Bahar Çuhadar yazdı: Bir Direniş Sembolü Olarak “Veba”

editor
4,K Okunma

Bahar Çuhadar’ın Hürriyet gazetesinde yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz:

*****

Albert Camus’nün adeta pandemi sürecini anlattığı büyük eseri ‘Veba’yı sahneye ‘açılış oyunu’ olarak taşıyan Şehir Tiyatroları, felakete karşı direnişi seçenlere ve salgında kaybettiklerimize bir tür saygı duruşunda bulunuyor.

“Olanları nasıl tanımlarsınız? Sıradışı. Tuhaf. Yadırgatıcı…” İki beyaz masada, önlerinde mikrofonlarıyla beş anlatıcı-oyuncu, böyle açıyor oyunu. Albert Camus’nün saçmalık-silkiniş-harekete geçme duygularını, insanın bireysel yalnızlığını, iyilik-kötülük hallerimizin nasıl evrildiğini, direniş ve dayanışma inancını anlatan büyük eseri ‘Veba’nın Şehir Tiyatroları’nca (ŞT) sahnelenen uyarlamasında…

Cezayir’in Oran şehrini 1940’larda saran veba salgınını detaylıca aktarır Camus. Gerçekte böyle bir salgın yaşanmamıştır Oran’da. Ama veba zamansızdır ve ‘bir gün kendi farelerini uyandırıp mutlu bir kente ölmeye yollayabilir’. Tıpkı ırkçılığın ve büyük ağabeyi faşizmin de en ‘sıradan ve mutlu’ insanların arasında bile ölü farelere benzer şekilde yüzeye çıkabileceği gibi…

MAHARETLİ BİR YORUM

ŞT, Neil Bartlett imzalı uyarlamayı Mehmet Ergen’in çevirisi ve yönetiminde sahneliyor. Bu müthiş roman, insana dair pek çok okumayı -ki eser Fransa’nın Nazilerce işgalinin anolojisi olarak bilinir- birbirine geçirmiş olması bir yana, pandemiden beri yepyeni bir anlama büründü. Romanı hiç eksiltmemiş bu uyarlama da son 1.5 senemizi gözümüzün önüne getiriyor. İki masa, sandalyeler, mikrofonlar, birkaç doktor önlüğü ve Ergen’in sade anlatımına yön veren ışık ve efekt tasarımıyla kurgulanan ‘Veba’da neredeyse her detay yakın dönem hafızamızdan: Salgının baş göstermesi, yetkililerin öngörüsüzlüğü, önlemlerin geciktirilmesi, biliminsanlarının dinlenmemesi, yoksulları vuran salgının ‘haber değeri’ taşıması için ‘merkeze’ ulaşması gerekmesi, panik, karantina, karaborsa, şiddet, kapanan şehir kapıları, kaçakçılık, stokları tükenen ilaçlar, sansür, gelecek duygusunu kaybediş… Tabii bir de yılmadan çalışan biliminsanları ve gönüllüler… Yani felaketin karşısında dayanışmayı ve direnişi seçenler. Ve bilimle gelen umut, hayatın yavaşça normale dönmesi. Felaket rantçılarının çöküşü… Kutlamalar… Ve hızla unutmaya başlamak…

Seyirciyi, insana dair bir dizi sorgulamaya çağırma konusunda da başarılı ‘Veba’. Tanıklıklarını kayda geçirme çabası içindeymişçesine, oyuncular eseri ortalarına almış paslaşarak anlatmaya çalışıyor gibiler. Bu anlamda maharetli bir yorum. İlk dakikalarda seyircinin ısınmakta belki zorlanacağı ama kendini hızla ait hissedeceği bir anlatı. Dr. Rieux’nün neden kadın (karaktere cinsiyetsiz bir yorum gibi de okuyamadım) oyuncuya teslim edildiğinden emin değilim. Mikrofonların sıkça yerden alınarak kullanılması göz yorucu. Soyut sahne diline tezat, hasta çocuğun iniltilerini dramatik şekilde dinlememize gerek yoktu. ‘Salgının suç ortağı’ Cottard karakterini konumlandırmak kolay olmadı. Her cümlesiyle zaten çarpan oyunun finali bu kadar uzatılmalı mıydı? Bu notları düşüp ‘Veba’nın niyet edildiği gibi bir dayanışma, bir saygı duruşu oyunu olmayı başardığını ekleyeyim. Evet, Camus’nün faşizm okumasını oyunda yakalamak zor ama oyunun felaketle mücadele edenleri göstererek, ‘susanların arasında yer almamayı’ ve ‘insanlığın içinde hayranlık duyulacak şeyler bulunabileceğini’ düşündürdüğü de bir gerçek.

BAHAR ÇUHADAR

 

Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/bahar-cuhadar/bir-direnis-sembolu-olarak-veba-41897351

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku