllar yılı, hatta bugün bile, sinemanın başrol oyuncularıyla özdeşleştirilmişti.

“Efendim, mikrofon sahne gibi olmuyor. Sahnede vak’alar cereyan ettiği için, insan kendini bu piyeslerin cereyanına kaptırarak heyecanı filan unutuyor. Mikrofonda bu olmadığı için gayri ihtiyari heyecanlanıyorum.” (2)

Işıksız, loş, havasız stüdyolarda geçen uzun çalışma saatleri… Yorgun, gergin, yıpratıcı.

Teknik imkansızlıklar nedeniyle bazı sözcükler, seslendirme esnasında yutuluyordu. Özellikle de, h ler. Hayır”, artık N’ayır”dı. Olamaz olmuştu N’olamaz.

Film fragmanları, arkası yarınlar, radyo tiyatroları…

1923 yılında İstanbul’da dünyaya gelmişti Abdurrahman Palay.

Tiyatro yolculuğu Samatya Halkevi’nde başlamıştı. Sonrasında, Saat 6 Tiyatrosu, İstanbul Radyosu Temsil Kolu, Lale Oraloğlu Tiyatrosu, Arena Tiyatrosu, Abdurrahman Palay Tiyatrosu, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları

Alkışlar, turneler, provalar.

Bütün o oyunlar. Ermiş Jean, Fırtına, Saygılı Yosma, Akif Bey, Miras, Dilekçe, Yavru Kartal, Otobüs Durağı, Annemi Hatırlıyorum, Hint Domuzları, Anastasia, Hırçın Kız, Sam Rüzgarı, Dr.Feud ve Hastası, Kahvehane, Bana Dokundu, Baba Parası, Cendere, General Çöpçatan, Foto Finiş ve diğerleri…

Kahpenin Kızı, Beklenen Şarkı, Ayşecik Boş Beşik, O Kadın, Şöhretin Sonu, Ahtapotun Kolları, Üç Kurşun, Naylon Leyla…. Oynadığı, yönettiği, senaryosunu yazdığı sayısı yüze yakın film…

1960’larda Abdurrahman Palay Tiyatrosu‘nu ve Oya Film şirketlerini kurdu.

Karadan kara, zifirden kara zamanları da oldu. Sevinçli, mutlu zamanları, alkışlarla çoğalan başarıları, gönül yorgunlukları, hayal kırıklıkları da. Hatta bir sezon General Çöpçatan oyununu Münir Özkul ve Abdurrahman Palay farklı tiyatrolarda karşılıklı oynadılar. Sahneye yaraşan son derece etkileyici fiziği ve ışığına oyun gücünü katıp, yaşar kıldığı her karaktere hayat veriyordu.

“Bir akşam Cerrahpaşa Semt Ocağı’nda Mahmut Yesari’nin bir eserini oynuyorduk. Ben bu piyeste deli rolündeydim. Teneke sesleri ve gürültüler arasında sahneye çıktım. Tabii, deli olduğum için bağırıp, çağırıyordum. Seyirciler arasında bir kadın benim bu halimi görünce düşüp bayılıyor. Hastahaneye kaldırılan kadıncağız bir saat sonra doğruluyor.”

“Oynadığımız bir piyeste bir aşk sahnesi vardı. Onu, sahnede şu şekilde canlandıracaktık. İki aşık bütün bir gece başbaşa kalıyorlar ve nihayet sabah oluyor. Bu sahneyi oynamaya başladık. Tam ışıkları söndüreceğimiz zaman ansızın cereyan kesilmez mi? Bereket versin ışıklar biraz sonra yandı ve sabah oldu!” (3)

Hazindir, tıpkı Kerime Nadir’in cenaze töreninde olduğu gibi, Abdurrahman Palay’a son veda için de, Yeşilçam vefasız davranmıştı. Uğurlamaya gelenler arasında yıllar yılı seslendirdiği aktörler yoktu. Bir kişi hariç…

“Ayhan İşık da aynı sesle, ‘N’ayır!’ diyor; Clark Gable da, Ediz Hun da, Gary Cooper da, Yılmaz Güney de. Son yönettiği ‘Duvar’ filmine kadar çirkin kralın sesini hiç duyan oldu mu? ’N’asla!’. Hepsi de Abdurrahman Palay çünkü.(4)

Aktör Abdurrahman Palay’ı kızı, Oya Palay‘dan dinlemek istedim. Üstelik baba kız bir filmde, doğru hatırlıyorsam, 1967 yapımı Acı Türkü, birlikte  çalışmışlar. Abdurrahman Palay yönetmiş, Oya Palay oynamış.

Pınar Çekirge: Abdurrahman Palay aktör, senarist, rejisör, seslendirme sanatçısı… Sence hangisi daha önemliydi onun için?

Oya Palay: O önce aktördü. Tiyatro oyuncusuydu.

Pınar Çekirge: Uzun süre tiyatro ve sinemayı, seslendirme çalışmalarını beraber sürdürmüş. Ama zamanla tiyatro oyunculuğunu bir adım geriye atmış sanki ne dersin ?

Oya Palay: Ölene kadar tiyatroyu çok sevdi ve erken bıraktığı için hep pişmanlık duydu. Sahnede daha söylenecek çok sözü olduğunu yinelerdi sık sık. Pek çok oyunda rol almasına rağmen, tiyatro sahnesinde olmayı özlediğini, hatta çok özlediğini biliyorum. Rollerini, provaları, kulisi özlüyordu.

Pınar Çekirge: Cahide Sonku, Jeyan M.Ayral, Bedia  Muvahhit başta olmak üzere, hemen hemen döneminin tüm oyuncularıyla sahne almış. Mesela Yıldız Kenter’i “İsyancılar” filminde yönetmiş. Unutamadığı rollerden bahseder miydi?

Oya Palay: İsyancılar önemliydi O’nun için. O filmde severek çalıştığından bahsederdi. Aslında tiyatroda çok güzel roller oynamış. Hepsinden mutluydu.Öyle anlatırdı.

Pınar Çekirge: Yönetmen olarak nasıldı… Sette kızı olmanın ayrıcalığını yaşadın mı ?

Oya Palay: Sette Abdurrahman Palay’ın kızı olarak herhangi bir özel muamele görmedim. Babam işi gündeme geldiğinde disiplinli ve ayrıca çok adaletliydi. Bu nedenle, küçük bir çocuk da olsam kayrılmam mümkün değildi.

Pınar Çekirge: Genelde aktör kimliği ile değil de seslendirme sanatçısı olarak tanıtılıyor Abdurrahman Palay. Tamam mikrofon başında da oynayarak, karaktere sesiyle hayat veriyordu. Ne dersin ?

Oya Palay: Geçen onca yıla rağmen o filmler hala büyük bir ilgiyle izleniyorsa, bunda oyuncular, rejisör, teknik ekip kadar dublaj sanatçılarının da payı büyük ve yadsınamaz. Ferdi Tayfur, Agah Hün, babam, Hayri Esen, Sadettin Erbil, Mücap Ofluoğlu, Toron Karacaoğlu var seslendirme yapan. Kadınlarda da ise, Adalet Cimcoz, Jeyan M. Ayral, Nevin Akkaya, Nedret Güvenç, Alev Koral, Tijen Par ilk aklıma gelenler. Çocuk oyuncuları da Birsen Kaplangı, Nilgün Kasapbaşoğlu, Fatoş Balkır konuşurdu o yıllarda.

Pınar Çekirge: Ustam dediği oyuncular, yönetmenler kimlerdi ?

Oya Palay: Bu konuda sadece Yılmaz Güney’i insan ve oyuncu olarak çok sevdiğini söyleyebilirim. Babamın Yılmaz Güney’le aralarında sıkı bir dostluk vardı. O’na sesini vermekten büyük zevk alırdı örneğin. Bana göre de, sesi en çok Yılmaz Güney’e yakışırdı. Cenaze törenine Göksel Arsoy gelmişti bir tek. “Abdurrahman Bey’e olan vefa borcumu ödemeye geldim” demişti.

İnce bir sis halinde kırağı düşüyor pencere camlarına. Pervazda şebnemler pırıldıyor belli belirsiz. Abdurrahman Palay’ın o tanıdık sesini duyar gibi oluyorum yeniden. Dudaktan dökülen hıçkırıklara eşlik eden o ses…

Kaynakça :

(1,2,3) Fikret Akın röportajı. “Bir Radyofonik Temsil San’atkarı : Abdurrahman Palay ”

(4) Belgin M.: “Sine Masal”, Literatür Yay. İstanbul, 2021

Not : Bu yazının oluşumunda değerli katkıları için Oya Palay, Tekin Deniz, Mehmet Atak’a çok teşekkür ederim.

PINAR ÇEKİRGE

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku