20 Mart Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Günü Ulusal ve Uluslararası Bildirileri

editor

2020 yılı 20 Mart Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Günü Ulusal Bildirisi – Zehra İpşiroğlu

“Sevgili Çocuklar ve Yetişkinler,

Hepimiz berbat bir dünyanın içindeyiz. Savaşlar, adaletsizlik, eşitsizlik, şiddet, ırkçılık, yobazlık, medya kirliliği, iklim krizi, göç ve bütün bunları körükleyen politikalar baş döndürücü bir hızla birbirini izliyor. Şimdi de şu Corona virüsü ortalığı yakıp yıkıyor, geleceğimiz belirsiz…

Bir düşünsenize sizlere şu mektubu yazdığım şu anda bile dünyanın herhangi bir yerinde kaç çocuk ağlıyor, acı çekiyor, haksızlığa uğruyor, şiddet görüyor, ve hatta ölüyor?
Kaç çocuk mutlu, güzel bir aile ortamında çocukluğunu gerçekten yaşayabiliyor, geleceğe dair renkli hayaller kurabiliyor?

Bu ortamda tiyatronun işlevi sizce ne olabilir? Hepimizi, birlikte eğlenebileceğimiz ve tartışabileceğimiz ortak bir deneyim ve yaşantı alanında buluşturmak mı? Birlikte bir oyun izleme ya da sahnelemenin yaratabileceği haz duygusunu uyandırmak mı? İnsanların özçekimlerle kendilerini sergilemekten başka bir şey düşünmedikleri bir dönemde yaşamın, doğanın sihirli gücünü keşfetmek mi? Benim gibi olmayana, bana benzemeyene düşmanlığın arttığı bir çağda empati ve dayanışma duygusunu geliştirmek mi? Ben, ben, yine ben’den başka bir şeyin üretilemediği böylesi kurak bir ortamda sevginin izini sürmek mi?

Zehra İpşiroğlu

Ancak, yaşadığımız dünyayı sorgulama ve eleştirme yetisini içinde barındıran bir tiyatro bizlere dokunabilir. Yepyeni bir yaşam sevgisi ve umudun kapılarını aralayabilir. İnsanın insanı incitmediği daha iyi bir dünyanın olabileceği umudunun…

Klasiklerden Küçük Prens, Momo gibi hem çocuklar hem de yetişkinler tarafından severek okunan hem de sahneye taşınan nice çocuk kitabı bunu yapmıyor mu?

Yaşananları sanatla harmanlayarak sahneye taşıyan, sorgulayan, içinde umut barındıran bir tiyatroya çocuk yetişkin, genç yaşlı hepimizin, özellikle de “benden sonrası tufan” diyerek karanlık bir dünyanın içine sürüklenen çocukların her şeyden çok ihtiyacı yok mu?

Greta Thunberg’in ‘iklim krizine’ karşı direnişi yaşadığımız dünyadan daha farklı, daha insancıl bir dünyaya duyduğumuz derin özlemi ve umudu dile getiriyor. Günümüzde dünyanın her yerinde yükselen çocukların ve gençlerin sesine kulak verelim. Ancak o zaman tiyatronun büyüleyici gizilgücünü keşfedebilir, tiyatro aracılığıyla yepyeni kapılar aralayabiliriz.

Hepimize bol tiyatrolu eğlenceli, renkli günler diliyorum, her şeye rağmen umutla…”

Zehra İpşiroğlu

2020 Yılı 20 Mart Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Günü Uluslararası Bildirisi – Yoshi Oida

“Doğduğumdan beri anne ve babamı taklit ederek büyüdüm. Nasıl yürünür, nasıl yemek yenir, nasıl konuşulur; tüm bunları onları taklit ede ede öğrendim. Ve bazı şeyleri aklım almaya başlayacak kadar büyüyünce, tabii ki ailem tarafından, tiyatroya götürüldüm. Tiyatro benim için büyülü bir ülkeydi. Tiyatroya gittiğinizde gördüğünüz ilk şey kapalı bir perdedir. Bu perdenin ardından ne çıkacak diye büyük bir beklentiyle beklediğimi hatırlarım. Ve ne zaman o perde açılırsa, ardından dekorlarla, ışıkla ve kostümlerle oluşturulmuş büyülü bir dünya çıkar. Bazen bu tıpkı gerçek dünyaya benzeyen bir dünyadır, bazen ise gerçek dünyada görmemizin mümkün olmayacağı bir manzara ile karşılaşırız. Farklı kılıklarda oyuncular ağlar, güler, şarkı söyler, dans eder. Ara olduğunda da bazen bazı patırtı kütürtüler duyarız. Eğer küçük bir tiyatroysa gittiğimiz ve ben en önde oturuyorsam belki de perdenin arasından küçük bir casusluk bile yapabilirim. İnanılmaz bir şekilde koskoca sahne, dekorun sadece ters çevrilmesiyle şıp diye dönüşüverir. Ve sonra eve gittiğimizde, oyuncuyu taklit edebilirim. Favorim samuray rolüydü. Kendime erkeksi bir çift kaş çizer, bir peruk yapar ve bambu kılıçlar kullanarak arkadaşlarımla dövüşür gibi yapardım. Yedinci sınıfa geldiğimde sahne modelleri yapmaya başladım, döner sahneler, minyatür aydınlatmalar ile ışıklandırılan bir sahne… ve tabii ki sahneleri değiştirirdim.

Tüm bu deneyimlerden yoğrula gelerek sonunda profesyonel bir tiyatroda çalışmaya başladım. Fakat o zamanlarda çağdaş tiyatroyu öğrenmek için bir okul yoktu. Bir geleneksel tiyatro ustasına gittim ve geleneksel yöntem ve teknikleri öğrenerek ondan el aldım. Geleneksel tiyatro öğrenmek ustanın yaptığı her şeyi onu tıpkı ve aynı şekilde taklit ede ede öğrenip onun yaptığının tıpkı ve aynısını yapmak anlamına gelir. Ve bir gün beklenmedik bir şekilde Peter Brook ile çalışma fırsatı elde ettim. Ondan aldığım ilk dersin konusu doğaçlama idi. Benden doğaçlama yapmam beklendiyse de ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu, bu yüzden de Japonya’da öğrendiğim tüm geleneksel hareketleri birleştire birleştire yapmaya başladım.

Yoshi Oida

Bir gün Brook bana üzerinde “Japon geleneksel tiyatrosunu taklit etme” yazan bir not verdi ve bunun üzerine kendimi okyanusa yalnız başıma fırlatılmış gibi hissettim. Tutunabileceğim hiçbir şey yoktu ve dümensiz bir gemi gibi oradan oraya sürükleniyordum. Ama bu hayatımda ilk defa bir şeyler üretmek ile ilgili düşünmeye başladığım andı. Fark ettim ki yaptığım iş geleneksel tiyatrodaki gibi sadece ve sadece geçmişte yapılan şeyleri aynı şekilde yapıp göstermek değil kendi ifade ediş şeklimi üretmekti. Ve bu üretim tanrının yaptığı gibi yoktan var etme şeklinde değil, var olanı taklit etme ve onun ötesine geçebilmekti. Van Gogh Ukiyoe’den etkilenmiş, Picasso sanatını sıkça esin kaynağı bulduğu Afrika sanatlarına dayandırarak üretmiş, ve Miro Çin yazı karakterlerinden faydalanmıştı; tüm bunlar halihazırda var olanın üzerine geliştirilmiş şeylerdir.

Benim yolum da muhtemelen aynı yoldur. Tiyatroda gördüğüm ve duyduklarımı taklit etmek ve sonra da bunların ötesine geçmek için bir çaba göstermektir hayatım. Ve bu deneyim benim tiyatroyu yaşamam, onu deneyimlemem ve onun ötesine geçmem için bir yol bulmamı sağlar.”

Yoshi Oida

2020 Yılı 20 Mart Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Günü Uluslararası Bildirisi – Yvette Hardy, Assitej Başkanı

“Bir çocuk için yaratıcı bir süreçle karşı karşıya gelmek ve yeni bir sanat deneyimine davet edilmek ne anlama gelir? Bu davet neden her çocuk için son derece önemlidir?

Yakın zamanda ünlü çellist Yo-Yo Ma’nın hem bir konuşmasını hem de bir konserini dinleme ayrıcalığına sahip oldum. Kendisi, kültürel konukseverlik olarak adlandırdığı bir şeyden bahsetti. Yo-Yo Ma bunu sanatın yeni, girişimci, sıra dışı, dışlanmış, duyulmamış ve göz ardı edilmiş olanı kabul edip benimseme kapasitesi (ve aslında zorunluluğu) olarak niteliyor. Ona göre sanatçılar olarak görevimiz bu seslere, formlara ve tekniklere karşı açık olmak ve süreç içerisinde değişmemiz için kendimize yollar açmaktır.

Yo-Yo Ma’nın bu yaklaşımı ev sahibi veya bir konuk olmanın aslında ne demek olduğu üzerine düşünmeme neden oldu. İki taraf için de en önemli şeylerden biri dinleme erdemidir; bilindik ve konforlu olanın dışına çıkma ve farklı olanı kucaklayıp onun farklılığını kutlayabilme erdemi.

Yvette Hardy

İyi bir ev sahibi, konuklarının sanki kendi evlerindeymiş gibi hissedebilmelerini sağlar ve onların nereden geldiklerini ya da hangi deneyimlere sahip olduklarını önemsemez. Kendi egosunu ziyaretçinin çıkarını gözetmek için bir kenara koyar. O, herkes için mümkün olan en iyi deneyimi hazırlayıp sunandır. İyi bir misafir de bu karşılaşmaya sınırsız bir merak duygusuyla gelen, diğeri ile ilgili bir şey öğrenmek isteyen ve yeni şeyler denemekten korkmayandır.

Bu karşılıklı kabul alanında bir bağ, bir sürpriz ve derin bir öğrenme buluruz. Bu karşılaşmadan değişmiş olarak uzaklaşırız. Bizi insan yapan bir şeye dokunmuş oluruz, hem kendimizdeki hem de başkalarındaki bir şeye…

Ve bu olduğu zaman, bu bağın büyümeye başladığını hissederiz… Böylelikle kafamızın içinde şimşekler çakmış olur, ortak bir müşterek bulmuş, büyük resmi görmüş, ve bizim empati dediğimiz ortak duyguyu hissetmiş oluruz. Kendimizin, diğerlerinin ve onlarla birlikte keşfettiğimiz şeyin de aynı derecede önemli olduğu hissine kapılırız.

Gittikçe daha fazla insanın ötekileştirildiği, sınırlardan ve havaalanlarından geri çevrildiği, farklı bir sınıftan, etnik yapıdan geldikleri, farklı bir dile ya da dine sahip oldukları için reddedildiği bu çağda, bir ait olma, bir bağlanma hissi yaratma kapasitesine sahip olandır sanatçı.

Ve her çocuğun ona ihtiyacı vardır.”

Yvette Hardy

NOT: Bildiri yayımlandıktan sonra patlak veren Covid-19 pandemisini de konu alan bir ek bildiri kaleme alınmıştır. Ek bildiriyi linkte bulabilirsiniz: https://www.assitej-international.org/…/compassion-and-emp…/

Kaynak: Assitej Türkiye sosyal medya hesabı
0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku