Bennu Yıldırımlar ile gerçekleştirdiğimiz röportaj öncesi Yavuz Pak ile küçük notlar alırken, “Saygılı Yosma” oyununu hatırlamıştım. Sahi, ne çok yıl geçmiş aradan…
“Lizzi’de Bennu Yıldırımlar, bu gerçekdışı ortamda da olsa, sağlam bir kişilikten yoksun ‘yosma’nın tragedyasını, toplumsal ezilmişliğine karşın giderek bilinçlenmeye yönelişini sağlam bir oyunculukla ve bir durumdan ötekine geçişleri başarıyla vererek yansıtıyor.” (1)
Bütün o oyunları konuştuk tek tek :
“Kuşlar”, “Üç Kızkardeş”, “Saygılı Yosma”, “Yaprak Dökümü”, “III. Richard”, “Herkes Aynı Bahçede”, “Bisküvi Adam”,”Hayvan Bahçesi”, “Ateş Yüzlü “, “Çalıkuşu”, “Huzur”, “Bir Atın Öyküsü”, “Askerliğim”, “İlk Gençliğim”, “İntiharın Genel Provası”, “Buluşma Yeri”, “Dar Ayakkabıyla Yaşamak”, “On İkinci Gece”, “Tartüffe”ü…
Ve tabii, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezuniyet oyunu olan “Üç Kızkardeşler”de Irina rolünden… Westminster Education İnstitute, yani Londra zamanlarından.
Elbette, “Gece Melek ve Bizim Çocuklar”, “Kaç Para Kaç”, “Ağrıya Dönüş”, “Kaçan Fırsatlar Limited”, “Hiç Yoktan Aşk”, “Gökten Üç Elma Düştü”, “Ahlat Ağacı” filmlerinden.
“Süper Baba”, “Yaprak Dökümü”, “Umutsuz Ev Kadınları”, “Kadınlar”, “Sadakatsiz”, “Son Mektup” dizilerinden.
Sahi, mezuniyet oyununda İrina’yı canlandıran Bennu Yıldırımlar, 2006 yılında Nikita Milivojeviç‘in yönettiği “Üç Kız Kardeş”de bu kez Maşa olarak izleyicinin karşısına geçmişti… Ve yine 2006’dan bugüne, Hayriye Hanım ile Ali Rıza Bey‘in ilk çocukları, Cevriye Hanım‘ın gelini Fikret olarak toplumsal belleğe yerleşti… O hep biraz Fikret‘ti aslında. İçe dönük, sade, kuralcı… Sevgi dolu, fedakar. Billur kalpli. Saygısızlıktan, kabalıktan nefret eden.
Yönetmen Levent Kurumlu‘ya kulak verelim:
“Ama Fikret olarak kolektif bilinçaltına yerleşse de, kıkırdaması, kahkahasıyla hayatla dalga geçmesini bilen, bir kız çocuğudur Bennu. Ve hep beyazlar giyen, sırt çantalı bir İrina aynı zamanda...”
Çocukluğunda bıkıp usanmadan masal, hikaye dinlemeyi seven, hep biraz yalnız, hep kendine yeten, savunmasız yanlarını surlarla ören o küçük kız, bir gün başkalarına masallar, hikayeler anlatmaya karar verdi. Sahnede olacaktı… Ait olduğu, sözünü söylediği yerde.
“Doğru, ‘Üç Kız Kardeş’ mezuniyet oyunumuzdu. Jülide Kural, Rüyam Derin ve ben Olga, Maşa, Irina rollerindeydik. Düşünün, o heyecanı… Kenter Tiyatrosu’nda hocalarımızın karşısında oynamıştık. 2006-2007 sezonunda Aslı İçözü, ben ve Yeliz Gerçek Olga, Maşa, Irina olmuştuk bu kez. Maşa dedim de, Başar Sabuncu’nun yönettiği, bir Çehov kolaj uyarlaması olan “Herkes Aynı Bahçede”de Maşa’yı canlandırmıştım.”
“Yıllar sonra bile kulağımda hep Yıldız Hoca’nın sesi, onun sözleri, öğütleri vardır…”
Kenan Işık‘ın yönettiği “Huzur”u düşünüyorum. Kamuran Usluer, Şükrü Türen, Aytaç Yörükaslan, Necdet Mahfi Ayral, Mehmet Keskinoğlu, Murat Daltaban ve unutulmaz Nuran yorumuyla Bennu Yıldırımlar…
Elif, Lizzi, Elmire, Fikret Tekin, Nermin Seçkinoğlu, Muhsine, Ayla, Seher, Asya Günalan, Saadet Altınsoy, Asuman Karasu, Servet Üstün, Nuran… Ne çok karaktere sahnede, beyaz perdede, televizyon ekranında hayat vermişti Bennu Yıldırımlar.Kuşkusuz, 1997’de “Süper Baba” dizisinin Elif‘i ve elbette Fikret, Hatice olarak kitleleri etkiledi… Gani, nasıl derler, gönüllerde taht kurdu. Milyonların sevgilisi oldu. Bundan da öte, ikonografik ve toplumbilimsel bir değere dönüştü giderek.
Başarıları ödüllendirildi yıllar içinde.
2008’de Altın Kelebek En iyi Kadın Oyuncu ödülü, 2006’da Lions Tiyatro Ödülleri kapsamında “Saygılı Yosma“ oyunundaki başarısıyla En İyi Kadın Oyuncu ödülü, 2000’de Sadri Alışık Sinema Ödülleri’nde “Kaç Para Kaç“ adlı filmdeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu ödülü, 1998 yılında İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri’nde “Huzur” oyunundaki başarısıyla En İyi Kadın Oyuncu ve 1996-Bedia Muvahhit Ödülü’nde “Bir Atın Öyküsü” ile En İyi Kadın Oyuncu ödülleri… 1994 yılında ilk ödülünü almış, Ankara Film Festivali’nde “Ağrı’ya Dönüş” filmindeki başarısıyla Umut Veren Yeni Kadın Oyuncu ödülüne değer bulunmuştu.
Bir yanda Shakespeare, Moliere, Neil Simon, Çehov, Duşan Kovacevic, Jean-Paul Sartre, Aristofanes‘in yazdığı oyunlarda rol alırken, seslendirme de yaptı, pek çok reklam filmini seslendirdi Bennu Yıldırımlar. Sahi, format gereği düzeyli aşağılamalar, sert çıkışların havada uçuştuğu “Kim Gitsin?” adlı yarışmayı da sundu bir dönem.
O sert yüz ifadesiyle yarışmacılara sorduğu soruyu, şimdi nasıl hatırlamam :
“Seçim sizin, kim gitsin?”
Neden tam da bu satırları yazarken Fikret zamanların dışından çıkıp geliverdi yanıma? Evet, neden?
“Bana acıma baba. Merhametini diğer çocuklarına sakla. Gidiyorum ben. Sakın üzülme baba. Sakın, hiçbir şey için üzülme. Çok bunalırsan bana gelirsin baba. Sana kendi çocuğum gibi bakarım…” (2)
Gözlerinin içindeki ıslaklık. Yüzünde dolaşan o acı tebessüm.
Maşa’nın sesiyle irkildim :
“Oh, bando ne güzel çalıyor! Bırakıp gidiyorlar bizi.İçlerinden biri büsbütün, sonsuzca ayrılıp gitti. Hayatımıza yeniden başlamak için yalnız kalıyoruz. Yaşamak gerek…yaşamak gerek…” (3)
Bir gün daha başlıyordu Irina için. Her günkü gibi, bir gün. Sabahın sisi yitip gitmişti çoktan. Dışarıda çitin donuk kahverengisine düşen pembe gölgeler… Kınından sıyrılmış bir bıçak gibiydi hüzün.
İrina‘nın gözlerine bir yıldız düştü o an.
“Bir gün gelecek, herkes bütün bunların nedenini, bu acıların neden çekildiğini öğrenecek. Gizli hiçbir şey kalmayacak, ama şimdi yaşamak gerek… Çalışmak gerek.Yalnız çalışmak! Yarın tek başıma gidiyorum burdan.Okulda ders vermeye başlayacağım. Ve tüm yaşamımı, ona belki de gerçekten gereksinimi olanlara adayacağım. Şimdi sonbahar, çok geçmeden kış gelecek, karla örtülecek her yer, bense çalışacağım, durup dinlenmeden çalışacağım…” (4)
Evet, içe dönüktü, evet kuralları, sınırları vardı… Yeterince sahici, inandırıcı bir karaktere imza atıp atmamış olmaktan ötürü kaygılar da yaşardı arada.
“Mesleğimde hep amatörüm aslında. Hep öğrenciyim. Kendimi deşerek, kendimi katarak, yaşar kıldığım karakterin en derin duygularına erişmekten yanayım.İnsan davranışlarının altmetinlerini bulup, ortaya çıkartmaya çalışıyorum hep.”
“Ekran oyunculuğu da, tiyatrodan beslenir bana göre. Ben bir oyuncuyum, görevim ruhumla, bedenimle en doğru yorumu sergilemektir…”
“Şu oyunda daha mutluydum diyemem. Çünkü hep işini seven, iyi ekiplerle çalıştım. Canlandırdığım her karakterle duygusal ve organik bağlar kurabildim. Yine de ‘Kuşlar’,’ Üç Kız Kardeş’, ‘Herkes Aynı Bahçede’yi sayabilirim.”
“Erenköy Kız Lisesi’nde okuyordum.Lise son sınıftayken konservatuvar sınavını, denemek istedim. Belki de başarabilirim diye düşündüm. İstanbul Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nü kazandım. Hazırlık eğitimini de atlattım. Bu arada İstanbul Üniversitesi Eski Yunan Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okuyordum. Konservatuvar üniversiteye bağlanınca, tercihimi tiyatrodan yana kullandım. Çok değerli hocalarım oldu. Yıldız Kenter, Haldun Dormen, Müjdat Gezen, Lütfü Oğuzcan, Ahmet Levendoğlu, Suat Özturna, Güngör Dilmen, Mahir Günşiray, Mehmet Birkiye….Bu arada Jülide Kural, Erkan Can, Ayşen Çetiner, Oktay Kaynarca ve Fikret Kuşkan dönem arkadaşlarımdı.”
“Henüz konservatuvarda öğrenciyken, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Haldun Dormen’in yönettiği “Kuşlar”da Zihni Göktay, Birsen Kaplangı, İsmet Ay, Osman Görgen, Ayla Algan, Hümeyra, Funda Postacı ile aynı sahneyi paylaşmak elbette büyük bir şanstı benim için.Güzel bir başlangıçtı diyelim. Her oyunda başka şeyler öğrendim. “
“Özel tiyatro deneyimim olmadı. Aslında 1998’de Ahmet Levendoğlu’nun yönettiği, Tiyatro Stüdyosu yapımı, Jean Genet’in “Balkon” adlı oyununda, eşim Bülent Yarar ile rol almam gündeme gelmişti. Ancak yoğun prova ve oyun programım nedeniyle, çok arzu etmeme rağmen, bu projeye dahil olamadım. “
“Askerliğim’de Engin Alkan, Sevgi Sakarya, Cem Davran, Can Başak, Yıldıray Şahinler ile oynamıştık. Güzel bir çalışmaydı…”
“Alternatif sahnelerde yapılan oyunları, bir avuç genç oyuncunun anlattıkları hikayeleri izlemeyi, onları yakından takip etmeyi seviyor, çabalarını önemsiyor, değerli buluyorum.”
“Buğulu bir pencere camına, ‘Beklemek’ diye yazardım.”
Sade, ödünsüz, abartısız, nitelikli oyunuyla her yaşar kıldığı karaktere boyut kattı Bennu Yıldırımlar. “Bu karakter ancak böyle oynanabilir” dedirtti. Tiyatro seyretmenin keyfini duyumsattı izleyicisine. Oynamadan oynadı. Nice zorlu sınavdan yüz akıyla çıktı. Ölçüt oldu. Çok sevildi. Daha ne olsun?
PINAR ÇEKİRGE – YAVUZ PAK
Kaynakça :
(1) Anamur, H.: Radikal, 1 Nisan 2006
(2) Yaprak Dökümü dizisi.
(3, 4) Çehov, A.: “Üç Kızkardeşler” Çeviren: A.Behramoğlu. İş Bankası Kültür Yayınları, 2014